31 Temmuz 2009 Cuma

KOLO TOURE

"They showed that they really want me and I'm wholly happy. When you love a woman and she gives you back the love, you are really happy, and that's what I can see at City. They have given me the love and I'm really delighted to bring them back the love"
Adebayor'dan sonra kara listeme eklenen yeni bir isim, Kolo Toure. Umarım Arsenal maçlarında görmeyiz ikinizi. Yaptığı açıklamada aşktan bahsetmiş. Sen ne anlarsın aşktan Toure? Gittiğin takımın sana vereceği aşk ancak Arapların para aşkı olabilir!

SIR BOBBY ROBSON VEFAT ETTİ

Toprağı bol olsun. Kendisiyle ilgili 5,5 ay önceki bir post aşağıda...

SIR BOBBY ROBSON

SEMAHAT ÖZDOĞAN ARSLANER

Semahat Özdoğan Arslaner. Bugün Türk spor medyasında tarih yazacak bir hanımefendi. Arslaner, Türk televizyonculuk tarihinde 90 dakikalık futbol maçını canlı olarak anlatacak ilk bayan spiker olacak. Ankara TSYD Kupası'nın açılış maçı Ankaraspor-Eskişehirspor maçını futbolseverlere aktaracak olan Arslaner'e Kerem Öncel de yorumlarıyla eşlik edecek. Bu maçta ayrıca ilk kez 4 bayan hakem birden görev yapacak. Bakalım Arslaner nasıl bir anlatım tarzı sunacak bizlere. Merakla bekliyoruz. 17:30'da TRT'nin karşısında olacağız. İzleyenler yorumlarını bırakırsa sevinirim.

30 Temmuz 2009 Perşembe

ÜSTÜNEL'İN TRANSFERİ

Galatasaray futbol sezonunun değil belki ama şu ana kadar kadrosuna kattığı isimlerle transfer sezonunun şampiyonu olduğunu gösterdi. Taraflı tarafsız birçok futbolsever Galatasaray'ın ya da Haldun Üstünel'in son 2 ayda çıkardığı işi saygıyla karşılıyor. Bu anlamda blogta bir toparlama yapmakta fayda var.

Frank Rijkaard, Leo Franco, Keita, Gökhan Zan derken son bombayı İtalyan takımlarının özellikle Milan'ın peşinde olduğu Brezilyalı Elano'yu transfer ederek patlattılar. Sarı kırmızılılar bu transferlerin bonservislerine toplamda 15,5 milyon euro ödemeyi kabul etti. Peki borca battığı söylenen Galatasaray kulübü bu transferleri yapabilecek parayı nereden bulabiliyordu? Aslında herşey aylar öncesinden planlanmıştı. Galatasaray transferleri 3 taksitle yapacaktı. Bu taksitler ise inşaatı ağustosta tamamlanacak olan Türk Telekom Arena Stadı'nın locaları satılarak toplandı. Transferler için bir başka gelir kapısı daha yaratıldı. Ali Sami Yen Stadı'nın komple bir tribünü 2009-2010 sezonu için sponsorlardan birine satıldı. Yine yeni açık tribünün alt katına yapılacak olan localar da Galatasaray Kulübü'nün kasasına hatrı sayılır bir rakam sokacak. Bu gelir tablosu ışığında Başkan Adnan Polat futbol sezonu biter bitmez iki yöneticisi Haldun Üstünel ile Adnan Sezgin'i transfer harekatını başlatmaları için görevlendirdi. Üstünel yurtdışından, Sezgin ise yurtiçinden sorumluydu. Sarı kırmızılılar mart ayının başında Fernando Meira'yı satmıştı. O dönemde özellikle savunmadaki sakatlıklardan yana çok sıkıntı çeken ve Uefa Kupası'nda yoluna devam eden Galatasaray'da taraftarlar bu hamleden dolayı yönetimi suçlamaya başlamıştı. Aslında bu hamlenin arkasında yatan, mevcut yabancıların paraları ödemek ve onların gelecek sezona huzurlu bir şekilde hazırlanmalarını sağlamaktı. Hedef gelecek sezondu ve izlenen politika doğrultusunda Meira'nın gitmesiyle de yabancı kontenjanında yer açılmıştı.

Kötü geçen sezonun ardından yapılması gereken ilk şey takımın başına uzun yıllar hizmet verebilecek ve camianın saygı duyabileceği, sabredebileceği bir ismi getirmekti. Basında Bernd Schuster, Co Adriaanse, Juande Ramos gibi isimler dolaşıyordu. Ancak karda yürüyüp izini belli etmeyen Haldun Üstünel sessizce yürüttüğü görüşmelerin ardından adeta sağ gösterip sol vurdu ve Barcelona'nın eski çalıştırıcısı Frank Rijkaard'ı takımın başına getirmek için anlaşmaya vardı.

Bir yandan Lıicoln krizini çözmeye çalışan sarı kırmızılılar bir yandan da Haldun Üstünel ile yurtdışında iz sürmeye devam ediyordu. Basında Galatasaray'ın bir transfer bombası daha patlatacağına dair haberler sayfaları süslerken öne çıkan isimse Lyonlu Govou'ydu. Ve 2 temmuz günü Galatasaray bir transfer haberiyle yine gündemin ilk sırasındaydı. Yeni transfer adı basında daha önce hiç geçmemiş bir isimdi, Lyonlu hücuma dönük ortasaha oyuncusu Abdul Kader Keita. Basın bu kez futbolcunun takımını tutturmuş ama isminde yine sınıfta kalmıştı. Herşey ortadaydı. Galatasaray yönetimi bu kez değişik bir politika izliyor ve görüşülen isimleri bırakın medyayı, başkan Adnan Polat ve birkaç yönetici dışında hiçkimse bilmiyordu. Bombalar bir bir patlarken Haldun Üstünel de başarısıyla taraftarlar arasında büyük saygı görmeye başlamıştı. Tobol ile Ali Sami Yen'de oynanan maçta taraftarlar üzerinde "in Haldun we trust" "Haldun sana güveniyoruz" yazılı pankart bile açmışlardı.

Taraftar ve camia gelinen nokta itibariyle mutluydu. Lincoln sorunu da çözülmüştü. Artık Lincoln'ün yerine Galatasaray daha büyük bir yıldız arayışlarındaydı. Bu ismin de Chelseali Deco olduğu söyleniyordu. Ama değildi, hiçbir zaman da olmadı. Düne kadar basının tek bildiği imza töreninde yeni transfere Coşkun Özarı'nın formasını vereceğiydi. (Kaynak: Galatasaray'ın yeni transferi kim?) Son 1 haftadır Deco ağırlıkta olmak üzere birçok futbolcunun adı yazılıp çizilse de Haldun Üstünel yine yapacağını yaptı. 30 temmuzun ilk saatlerinde Galatasaray'ın yeni Brezilyalı'sı belli olmuştu...

ELANO GALATASARAY'DA

BARCELONA'YI İZLEYEBİLMEK

Fotoğraf Marca'dan. Amerikalı iki futbolsever, UCLA Üniversitesi'nin tesislerinde antrenman yapan Barcelonalı futbolcuları izleyebilmek için uğraşmış ve sonunda bir yol bulmuş. Değmez mi? Değer!

ELANO GALATASARAY'DA


Elano (5-2) Brésil vs Portugal
Yükleyen Lyon95470. - Basketbol, beyzbol, güreş ve diğer spor videoları.

Transfer hayırlı olsun. Yine iyi bir transfer Galatasaray'dan. Bu transferin ardından 3-2-5 oynayacak heralde sarı kırmızılılar. İleri 5'li, Arda, Kewell, Keita, Elano ve Baros. Bu da intihar olacağından heralde Kewell'a yedek kulübesi gözükebilir. Bu transfer haberinin 03:30'da Galatasaray'ın resmi sitesine koyulmasından dolayı biz spor medyası çalışanları ama "özellikle de gazete müdürleri ve muhabirleri" şapkalarını önlerine koyup bir kez daha düşünmeli.

2 yıl önce 8 milyon sterlin'e gelmişti City'e. İngiliz basını bonservis bedeli için 6.5 milyon sterlin diyor. Brezilya milli takımında da Dunga'nın vazgeçemediği isimlerden biridir. Lincoln'den daha disiplinlidir ve daha güzel serbest vuruş kullanır. Ve artık mavi değildir Elano!

29 Temmuz 2009 Çarşamba

...SONRA ŞÖYLE BÖBREKLERDEN GİRDİM USTA!

BÜLENT UYGUN'UN ANDERLECHT MAÇINDAN ÇIKARDIĞI DERSLER

1- Heerenveen ile Anderlecht maçının provasını yapma konusunda doğru karar vermişiz. İkisinden de 5 yedik demek ki provayı iyi yapmışız.

2- "Avrupa'da 5 yeriz 6 yemeyiz, 7 yeriz 8 yemeyiz" diyerek ne kadar isabetli açıklamalar yapabildiğimi cümle aleme gösterdim. Bundan sonra da böyle söylemlere devam etmeliyim.

3- Turkcell Süper Lig'de şampiyon olma hedefimizi bir kez daha gözden geçirmeliyiz. Aksi halde şampiyonlar ligi gruplarında her maç sonrası Türk halkından özür dilemek zorunda kalırım.

4- Bu işler saha kenarında kulübe tekmelemekle falan olmuyormuş. Hemen küçük Terim ya da Mourinho'culuğu bırakmam lazım. Kendime hemen yeni bir rol-model bulmalıyım.

5- Petkovic'i maçtan önceki gece Belçika birası içmeye göndermesem iyi ederdim. Alttan üstten sağdan soldan her yerden yedi mübarek!

28 Temmuz 2009 Salı

BAYERN'İN FOTOĞRAF ÇEKİMİ

Bayern Münih'li futbolcular fotoğraf çekiminde biraraya geldi. Fotoğraftaki yanlışlık hemen görülüyor. Ribery'nin üzerindeki Olic forması ilginç olmuş. Büyük ihtimalle malzemeci Fransız'ın formasını çekimler için getirmeyi unutmuş olabilir. Fiziği Olic'e benzediği için de onun formasını giydirmişler sanırım apar topar Ribery'e. Önden çektikleri için de belli olmuyor zaten.

ETOO'NUN TANITIMI

Samuel Etoo'nun taraftarla buluşması İnter'in tesislerinde yapılmış. Kamerunlu'yu karşılamak için gelen taraftar sayısı 500 civarında. İspanya'da geçirdiği 13 yılın ardından Barcelona taraftarlarına teşekkür etmiş. Ibra'ya da gönderme yapmış. "Formamdaki Inter'in logosunu şu an öpmüyorum. Çünkü öncelikle Inter taraftarlarının güvenini kazanmam gerekiyor. Buraya Inter tarihini yeniden yazmak için geldim" demiş. Mourinho da övmüş Kamerunlu'yu. "Bana benziyor" demiş, "Kaybettiğimde ben de eve asla mutlu gidemem. Bugün sahaya sürsem 90 dakika olmasa bile oynayabilecek düzeyde. Fiziği çok güçlü ve formu da yerinde." Halen bu transferden Inter'in daha karlı çıktığına inanıyorum. Milito-Eto'o forveti ligi zaten siler süpürür. Avrupa'da da başarı bekliyorum bu sezon. Ama öncelikle Etoo'nun rakip takım tribünlerine kulaklarını tıkaması gerekecek. Zaragoza taraftarlarından daha beterdir İtalyan taraftarlar. Aksi halde Balotelli ile birlikte el ele sahayı terkederken görebiliriz Etoo'yu.

Bu arada İbrahimovic de sol elinden bıçak altına yatacak ve 3 hafta sahalardan uzak kalacak. 19 Ağustos'ta M.City ile oynanacak özel maça yetişmesi bekleniyor.

LUCAS NEILL - GALATASARAY

West Ham teknik direktörü Gianfranco Zola: "Lucas Neill'in M.City ve Galatasaray tarafından istendiğini biliyorum. Lucas'la konuştuğumda görüşmeler yaptığını söylemiş ve herhangi bir gelişme olursa ilk beni haberdar edeceğine söz vermişti. Ama şu ana kadar bu konuyla ilgili bir görüşme yapmadık. Demek ki takımda kalacak. Ben de zaten onu bir yıl daha takımımda görmek istiyorum."

West Ham kulübü Haziran ayının başında 1 yıl daha sözleşme uzatma teklif etmiş ama Neill bunu kabul etmemişti. Avustralyalı futbolcu Pekin'e giden takımının Asya turuna da katılmamıştı.

Lucas Neill'in, Zola'ya şu ana kadar haber vermemiş olması bence takımdan ayrılacağı gerçeğini değiştirmez. Sonuçta İtalyan'ı "Baba söz ilk sana haber vereceğim" diyerek yemiş de olabilir. Gerçi Zola'ya bu yapılmaz ya o da ayrı. Ayrıntılar haber kanalı 24'te! :)


GALATASARAY'IN YENİ TRANSFERİ KİM?

22 YIL ÖNCE REAL MADRID

Tarih 28 Temmuz 1987. Bir sezon önce takımın başına Hollandalı Leo Beenhakker geçmiş. Takım onun önderliğinde Santiego Bernabeu'da sezonu açıyor. 2 yıl üstüste şampiyon olmuşlar ve önlerinde üstüste 3 şampiyonluk daha onları bekliyor. Real Madrid tarihinin en başarılı dönemlerinden birini yaşıyor. Akbaba Beşlisi de takımın belkemiği. En yakın rakipleri Real Sociedad'a 11, Barcelona'ya 23 puan fark atarak sezonu şampiyon tamamlıyorlar. Bir önceki sezon 34 golle gol kralı olan Hugo Sanchez de 29 golle yine zirvede. Fotoğrafla ilgili ilginç hikaye ise şu. Şampiyon takımlarının sezon açılışına sadece 20 bin Real Madrid taraftarı geliyor. Ronaldo, Kaka ve Benzema transferlerinde tribünleri dolduran taraftarları düşünürsek o yıllarda ilgi pek yokmuş heralde böyle şeylere!

EUROSPORT'A ALKIŞ

Caner Eler, Eurosport'un yetenekli sunucularından biri. Tabiri caizse piyasanın yüzü olmayan adamlarından. Sesiyle, bilgisiyle bize ulaşıyor. Gerçi Caner'i, yüzünü, artık NTVSpor'da "Yenilsek de Yensek de" programında görme imkanınız da var. Benim Caner Eler ile tanışmam tamamen tesadüf. Bundan yaklaşık 3 ay önce Futbol Federasyonu ve Güney Afrika Büyükelçiliği'nin birlikte organize ettiği 2010 Dünya Kupası tanıtım toplantısına gitmiştim. Bildiğiniz o sıkıcı toplantılardan biri işte. Organizasyonun başlamasını beklerken bir arkadaş yanıma yaklaştı ve "Merhaba ben Caner, nasılsınız?" dedi. Ve başladık sohbete. Salonun en arkasında oturuyorduk. Başkan Mahmut Özgener ile diğerlerinin yaptıkları konuşmalar bir süre sonra doğal olarak kabak tadı verince biz de kısık sesle sohbeti daha da ilerlettik. Futboldan girdik basketboldan çıktık. Messi'yle başlayıp bilmem nerelere gittik. Konuşmalar bittikten sonra da kokteyl kısmında millet canlı müzik dinlerken biz bir köşede yine spor muhabbetimize devam ettik. Ne kadar bilgi dolu olduğunu o zaman farkettim. Bu işi ne kadar severek yaptığını gözlerinden anladım. Günlerce Fransa bisiklet turunu anlattı bize. Büyük keyif aldık. Diğer spor dallarında da anlatımını duymanız mümkün. Anlatacağı her spor dalıyla ilgili çok sıkı çalışıyor ve notlar alıyor. Bana göre spor sunucusu anlamında büyük bir çıkmazın içine giren medyamızda, yumuşak ses tonuyla abartmadan, tansiyonu gereksiz yere yükseltmeden ve gerçekçi bilgilerle döşediği anlatımıyla her zaman var olması gereken bir arkadaşımız. Bakınız Hıncal Uluç Caner ile ilgili bugünkü köşesinde neler yazmış?!



Eurosport'a alkış!..
YANİ bir spor olayı bu kadar mı güzel nakledilir?.. Yani bir spor olayı bu kadar mı güzel anlatılır?..
Fransa Turu'ndan söz ediyorum ve de Eurosport'tan.. ve dahi Türkçe anlatan Caner Eler ve arkadaşlarından..
Bütün öğleden sonralarım ekran başında geçti, bir aya yakın zamandır.. Büyülenmiş gibi izledim..
Fransa, köyüyle, kentiyle, ovaları, yaylalarıyla bir rüya ülkesi miydi, yoksa çekimler öylesine muhteşemdi ki, bana mı öyle geldi?..
Hele o son gün.. O Paris.. Şeytan dedi ki "Atla yarın uçağa.. Doğru Paris.."
Adamlar, neyi, nasıl çekeceklerini biliyorlar bir.. İki.. Turun Fransa reklamı için bulunmaz bir fırsat olduğunun farkındalar..
O tamam..
Peki benim sunucum?..
Bu ülkede bugüne dek izlediğim en iyi spor anlatımı, kimse kıskanmasın..
Yüzünü görmedim, adını birkaç yere telefon edip güç öğrendim Caner'in..
Bu nasıl bir bilgi birimi, bu nasıl bir dersini en iyi çalışma, bu nasıl bir seyirciye saygıdır?..
Tur bir kentten geçiyor.. Şaraplarıyla ünlü.. Caner o şarabın özelliklerini anlatıyor bize.. Niye farklı, niye ünlü..
Ertesi gün bir köy var kenarda.. "Burası adını meşhur bir peynire vermiştir" diye başlıyor.. O peynirin tadını, kokusunu değil sadece, nasıl yapıldığını da anlatıyor..
Bir gün, bir dağ etabından geçerken, öte dağda yangın mı ne var.. Uçaktan bir şey atıyorlar yangına.. Atılan maddenin kimyasal formülünü de söylemez mi, anında?..
Yani adam ansiklopedi yahu.. Ve her gün ayrı yarışmacıyla ayrı dilde yapılan röportajları anında tercüme ediyor.. Kaç dil biliyor acaba?..
Son gün.. Paris.. Concorde'dan Şanzelize'ye giriyor yarışçılar, Paris caddelerinde.. "Sağda bir kitapçı vardır" diye onu bile anlatıyor..
Pes ki, pes!..
Benim eleştirilerim için "Efendim TRT'den attık ya, ondan böyle yazıyor" dediler ve yutturdular ya, TRT'nin yeni Genel Müdürü İbrahim Şahin'e..
İşte o Genel Müdüre çağrı..
Bir Paris etabını seyretsin Eurosport'un.. Bir de TRT'sinin Avrasya Maratonu ve İstanbul'unu.. Çekim farkını görsün.. Anlatım farkını dinlesin.. Ondan sonra da, uygarlığın "U"su varsa karakterinde, benden özür dilesin!...


Hıncal Uluç
Sabah Gazetesi

27 Temmuz 2009 Pazartesi

MASSA SONRASI YENİ PİLOT

Ferrari Başkanı Luca Di Montezemolo, Massa'yı ziyaret etmek için Budapeşte'ye giderken net bir şekilde söyledi, "Öncelikli konumuz Massa'nın iyileşmesi. Onun yerine kimin yarışacağına daha sonra karar vereceğiz." Doğmamış çocuğa don biçmeyi şimdiden kimse istemez tabii ki ama bir gerçek var ki o da Massa'nın bu sezon yarışmasının imkansız olduğu. Yaşadığı talihsiz kaza sol gözünde bazı hasarlar bırakabilir. Bu durumda da Brezilyalı için pistlere dönmesinden önce isteyeceğimiz ilk şey sağlığına kavuşması olmalı.

Her ne kadar Montezemolo pek sır vermese de kulislerde Massa'nın yerini kimin dolduracağı konuşulmaya başlandı bile. Bir sonraki yarış Valencia'da koşulacak. Kimi Raikkonen'in yanında kimin olacağı bu anlamda merak konusu. Mark Gene Ferrari'nin 3. pilotu ancak riske edilmesinin pek söz konusu olmadığı söyleniyor. Luca Badoer de bir başka adı geçen isim. Ancak en güçlü isim olarak eğer olursa hepimizi heyecanlandıracağını düşündüğüm Michael Schumacher öne çıkıyor. Efsane, 2006 sezonunun sonundan bu yana yarışmıyor ama Ferrari ile kontratı halen devam ediyor. Alman pilotun pistlere dönmesi ve yaşanacak olaylar mükemmel bir hikayenin başlangıcı olabilir. Hele yarış da kazanırsa siz o zaman görün şamatayı! Kafalarda bir soru işareti de yok değil hani! Geçenlerde yaşadığı motosiklet kazasından dolayı ufak da olsa bir sakatlığı var. Acaba bu onun dönüşünü etkiler mi? Sırtında ve omzunda zaman zaman ağrılar hissetse de Ferrari'nin içinde kendini yeniden bulur gibime geliyor. Tabii ki böyle bir gelişmeyi böyle bir olayın ardından konuşuyor olmamız üzüntü verici. Ama yine de Montezemolo yapsın bize bir kıyak, döndürsün Schumi'yi pistlere!

Not: Fotoğrafta Schumi ile Podolski'nin arkasındaki ikiliye dikkat! Briatore yine iş başında!

HANGİSİ DAHA ÇOK YAKIŞMIŞ?

26 Temmuz 2009 Pazar

FELIPE MASSA İYİYE GİDİYOR

Rubens Barichello'nun kaderi midir, uğursuzluğu mu bilinmez ama F1 tarihinin önemli kazalarından ikisinde Barichello'nun adı geçiyor. İlki 15 yıl önce. Efsane Ayrton Senna 1994'te Imola Pisti'ndeki kazada hayatını kaybetmeden bir gün önce kaza geçirmiş olan pistlerin yeni ismi vatandaşı Rubens Barichello'yu hastanede ziyaret etmeye gitmişti. Ardından yarış sırasında Senna, direksiyon milinden kopan bir kaynak parçasının kaskı delerek başına saplanması sonucu geçirdiği beyin tramvası nedeniyle 34 yaşında hayatını kaybetmişti.

İkincisi ise bu haftasonu yaşandı. Barichello'nun aracından kopan bir parça Massa'nın kaskını delerek kafatasında kırıklara yol açtı ve ciddi şekilde yaralanmasına yol açtı. Kazanın ardından büyük yarış öncesi vatandaşını görmek için hastaneye koşan isim bu kez Barichello'ydu. Neyse ki Barichello ertesi gün Senna ile aynı kaderi paylaşıp yarış sırasında hayatını kaybetmedi!!! Umarız Massa da en kısa sürede iyileşir ve sevenlerini mutlu eder.