
Caner Eler, Eurosport'un yetenekli sunucularından biri. Tabiri caizse piyasanın yüzü olmayan adamlarından. Sesiyle, bilgisiyle bize ulaşıyor. Gerçi Caner'i, yüzünü, artık NTVSpor'da "Yenilsek de Yensek de" programında görme imkanınız da var. Benim Caner Eler ile tanışmam tamamen tesadüf. Bundan yaklaşık 3 ay önce Futbol Federasyonu ve Güney Afrika Büyükelçiliği'nin birlikte organize ettiği 2010 Dünya Kupası tanıtım toplantısına gitmiştim. Bildiğiniz o sıkıcı toplantılardan biri işte. Organizasyonun başlamasını beklerken bir arkadaş yanıma yaklaştı ve "
Merhaba ben Caner, nasılsınız?" dedi. Ve başladık sohbete. Salonun en arkasında oturuyorduk. Başkan Mahmut Özgener ile diğerlerinin yaptıkları konuşmalar bir süre sonra doğal olarak kabak tadı verince biz de kısık sesle sohbeti daha da ilerlettik. Futboldan girdik basketboldan çıktık. Messi'yle başlayıp bilmem nerelere gittik. Konuşmalar bittikten sonra da kokteyl kısmında millet canlı müzik dinlerken biz bir köşede yine spor muhabbetimize devam ettik. Ne kadar bilgi dolu olduğunu o zaman farkettim. Bu işi ne kadar severek yaptığını gözlerinden anladım. Günlerce Fransa bisiklet turunu anlattı bize. Büyük keyif aldık. Diğer spor dallarında da anlatımını duymanız mümkün. Anlatacağı her spor dalıyla ilgili çok sıkı çalışıyor ve notlar alıyor. Bana göre spor sunucusu anlamında büyük bir çıkmazın içine giren medyamızda, yumuşak ses tonuyla abartmadan, tansiyonu gereksiz yere yükseltmeden ve gerçekçi bilgilerle döşediği anlatımıyla her zaman var olması gereken bir arkadaşımız. Bakınız Hıncal Uluç Caner ile ilgili bugünkü köşesinde neler yazmış?!
Eurosport'a alkış!..
YANİ bir spor olayı bu kadar mı güzel nakledilir?.. Yani bir spor olayı bu kadar mı güzel anlatılır?..
Fransa Turu'ndan söz ediyorum ve de Eurosport'tan.. ve dahi Türkçe anlatan Caner Eler ve arkadaşlarından..
Bütün öğleden sonralarım ekran başında geçti, bir aya yakın zamandır.. Büyülenmiş gibi izledim..
Fransa, köyüyle, kentiyle, ovaları, yaylalarıyla bir rüya ülkesi miydi, yoksa çekimler öylesine muhteşemdi ki, bana mı öyle geldi?..
Hele o son gün.. O Paris.. Şeytan dedi ki "Atla yarın uçağa.. Doğru Paris.."
Adamlar, neyi, nasıl çekeceklerini biliyorlar bir.. İki.. Turun Fransa reklamı için bulunmaz bir fırsat olduğunun farkındalar..
O tamam..
Peki benim sunucum?..
Bu ülkede bugüne dek izlediğim en iyi spor anlatımı, kimse kıskanmasın..
Yüzünü görmedim, adını birkaç yere telefon edip güç öğrendim Caner'in..
Bu nasıl bir bilgi birimi, bu nasıl bir dersini en iyi çalışma, bu nasıl bir seyirciye saygıdır?..
Tur bir kentten geçiyor.. Şaraplarıyla ünlü.. Caner o şarabın özelliklerini anlatıyor bize.. Niye farklı, niye ünlü..
Ertesi gün bir köy var kenarda.. "Burası adını meşhur bir peynire vermiştir" diye başlıyor.. O peynirin tadını, kokusunu değil sadece, nasıl yapıldığını da anlatıyor..
Bir gün, bir dağ etabından geçerken, öte dağda yangın mı ne var.. Uçaktan bir şey atıyorlar yangına.. Atılan maddenin kimyasal formülünü de söylemez mi, anında?..
Yani adam ansiklopedi yahu.. Ve her gün ayrı yarışmacıyla ayrı dilde yapılan röportajları anında tercüme ediyor.. Kaç dil biliyor acaba?..
Son gün.. Paris.. Concorde'dan Şanzelize'ye giriyor yarışçılar, Paris caddelerinde.. "Sağda bir kitapçı vardır" diye onu bile anlatıyor..
Pes ki, pes!..
Benim eleştirilerim için "Efendim TRT'den attık ya, ondan böyle yazıyor" dediler ve yutturdular ya, TRT'nin yeni Genel Müdürü İbrahim Şahin'e..
İşte o Genel Müdüre çağrı..
Bir Paris etabını seyretsin Eurosport'un.. Bir de TRT'sinin Avrasya Maratonu ve İstanbul'unu.. Çekim farkını görsün.. Anlatım farkını dinlesin.. Ondan sonra da, uygarlığın "U"su varsa karakterinde, benden özür dilesin!...
Hıncal UluçSabah Gazetesi