17 Şubat 2011 Perşembe

İBRAHİM & GATTUSO

Biri 37, diğeri 33 yaşında. İkisi de aşağı yukarı aynı zamanlarda (1999 ve 2000)gelmiş takımlarına. İkisi de profesyonellikleri sayesinde kaptan olmayı başarmış. İkisi de takımı için sonuna kadar mücadele eder. Belki yetenekleri sınırlıdır ama hırsları ve azimleriyle açıklarını her zaman kapatmışlardır. İkisi de formaları sırılsıklam olana kadar pes etmez. İkisinin de deli olduğu söylenir. Ki öyledirler de. Yeri gelir tartışır, yeri gelir itişir kakışır, yeri gelince tekmeye kafa uzatırlar. Taraftarlarının gözünde, kalbinde yer etmelerinin sebebi de en çok budur. Ve bu iki adamın iki gün arayla yine delilikleri tuttu.

Birinin soyunma odasında takım arkadaşına yumruk attığı ortaya çıktı. Teknik direktörü ve yönetimi bu olay üzerine onu gözden çıkardı. İşvereni basının karşısında kendisine teşekkür edip güle güle dedi. 11 yıllık Beşiktaş yolculuğu üzücü bir olayla sona erdi. Evet suçluydu belki de ama etrafındakilerden hiçkimse sahip çıkmadı ona. Kimse düşünmedi yıllar sonra çocuğu "Baba 11 yıl formasını giydiğin takımdan neden ayırdılar seni?" diye sorduğunda ne cevap vereceğini. Öyle ya, dünya kulübü olma yolunda ilerleyene kavga eden bir oyuncuyu kadroda tutmak yakışmazdı. Tüm dünyanın takip ettiği bir kulüp radikal bir karar almak zorundaydı. Çok ayıptı bu yaşananlar! Cık cık cık!

Diğeri ise dünya kulübü olma yolunda ilerleyen değil bizzat dünya kulüplerinden birinde oynuyor. O, İstanbul'daki meslektaşı gibi soyunma odasında 20 kişinin önünde değil, Şampiyonlar Ligi gibi önemli bir platformda, sahanın ortasında, milyonlarca insanın önünde yaptı yine deliliğini. Rakip takımın yardımcı antrenörüne kafa attı. Herkes şimdi onun UEFA'dan ne ceza alacağını konuşuyor. 3 maç mı, 5 maç mı? Alacak, bu hareketi muhakkak ki cezasız kalmayacak, kalmamalı da. Peki ya kulübü? Dünya kulübü Milan kendilerini elaleme rezil eden futbolcusunu kovmayacak mı peki? Galiba kovmayacak(!). Yöneticileri yaptığının doğru olmadığını savunsa da oyuncusunun arkasında duruyor. "Olayda tahrik var, onu da gözden kaçırmayın. Gattuso bizim için 104 Avrupa maçına çıktı, sadece 1 kez o da şu an ki takım arkadaşı Ibrahimoviç ile tatsız bir olay yaşamıştı o kadar." diyerek yıllarca kendilerine hizmet etmiş oyuncularına sahip çıkıyorlar. Daha da önemlisi "Gattuso bu formayı giymeye, kaptanımız olarak sahaya çıkmaya devam edecek" diyorlar.

İşte iki deli, işte iki hikaye. Ben bilemedim. Bizimkiler mi daha dünyalı onlar mı?

15 Şubat 2011 Salı

GUTI RÖPORTAJI

İspanyol Cadena Ser Radyosu'ndan José Ramón de la Morena Guti ile özel bir söyleşi gerçekleştirdi. O sohbetten önemli satırbaşlarını toparlamaya çalıştım.

-------------------------------------------------------------------------------------

Guti İstanbul'un Asya yakasında yaşıyor. Çok büyük bir evi var. Ancak yaşadığı yeri "öğrenci evi" diye tanımlıyor. Tek başına yaşadığı bu evin çok az kısmını kullanıyor. En çok vaktinin geçtiği yer de mutfak. "Eğer karnımı doyurmak istiyorsam yemek yapmalıyım. Annem telefonda bana nasıl yapmam gerektiğini anlatıyor. Mutfakta kendimi son dönemde bir hayli geliştirdim." diyor. 6 aydır Türkiye'de yaşıyor. "Burada arkadaşlarım var. Onları ziyaret ediyor çoğu zaman da dışarıda bir yerlere gidiyoruz." diyerek vaktinin güzel geçtiğini anlatıyor Guti.

Yaşadığı şehir İstanbul'u ise "Çılgın bir şehir. Trafik rezalet" diye tanımlıyor. Asya yakasında yaşamasının sebebi hem tesislere yakın hem de Avrupa yakasına oranla daha sakin ve düzenli olması. Her sabah 9'da kalkıyor, tesislere gidiyor, kahvaltısını yapıyor ve antrenmana çıkıyor. Ardından da evde yemekle uğraşmamak için öğle yemeğini de tesislerde yiyor. Türkçe bilmemesine rağmen iletişim konusunda sıkıntı yaşamıyor. "Buraya geldiğimden beri İngilizcem çok gelişti. Bunun faydasını ömrüm boyunca göreceğime inanıyorum" diyor. Türk insanı ile ilgili olaraksa "İlk anda biraz mesafeli gibi gözüküyorlar. Ancak öyle değil. Bana her zaman birşeyler ikram ediyorlar. Fotoğraf çekilmek istediklerinde onları hiç kırmıyorum." şeklinde konuşuyor.

İspanya liginde hakemle, rakip oyuncularla ve zaman zaman da takım arkadaşlarıyla tartışan Guti bu durumu bakın nasıl tanımlıyor; "Sinirlendiğim zaman 10 saniye beklemeliyim. Sonra yatışıyor ve hemen sakin biri oluyorum. O zaman kendi kendime konuşarak durumu daha iyi analiz etmeye başlıyorum."

Şu meşhur alkol kontrolünü kendisine sorduğumda "Eğer birileri basına haber vermeseydi olay bu kadar büyümeyecekti. 2 saat boyunca beni emniyete götürmeleri için olay yerinde bekledim. Bu sırada da kameralar geldi. Onları görünce çok sinirlendim. Ama başıma gelenler için hem kendi hem de ailem adına çok üzgünüm." diye cevap veriyor.

Guti oldukça dürüst davranıyor ve Real Madrid'i çok özlediğini söylüyor. "Herkes dünyanın en iyi takımında oynamak ister" diyen Guti, Mourinho'nun çok iyi bir teknik adam olduğunu ve Real Madrid'e çok şey verdiğini söylüyor. Guti, İstanbul'da Real Madrid'in bütün maçlarını izliyor ve eski takımının Barcelona'nın işini zorlaştıracağına inandığını belirtiyor.

Real Madrid konusunda sıkıntılı olduğu şeyler de var. Bunların başında da altyapıdan eskisi kadar oyuncunun çıkmaması. Kadrosuna yabancı genç isimleri katmasıyla ilgili olarak "Altyapıya ne olduğunu anlayamıyorum. Real Madrid fabrikasının kalitesinde bir düşüş olduğu ortada." diyor Guti.

Guti kendisi gibi Real Madrid'i bırakıp Schalke'ye transfer olan Raul ile her zaman iyi bir arkadaş olmuştur. "Onunla sık sık konuşuyorum. Ailesiyle birlikte Almanya'da oldukça mutlu. İkimiz de çok mutluyuz. Onu yarın Valencia karşısında izleyeceğim. Çok zorlu bir maç olacak." diyerek bitiriyor sözlerini İspanyol yıldız.

RONALDO'NUN VEDASI

"Milan'da oynarken hipotiroidizm rahatsızlığına yakalandığımı öğrendim. Bu metabolizmayı yavaşlatan bir rahatsızlık. Bunu kontrol etmek için bazı hormonlar almaya başladım. Bu hormonlar da kilo almama sebep oluyor. Kilolarımla dalga geçen bazı insanlar şimdi herhalde bundan pişman olmuşlardır. Futbol oynamayı halen çok istiyorum. Ama bazı şeylere yenildim ne yazık ki! Vücudum bu savaştan galip çıktı ve beni çok sevdiğim yeşil sahalardan alıkoydu."

14 Şubat 2011 Pazartesi

MICKEY'NİN YENİ ROLÜ

Bu adamın yıllar geçtikçe tipi biraz daha kaydı ve kaydıkça sanki daha bir aktör oldu. Daha adam gibi rolleri kapmaya başladı. The Wrestler'da canlandırdığı karakter onun için tam da biçilmiş kaftandı. Oskar'a da çok yaklaşmıştı ama Sean Penn'e geçildi. Büyük ödülü kaybetse de uzun yıllar sonra Hollywood'da işlerinin açıldığı kesin. Bu kez bir rugby oyuncusunu canlandıracak. Galli oyuncu Gareth Thomas'ın hayatını oynayacak. 36 yaşındaki Thomas'ın aktif sporculuğu halen devam ediyor. Peki nedir Gareth Thomas'ın filmini yapacak kadar onu cazip kılan? Gay olduğunu açıklayan tek profesyonel sporcu olması. 2009'un Aralık ayında bunu kamuoyu ile paylaşmıştı. Öncesinde yaşadığı bir evliliğin de olduğunu belirtelim. 4 yıl evli kalan Thomas'ın eşi Jemma 3 kez düşük yapmış. Trajik bir öyküsü var gibi gözüküyor. 58 yaşındaki Rourke'un 36 yaşındaki Thomas'ı nasıl oynayacağını bekleyip görelim. Sağlam bir rejim ve makyaja ihtiyacı olacağı kesin. Yukarıda da Millennium Stadı'nda hem rugby ile hem de Gareth Thomas ile ilgili ilk izlenimlerini ediniyor.