Bir tarafta Louis van Gaal, diğer tarafta Frank Rijkaard. Kariyerleri başarılarla dolu iki Hollandalı. Sezonu biri en üst noktada kapatmaya çok yakınken, diğeri ise eli boş noktalıyor. Takımlarının başına bu sezon geçen ikiliyle ilgili birşeyler karalayacağım. Ancak amacım kesinlikle bir yargıya varmak değil. Sadece çok derine inmeden, spekülasyonlara girmeden somut şeylerle ikisini kıyaslamaya çalışacağım.
Louis Van Gaal, Bayern Münih'i 4 gün önce şampiyonlar ligi finaline taşımasının ardından
"bugün de" lig şampiyonluğuna ulaştırdı. Her sezon Bundesliga'ya en büyük şampiyonluk adayı olarak başlayan Bayern için bu zafer kuşkusuz, son 14 yıldaki 9. şampiyonluğu olduğunu da gözönünde bulundurursak, sürpriz sayılmamalı. Bundesliga'da diğer 5 şampiyonluğu ise farklı takımlar kazandı; Kaiserslautern, Stuttgart, Werder Bremen, Borussia Dortmund ve Wolfsburg. Yani Bundesliga'da Bayern'in ambargosuna her sezon son verebilecek başka bir takım çıkma potansiyeli oldukça yüksek. Bu sezon da Schalke makus talihine bir kez daha yenilerek o direkten döndü.

Peki her sezon formasını koysanız şampiyonluğun en güçlü adayı olan takıma gelen Louis Van Gaal nasıl bir takım aldı ya da kurdu? Gelen ve giden "önemli isimleri" sayalım. Gelenler; Hamburg'tan Olic, M'Gladbach'tan Baumjohann, Heerenveen'den Pranjic, Stuttgart'tan Mario Gomez, Real Madrid'den Arjen Robben, Zenith'ten Tymoshchuk, altyapıdan da Badstuber ve Thomas Müller... Borowski Bremen'e, Lucio Inter'e, Podolski Köln'e, Baumjohann Schalke'ye giderken, Toni devre arasında Roma'ya, Ottl Nurnberg'e, Sosa Estudiantes'e kiralandı. 8 futbolcu geldi A takıma, devre arasıyla birlikte 7 futbolcu gitti takımdan. 4-5 oyuncu dışında kabuk değiştirdi resmen Bayern Münih. Ancak Louis Van Gaal bu yepyeni takımdan bir lig şampiyonu ve olası bir şampiyonlar ligi şampiyonu yaratmayı başardı. Üstüne üstlük sezona da çok kötü başlayıp ilk lig liderliklerini 24. haftada elde etmelerine rağmen. Yani Hollandalı ikinci bir sezona gerek duymadan başarının altına imzasını attı. Sezonun ilk yarısında zaman zaman tartışılmasına rağmen, sezon sonuna gelindiğinde taraftarının ya da yönetiminin kendisine sabır göstermelerine ihtiyaç duymadığı bir pozisyona ulaştı. Takımın önemli golcülerinden Toni'yi gönderip altyapıdan gelen Müller'i ve yine defans oyuncusu Badstuber'i A takıma kazandırmayı da başardı aynı zamanda. Yönetiminin de doğru kararlar vermesinde, takımı doğru yönetmesinde yardımcı oldu.
Bir diğer Hollandalı'ya bakalım şimdi. Frank Rijkaard 1 sezonu boş geçirmesine rağmen bugünkü Barcelona'nın temellerini atmış teknik adam sıfatıyla geldi Galatasaray'ın başına. Ancak sezon sonuna gelindiğinde mücadele ettiği 3 kulvarda da hüsran yaşadı sarı kırmızılılar. Skibbe ile başlayıp Bülent Korkmaz ile bitirdiği geçen sezona benzer bir performans sergilemiş oldular an itibariyle. Galatasaray'da Bayern gibi kendi liginde son 13 sezonun (bizim ligimizde şampiyon belli olmadığı için bu sezonu saymıyorum) en başarılı takımı. 7 kez şampiyonluk yaşadılar. Bunun dışındaki 6 şampiyonluğu doğal olarak Beşiktaş ve Fenerbahçe paylaştı. Evet iki rakibi de en az onun kadar güçlü bir şampiyonluk adayıdır her zaman ancak formasını koysanız Galatasaray da Bayern Münih gibi şampiyonluğa oynayacak bir takımdır, genlerinde bu vardır.

Peki Frank Rijkaard nasıl bir takım aldı ya da kurdu? Galatasaray'da gelen ve giden "önemli isimleri" sayalım. Gelenler; M.City'den Elano, O.Lyon'dan Keita, A.Madrid'den Leo Franco, Beşiktaş'tan Gökhan Zan, Bursaspor'dan Mustafa Sarp, devre arasında da bonservisiyle Everton'dan Lucas Neill, kiralık olarak M.City'den Jo, Tottenham'dan Giovani, Cska Moskova'dan Caner Erkin... Mehmet Güven ve Yaser Yıldız Manisaspor'a, Ümit Karan ve Volkan Yaman Eskişehirspor'a, Lincoln Palmeiras'a giderken, devre arasında da Nonda ile yollar ayrıldı. 9 futbolcu gelirken, 6 futbolcu gitti takımdan. Nonda dışında aslında Galatasaray'ın üzerindeki yüklerden kurtulduğunu, milli takım futbolcularının yanına iyi isimler de transfer ederek -
en azından kağıt üstünde- Süper lig'de ve Avrupa'da başarıya ulaşmasının sezon başında bakıldığında yüksek bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Uefa Avrupa Ligi ve Türkiye Kupası'ndan elenen Galatasaray'ın "
bugün" şampiyonlar ligine katılma şansı da kalmadı. Sezona hem de mükemmel başlamışken -
evet sakatlıkların da belki gelinen noktada payı vardır- Rijkaard, sezon sonuna gelindiğinde Almanya'daki vatandaşının aksine taraftarının ve yönetiminin istikrar adına 1 sezon daha kendisine sabır göstermesine ihtiyaç duyduğu bir pozisyona geldi. Yine ne Emre Çolak'ı ne Cem Sultan'ı ne de bir başkasını A takıma monte etti ya da edebildi.
Şimdi Galatasaray camiasının gelecek sezon kendisinden beklediği böyle bir sezonun tekrarlanmaması; Van Gaal gibi yıldızlarıyla, gençleriyle, savaşan isimleriyle takım gibi takım yaratması; takımını doğru yönettiği gibi yönetimine de takımı yönetirken verdiği kararlarda daha fazla yardımcı olması...