18 Eylül 2009 Cuma

AYAKKABI MESAJI

NFL takımlarından Houstan Texans'ın cornerback'i Dunta Robinson'ın pazar günkü maçta kulübün GM (General Manager)'si Rick Smith'e ayakkabıları aracılığıyla gönderdiği mesaj; "Pay me Rick" yani "Bana ödeme yap Rick". Houston kulübü Robinson ile offseason'da uzun süreli bir sözleşme imzalamak istemiş ama başarılı olamamıştı. Bunun üzerine de oyuncuyla ilgili NFL'de uygulanan "franchise tag" denilen yönteme başvurulmuştu. Bu, kulübe oyuncuyu belli bir süreden sonra kayıtsız şartsız serbest bırakmak için başvuru yapma hakkı tanıyor. Ancak oyuncuyu bu yöntemle 1 yıl daha kulübe bağlamış oluyorsunuz ki her sezon her takımın bunu yapmak için sadece 1 hakkı var. Bu gelişme üzerine de Robinson ile 1 yıl için sezon başlamadan sadece 1 hafta önce sözleşme imzaladılar. Robinson'ın 1 yıl için alacağı rakam ise 9.957.000 dolar. Oyuncu ayakkabılarındaki mesajla heralde bu ödemenin yapılmasını istiyor. Robinson'a kulüp tarafından bu davranışı yüzünden 25.000 dolar ceza kesildi. Cezasını ödedikten sonra da Rick Smith'in aşağıdaki ayakkabılarla gezmesi bekleniyormuş.

I just did Dunta = Ödemeni yaptım Dunta

Bizde de olabilir mi acaba böyle mesajlar diye düşünmekten alamıyor insan kendini. Ne bilim mesela geçen sezon Lincoln şöyle bir mesajla çıkabilirdi; "Beni adam et Adnan" ya da Adnan Polat'tan "Sen adam olamazsın Lincoln" vs gibi...

SUPER STAR DEL POTRO

17 Eylül 2009 Perşembe

ADEBAYOR'A 3 MAÇ CEZA

Hakettiğini bulmuş. Pazar günkü Manchester derbisinde de yok.

PELE Mİ BÜYÜK MARADONA MI?

"Bana göre dünyanın en iyi futbolcusu Alfredo Di Stefano'dur. Maradona sağ ayağıyla ve kafasıyla topa vuramayan, gol atamayan bir futbolcuydu. Attığı en önemli gol de eliyle attığıdır."

Tartışmada son nokta. Söz düellosunda son açıklama Pele'den.

TERBİYESİZ GUARDIOLA

Fotoğraf dün akşamki maçtan. Pep bu hareketi kime yapmış olabilir? :)

"JAY Z" ZİRVEDE YALNIZ

Jay Z, dünyanın en yetenekli müzisyen ve prodüktörlerinden biri. Sokaktan rastgele seçeceği bir adımı 1 yıl sonra müzik dünyasında zirveye yerleştirebilir. Bugün yanlışlıkla benim elimden tutsa en fazla 1 yıl sonra Eminem'e rakip olur, rap dünyasının yeni beyaz yıldızı diye lanse edilmeye başlarım. Bu yeteneği tabii ki ona her geçen yıl çok büyük bir servet kazandırdı. Şu anda dünyanın en zengin müzisyenlerinin başında geliyor. Bu serveti de çoğu siyahi gibi kolay elde etmedi. Adım adım, çile çekerek, sıkıntılarla boğuşarak, kapı kapı dolaşarak zirve yolunda ilk adımı atanlardan biri. En büyük servetinin kuşkusuz çoğu erkeğin benimle aynı fikirde olduğunu düşünerek, Beyonce olduğunu söylersem sanırım yanılmam. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözünü haksız çıkarırcasına Beyonce gibi başarılı bir kadının arkasında da bir erkeğin, Jay Z'nin olduğunu da rahatlıkla ifade edebiliriz. Rap Star bugünlerde de Everest'e iyiden iyiye yerleşti. Yeni albümü "Blueprint 3" çıktıktan birkaç gün sonra Billboard 200'de zirveye oturdu. Bu onun zirveye oturan 11. Amerikan number one albümü. Böylece Elvis'in 10 albümlük rekorunu da geçmeyi başardı. "Crazy in love" baby I'm crazy...

16 Eylül 2009 Çarşamba

MESUT ÖZİL'İN SEVGİLİSİ

Werder Bremen'in eski futbolcusu Diego'nun ünlü Alman şarkıcı Sarah Connor ile birlikte olduğunu cümle alem bilir. Meğersem Bremen'in yeni Diego'su bizim Mesut da Connor'ın kızkardeşi Anna Maria Lagerblom ile birlikteymiş. 20 yaşındaki Mesut'un 27 yaşındaki Anna Maria ile olan ilişkisi ailesi tarafından da biliniyormuş. İki Diego, iki kızkardeş.. Mesut'un bundan sonraki durağı da Juventus olur heralde...

ŞAMPİYONLAR LİGİ FANTEZİ

Katılmak isteyenleri kurduğum "24 Spor" ligine bekliyorum. Benim takım yukarıda. Dün öğlen saatlerinde kurmuştum ama maçların başlamasına yakın gözatma fırsatı bulamadım. O yüzden Ferdinand ve Benzema'da patladım. Gerrard ile Messi'ye güveniyorum bu gece.

İnternet Adresi: http://en.uclfantasy.uefa.com/
Ligin Adı: 24 Spor
Ligin kodu: 156246-28913

Duyuru: Şampiyonlar ligi 2. haftasından itibaren her haftayı birinci kapatan(genel birinci değil, haftanın birincisi) arkadaşı ve takımını burada tanıtacağız. Kendisinden ve kurduğu takımdan övgüyle bahsedeceğiz.

İNGİLİZ HAKEM - TÜRK HAKEM

İngiltere'de haftasonunda oynanan M.City-Arsenal maçında Adebayor rakibi(eski takım arkadaşı) Van Persie'nin yüzüne kasıtlı olarak basmasına rağmen hakemden kırmızı kart görmemişti(Pozisyonu izlediğimde ben de kasıt olduğuna kanaat getirdim). Ancak maçın hakemi Mark Clattenburg karşılaşmadan sonra pozisyonun tekrarlarını izledi ve "Evet o pozisyonda Adebayor'a hakettiği kırmızı kartı vermeliydim" itirafında bulundu. İngiliz hakem yaptığı hatanın farkında olduğunu samimi bir şekilde çıkıp kamuoyuyla paylaşabilmişti. Böylece hem kendini hem de kurumunu rahatlatmış oldu. Ülkede futbol denen kavramın içi dolu ve değerleri yüksek olduğu için zarar görmemesi, yara almaması adına mevcut kurumlar attıkları her adıma dikkat ediyor. Kamuoyunu aydınlatmak ve gereksiz tartışmaların önüne geçmek için en yetkili isimler tv ve gazetelere gerekli açıklamaları mutlaka yapıyorlar.

Geçtiğimiz haftasonu bizde de yaşandı buna benzer olaylar. Pazar akşamı ligde oynanan Bursaspor-Fenerbahçe maçı hem sert mücadele hem de hakeme olan yoğun tepkiler nedeniyle tartışmalı geçti. Hakem Deniz Çoban'ın sarı kartları havada uçuştu. Bunların bazıları sert faullerden bazıları ise kendisine yapılan itirazlardan ötürüydü. En nihayetinde maçı her iki takım da 11 kişi tamamlamayı başardı. Ancak maç sonrasında yapılan yorumlarda özellikle Fenerbahçe'nin karşılaşmayı başladığı sayıyla tamamlamasının sürpriz olduğu görüşü öne çıktı. En azından Lugano'nun kırmızı kart görmesi gerektiği söylendi, Deniz Çoban cesur davranmadığı için eleştirildi. Lugano ilk yarıda rakibine sert bir müdahalede bulunmuş ardından da hakem Çoban'ın elini iterek alkışlamıştı. İkinci yarıda da yine Lugano'nun rakibinin bileğine bastığı pozisyon hakemin gözünden kaçmıştı. Yine Galatasaray-Beşiktaş derbisinde de var birkaç tartışmalı pozisyon. Mustafa Sarp-Tabata ikilisinin yaşadıkları, Leo Franco'nun topa cezasahasının içinde mi yoksa dışında mı müdahale etti tartışmaları sözkonusu. Bu tartışmaları giderme adına bu iki maçın hakemi Deniz Çoban ve Bülent Yıldırım da İngiliz hakemin duyarlılığını gösterseler ne iyi olurdu. Yaptıkları hataları açıklasalar, "Şurda şurda yanlış karar verdim ya da pozisyonu tam olarak çözemedim" gibi spesifik konuşmalar yapsalar hoş olmaz mı? Ama bildiğim kadarıyla yasaklılar, verdikleri kararlarla ilgili konuşamıyorlar. Ancak büyük bir kamuoyu yaratılacak, büyük bir tepki oluşacak ki o zaman konuşabiliyorlar. Geçen sezon Sivasspor-Galatasaray maçında Ümit Karan'ın gördüğü kırmızı kartla ilgili yoğun eleştiriler üzerine maçın hakeminin karşılaşma sonrasında açıklayıcı, bilgilendirici ifadeler kullandığını hatırlıyorum. Bunun genele yayılması benim de en büyük arzum. Hakemlik kurumu üzerine sert eleştiriler yapıldığında daha cesur, daha hatalarını kabul eden karakterde olurlarsa ekran karşısında da "İleri geri sar, yavaş oku, geri gel biraz, dur şimdi, biraz daha ileri al, bak gördün mü hocam ne olmuş" gibi hiçbir zaman bir sonuca varmayan, sadece o an haklı olabilecek tarafın anlık içini rahatlamasını sağlayacak gereksiz yorumlara da gerek kalmayacaktır.

Konu hakemlerden açılmışken bu arada dünyanın her yerinde sürekli eleştirilen hakemler ve verdikleri kararlarla ilgili iki kez düşünmemizi sağlayacak bir filmin galası Paris'te yapıldı. "Les Arbitres" yani "Hakemler" adlı 77 dakikalık filmde Euro2008 sırasında hakemlerin yaşadıkları anlatılıyor. Maç önceleri ve sonralarında evlerinde, kaldıkları otelde, soyunma odalarında neler yaşadıklarını anlatan filmin arkasında Belçikalı yapımcı Yves Hinant imzası var. Türkiye'de gösterime gireceğini sanmıyorum ama internetten torrentleri illa ki bulunur.

15 Eylül 2009 Salı

ADEBAYOR DEĞİL ARSENAL CEZALANDIRILSIN

Mahalle arasında top peşinde koştururken heralde kavga etmeyen çocuk yoktur. Muhakkak bir sebeple tartışma başlar ve ağzımızdan çıkan ilk küfürde "anne" belirtili nesne olarak cümle içinde yerini alırdı. Bizi en çok seven varlığı korktuğumuzda ya da heyecanlandığımızda ağzımıza nasıl refleks olarak alıyorsak, sinirlendiğimizde ya da kavga ederken de bahsini şöyle bir geçiririz. Sevmediğimiz insanı doğurduğu için ilk olarak ona, anaya kızarız. Ayıptır, günahtır; ama alışkanlıktır aynı zamanda, dünyanın her yerinde olduğu gibi. Bunun daha kötü hatta en kötü halleri de vardır. Binlerce insan tarafından-ki bunların çoğu ağzından salyaları saçarak, gırtlaklarını yırtarak, sesleri kısılana kadar koro halinde dakikalarca annelere küfür edilen versiyonudur.

Bunun en yeni örneklerinden biri haftasonunda City of Manchester'da yaşandı. Arsenal taraftarları sezon öncesinde para için kendilerini bıraktığına inandıkları Adebayor'un annesi ve hatta babasını anan şarkılar söyledi. Aralarından bazıları için Adebayor'un annesi .rospuydu. Bazıları içinse babası Togo'da filleri yıkayan ve dışkıları temizleyen bir işçiden başka birşey değildi. Bir insanın bu uğultulara, küfürlere kulaklarını tıkaması, rahatsız olmadan işine devam etmesi çok zordur. Adebayor da bir şekilde kayıtsız kalamadı, hiçbir şey yapmasa maç sonunda tünele girerken bile değişik şekillerde karşılık verebilirdi. Ama o en güzel cevaplardan birini verdi. Takımını galibiyete taşıyan gollerden birini attıktan sonra tüm sahayı boylamasına koşarak Arsenal taraftarlarının önünde dizlerinin üzerinde kayarak kollarını yanlara doğru açtı. Ne küfür etti, ne tükürdü, ne de Arsenal taraftarlarının fırlattıklarını geriye iade etti(Geçen sene Drogba'nın yaptıklarını hatırlayınız). Adebayor'un yaptığının en nihayetinde yanlış olduğunu kabul ediyorum ama azmettirene bakmak lazım. Azmettiren de Arsenal taraftarıdır. Ben Arsenal'i desteklerim yıllardır ama bu yaşananlarda diyorum ki öncelikle çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Nasıl savunacağız yani kendimizi? "Ade para için bizi sattı City'e gitti. Bu yüzden küfür ettik dakikalarca" mı diyeceğiz?! Komik olmayalım! Eğer ortada bir satan varsa Ade ne ilkdir ne sondur. Biz herşeyden önce Wenger'in sahaya sürdüğü kadroya ve sezon öncesinde adam gibi transfer yapmamalarına, iyi bir golcü almamalarına kızalım. Sahaya sürdüğü 4-3-3'te ileri üçlüyü Diaby, Bendtner ve Van Persie'den kurmasına, Hollandalı'yı sürekli s.çtığı pozisyonda yani kaleye en yakın oyuncu olarak oynatmasına sinirlenelim.

Tekrar olaya dönecek olursak Arsenal taraftarlarının sahaya attığı bozuk paralardan biri bir güvenlik görevlisinin kafasını yardı. Adebayor bu kişiye imzalı bir formasıyla birlikte bir özür mektubu yolluyor. Bir yandan da alacağı cezayı bekliyor. Maç içersinde o pozisyonu görmedim ama yerde yatan Van Persie'ye "kasti" olarak bastığı iddia ediliyor. Sözü edildiği gibi kastiyse eğer bu davranışı kabul etmek tabii ki imkansız. Kasti olarak yapmadığını iddia eden Togolu'nun alacağı cezanın 3 maç olacağı söyleniyor. Ama ben Uefa'nın Eduardo'nun cezasını kaldırarak Arsenal'e yaptığı güzelliği şimdi FA'in de Adebayor'a yapmasını bekliyorum.

14 Eylül 2009 Pazartesi

INTER 2 - 0 PARMA



Eto'nun mükemmel golü görülmeye değer. 5'lik maç 2-0 bitti.

PANTHRAKIKOS 0 - 1 PANATHINAIKOS


Galatasaray'ın Uefa Avrupa Ligi'ndeki rakibi Panathinaikos'un bugün 1-0 kazandığı lig maçının golü. Gol Liverpool'dan bu sezon transfer edilen Arjantinli Leto'dan.

13 Eylül 2009 Pazar

DENİZLİ'NİN KORKU KADROSU

Maç öncesinde Beşiktaş'ın yenilmeyeceğini düşünüyordum. Yenilmeyebilirlerdi de ama 3-0'la kaybeden taraf oldular. Beşiktaş ikinci yarıda bulduğu pozisyonları değerlendirse puan çıkartabilirdi. Galatasaray da yine ilk yarıda Kewell'la iki müsait pozisyonda topu ağlara gönderse farkı çok önceden yakalayabilirdi. Bu yenilgi de emekliliği gelmiş iki ismin hatası açık seçik ortada. Birincisi Mustafa Denizli, ikincisi Rüştü. Mustafa Denizli'nin derbi maçlarda yaptığı kadro tercihlerini genelde sürpriz olarak niteledik durduk. Bugünkü sürprizin de ötesindeydi. İki teknik adamın maç sonrasındaki açıklamaları herşeyi ortaya koyuyor. Rijkaard'dan daha görmüş geçirmiş bir teknik adam olan Mustafa Denizli "Sahaya sürdüğüm kadroyu Galatasaray'ın lig ve Avrupa maçlarındaki performansını gözönüne alarak kurdum" dedi. Yani Galatasaray iyi oynadı, bol gollü galibiyetler aldı ben de bu yüzden yenilmeme adına, çok gol yememe adına böyle bir kadroyla başladım demektir bu. Rijkaard da maç sonrasında bizim gibi şaşkınlığını ifade etti, "Beşiktaş'ın kadrosu elimize ulaştığında çok şaşırdık, çünkü rakipte beklemediğimiz isimler vardı" dedi.

Sayın Denizli, siz Beşiktaş değil misiniz, geçen yılın çifte kupalı takımı değil misiniz, Türkiye'nin en büyük takımlarından biri değil misiniz, siz Mustafa Denizli Türkiye'nin en tecrübeli yerli teknik adamlarının başında gelmiyor musunuz? Nasıl oluyor da ezeli rakibiniz karşısında böyle bir anlayışla sahaya çıkabiliyorsunuz? Ve nasıl oluyor da siz ligin 1 golle en az gol yiyen takımı iken ve bu maçlarda kaleyi Hakan Arıkan korumuş iken sakatlıktan çıkan Rüştü gibi emekliliği gelmiş olan bir kaleciyi bu maçta sahaya sürebiliyorsunuz? Herşeyden önce ne kadar iyi niyetli futbolcu olursa olsun sözgelimi Hakan'ın ah edebileceğini bile aklınıza getirmediniz mi? Yoksa benim de kadrom Galatasaray gibi zengin demek mi istediniz? Bu yüzden mi Bobo, Nobre, Holosko ve Fink gibi adamları yedek bıraktınız? Üstüne üstlük Elano kadroya giriyor da Tello niye kadroya giremiyor, ben bunu da anlayamıyorum. Elano Güney Amerika'da milli maç oynadı da Tello Ay'da mı oynadı, orası daha mı uzaktı da bu takımın en yaratıcı, en faydalı isimlerinden birini 45 dakika olsa bile oynatma cesaretini gösteremediniz? Galatasaray'a Ali Sami Yen'de kaybetmek normal diyorsunuz. Evet Denizlispor da, Kasımpaşa da aynı sizin gibi düşünüyordur haklısınız. Ve yine haklısınız Beşiktaş son 12 maçta 11. yenilgisini aldı Ali Sami Yen'de, bu istatistiği de gözönüne almışsınızdır maç öncesinde, böyle düşünmenizde bu da önemli bir etkendir. Kusura bakmayın Mustafa Denizli, ama siz hem kendinize hem de Beşiktaş'a zarar veriyorsunuz. Keşke geçen sezon sonunda zirvedeyken bıraksaydınız Beşiktaş'ı! Keşke bugünleri görmeseydiniz!
Galatasaray ile ilgili birkaç birşey söylemek gerekirse, "kötü oynadıkları bir maçı kazanmayı bildiler" en doğru cümle olacaktır heralde. Arda oyna(ya)madığında Türk milli takımı ve Galatasaray da oyna(ya)mıyor. Bosna Hersek ve Beşiktaş maçlarında bunu gördük. Bilinçli taraftarların da skor 3-0 olsa da memnun olduklarını düşünmüyorum. Ama neticede geçen yılın zirvesindeki iki takım sezona berbat başlamışken onlar 5'te 5 yaparak yollarına devam ediyorlar.