özlenecek isimler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özlenecek isimler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2009 Salı

ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA İZLEMEYİ ÖZLEYECEĞİM 11 FUTBOLCU - BÖLÜM 2

35 yaş ve üstünde olan futbolculardan hazırladığım kadronun devamı. 4-4-2 olarak dizdiğim kadronun geçenlerde kale ve defans hattını oluşturmuştum, sırada orta 4'lü var. Bölüm - 3'te ise öndeki iki forveti ekleyip kadroyu tamamlayacağım.

Sağ açık Luis Figo: Listeye kankam olduğu için almadım yanlış anlaşılmasın, gerçekten büyük topçudur. 37 yaşına yaklaştı. Çok fazla takımda forma giymeyi tercih etmedi. Her gittiği takımda uzun süre kaldı ve kupalar kaldırdı. Sağ kanatta topla buluştuktan sonra hızlanıp içeriye doğru kat edişi, bunu yaparken de vücudunun hafif kambur bir hal alması ve ardından rakiplerinden sıyrıldıktan sonra bitirici bir pas veya vuruşla hatırlarım kendisini. Euro 2000'de İngiltere'ye attığı nefis gol ve Barcelona'dan Real Madrid'e geçtikten sonra Nou Camp'ta köşe vuruşu kullanırken tribünlerden gördüğü tepki ile atılan domuz başı da hafızalara kazınmıştır. Hatta ne zaman kesik bir domuz başı görsem aklıma Figo gelmiştir. Portekiz'in altın jenerasyonunun lideridir. 1991 yılında Dünya Gençler Şampiyonu olmasının dışında O da milli takımda başarı yaşayamayıp kulüp takımlarında kupalar kaldıran futbolcular listesindedir. Ancak 2006 Dünya Kupası'nda yarı final oynadığını da belirtmeden geçmeyelim. 2001 yılında Dünya'da yılın futbolcusu seçilen Figo, Sporting Lisbon, Barcelona, Real Madrid ve Inter kariyerinde şampiyonlar ligi, İspanya ve İtalya ligi şampiyonlukları başta olmak üzere 20'nin üzerinde kupa kazanmıştır. O da yavaş yavaş futbol kariyerini noktalamaya hazırlanıyor, ne diyelim meşhur eşi Helen Svedin ile birlikte mutluluklar diliyoruz kendisine...

Orta saha Tugay Kerimoğlu:
Biraz duygusal bir tercih olduğunu belirtelim. Bunun sebebi 39 yaşına kadar oynamayı başaran bir Türk futbolcusu olmasındandır. Herşeyden önce bu noktaya gelebileceğini yani bu yaşlara kadar oynayabileceğini hiç düşünmezdim. Avrupa'ya gidişi ve orada tutunuşu ile beni hayrete düşüren isimlerin başında gelir. Tugay, şarap gibi tanımlamasının en yakıştığı futbolculardan biri. Ne kadar iyi bir profesyonel olduğunu 30 yaşında ayrıldığı Galatasaray'dan sonra 9 yıl daha yeşil sahalarda yer alarak kanıtladı. Ne kadar doğru bilmiyorum ama bundan yaklaşık 3 yıl önce Alex Ferguson "10 yaş daha genç olsaydı, benim takımım için tam uygun bir futbolcu olurdu" demiş Tugay için. Biraz zamansız gitti belki Avrupa'ya, Galatasaray'ın Uefa Kupası'nı kaldırdığı yıl ara transfer döneminde G.Rangers'ın yolunu tutmuştu ama iyi ki de gitmiş, çocuklarını daha sağlıklı ve güzel bir ortamda yetiştirmesinin yanında takımı Blackburn de O'na güzel bir jübile yapmaya hazırlanıyor, Galatasaray'da olsaydı çoktan spor yazarı ya da yorumcusu olmuştu. Sarı kırmızılılarla 6, G.Rangers'la da 1 lig şampiyonluğu yaşadı. Sert şutları zaman zaman da şımarıkvari ağız hareketleriyle hatırlarım Tugay'ı ya siz?

Orta Saha Pavel Nedved:
Nedved desem aklınıza ilk ne gelir? Benim aklıma Cafu tarafından üstünden 3 kez top aşırtılarak madara edilmesi gelir. Buyrun izleyin. Ancak iki ayağını da iyi kullanabilen, sert ve isabetli şutlarıyla daha çok hatırlarız kendisini. Galatasaray'lılar da Sparta Prag zamanından bu sert şutlarını bir hayli iyi hatırlar. Sparta Prag'ın ardından Lazio ve şimdiki kulübü Juventus kariyeri kupalarla doludur. Lazio'da lig şampiyonluğu yaşadı. Yine son kupa galipleri kupasını kazanan takımın bir üyesi hatta son golünü atan futbolcu olarak da tarihe geçti. Lazio'da adından o kadar çok sözettirdi ki Juventus, Real Madrid'e giden Zidane'nın yerine O'nu transfer etti. 2002-2003 sezonu O'nun için mükemmele yakın geçti. 2003'te Avrupa'da yılın futbolcusu seçilmesinin yanında Serie A'dan hem yılın futbolcusu hem de yılın en iyi yabancı futbolcusu ünvanlarına layık görüldü. Bu yıl içinde O'nun için tek üzücü şey Milan'la oynanan şampiyonlar ligi finalinde kart cezalısı olduğu için forma giyememesiydi. Oynasaydı ben inanıyorum ki kupayı Juventus kaldırırdı. 37 yaşına geldi Nedved, tünelin sonundaki ışık yeşil sahalar için artık yavaş yavaş sönmeye başladı. Saçlarına dikkat et!

Sol açık Ryan Giggs:
Heralde bu isimler arasında en çok özleyeceğim oyuncudur. Gözbebeğidir, ilk göz ağrısıdır. O da Manchester United'ın bayrak adamıdır. Ryan Giggs = M.United, M.United= Ryan Giggs'tir. 36 yaşına yaklaştı ve halen çok büyük bir tehlike, halen izlemek büyük zevk veriyor. Sir Alex Ferguson'un O'nu M. United altyapısına almak için ne kadar uğraş verdiğini biliyoruz. 1987'den beri M.United'ın renklerini üzerinde taşıyor. Geçenlerde O'nunla ilgili Mustafa Özdemir'den ilginç bir şey öğrenmiştim; ailesinde kökleri Sierra Leone'ye kadar uzanan birileri varmış ve Giggs'in de Sierra Leone vatandaşlığı bulunuyormuş(Yemedin di mi beni Mustafa?). O'nunla ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki sayfalar lazım anlatmaya. Şu izlense kafidir sanırım...

BÖLÜM - 1

8 Mayıs 2009 Cuma

ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA İZLEMEYİ ÖZLEYECEĞİM 11 FUTBOLCU - BÖLÜM 1

Futbolda yavaş yavaş kariyerlerinin sonuna gelen futbolcularla ilgili bir çalışma yaptım. Sahalara veda ettikten sonra izlemeyi özleyeceğim futbolculardan bir 11 oluşturdum. Bu kadroyu kurarken de yaşları 35 ve üstünde olan, kariyerlerinde gerek kulüp gerekse milli takımlarında kupalar kaldırmış futbolcuları seçtim. 4-4-2 olarak dizmeye karar verdiğim takımımdan ilk olarak kale ve savunmadaki 5 ismi sizlerle paylaşıyorum. İkinci bölümde ise orta saha ve forvet hattını kuracağım. Bu efsaneler hakkında kuşkusuz söylenecek çok şey var ancak fazla uzatmak istemedim.

Kalede Edvin Van der Sar:


Herşeyden önce Juventus kalesini koruyan ilk yabancı kalecidir kendileri. Ajax futbol akademisinin Dünya'ya sunduğu en iyi kalecilerden biridir gözümde. 39 yaşına gelmesine rağmen afacan yüz ifadesini halen kaybetmemiştir. 130 kezle Hollanda milli takımının formasını en fazla giyen futbolcudur aynı zamanda. En büyük başarılarından biri, çok az futbolcuya nasip olmuş şampiyonlar ligi şampiyonluğunu iki farklı takımda kazanmasıdır, 1995'de Ajax'la, 2008'de M.United'la. 27 Mayıs'ta bu kupayı üstüste ikinci kez kaldırma onuruna erişebilir. Oysaki 1996 yılında da bunu başarmaya çok yaklaşmıştı. Ancak 1-1'in sonunda penaltılara giden maçta Juventus'lu futbolcuların vuruşlarında gollere engel olamayınca kaybetmişlerdi. 9 sezon Ajax forması, 2 sezon Juventus (kaleyi Buffon'a kaptırdı), 4 sezon Fulham forması giydi. M.United'a transfer olduktan sonra adeta yeniden doğru ve son 4 sezondur da İngiliz ekibinin kalesini başarıyla koruyor. 2010 Dünya Kupası'nda oynar mı bekleyip göreceğiz.

Sağ bek Javier Zanetti:

Gerçek bir profesyonel, istikrar abidesi, görev adamı. 36 yaşına geldi. Her maç öncesi saçlarını fön çektirerek sahaya çıktığını düşündüğüm adam. 1995 yılından bu yana Inter forması giyiyor ve emekliliğine çok yaklaştı. Sağ bek ve sağ açıkta vazifesini çok iyi yaptı. Gün geldi orta sahada oyun kurdu, gün geldi sağ kanatta dinamo gibi çalışıp hem savunmaya hem forvete destek verdi. İtalya'da traktör diye anılan Zanetti 600 kezden fazla Inter forması giydi ve İtalyan olmayan futbolcular arasında en fazla forma giyen oyuncu ünvanına erişti. Inter ile 3 kez Serie A şampiyonluğu, 1 Uefa Kupası, 2 İtalya Kupası, 3 İtalya Süper Kupası kazandı. Futbolu bıraktıktan sonra Inter ve Arjantin'de eşiyle birlikte engelli çocuklar için açtıkları vakıf adına çalışmaya devam edeceğini açıkladı. Herşeyden önce yeni yetişen futbolculara profesyonelliği de öğretmeli diye düşünüyorum.

Savunmanın ortasında Fabio Cannavaro:

O'nunla ilgili söylenecek ilk şey heralde Fifa Dünya'da Yılın Futbolcusu ödülünü bir defans oyuncusu olarak ilk kez O'nun almasıdır. 36 yaşına geldi. 1992 yılında Napoli'de futbol kariyerine başlamıştı. Biraz daha zorlasa Maradona ile aynı takımda Serie A'da forma giyebilirdi. Son dönemde O'nunla ilgili hatırladığım iki üzücü şey var. Biri Euro 2008'in başlamasına kısa bir süre kala antrenmanda sakatlanıp evine dönmesi, diğeri ise geçen hafta Barcelona'dan 6 yedikleri maçta düştükleri güç durum. Bende kulüpten çok bir milli takım futbolcusu havası yaratmıştır. Real Madrid'le yaşadığı iki lig şampiyonluğu dışında kulüp takımında lig şampiyonluğu yaşamayan Cannavaro'nun en büyük başarısı da 2006 yılında Dünya Kupası'nı kaptan olarak kaldırmasıydı. Güzel bir eşe ve 3 çocuğa sahip olan Cannavaro'nun bundan birkaç yıl önce bir dergiye verdiği röportajda kadınlarla ilgili açıklamalarını hiç unutmam; "Asyalı kadınlara bayılıyorum, özellikle Hint ve Çinli kadınlara. Birer Tanrıça gibi yürüyorlar" demişti. Neyseki eşiyle halen mutlu bir evliliğe sahipler. Sezon sonunda tekrar İtalya'ya, Juventus'a döneceği konuşuluyor.

Savunmanın ortasında Paolo Maldini:

O'nunla ilgili ne söylesek az. Yakışıklılığıyla kadınların, futbolculuğuyla erkeklerin kalbinde taht kuran bir isim. Dünya futbolunun yetiştirdiği en büyük savunma oyuncularından biri. 41'ine merdiven dayadı. 24 yıllık profesyonel futbolculuk yaşamında O'nun için iki takım vardı, Milan ve İtalya. Artık bırakıyor, çok özleyeceğiz. 7 kez lig şampiyonluğu, 5 kez şampiyonlar ligi şampiyonluğu, süper kupalar, İtalya kupaları vs. kazandı. İçinde kalan tek şey zannediyorum İtalya milli takım formasıyla kupa kaldıramamış olması. 1994 Dünya Kupası'nı ve 2000 Avrupa şampiyonasını finalde kaybetmişti. Geçtiğimiz günlerde İtalya milli takımıyla özel bir maçla futbola veda etmeyi reddetti. Federasyona teşekkür etti ve resmi bir maçla veda etmeyi istediğini söyledi. Ligin son haftasında Floransa'da oynanacak Fiorentina maçıyla futbola veda edecek. Jübile maçının dillere destan olmasını bekliyorum. 3 numaralı formasını Milan'ın gençlerinde oynayan oğlu Cristian, A takıma yükselene kadar kimse giymeyecek.

Sol bek Roberto Carlos:

Roberto Carlos denilince çoğumuzun aklına gelen ilk şey Fransa'ya o fizik kurallarını zorlayan serbest vuruştan attığı goldür. 12 yıl önce attığı bu gol halen birçok futbol programının jeneriğinde yer almakta. İkinci şey ne peki desem? Heralde son derbide Lincoln'le birlikte arkadaşları kavga ederken verdikleri pozdur. 36 yaşına geldi Brezilya'lı. Artık kariyerinin son yıllarını yaşıyor. Fenerbahçe kulübü sayesinde Dünya'nın en iyi sol beklerinden birini çıplak gözle izleme fırsatı bulduk. Buraya her ne kadar posasının geldiğini düşünsem de her zaman saygım sonsuzdur kendisine. Ancak herşeyden önce benim için Real Madrid'li Roberto Carlos'dur. Çünkü en büyük başarıları İspanyol kulübünde yaşamıştır. Real Madrid'le 4 kez İspanya ligi, 3 kez şampiyonlar ligi, İspanya ve Uefa Süper Kupaları'nı kaldırmış, milli takımla da 2002 Dünya Kupası'nı kazanmıştır. Sezon sonunda Brezilya'ya döneceği söyleniyor. Eğer Türkiye Kupası'nı kaldırırsa adı Fenerbahçe'nin 26 yıllık özlemine son verenlerin arasında yer alacak ve her zaman hatırlanacak.