25 Nisan 2009 Cumartesi
FENERBAHÇE 1 - 2 ANKARAGÜCÜ
Biri bana şunu açıklayabilir mi? "Futbolcular sahtekar en büyük taraftar" diye bağıranlarla 10 dakika sonra "Deivid golü attıktan sonra sevinen taraftar" farklı mı? Ayrıca taraftarların futbolculara bağırmasına hak vermiyorum. Aralarında var tabii o formanın hakkını vermeyen ama bence bağıracakları biri varsa o kişi Aziz Yıldırım olmalı, Aragones ve Güiza'yı bu takıma getirdiği için. As futbolcu anlamında eksikleri de çoktu ayrıca Fener'in bugün. Sivasspor da bugün kazandıktan sonra zaten bu maçın önemi Fener için daha da azalmıştı. Onlar için artık tek bir hedef var, kupa. Ligde bol bol gençleri oynatıp bari faydasını görsünler.
SİVASSPOR 3 - 0 TRABZONSPOR
Bugün Beşiktaş'lı, Galatasaray'lı ve belki de Fenerbahçe'liler bile Sivasspor'un Trabzonspor karşısında puan kaybetmesini bekliyordu. 29. hafta çok kritik bir haftaydı. Özellikle de Beşiktaş ve Trabzonspor adına. Siyah beyazlılar yarın Eskişehirspor'la deplasmanda zorlu bir sınav verecek. Rıza Çalımbay'ın ekibine karşı puan kaybı yaşamaları ihtimal dahilinde. O yüzden bugün Trabzonspor'un puan alması için dua ediyorlardı en azından benim etrafımdaki arkadaşlarım ediyordu. Galatasaray'ın işi ise yarın Beşiktaş'a oranla daha kolay olacak. Kupa yorgunu Ankaraspor'u konuk edecekler. Bordo mavililer için de bugünkü maç 6 puanlık bir karşılaşmaydı. En azından beraberlik çıkarması gerekiyordu kendi adına. Ama futbol adına hiçbir varlık gösteremediler ve hem kendi taraftarlarına hem de İstanbul'un 3 büyüğüne hayal kırıklığı yaşattılar. Son 5 haftaya yine zirvede girmeyi garantiledi Yiğidolar. İyi oynadılar, umduklarından da kolay bir galibiyet aldılar. Şimdi güç onlarda, rakiplerinin puan kaybetmesini bekleyecek olan taraf Sivas. Psikolojik olarak Beşiktaş ve Galatasaray yarınki maçlarına baskı altında çıkacaklar. Sadri Şener heralde bir araba sopa atar belleri bile dönmeyen oyuncularına. Trabzonspor klasiğidir bu sonuç desek heralde yeridir, şansları kendi ellerinde olduğunda sonuç genelde hüsran oluyor!
TÜRKİYE'DE YILIN FUTBOLCUSU
Bugün internette gezinirken, birkaç futbol dergisini karıştırırken aklıma bu sezonun sonunda "Turkcell Süper Lig'de yılın futbolcusu kim olabilir?" sorusu geldi. Bir süre düşündüm ama 6 hafta sonra tamamlanacak sezonda şu isim bu yılın futbolcusu olur diyebileceğim biri gelmedi aklıma! Sizin aklınıza biri geliyor mu? Blogcu arkadaşlardan tarafsız olarak isim bekliyorum...
SERCAN YILDIRIM
2 ayda bir yayınlanan Champions dergisi son sayısındaki "genç futbolcuları izleme raporunda" Bursaspor'lu Sercan'a da yer verdi. Ceza sahasının her yerinden gol atabilecek kapasitede, kale önünde kendinden çok emin şeklinde tanıtmışlar. Her iki ayağını da iyi kullanan ve topla ilerlemesi mükemmel denen Sercan'ın gerekirse 2. forvet ve kanat oyuncusu olarak da etkili olduğu, hava toplarında ve uzak mesafeden şutlarda da iyi olduğu belirtiliyor. Messi yakıştırması yapılan Sercan'ın geçen sene M.United'dan teklif aldığı ve değerinin 6.25 milyon € olduğu ifade edilmiş. La Gazzetta'dan Stefano Cantalupi'nin görüşlerini de başvurulmuş. İtalyan gazeteci "Sercan Yıldırım patlamak üzere bekliyor. Gözünüzü O'nun üzerinden ayırmayın. 1990 yılında doğdu ve Türk Messi diye çağırılıyor" demiş. Bir Türk futbolcu için İtalyan gazeteciden yorum almak da ilginç olmuş. Artık bundan bizim gazeteciler bir ders çıkarmalı mı bilmiyorum. Belliki adamlar bizimkilerin görüşlerine pek itimat etmiyor. Ayrıca eğer Bursaspor Türk Messi'yi(!) elinde tutmak istiyorsa bir hayli mücadele vermesi gerekecek.
AURELIO'YA ÜZÜLDÜM
Mehmet Aurelio dizindeki sakatlıktan dolayı sezonu kapattı. Takımının sezon öncesi kampında da yer alamayacağı, antrenmanlara Ağustos ayından önce başlayamayacağı söyleniyor. Real Betis'in de ligde kalma mücadelesinde O'na ihtiyacı vardı. Hem Fenerbahçe'yle olan FIFA davasını kaybetti hem de üstüne bu sakatlık geldi. Toparlar umarım biran evvel. Euro 2008 boyunca kendisiyle aynı havayı soluma fırsatı bulmuştum, saha içinde nasıl bir Türk gibi formasını sonuna kadar terletiyorsa, saha dışında da bir Türk gibi hareket ederdi. Çiğ köfteye bayılır mesela. Bir gün antrenman öncesi basın mensuplarının yanından geçip sahaya çıkarken "Selamun Aleyküm" dedi, bittiğim andır işte!
24 Nisan 2009 Cuma
UEFA'NIN AYIBI!
Bugün gazetelerin bazıları yazdı. Dünkü UEFA kupası teslim töreninde sunulan, kupayı kazanan takımların, önemli futbolcuların ve teknik adamların yer aldığı sinevizyon gösterisinde ben de dahil salondaki birçok insan şok yaşadı. Gözlerimizi açmış, kendi ülkemizde düzenlenen bu organizasyonda yeni milenyumun ilk kupasını kazanan takımı ve teknik direktörünü görmeyi bekliyorduk. Klipte Hakan Şükür'ün adı geçmesine rağmen Fatih Terim'i hatta Galatasaray'ın kupayı kaldırdığı anın görüntülerini bile göremedik. Doğal olarak klip bittikten sonra uğultular yükselmeye başladı. Törenin bitiminde ise Platini'nin basın toplantısı başlamadan önce çıkış kapısına doğru yöneldim. Fatih Terim'i 5 metre öteden farkettim. Hocanın yüzündeki siniri görebiliyordum. Evet dedim içimden hoca bu duruma sinirlenmiş, bence sinirlenmekte haklıydı da. Dediğim gibi Türkiye'de düzenlenen bir kupayı kazanmış tek Türk takımının ve teknik direktörünün görüntülerinin olmaması ayıptı.
Platini'nin basın toplantısının da bitmesinin ardından dışarı çıktık. Bizim federasyon yetkilileri ile UEFA yetkilileri arasında İngilizce diyalogun içinde Fatih Terim'in isminin geçtiğini duydum. Konuşma bittikten sonra bizim yetkiliye yanaştım ve ne olduğunu sordum. Federasyon olarak gösterilen klipteki eksikliklerden kendilerinin de rahatsız olduklarını ve bunun neden böyle olduğunu sorduklarını söyledi. UEFA yetkilisinin verdiği cevap aynen şu olmuş; "Biz bu tanıtımı genel olarak yapmıştık. Bir art niyet falan aranmamalı. Birileri üzüldüyse kusura bakmasın!"
Avrupalılar zaten burunlarından kıl aldırmayan, yaptıkları işin doğru olduğundan emin olan ve kolay kolay hatayı kabul etmeyen insanlar. En azından benim tanıdığım sektör içindeki insanlar öyleydi. Ama bu kez gerçekten ayıp etmişler. Evet Fatih hocanın egosu yüksektir ama burada ona hak veriyorum. UEFA bu tanıtımın içine Galatasaray ve Fatih Terim'in görüntülerini en azından burdaki gösterim için atmalıydı. Öyle çok zor bir iş de değil. Bana söyleseler 5 dakikada ben de yapardım.
PES 2009 PLATINUM SERİSİNDE
Oyunun tutkusu olup, pahalıydı almak için ucuzlamasını bekliyorduk diyenler haberiniz olsun! Daha fazla beklemenize gerek kalmadı. PES 2009 Platinum serisinde artık. Bundan böyle PS3 için 99.99 TL'lik fiyatıyla raflardaki yerini aldı. Hadi yine iyisiniz! Ersan sen de öyle! Evine al bir tane de hesabı görelim artık! Bu arada Varol Döken anlar mısın bu oyunun dilinden bilmiyorum ama bir turnuva organizasyonu bekliyoruz senden...
ADI TYMOSCHUK'MUŞ!
Muhabir arkadaşım Erbatur Ergenekon'la(aynı zamanda blogu da var, ERBO'S) birlikte Uefa Kupası teslim törenindeydik. Tören bittikten sonra biz de tam olay mahallinden ayrılıyorduk ki, adamın teki yanımıza yanaştı. Adı Tymoschuk'muymuş neymiş! "Abilerim allahaşkına bir fotoğraf çekilelim, vallahi bırakmam, sizi çok beğeniyorum. Ukrayna'daki mahalle arkadaşlarıma gönderecem" falan dedi. Biz de kıramadık çocuğu! Hatta Erbatur'la samimi gözükmek için elini omzuna falan attı.
XAVI'NİN SIRRI
İspanya bundan tam 10 yıl önce 24 Nisan 1999'da Fifa Dünya Gençler Futbol Şampiyonası'nda şampiyonluğa ulaşmıştı. Bugünün birçok yıldızı o turnuvada ismini duyurmuştu. Xavi, Casillas, Ronaldinho, Gabri, Santa Cruz, Simao Sabrosa, Forlan, Duff, Chevanton, Cambiasso, Keita vs. Turnuvanın gol kralı 5 golle İspanyol Pablo Couñago olmuştu. Bugünlerde Roy Keane'nin çalıştırmaya başladığı Ipswich Town'da oynuyor. Altın top ödülü de Barcelona'lı Keita'ya gitmişti. Xavi'nin bugün nasıl bu kadar iyi bir futbolcu olduğunu yukarıdaki foto gayet güzel ortaya koyuyor.
PLATINI'YE İMZALATTIM - 2
Dediğim gibi dün UEFA Kupası teslim töreni için Esma Sultan Yalısı'ndaydım. Michel Platini'ye bu eşsiz fotoğrafını bizler için imzalattım. Davetliler arasında olduğum için Platini'ye yaklaşmam kolay oldu. Önce fotoğrafı çıkardım ve "Benim için imzalar mısınız?" dedim. Görünce bir an gözleri doldu ve ağzından şu cümlelerin İngilizcesi döküldü;
M.P.: Ohhh! Çok uzun zaman oldu. 40 yıla yakın.
A.O.: Biraz daha az 39 yıl.
M.P.: Nancy'de oynarken.
A.O.: Evet. Nancy. Teşekkür ederim imzaladığınız için. Sizi hem yönetici hem de futbolcu olarak seviyorum. Ama yanlış anlamazsanız, daha çok futbolculuğunuzla.
Gülümsedi, rica etti ve yanından ayrıldım. Aradan birkaç dakika geçti, fotoğraf çektirmeyi unuttuğumu farkettim. Yanına doğru gittim ama o sırada Bakan Murat Başesgioğlu geldi, Platini Bakan'ı karşıladı. Ben de hemen ardından yanında bittim. "Çok özür dilerim bir de resim çekilebilir miyiz" dedim. Ok dedi ama biraz sinirlendi galiba. Objektife falan bakmadı hiç. Gerçi bundan 7 yıl önce NTV Spor'dan Emek Ege'nin de olduğu birlikte çekilmiş resmimiz var, orda da bakmamıştı. Sanırım objektife bakma konusunda bir sıkıntısı var. Ortaya böyle bir fotoğraf çıktı. Sonra basın toplantısında ilk soruları ben sordum. Şike konusu ve İngilizlerin Şampiyonlar Ligi'nde son yıllarda mutlaka bir finalist çıkarmasının bir futbolsever olarak canımı sıktığını, kendisinin ne düşündüğünü sordum. Şikeyle ilgili uzun uzun anlattı. Bir numaralı problemimiz falan dedi. İngilizlerle alakalı da hangi ülkenin kaç kupa kazandığını saydı Şampiyonlar Ligi'nde. "Zaman zaman İtalyanlar, zaman zaman İspanyollar, zaman zaman da İngilizler kazanıyor devamlı. Bu bir döngü galiba, yapabilecek birşeyimiz yok" dedi.
M.P.: Ohhh! Çok uzun zaman oldu. 40 yıla yakın.
A.O.: Biraz daha az 39 yıl.
M.P.: Nancy'de oynarken.
A.O.: Evet. Nancy. Teşekkür ederim imzaladığınız için. Sizi hem yönetici hem de futbolcu olarak seviyorum. Ama yanlış anlamazsanız, daha çok futbolculuğunuzla.
Gülümsedi, rica etti ve yanından ayrıldım. Aradan birkaç dakika geçti, fotoğraf çektirmeyi unuttuğumu farkettim. Yanına doğru gittim ama o sırada Bakan Murat Başesgioğlu geldi, Platini Bakan'ı karşıladı. Ben de hemen ardından yanında bittim. "Çok özür dilerim bir de resim çekilebilir miyiz" dedim. Ok dedi ama biraz sinirlendi galiba. Objektife falan bakmadı hiç. Gerçi bundan 7 yıl önce NTV Spor'dan Emek Ege'nin de olduğu birlikte çekilmiş resmimiz var, orda da bakmamıştı. Sanırım objektife bakma konusunda bir sıkıntısı var. Ortaya böyle bir fotoğraf çıktı. Sonra basın toplantısında ilk soruları ben sordum. Şike konusu ve İngilizlerin Şampiyonlar Ligi'nde son yıllarda mutlaka bir finalist çıkarmasının bir futbolsever olarak canımı sıktığını, kendisinin ne düşündüğünü sordum. Şikeyle ilgili uzun uzun anlattı. Bir numaralı problemimiz falan dedi. İngilizlerle alakalı da hangi ülkenin kaç kupa kazandığını saydı Şampiyonlar Ligi'nde. "Zaman zaman İtalyanlar, zaman zaman İspanyollar, zaman zaman da İngilizler kazanıyor devamlı. Bu bir döngü galiba, yapabilecek birşeyimiz yok" dedi.
23 Nisan 2009 Perşembe
PLATINI'YE İMZALATTIM
KALPSİZ LAMPARD
"Frank kalpsiz biri. Ama O'nu hala seviyorum. Şu an başka biriyle birlikte. Gazetelere O'nunla ciddi olmadığını söylese de dışardan bakıldığında ciddi gözüküyorlar. Frank'a mesajlar attım ama hiç cevap alamadım. Her gece O'nu düşünüp ağlıyorum."
Frank Lampard'ın bir süre önce ayrıldığı eski nişanlısı Elen Rives halen aşk acısı çekiyor...
Frank Lampard'ın bir süre önce ayrıldığı eski nişanlısı Elen Rives halen aşk acısı çekiyor...
23 NİSAN KUTLU OLSUN!
O MAÇIN İYİ ADAMI HIGUAIN
Marca o maçın kötü ve çirkin adamı Pepe ile röportaj yapar da AS durur mu! Madrid'de De Maria restoranda maçın iyi adamı Higuain ve ailesiyle buluşmuşlar, patlatmışlar özel röportajı. Fotoğraftakiler baba Jorge, anne Nancy ve küçük kardeş Lautaro. Ailenin diğer iki ferdi bizim eski Beşiktaş'lı Federico ile Nico kardeşler katılamamışlar. Getafe'ye duraklamaların son saniyelerinde attığı golle kahraman oldu ve heralde Madrid'le çok sağlam bir sözleşmeyi garanti altına almıştır. "Çok çılgıncaydı, delirdiğimi sandım. İnanılmaz mutluyum" demiş. Yalnız fotodaki Lautaro'nun Federico ve Gonzalo ile hiç alakası yok!
PEPE'DEN İLK AÇIKLAMA
Marca'dan Manu Sainz'e konuşmuş olay adam. "Hayatımdaki en kötü günleri yaşıyorum. Tekrar futbola dönme arzum hiç yok. Yaşananları tekrar tekrar izledim. Kendimi tanıyamadım. Çılgına dönmüşüm ama o adam ben değildim. Verilecek en ağır cezaya razıyım. Eğer futbola tekrar dönme şansımın olmadığını görürsem başka birşeyler denemeye başlayacağım." demiş. Portekizli, federasyon ve kulübünden çok ağır bir ceza beklediğini, bu sezonun ve Madrid kariyerinin biteceğini düşündüğünü söylüyor. Fakir edebiyatı yapmış. Eğer dönmeyecekse futbola, ülkesine dönmesini ve kasap dükkanı açmasını tavsiye ederim Pepe'ye. Dövebileceği birçok et bulacaktır. Fotoğrafta da "Tam kartal pençemi atmaya hazırlanıyordumki Casillas araya girdi" diyor sanırım!
22 Nisan 2009 Çarşamba
JOSE MOURINHO
"Juventus'luların yaptığı bence ırkçılık değil. Yaptıkları şey Balotelli'yi sevmiyorumu cahilce, aptalca, çocukca göstermenin bir yolu. Niçin? Sebebi Afrika asıllı olduğu için değil. İyi olduğu, onların takımına gol attığı, topla driplingi iyi olduğu ve O'nu marke etmek zor olduğu için. Eğer Juventus taraftarları gerçekten ırkçıysa kendi siyahi oyuncularına da bağırmalılar. Mesela Sissoko'ya. Eğer bu ırkçılıksa sadece rakip takımın futbolcularına yapılmamalı."
SUSAN BOYLE
Bilmeyenlere tanıştırayım, kendisi Susan Boyle. Bugünlerde Dünya'nın en ünlü insanı. Britanya'nın yetenek yarışması "Britain's Got Talent"da söylediği şarkının ardından milyonların ilgisi Susan Boyle'a döndü. Saçları, giyimi ve konuşmasıyla O'na paspallık kraliçesi diyorlar. Ama bu paspal kadının harika bir özelliği var; inanılmaz güzellikteki sesi. Hani para ile imanın kimde olduğu belli olmaz derler ya, ses ile dış görünüşün alakası olmadığına da en güzel örnek bu İskoç kadın. Youtube'daki videosu Amerika Başkanı Barack Obama'nın yemin etmesinin ardından yaptığı konuşmadan tam 5 kat fazla izlendi yaklaşık 2 haftalık sürede. En çok izlenenler arasında ise 118 milyon kezle ilk sırada olan "Evolution of Dance"ı geride bırakmak üzere. Yoksa siz hala 100 milyon kez izlenen videosunu görmeyenlerden biri misiniz? Buradan izleyebilirsiniz. Sahneye ilk çıktığında insanlar dalga geçer gözlerle ona bakıyor, konuşurken alaycı gülüşmeler oluyor salonda. Ama şarkısını söylemeye başladıktan sonra ortalık yıkılıyor. Demi Moore izlediğinde gözyaşlarına hakim olamadığını söyledi. İtiraf edeyim benim de gözlerim doldu. Bu arada Acun "Var mısın Yok musun" için temaslara başlamıştır heralde!
1 GÜN HERKES ATLETICO MADRID'Lİ OLACAK
Burası Vicente Calderon'a 13.908 km uzaklıktaki Doğu Timor'da ufak bir köy. Portekiz sömürgesi olan ülkede doğal olarak futbol çok seviliyor. Ama ülkede futbol denilince akla gelen iki takım varmış, Real Madrid ve Barcelona. 2006 Ekim ayında bu köye Birleşmiş Milletler adına görevli olarak giden bir Atletico Madrid taraftarı olan Alejandro Alonso bu durumun farkına varınca işini gücünün yanında kalkmış bir Atletico Madrid derneği kurmuş. İspanya'dan getirttiği topları ve tişörtleri çocuklara dağıttığında inanılmaz sevinmişler. Derneğin şu an 50 üyesi var ve her geçen gün sayı daha da artıyor. Maçları internet üzerinden takip etmeye çalışıyorlarmış ama şartlar kötü olduğu için sağlıklı izleme imkanları olmuyormuş. Alonso'nun sloganı da bir hayli tanıdık; "Amacım bir gün herkesi Atletico Madrid'li yapmak"
PEPE
Juande Ramos Pepe'yi savunmuş; "Pepe penaltı yaptırdığı için kendine kızıyordu, bu sırada o kızgınlıkla havaya tekme savurdu, amacı rakibine vurmak değildi. Umuyorumki komite Pepe'nin kendini kaybettiğini anlar ve ceza vermez."
Getafe Başkanı Angel Torres "Pepe en az 10 maç ceza almalı. Rakibinize bu şekilde tekme atamazsınız. Böyle bir hareket karşılıksız bırakılmamalı."
Vay efendim neymiş, Galatasaray-Fenerbahçe maçında çıkan olayları İspanyol televizyonu canlı yayını kesip yayınlamamış. Futbolda böyle şeyler olur muymuş, ne çirkinmiş! Evet çirkin, tasvip etmiyorum, olmamalı, yaşanmamalı. Ama buyrun sizde de oluyor dünyanın her yerinde olduğu gibi. Dün akşamki maçı da kesseydiniz ya bakalım gücünüz yeter miydi acaba? Kaçan penaltı ile Higuain'in son dakika golünü yayınlamasaydınız bakalım neler oluyordu sonra?(!)
Getafe Başkanı Angel Torres "Pepe en az 10 maç ceza almalı. Rakibinize bu şekilde tekme atamazsınız. Böyle bir hareket karşılıksız bırakılmamalı."
Vay efendim neymiş, Galatasaray-Fenerbahçe maçında çıkan olayları İspanyol televizyonu canlı yayını kesip yayınlamamış. Futbolda böyle şeyler olur muymuş, ne çirkinmiş! Evet çirkin, tasvip etmiyorum, olmamalı, yaşanmamalı. Ama buyrun sizde de oluyor dünyanın her yerinde olduğu gibi. Dün akşamki maçı da kesseydiniz ya bakalım gücünüz yeter miydi acaba? Kaçan penaltı ile Higuain'in son dakika golünü yayınlamasaydınız bakalım neler oluyordu sonra?(!)
LIVERPOOL'LULAR VOLEYİ VURDU
Liverpool'lu futbolcuları Jeep 4x4 reklamlarında oynatacaklarmış.
Bu arada Liverpool - Arsenal maçının tamamını utorrent programını bilgisayarınıza yükleyip aşağıdaki linkleri program sayesinde indirerek izleyebilirsiniz;
LIVERPOOL - ARSENAL 1. DEVRE
LIVERPOOL - ARSENAL 2. DEVRE
Bu arada Liverpool - Arsenal maçının tamamını utorrent programını bilgisayarınıza yükleyip aşağıdaki linkleri program sayesinde indirerek izleyebilirsiniz;
LIVERPOOL - ARSENAL 1. DEVRE
LIVERPOOL - ARSENAL 2. DEVRE
ANDREI ARSHAVIN
1946 yılından bu yana Anfield'da bir lig maçında 4 gol atan ilk futbolcu oldu. 1 hafta içinde 2 maçtan 4-4'lük beraberlikle ayrılmak; Liverpool hem Şampiyonlar ligine veda etti hem de Premier Lig'e büyük ölçüde havlu attı. 33 maçta 71 puandalar, M.United da aynı puana sahip ancak Ferguson'un ekibinin 2 maçı eksik. Ferguson demişken, Benitez'in haline kıs kıs gülüyordur şimdi, son günlerde aralarında yaşanan atışmaların ardından...
LIVERPOOL 4 - 4 ARSHAVIN
Olmaz arkadaşlar valla yapılmaz bu! Gel de Türkiye'deki futbolu izle şimdi. Biraz abartarak anlatayım; Mesela televizyonun karşısına geçiyorum, açıyorum İBB - Galatasaray maçını (Başka örnekler de verilebilir). Onlar oynuyorlar ben kalkıyorum, mutfağa gidiyorum yiyecek birşeyler hazırlıyorum kendime; sonra, hanım Ali şu balkondaki çamaşırları toplar mısın diyor, kalkıyorum ona yardım ediyorum; biraz sonra tuvalete gidiyorum geliyorum, ardından kapı çalıyor karşı komşu dolma sarmış teşekkür edip afiyetle mideye indiriyorum, dönüyorum ekran başına, bakıyorum tv'ye 0-0, futbol sıkıcı. Maçın belki yarım saatine yakınını izlemiyorum, hiçbir şey kaybetmiyorum. Ama olmaz yahu bu akşam koltuğa mıhlandım, kalkamadım yerimden, karnım ağrıdı, tuvalete gitmem lazım, gidemedim. Kaçırılır mı bu maçların bir dakikası, bir saniyesi? Kaçmaz, her saniyesi, her anı değerlidir. İlaçtır benim içimdeki futbolsuzluk hastalığına. Şarj ediyorum kendimi yarın geceye kadar bu geceki maçlar sayesinde, yarın gece de haftasonuna kadar yükleyeceğim kendimi güzel oyun futbolla. Nalet olsun lan içimdeki futbol sevgisine!
Ah be kardeşim verin şu İngiltere maçlarını açık kanalda, millet doya doya futbol izlesin. Yazıktır Türk gençliğine, futbol futbol diye tutuşan gençlere ayıptır, günahtır. Herkes ödeyemez her ay bilmem kaç TL'yi!
Ah be kardeşim verin şu İngiltere maçlarını açık kanalda, millet doya doya futbol izlesin. Yazıktır Türk gençliğine, futbol futbol diye tutuşan gençlere ayıptır, günahtır. Herkes ödeyemez her ay bilmem kaç TL'yi!
21 Nisan 2009 Salı
PEPE SEN BİR KATİLSİN, HIGUAIN SEN BİR KAHRAMANSIN
Ne derbiydi ama, herşey vardı. Goller, kırmızı kart, penaltı, Higuain, Guti, Casillas, sertlik, hırs, arzu, inanç, mutluluk, hayalkırıklığı vs. Tüylerim diken diken izledim. Real Madrid'in sezonun ilk yarısında da böyle eksik oynamasına rağmen son dakikalarda bulduğu golle kazandığı bir maç vardı Santiego Bernabeu'da. Şampiyonluk yarışından kopmadılar bize de nefis bir futbol gecesi yaşattılar. İyiki İspanya ve İngiltere ligi falan varda gerçekten futbola doyabiliyoruz. Getafe'ye de helal olsun, iyi çıktılar yedikleri baskıya rağmen ileriye. Sol açık Granero adamımdır bundan sonra. Madrid'li Madrid'liye bunu yapar mı diyordumki Higuain'in muhteşem golü geldi. Hagi'nin Ali Sami Yen Stadı'nda Atletic Bilbao'ya son dakikada attığı golü aklıma getirdi.
Bu arada bir de katil vardı sahada. Adı Pepe. Pis herif, rakibini resmen öldürmeye teşebbüs etti. Salladığı tekme kafasına gelseydi büyük bir hasar verebilirdi. Böyle bir hareketten sonra Getafe'liler iyi dövmediler Pepe'yi. Türkiye'de olsaydı heralde alışıldık üzere meydan savaşı çıkardı. Sağlam bir ceza verirler inşallah.
Bu arada bir de katil vardı sahada. Adı Pepe. Pis herif, rakibini resmen öldürmeye teşebbüs etti. Salladığı tekme kafasına gelseydi büyük bir hasar verebilirdi. Böyle bir hareketten sonra Getafe'liler iyi dövmediler Pepe'yi. Türkiye'de olsaydı heralde alışıldık üzere meydan savaşı çıkardı. Sağlam bir ceza verirler inşallah.
DERBİLERE YABANCI HAKEM
Bizde de yakın geçmişte yabancı hakem tartışmaları yaşanmıştı. Çok sevdiğimiz İtalyan Pierluigi Collina'yı istedik günlerce. Gelsindi, derbileri yönetsindi. Anketler yapıldı, dert yanan yöneticiler maç sonraları bu fikre sarıldı zaman zaman. Sonra duruldu bu tartışmalar, fikir saçmaydı çoğumuza göre. Türk futbolundaki kötü gidişe, hakemlerin kötü yönetimlerine çare bulabilecek bir yöntem değildi.
Bugünlerde Türkiye'de olduğu gibi Hırvatistan'da da yabancı hakemler tartışılıyor. Hatta ülkenin köklü kulüplerinden Dinamo Zagrep federasyona başvurarak ezeli rakipleri Hajduk Split'le oynayacakları ligin son haftasındaki derbi ile kupa finalinde oynayacakları iki maçta yabancı hakemlerin düdük çalmasını istedi. Federasyon da bu talebi cuma günü ya da önümüzdeki hafta görüşeceğini belirtti. Dinamo kulübü bu sezon Şubat ayında Hajduk'a 2-0 yenildiği maçta hakem hatalarından dert yanmıştı. Bakalım federasyon nasıl bir karar verecek?
Bugünlerde Türkiye'de olduğu gibi Hırvatistan'da da yabancı hakemler tartışılıyor. Hatta ülkenin köklü kulüplerinden Dinamo Zagrep federasyona başvurarak ezeli rakipleri Hajduk Split'le oynayacakları ligin son haftasındaki derbi ile kupa finalinde oynayacakları iki maçta yabancı hakemlerin düdük çalmasını istedi. Federasyon da bu talebi cuma günü ya da önümüzdeki hafta görüşeceğini belirtti. Dinamo kulübü bu sezon Şubat ayında Hajduk'a 2-0 yenildiği maçta hakem hatalarından dert yanmıştı. Bakalım federasyon nasıl bir karar verecek?
INTER... INTER... VAFFANCULO
ENGİN ÖZERHUN
Efes Pilsen menajeri Engin Özerhun, basketbolun kısa bir süre önce bahis oyunu İddaa'da yer almasıyla ilgili ''Kişisel olarak karşı olduğum bir durumdu, ama yapabileceğimiz bir şey olduğuna inanmıyorum. İlginç olan nokta, İddaa'da 4-5 haftadır yer alıyoruz. Ama ne para aldık, ne de ne kadar alacağımızı biliyoruz'' diyor. Engin Bey, Türkiye'de önce birşeyler yapılır, hukuki düzenlemeleri sonra gelir. Bu yüzden ileride ne olacağını bilmemeniz gayet normal(!).
AKLI KELDEN BENZİNİ SHELL'DEN
20 Nisan 2009 Pazartesi
FORTIS TÜRKİYE KUPASI
Fenerbahçe'nin sahasında 3-1 kazandığı maçın rövanşı bugün saat 20:00'de oynanacak.
YENİ BİR FUTBLOG
Spor basını dünyasında çalışan, bu işin duayenlerinden benim de yakından tanıdığım bir ağabeyim kendisine bir blog açtı. Futbol dünyasında geniş bir çevreye sahip ve Türkiye'de istihbarat anlamında eline su dökebilecek çok az insan var. Ben de daha önceden blogta girdiğim birkaç haberi O'ndan almıştım. Gazetesinde ne yazıkki patron-kulüp başkanı,yöneticisi ilişkilerinden dolayı, yöneticilerinin istemediği birçok istihbarat-i haberi sayfasına giremiyor. Bu yüzden de bu haberleri blogunda değerlendirme, okuyucularla paylaşma yolunu tercih etmiş. Benden de blogunu duyurmam için ufak bir ricada bulundu. O'na karşı boynum kıldan incedir, benim için iyilik değil bir onurdur. Blogunu sizin de takip etmenizi ve izleyenler arasına katılmanızı tavsiye ederim çünkü gerçekten ses getireceğine inanıyorum. Blogunun adı İlk Bilen, İlk Duyan; adresi ise, ilkbilen@blogspot.com
FERGUSON ÇILDIRDI
Sir Alex Ferguson'un M.United'ın mücadele ettiği mevcut 5 kupayı da kazanma hedefi dün sona erdi. FA Cup'ta Everton'a penaltılar sonunda yenilerek elendiler. Ancak Ferguson aslında kazanan tarafın penaltılara kalmadan daha önce belli olabileceğini ve bunu başaran takımın da kendileri olabileceğini söylüyor. İkinci yarıda David Welbeck'in ceza sahasında yerde kaldığı pozisyonda penaltı bekleyen Ferguson hakem Mike Riley'nin kireçli noktayı göstermeye cesaret edemediğini belirtiyor.
Bunun sebebi ise Everton menajeri David Moyes'in maçtan önce yaptığı "Mike Riley'nin bu maça atanması beni hiç mutlu etmedi. Çünkü O'nun M.United taraftarı olduğuna dair birçok iddia var" açıklaması. Moyes'in memnuniyetsizliği 2002-2003 sezonunun son haftasına dayanıyor. Moyes'e göre Riley M.United lehine 78. dakikada haksız bir penaltı kararı vermiş ve penaltıyı gole çeviren Van Nistelrooy takımının maçı 2-1 kazanmasını sağlamıştı. Everton'ın aldığı bu yenilgiyle Uefa Kupası'na katılma umutları sona ermişti. İşte Ferguson da Riley'nin bu açıklamanın etkisi altında kaldığı için penaltıyı veremediğini iddia ediyor. Bu tür iddialar da bize hiç yabancı gelmiyor hani, Dünya'nın dört bir yanında birtakım değişik senaryolar yazılmış uygulanıyor anlayacağınız!
Bunun sebebi ise Everton menajeri David Moyes'in maçtan önce yaptığı "Mike Riley'nin bu maça atanması beni hiç mutlu etmedi. Çünkü O'nun M.United taraftarı olduğuna dair birçok iddia var" açıklaması. Moyes'in memnuniyetsizliği 2002-2003 sezonunun son haftasına dayanıyor. Moyes'e göre Riley M.United lehine 78. dakikada haksız bir penaltı kararı vermiş ve penaltıyı gole çeviren Van Nistelrooy takımının maçı 2-1 kazanmasını sağlamıştı. Everton'ın aldığı bu yenilgiyle Uefa Kupası'na katılma umutları sona ermişti. İşte Ferguson da Riley'nin bu açıklamanın etkisi altında kaldığı için penaltıyı veremediğini iddia ediyor. Bu tür iddialar da bize hiç yabancı gelmiyor hani, Dünya'nın dört bir yanında birtakım değişik senaryolar yazılmış uygulanıyor anlayacağınız!
CHELSEA'LİLERİN PARTİSİNDE KIZ KAVGASI
Chelsea'li futbolcular FA Cup'ta finale yükselmelerinin ardından cumartesi gecesi 4'e kadar Londra'da bir gece kulübünde eğlendi. Kalou, Lampard, Terry, Drogba, Joe Cole gibi futbolcuların katıldığı parti gece kulübünün kapanışına kadar sürdü. Futbolcular mekanı terkettikten kısa bir üsre sonra ise ilginç bir olay yaşandı. Kulüpten çıkan iki kadın birbirleriyle kavga etmeye başladı. Kadınlardan biri edilen küfürlerden dolayı çılgına dönünce diğerinin kafasında şarap şişesi kırdı. Görgü tanıklarına göre kadınlar arasındaki kavga sözlü olarak futbolcular mekanda eğlenirken başlamış. Kavganın sebebininse futbolculardan biri olduğu söyleniyor.
HOLLANDA'NIN TRABZONSPOR'U
AZ Alkmaar tarihinde 2.kez Hollanda ligi şampiyonluğuna ulaştı. Başarının arkasındaki en büyük pay kuşkusuz teknik direktör Louis Van Gaal'a ait. Gaal, Avrupa'nın hatta Dünya'nın en iyi teknik direktörlerinin başında geliyor(Mourinho falan hikayedir bence bu adamın yanında). Elinden hiç eksik etmediği defterine maç sırasında sürekli notlar almasıyla akıllara kazanan Hollanda'lı hangi kulüp takımını çalıştırdıysa şampiyon yaptı. Ajax'ı 1991-97 arası 3 kez üstüste lig, 1 Uefa, 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna taşıdı, ardından 1997-2000 arası Barcelona'yı 2 kez lig şampiyonu yaptı. Hollanda milli takımı başında yaşadığı hayalkırıklığının ardından 2005'te AZ'nin başına geçti. 2006-07 sezonunda AZ son hafta Exelcisor'a yenilince ligi şampiyon tamamlama fırsatını kaçırıp 3. oldular, playoff finalinde de Ajax'a yenilerek şampiyonlar ligi biletini alamadılar. O sezonun sonunda AZ, Tim de Cler, Koevermans ve Şota gibi isimlerin takımdan ayrılmasıyla büyük bir yara aldı. Bir sonraki sezon Van Gaal ve AZ için büyük bir hayalkırıklığıydı. Çok kötü sonuçlar aldılar ve sezon sonuna doğru Van Gaal takımı bırakacağını açıkladı. Ancak başta futbolcular ve yöneticiler takımın başında kalması için ısrar edince kararından vazgeçti. Bu sezona da üstüste 2 yenilgiyle başlamalarına rağmen bitime 3 hafta kala şampiyonluklarını ilan ettiler. Hollanda'nın 3 büyüğü, Ajax, PSV ve Feyenoord'un ardından 28 yıl sonra 4. bir takım şampiyonluğa ulaştı. 28 yıl önce de 1981 yılında şampiyonluğa yine AZ Alkmaar ulaşmıştı. El Hamdaoui, Dembele, De Zeeuw, Martens, Pelle gibi isimlerin yıldızlaştığı kadrosu Avrupa'nın dev kulüpleri tarafından bu yaz yağmalanmak üzere bekliyor efendim!
HAKEMİN MAÇ YÖNETECEĞİNDEN HABERİ OLMAZSA!
Arjantin 3. liginde Alumni de Villa Maria ile Racing de Cordoba takımları arasında dün oynanması gereken maç tatil edildi. Sebebi, maçın hakemi Ariel Montero'nun maçın başlamasından kısa bir süre önce 600 km uzaklıktaki evinde uyuyor olması. :) Evet yanlış duymadınız takımlar, yöneticiler ve yaklaşık 1000 kadar seyirci stadtaki yerlerini almış ama maçın orta hakemi Montero 600 km uzaklıktaki evinde uyuyormuş! Yardımcı hakemler maçın oynanacağı şehirdeki otellerinde karşılaşmanın başlamasına yaklaşık 2 saat kala Montero'yu göremeyince endişelenmişler ve cep telefonundan aradıklarında bomba haberi almışlar. Ancak Montero'nun suçu yok, meğer 3. lig yetkilileri, Montero'ya bu maçı yöneteceğini haber vermemişler. Racing De Cordoba yöneticileri de 4. hakemin bu maçı yönetmesini kabul etmeyince tartışmalar çıkmış ve polisin araya girmesiyle maç tatil edilmiş. Benim anlayamadığım hakem yoksa bu maçı kim tatil etti?! :) Bu işin altında başka bir iş var ama hadi hayırlısı!
BORDEAUX - LYON
Mecnun Başkanım, Adnan Başkanım, Yıldırım Başkanım Fransa'da da tezgah kurulmuş, Lyon'u da şampiyon yapmak istemiyorlar(!). Bordeaux Lyon'u 1-0 mağlup etti. Lider Marsilya'nın 4 puan gerisinde kaldılar. Olmasın artık bu sene ben de istemiyorum, 7 yıldır tadı kaçtı Fransa liginin ama yukarıda Lyon'un çok bariz penaltısını yemiş hakem.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)