30 Ocak 2010 Cumartesi

FUTBOL HAYATTIR / JOHN HARTSON

"Gün her zamanki sıradanlığıyla başlamıştı. Ama günün ilerleyen anlarında, arabamın içinde hıçkıra hıçkıra ağlarken buldum kendimi. Hastanede olduğum muayenenin ardından teşhisi koymuşlardı. Hemen kız arkadaşım -şu an eşim olan- Sarah'ı aradım ve ona haberleri anlattım. O da benimle birlikte ağlamaya başladı. Berbat bir andı. Uzun zamandır şüphelendiğim şey başıma gelmişti, kansere yakalanmıştım."

John Hartson'ı özellikle Celtic'ten hatırlarsınız. Boğa gibi güçlüydü. Rooney'i ona benzetirim ama Hartson biraz daha kuvvetlidir. İyi golcüydü. Geçen yaz testis kanserine yakalandığını öğrendi 34 yaşındaki Hartson. Ardından kanser beynine ve akciğerine sıçradı. Boğa gibi güçlüydü dedim ya 3 ayda tam 67 kez kemoterapiye girdi. Hızla kilo kaybetti. Ama bünyesi kuvvetli olduğu için kendini toparlamaya başladı. İştahı açıldı, yeniden kilo aldı. Aralık ayında kanseri tamamen yendiği açıklandı. Bu ay itibariyle de ITV'de FA Cup yorumculuğuna başladı. Tedavi ve kontrollerine ise halen devam ediyor.

"Eğer 75 yaşında olsaydım bu durumu kafama çok fazla takmazdım. Ama 34 yaşındayım. 10, 7 ve 1.5 yaşlarında 3 çocuğum var. 4.bebeğim de 2 ay sonra doğacak. Onların büyüdüklerini görmek ve eşimle birlikte uzun yıllar yaşayarak yaşlanmak istiyorum."

Geçmiş olsun John Hartson. Aynı kanser korkusunu ben nasıl yaşadım, bunu da yakında yazalım.

ACUN ILICALI'YA HODRİ MEYDAN

Dün Acun Ilıcalı, Beyaz'ın programına katıldı. Beyaz programın ilerleyen anlarında Acun'u playstation oynamaya davet etti. Acun'un tam bir PES tutkunu olduğunu biliyorsunuzdur. Bu davet karşısında da gözleri gecenin bir vakti faltaşı gibi açılan Acun'a Beyaz bir de sürpriz hazırlamıştı. Beyaz maç sırasında bir oyuncu dublör kullandı. Onun yerine seyircilerin arasında gizlice Acun'a karşı oynayan biri vardı, o kişi de bizim spor servisindeki arkadaşlardan Tayfun Bayburt'tu. Acun Sevilla, çakma Beyaz Tayfun ise Barcelona ile oynadı. Ve Tayfun Acun'a ilk golü atar atmaz Beyaz büyük bir çoşkuyla stüdyoda tur atmaya başladı. 1-0 öne geçen Tayfun pardon Beyaz maçı o anda bitirdiğini açıkladı. Beyaz altın golle maçı kazandığını ilan ederken Acun'un yüzünden düşünse bin parçaydı. Acun'un PES'te ne kadar hırslı olduğunu ve yenilmeyi kabullenemediğini duymuştum. Ama bir anlamda öğrencim olan Tayfun'a yenilen Acun'un bu oyundan bahsedildiği kadar çok anlamadığını da öğrenmiş oldum. Buradan kendisine sesleniyorum. İster benimle teke tek isterse bir arkadaşıyla ben ve Tayfun'a karşı maça davet ediyorum. Hodri meydan Acun, istediğin zaman istediğin yerde...

29 Ocak 2010 Cuma

OTO TAMİRCİSİ BECKHAM

FERRARA OUT ZACCHERONI IN

Şampiyonlar liginde havlu atan Juventus ligde de son 6 maçta sadece 1 galibiyet alıp bir anda lider Inter'in 16 puan gerisine düşmüştü. Günlerdir suyu kaynıyordu Ferrara'nın. Dün İtalya Kupası'na veda edilmesiyle de tencerenin kapağı fırladı. Ha gitti, ha gidecek derken sonunda gitti. Gitti gitmesine ama daha beteri geldi. Bugün itibariyle Zaccheroni göreve başlıyor. 2 yıldır takım çalıştırmıyordu. Son takımı da Torino kentinin diğer takımı Torino FC idi. Üstüste 6 yenilgi alınca kovulmuştu ordan. Teknik direktör müdür? Değildir gözümde. Milan'ı ilk sezonunda 1998-99'da şampiyon yapmasının dışında bir başarısı da yoktur. Lazio'dan kovuldu yerine Roberto Mancini getirildi. Ardından Inter'i 6 ay çalıştırdı, ordan da kovuldu, yerine yine Roberto Mancini getirildi. Juve bu adamdan medet umacak şimdi. Fatih Terim de iyi giderdi oysa ki.

Zac ilk antrenmanına da çıktı.

3D VE ANCELOTTI

İngiltere'de 3D yayınları başladığında Ancelotti saha kenarında böyle gözükecekmiş.

NOUMA VE PAPARAZZİ

"Bir gün gece kulübünden çıktım, arabama bindim, etrafta hiç paparazzi falan yoktu. Kırmızı ışık yandı durdum. Arabada en sevdiğim hiphop şarkılarından biri çalıyor ben de içinde oynuyorum. O sırada iki adam yaklaştı ve "Pascal naber? Eğleniyor musun?" diye sordu. Ben de evet gibisinden oynayarak cevap verdim. Tak diye kameraları çıkardılar ve beni çekmeye başladılar. Bipppppp Bipppppppp! Sonra yeşil ışık yandı. Hızımı artırdım ve yakalayıp arkadan arabalarına geçirdim. Sonra bana tepki gösterdiler. Bippppp!"

:) Röportajın tamamını salı akşamı 20:20'de 24'te yayınlanacak Güzel Oyun'da izleyebilirsiniz. Küfürlü yerler biplenecektir.

BİR BAKIŞIN YETER MOURINHO

Dün gece İtalya Kupası'nda Juventus karşısında 1-0 geriye düştüğü maçı 2-1 aldı Inter ve yarı finale yükseldi. İlk yarının son anlarında Felipe Melo'nun ceza sahasında topa eliyle müdahale etmesine ve ikinci yarıda Chiellini'nin Balotelli'yi ceza sahasında yüzüne koluyla geçirerek yere indirmesine kayıtsız kalan hakeme Mourinho'nun attığı bakış gecenin akılda kalan anlarından biriydi.

28 Ocak 2010 Perşembe

NONDA GİTTİ

Sözleşmesi tek taraflı feshedildi. Bir anlamda taraftarın dediği oldu ve Kewell kaldı. Hep üvey evlat oldu zaten Nonda. Galatasaray'ın bu sezon şu ana kadar en golcü futbolcu olması da yetmedi, 2007-2008 sezonunda Fenerbahçe maçında şampiyonluğa götüren golü atması da. Esas oğlan olamadı bir türlü. Şimdi sarı kırmızılılar yeni bir forvet transferini bekliyor. Yapılmazsa Atletico Madrid maçında heralde Giovani Dos Santos ileride oynar. Görüşlerinizi bekliyorum.

MARADONA'YA ŞOK

Maradona hayat arkadaşı Veronica Ojeda'dan bir erkek çocuk bekliyordu. 19 haftalık hamileydi Veronica. Ancak dün evinde geçirdiği bir kaza sonrasında apar topar hastanaye kaldırdı. Doktorlar Veronica'nın bebeğini düşürdüğünü açıkladı.

HOŞGELDİN 3D

Televizyon ve yayıncılık teknolojisi son 40 yılda çok büyük bir yol aldı. Siyah beyaz, kumandasız, tüplü televizyonlardan bugün evlerimizde incecik, duvara monteli LCD televizyonlarda HD kalitesinde yayın izleme imkanına sahibiz. Ama artık bununla da yetinmiyoruz. Şimdi sıra 3D'lerde. Avatar ile sinemada çığır açan Hollywood'un ardından spor yayıncılığı da SKY sayesinde çok önemli bir adım atıyor. Avatar'ın yönetmeni James Cameron'dan bizzat eğitim alan SKY yönetmenleri ve çekim ekibi artık beyaz perdede değil televizyonlarda 3D yayın yapmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Lig TV'den ne bekliyorum başlığı altında bu konuya biraz değinmiştim. Eğer markanın değeri 321 milyon dolar ise yayıncı kuruluş da görsellik anlamında çağın gereklerini yerine getirmeli demiştim.

Bu işi Amerika'da en iyi uygulayan kanal ESPN. Tüm Dünya Kupası maçlarını da 3D kalitesinde yayınlayacaklar. Avrupa kıtasında ise bu yeni sistemin uygulanacağı ilk yer İngiltere olacak. Hem de çok yakın bir zamanda, 3 gün sonra. SKY televizyonu pazar günü oynanacak Arsenal-M.United maçını 3D yayınlayacak. Futbolseverler Londra, Manchester, Cardiff, Edinburgh ve Dublin'deki toplam 9 pub'da bu tarihin ilk 3D futbol canlı yayınını izleme fırsatını bulacak.

Peki nasıl olacak? SKY pazar günü 2 farklı yayın yapacak. 1'i normal yayın diğeri de 3D. Bunun için stadyumda iki farklı çekim ve anlatım ekibi görev alacak. 3D yayında görev yapacak, daha doğrusu tarihe geçecek isimler ise sunucu Alan Parry ve yorumcu Alan Smith olacak.

3D televizyonların İngiltere'deki sayısı her geçen gün artıyor. SKY Nisan ayından itibaren bu yayınların 100'ü aşkın pub'da yayınlanacağının sözünü verdi. 1.6 milyon SKY+HD üyesi eğer evlerine 3D televizyon alabilirse bu yayınları hiçbir ekstra ücret ödemeden izleme imkanına sahip olacak.

Adamlar gerçek anlamda topu salonunuzda koşturmaya hazırlanıyor, bizler halen Erman Toroğlu gitsin mi kalsın mı sığ tartışmaları arasında boğuşmaya devam ediyoruz. Son olarak sloganımı yine tekrarlıyorum, bu işin kötü tarafları da var; Servet tükürdüğünde halınıza tükürüyormuş gibi olacak.

27 Ocak 2010 Çarşamba

AVRUPA'DAKİ EN FİYAKALI TRANSFERLER

Ara transfer döneminin sona ermesine kısa bir süre kaldı. Bakalım piyasada bilinen, gelecek vaadeden ve sayı olarak en fiyakalı transferleri şu an için kimler yapmış? Galatasaray'ın şu ana kadar ara transfer döneminde kadrosuna kattığı isimlerle en fiyakalı transferler listesinde zirveyi zorladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Everton'dan gelen Lucas Neill ve M.City'den kiralanan Jo'ya bugün Tottenham'dan bonservis opsiyonlu olarak kiralanan Dos Santos da eklendi. Transfere doymayan sarı kırmızılıların bir golcü transferi daha yapacağı söyleniyor. Fenerbahçe'nin eski gol krallarından Gökhan Ünal'ı alması, Trabzonspor'un yine gol kralı Gutierrez'i transfer etmesi de gözönünde bulundurulmalı.

Avrupa'nın 5 büyük ligine bakarsak şu an itibariyle Bundesliga'da müzmin sakat Van Nistelrooy'u transfer eden Hamburg'un dikkat çektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Premier Lig'de ise Maxi Rodriguez'i alan Liverpool, -emekliliği yaklaşan Vieira'yı alan M.City'i saymıyorum- en sükseli transferi yapmış gibi gözüküyor. Everton da Senderos ve Donovan ile listede var olmaya çalışıyor.

La Liga'ya bakacak olursak eğer, Stankevicius'u alan Sevilla, Tiago'yu transfer eden Atletico Madrid, Rubin Kazan'dan Dominguez'i alan Valencia dikkat çeken takımlar.

Serie A'da ise Goran Pandev'i alan Inter, Makedon futbolcudan şu ana kadar aldığı verimle en iyi transferlerden birini yapmış gibi gözüküyor. -Milan'ın klasik Beckham transferini de saymıyorum- Roma Bayern Münih'ten aldığı Luca Toni ile dikkat çekerken, Napoli'nin Liverpool'dan adlığı Dossena ve edit: FK Moskova'dan Catania'ya gelen Maxi Lopez de İtalya liginin çerezleri olarak öne çıkıyor.

Fransa'da ise Fenerbahçe'den Kazım'ı alan Toulouse ve D.Zagrep'ten genç Lovren'i alan Lyon zayıf kalıyor.

Sizin fiyakalı olarak ekleyebileceğiniz isimler varsa buyrun ekleyin. Ben bu isimlerden yola çıkarak Avrupa'da ara transfer döneminde kiralık ya da bonservisiyle farketmez, en fiyakalı transferler bakımından "şu an için" Galatasaray'ın zirveye yakın olduğunu düşünüyorum. Hem genç ve yetenekli isimler hem de tecrübeli isimleri şu ana kadar kadrosuna katan sarı kırmızılılar bu anlamda tüm rakiplerini zorluyor. Heee tüm bu transferlerden hangileri takımlarına daha yararlı olur, onu ilerleyen haftalarda sahada göreceğiz. Benim yaptığım sadece kağıt üstünde...

REZALET

Madrid basınının Ronaldo'nun rakibine attığı dirsekle gördüğü kırmızı kartın ardından ceza almaması için Messi'nin Sevilla maçındaki benzer bir pozisyonunun videosunu yayınlayıp Arjantinli'nin ceza almamasını örnek göstermişlerdi. Federasyon dün 2 maçla cezalandırdı Ronaldo'yu. Yani ceza sadece kırmızı karta. Rakibine dirsek atmasını ve burnunu kırmasını dikkate almadılar. Katalan basını da şimdi saldırıya geçti. En ağır manşet de El Mundo Deportivo'dan. Ronaldo'nun alkışlarken çekilmiş pozunun üzerine "Rezalet" başlığını atarak federasyona gönderme yapıyorlar. Marca ve AS'ın 2 gündür yaptığı yayınların ardından Barcelona yönetiminin de bir hayli öfkeli olduğu söyleniyor. İki gazete ile iyice ipleri koparmışlar. Bundan sonra su yok diyorlar Marca ile AS'a.

GUARDIOLA'YA TEŞEKKÜR YEMEĞİ

Barcelonalı futbolcular Guardiola'nın sözleşmesini uzatmasından dolayı bir hayli mutlu. Bunu göstermek için de kaptan Puyol'un girişimiyle bir yemek düzenlemişler. Dünkü antrenmanın ardından tesislere yakın bir yerde büyük bir masa ayırtmış Puyol. Tüm futbolcular -biri hariç- buluşup aynı masaya oturmuş, sofrayı donatmışlar ve Guardiola'ya güzel bir sürpriz yapmışlar. Keita geç kalmış yemeğe. Guardiola'ya takımı bırakmayıp kendileriyle kaldığı için teşekkürlerini iletmişler.

DOS SANTOS GALATASARAY'DA

Giovani Dos Santos'un transferini Jo'nun İstanbul'a geldiği gece son gelişme olarak yazmıştım. 20 yaşındaki futbolcu sezon sonuna kadar kiralandı. Meksika Radyosu'na konuşan Dos Santos satın alma opsiyonunun da Galatasaray'da olduğunu söyledi. "Çok mutluyum, oynamaya ihtiyacım var, eski ritmime, seviyeme ulaşmam için daha fazla dakika sahada yer almalıyım." diyor. Bonservisinin 10 milyon euro olduğu söyleniyor. Frank Rijkaard oğluna yeniden kavuşuyor bir anlamda. 20 yaşındaki Meksikalı sazı eline alırsa sezon sonunda Galatasaray bonservisini de bırakmaz. Dünya Kupası'nda mücadele edecek Meksika milli takımının en önemli isimlerinden biri olması da doğru bir adım atıldığını gösteriyor. Dünden beri ortaya atılan Leo Franco'nun gönderilmesi seçeneği bence de en mantıklısı.

Dos Santos'un yarın İstanbul'a gelmesi bekleniyor. Rijkaard pazar günü oynanacak Denizlispor maçında da kadroya alabilir.

26 Ocak 2010 Salı

CABANAS'IN KAFATASINDAKİ KURŞUN

Meksika'nın Club America takımında oynayan Paraguaylı golcü Salvador Cabanas'ın dün bir barda başından vurulduğu haberini bugün gün boyu okumuşsunuzdur. Cabanas şu anda yoğun bakımda. Olay sonrası hastaneye kaldırılan Cabanas'ın kafatasına saplanan kurşunu doktorlar ameliyatta çıkarmayı başaramadı. Kurşunu almanın daha fazla hasar yaratacağına inanıyorlar. Durumu stabil, kimileri hayati tehlikesinin bulunmadığını söylüyor, kimileri ise durumunun oldukça kritik olduğunu. Son haberler, ilaçla uyutulan Cabanas'ın durumuna bakılacağı ve önümüzdeki 1-2 gün içinde kurşunu çıkarmak için bir kez daha ameliyat edileceği yönünde. Allah yardımcısı olsun!

HAITI İÇİN EL CLASICO

Haiti depreminin acılarını sarmak için dünyanın dört bir yanında konserler, yardım kampanyaları düzenleniyor. En son dün gece Lizbon'da Zidane ve arkadaşları 50 bin kişi önünde Benfica ile karşılaştı. Maçın tüm geliri Haiti'ye yollanıyor. Futbol sahalarındaki yardım kampanyası bununla da sınırlı kalmayacak gibi. Facebook'da kurulan Haiteam adlı grup çok kısa bir süre içinde 25 bin üyeye ulaştı. Bu grubu kuran Frederic Sanz'ın amacı Real Madrid ile Barcelona'yı gelecek ay sonuna doğru Haiti için karşı karşı getirmek. Bu fikrin ortaya çıkışını Sanz şöyle anlatıyor; "Real Madrid Kral Kupası'ndan elenmişti. Ardından Barcelona da elendi. Böylece takvimlerinde bir boşluk söz konusu oldu. İki takımın karşılaşması fikri de böylece ortaya çıktı. Ben de ilk olarak facebook grubu kurarak bir adım atmak istedim."

Bu iki takım, rekabetlerinin sadece kupa kazanmak için olmadığını göstermeli. Dünya'nın en popüler iki takımının karşılaşması tüm dünyada büyük ilgi uyandıracak ve takip edilecektir. Eğer iki başkan kabul ederse bir El Clasico izlemeye kimsenin hayır diyeceğini zannetmiyorum. Tabii Guardiola ile Pellegrini bu işi ne kadar ciddiye alır ve as oyuncularına görev verir bilinmez.

Not: Yukarıdaki fotoğraf fotomontajdır.

NADAL ÇEKİLDİ

Günün kötü haberi Rafael Nadal'dan. Dizindeki sakatlık yüzünden Andy Murray karşısındaki çeyrek final maçından çekilmek zorunda kaldı. Sezonun ilk grand slam tenis turnuvasında Roger Federer-Rafael Nadal finalini merakla bekliyordum. İspanyol raketi dizi maç boyunca çok zorlamış olacak ki çekilmese de zaten elenecek gibiydi. Murray setlerde 2-0 öndeydi ve 3. seti de 3-0 önde götürüyordu.

NONDA MI KEWELL MI? YOKSA DOS SANTOS'A HAYIR MI?

Dos Santos transferi için Galatasaray yönetimi Nonda ya da Kewell ikilisinden birini gönderme hazırlığında. Kewell'ın en büyük artısı Galatasaray taraftarının en sevdiği isimlerden biri olması ve oynadığında takıma olan katkısı. En büyük eksiği ise sakatlığı. Üstüne üstlük sezon sonunda sözleşmesi bitecek ve yönetim halen kontratını yenilemedi. Yine transfer edilmesi gündemde olan Dos Santos'un onun bölgesinde oynuyor olması ve genç yetenek Caner Erkin'in yükselen performansı Kewell'ın eksi hanesine yazılan diğer maddeler.

Nonda'nın üzerinde ise "Kewell gönderilmez, Nonda gider" haberlerinin yarattığı baskı ortada. Sürekli gözden çıkarılacak isim olarak lanse edilmesi sonucunda psikolojisinin bozulabileceği unutulmamalı. Bu anlamda kendisine haksızlık yapıldığı görüşündeyim. Son Gaziantespor maçında kaçırdığı goller ve penaltının altında bu olumsuz durumun yarattığı etkilerin olabileceği unutulmamalı. Taraftarlarca ıslıklanması da moralini daha da bozdu. Bu sezon 16 golle -1 eksik 1 fazla olabilir- takımın en golcü futbolcusu olması gözönünde bulundurulmalı. Gelinen son aşamada Kewell'ın ve Baros'un sakat olması, üstüne üstlük Galatasaray yönetiminin Avrupa liginde oynayamayacak Jo'yu transfer etmesi Nonda'nın elini güçlendiriyor.

Şimdi merak edilen Galatasaray yönetimi ve taraftarının bu önemli konuya profesyonelce mi yoksa duygusal olarak mı yaklaşacağı. Duygusallıksa evet Kewell kalmalı. Ancak profesyonelce yaklaşacaksak Atletico Madrid maçlarında oynayabilecek tek forvet olan Nonda'nın takımda tutulması ve ligdeki şampiyonluk mücadelesi öncesi moral motivasyon olarak desteklenmesi gerektiği görüşündeyim. Kewell için de futbolcuyla anlaşarak uygun bir yol bulunması ve bir şekilde Galatasaray'ın futbolcusu olarak kalması en doğru olanı kanımca. Ama şu aşamada yapılması gereken ilk şey, Galatasaray yönetiminin Nonda'nın sakatlanmaması için dua etmesi.

Bir de şöyle bir durum var. Dos Santos illa ki transfer edilmeli mi? Galatasaray'ın gerçekten bu transfere ihtiyacı var mı? Bu sorulara da cevap vermek gerekiyor.

25 Ocak 2010 Pazartesi

RONALDO'NUN KIRDIĞI BURUN

Ekleme: Açıkçası Ronaldo'nun kırmızı kart görmesi falan çok umurumda değil, öncelikle bunu söyliyeyim. Ne Real Madrid'i ne de Barcelona'yı tutuyorum. Sadece ortada rakibinin dirseğiyle burnu kırılan bir futbolcu var. Olur böyle şeyler futbolda. Daha beterlerini de gördük. İkili mücadele sırasında kolları olması gerekenden fazla oynayan Ronaldo'nun kırmızı kart gördüğü pozisyonun ben de uyandırdığı his, bir tarafını kırmak istemese bile vurma eylemini kasti olarak yaptığı yönünde. Maç içinde ikili arasında ya da Ronaldo ile diğer Malagalı futbolcular arasında başka şeyler yaşanmış ve Portekizli tahrik olup en sonunda dayanamayarak bu şekilde davranmış olabilir. Maçın tamamını izlemediğim için yorum yapamam.

Ama Madrid basını şimdi bu konuyu Real Madrid-Barcelona meselesine çevirmeye başladı. AS'ın sayfasına koyduğu aşağıdaki videoda Messi ile Sevillalı Marc Valiente arasında benzer bir pozisyon yaşandığı ve rakibinin yüzüne aynı Ronaldo gibi vuran Messi'nin kart görmediği, üstüne üstlük Sevillalı futbolcunun sarı kartla cezalandırıldığına dikkat çekiliyor. Hakemlerin çifte standart uyguladıklarına getiriliyor yani mevzuyu. Katılamıyorum AS'a. Bana sorarsanız iki pozisyon arasında fark var. Birinde adam Messi'ye yapışmış bırakmıyor, 4-5 metre boyunca inatla formasından çekiyor. Valiente'ye gösterilen sarı kart kesinlikle doğru ama belki Messi'ye de bir sarı kart gösterilebilirdi. Ronaldo'nun pozisyonunda ise anlık bir olay var, topla birlikte dönüyor Portekizli, Mtiliga onu yakalamak için ilk anda biraz formasından çekiyor sonra bırakıyor, ama Ronaldo kurtulmasına rağmen sağ kolunu sallamaya devam ediyor. Hakem, Mtiliga'nın burnundan kan geldiğini görünce de gösteriyor kırmızı kartını... Falan filan yani... Aman ya Ronaldo'nun derdi beni mi gerdi! Ekledim işte fotoğrafın altına gecenin bir vakti AS'ın bu haberini görünce...

LAFI GEDİĞİNE OTURTMAK

Jose Mourinho 2-0 kazanmalarına rağmen maçın hakemine hem maç içinde hem de sonrasında bir hayli tepkiliydi. Bakın sadece birkaç cümleyle lafı gediğine ne kadar da güzel oturtmuş; "Burası sizin liginiz. Ben bir yabancıyım. Günün birinde buradan gideceğim. Ve bu sorun sizinle yaşamaya devam edecek."

24 Ocak 2010 Pazar

VENUS BU NE HAL?

Ah be Venus, bir kadın tenis oynarken içine teniyle aynı renk şey giyer mi hiç?! Oldu mu bu görüntü şimdi?

ROBERTO MANCINI & ŞENOL GÜNEŞ

Roberto Mancini atkılı Şenol Güneş de kazandı. Son moda bu. Baskılı, çok istekli oynayan Trabzonspor, Sivasspor'u 3-1 mağlup etti. Çok daha farklı da kazanabilirdi. Sivasspor'un gelecek haftalarda işi zor.