3 Nisan 2009 Cuma

ALEX FERGUSON

Alex Ferguson dönüp bir tane koyacak şimdi Rooney'nin suratının ortasına :) Neyse; Ferguson Pazar günü oynanacak Aston Villa maçında cezalı Rooney ve sakat Berbatov'dan yoksun olacak. Takım son 2 maçta yenilgi alınca bu maçın önemi daha da arttı ve gol yollarında yaşadığı sıkıntıdan kurtulmak için Carlos Tevez'in Arjantin milli takımından dönmesini bekliyor. Basın toplantısında Arjantin'in yüksek rakımda oynadığı Bolivya maçıyla ilgili esprili bir açıklama yapmış; "Tevez'in dönmesini bekliyoruz. Sanırım maçı Mars'ta oynamıştı. Tevez'inki de ne yolculuk ama!"

ERDOĞAN: "KRİZ TEĞET GEÇECEK DEDİYSEK, SÜRTÜNEREK DEDİK"

Politik konular hakkında yazmayı ya da konuşmayı pek sevmem. Sadece alttaki fotoğrafla postun başlığını birleştiriyorum o kadar.

*HÜKÜMET YALAN SÖYLER
BANKALAR ÇALAR
ZENGİNLER GÜLER

HAGI FOR ROMANIA

7. grupta mücadele eden Romanya'nın 5 maç sonunda lider Sırbistan'la 8, ikinci Fransa ile arasında 6 puanlık fark var. Son maçta Avusturya'ya 2-1 yenilmelerinin ardından Aralık 2004'ten bu yana takımı çalıştıran Victor Piturca'nın artık suyunun ısındığı konuşuluyor. Rumen basını Piturca'nın yerine geçebilecek 3 ismi mercek altına almış. Hagi de bunlardan biri. Yukarıda bu isimlerin avantajları ve dezavantajları sıralanmış. Hagi'nin avantajları arasında, Rumen futbol tarihinin en büyük futbolcusu olması ve başta Chivu ve Mutu olmak üzere futbolcularla arasının iyi olması gösterilirken, dezavantajı olaraksa teknik direktörlük kariyerinde şu ana kadar başarısız olması öne çıkarılmış. Diğerleri de tanıdık isimler; Lucescu'nun oğlu Razvan ve geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan takımı Al-Hilal'den kovulan Olaroiu.

LIVERPOOL'DA MUTLU SON

Gerrard sözleşmesini 2 yıl daha uzattı ve 2013 yılına kadar Liverpool'da kalacağını açıkladı. Günün en güzel haberlerinden biri. Bir Arsenal'li olarak Gerrard'ın Liverpool'da kalacak olmasına sevindim. Bazı isimlerin, blogcu arkadaşların terimiyle bayrak adamların, kulüplerini asla değiştirmemesi gerektiğine inanırım. Gerrard da bunların başında gelir.

GIGI BECALI

Gigi Becali 2 yıl önce 3.5 milyar dolarlık servetiyle Romanya'nın en zengin işadamıydı. Ancak geçtiğimiz yıl sonunda inşaatçılık ve müteahhitlikten kazandığı paranın büyük bir kısmını yaşanan ekonomik krizin ardından kaybettiğini ve bankada sadece 2.68 milyon doları olduğunu, 108 milyon dolar da alacağı olduğunu açıklamıştı. Aşırı milliyetçi, muhafazakar kimliğiyle tanınıyor ve bunu her ortamda sergilemekten de çekinmiyor. Steaua Bükreş'e sahip olduktan sonra ise Aralık ayında bir müslüman olarak hıristiyan bir takıma uğursuz geldiği gerekçesiyle Türk teknik direktör Yüksel Yeşilova'yı kovmuştu. Aşağıdaki resimde Becali'nin Bükreş'teki sarayına İsa heykeli yerleştiriliyor.

Rumenlerin büyük bir çoğunluğu bu adamdan nefret ediyor ancak sahip olduğu güç sayesinde etrafa saldığı korkudan dolayı birçok kesim de O'na bulaşmaktan çekiniyordu. Ancak yaşanan yeni bir gelişme Rumen savcılarının daha cesurlaştığını gösteriyor. Dün gece yapılan 5 saatlik toplantının ardından Becali'nin, sarayını basan polisler tarafından kelepçelenerek gözaltına alınmasını sağladılar. Savcıların taktığı isimle "Halk için tehlikeli biri" olan Becali bu yıl başında 162 bin dolarlık Mercedes'ini çaldığı iddia edilen 3 kişiyi kaçırmakla suçlanıyor.

İddiaların kendisini bitirmek için hazırlanan bir komplodan ibaret olduğunu söyleyen Becali soruşturmanın süreceği 29 gün boyunca tutuklu kalacak. Geçtiğimiz yıl Rumen Futbol Federasyonu, Becali'ye ligin son haftasında karşılaştıkları rakiplerine maçı kaybetmeleri ve Steaua'nun şampiyon olmasını sağlamaları için 2.3 milyon dolarlık şike teklifinde bulunduğu gerekçesiyle ceza vermişti.

Adın gibi cici olsana be adam!

2 Nisan 2009 Perşembe

BABA ADAYI ROONEY

Rooney eşinin doğumgününden bir gün önce Manchester'daki Flannels mağazından alışveriş yapmış arabasına doğru gidiyor. Bizim hanımın da doğumgünü yaklaşıyor, ama ne alacağıma daha karar veremedim.

TARAFTARIZ BİZ ÇEKERİZ CEFA

TÜRKİYE - İSPANYA MAÇININ TV YAYINI

Türkiye Dünya'nın 1 numarası İspanya ile son derece önemli bir maç oynadı. 2010 Dünya Kupası'na katılma anlamında bu karşılaşma büyük önem arzediyordu. Ancak televizyon yayıncılığı bakımından acaba bu maça gereken önem verilmiş miydi? Ben Türk televizyonlarının yıllardır Avrupa ülkelerinin yayıncılık seviyesine ulaşamadığını düşünüyorum. Çabalayanlar var, en gelişmiş tekniğe sahip olabilecek para da var, belki bu teknik de var ama ne yazıkki olmuyor! Sizin görüşlerinizi merak ediyorum; dün akşam ATV'nin maç öncesi, maç ve sonrası yayını ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

BOLİVYA 6 - 1 ARJANTİN

Arjantin'in 60 yılı aşkın bir süre sonra en fazla gol yediği maç oldu. 1993'te Kolombiya'ya 5-0 mağlup olmuşlardı. Maradona "Tüm Arjantin halkıyla birlikte büyük bir acı çektim. Bolivya'nın her golü kalbime hançer gibi saplandı" demiş. Yalnız ironiye bakın; Maradona FIFA uluslararası maçların deniz seviyesinden 2500 metreden daha yüksek yerlerde oynanmasına izin vermediği için geçen sene 3600 metre yükseklikteki başkent La Paz'a giderek destek vermek amacıyla Başkan Evo Morales'le top oynamıştı. Yaa sen misin destek veren, oksijen gitmez beynine işte böyle! Yukarıdaki resimde de sanıyorum oksijenin yukarıya çıkmadığı anlardan birinde görüntülenmiş! ARŞİVDEN: MARADONA'NIN HALLERİ

1 Nisan 2009 Çarşamba

ZAVALLI MOURINHO'NUN HALLERİ

İtalya'da yayınlanan "Chiambretti Night"a konuk olarak katılıyorsan bu striptizcinin şovuna katlanmak zorundasın. Capello'lar, Legrottaglie'ler de düşmüştü bu duruma ama dansçıdan gözlerini ayırmadan izleyerek ortama uyum sağlamışlardı. Bizim Adanalı ise başta gülerek biraz sıkıntılı anlar yaşamakta olduğunu belli etse de sonraki anlarda sabit bir noktaya kilitlenip kafasını kaldırmayarak durumu idare etmiş. Resmen içinden "Bakmamalıyım, bakmazsam etkilenmem" demiş.





TÜRKİYE 1 - 2 İSPANYA

İspanya çok sağlam başladı ve üstünlüğü ilk dakikalarda kurdu. Saate baktığımda 20. dakikayı gösteriyordu ve daha 3 pas yapamamıştık. Bunda Del Bosque'nin Villa'nın yerine orta sahaya eklediği 1 oyuncuyla kalabalık olmalarının payı vardı. Çok iyi bastılar orta alanda. Bizim bu yeni oyun yapısından kaynaklanıyor galiba, Aurelio ve Emre Belözoğlu toplu oyunda çok fazla gözükmüyorlar, bu yüzden de pek bir varlık gösteremiyorlar gibi duruyor ama işleri alan savunması yaparak oyunu daraltmaktı. Öndeki 4'lünün işi ise toplu bir halde savunmaya yardım etmek ve toplu bir şekilde hücuma çıkmak. 26. dakikada Arda belini süper döndürüp topu kesince biraz ofsayt kokan Tuncay'ın minicik hamlesi Casillas'ın boşluğu tutmaya çalışmasını, Semih'in de golü yapmasını sağladı. Golden sonra sinirlendi İspanyollar, başta Casillas ki Emre Aşık'a sağlam geçirdi ceza sahasında, Senna ve Ramos sert oynamaya başladılar. Neticede neredeyse üç pas yapmadan 2 hücumla önde kapattık ilk yarıyı. İkinci yarıda yine bir duran top pahalıya mal oldu. Volkan Volkanvari, İbrahim Üzülmez İbrahim Üzülmezvari topa atlayınca Riley kireçli noktayı gösterdi. Xabi Alonso bana göre çok kötü bir penaltı kullandı ki Volkan'ın ezbere yatması sonrası İspanyollar eşitledi skoru. Golden sonra daha bir kendimiz gibi oynamaya başladık ama ilerleyen dakikalarda Fatih hoca acayip şaşırttı beni. Nihat, Semih ve Arda üç önemli gol ayağımızı oyundan çıkardı, resmen beraberliği kabullendi, davetiye çıkardı yenilgiye. Guiza'nın asisti, Riera'nın golü, Bosna Hersek'in Belçika karşısında 2-1 kazanması da en kötü senaryoyu yaşattı bize. İspanyollar yenilmezlik serisini 31 maça çıkarttı ve bizden aldığı 6 puanla 2010'nun yolunu yaptı, bizse Dünya büyükse biz de büyüğüz diyip başımızı öne eğdik.

Bir Ali Sami Yen cehennemi de göremedim ayrıca bugün. Federasyon sponsorlarına biletleri dağıtınca x,y,z şirketlerinin 40 yılda bir maça giden tayfası bağırmadı. Semih'in golünden sonra hareketlendi tribünler biraz o kadar. Zaten milli takım taraftarı denen şey yok denecek kadar azdı, şimdi hiç kalmamış. Çarşı, UltrAslan ve Genç Fenerbahçeliler ya da her kimse gitsin bu maçlara. Doğru düzgün besteler hazırlayıp, tezahürat yaptırsınlar. Bu arada ne Ercan Taner ne de Ercan Taner çakması iki maçta da uğurlu geldi!

ZUBIZARRETA: "ALİ SAMİ YEN GERÇEK BİR CEHENNEM"

Türkiye-İspanya maçı öncesi Barcelona ve İspanya milli takımının efsane kalecilerinden Zubizarreta 24 Kasım 1993'ü anlatmış. O tarihte Galatasaray Şampiyonlar Ligi tarihindeki ilk maçında Barcelona'yı konuk etmişti gruplarda. Mücadele 0-0 sona ermişti. Zubizarreta o maçta kaledeydi, takımın başında Johan Cruyff vardı, Romario, Koeman, Stoichkov, Guardiola gibi yıldızlar oynuyordu Katalanlar'da. Zubizarreta "O gece futbol kariyerimde unutamadığım gecelerden biriydi. Türkler çok ateşliydi. Davullar ve meşalelerle avazları çıktığı kadar bağırıyorlar, inanılmaz bir ses çıkarıyorlardı. Sergi'ye sorun mesela O da size aynı şeyleri söyleyecektir. Her ataklarında, her kornerlerinde o ses daha da yükseliyordu ve konsantre olmakta zorluk çekiyorduk. Sessizlik sadece bizim futbolcuların sahip olduğu birşeydi. İyi pas yapmamız, doğru düzgün top sürmemiz mümkün olmuyordu. Romario'nun bulduğu bir pozisyon vardı, O'nun gibi bir golcü bile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu kaleciye teslim etmişti." demiş El Pais'e. Romario'nun karşı karşıya kaldığı kaleci de Hayrettin'di.

TARAFTARIZ BİZ ÇEKERİZ CEFA

HANGİSİ JOSICO?

Çalışma arkadaşım Mehmet Akçay dün İspanya milli takımının kampını ziyarete gelen Fenerbahçe'li Josico ile özel bir röportaj yaptı. Birçok yorum gelmiş Mehmet'in röportajına, aralarında ilginç ve komik olanlar da var; "adam iyi oyuncu belli gözlüklerinden..." demiş biri, yarıldım okuyunca. Tamamını htspor.com'da okuyabilirsiniz. Ben en çok ses getiren kısmını yayınlıyorum.

"Benim imza törenim 2-3 saat gecikmenin ardından gerçekleşmişti. Ancak bu belirtildiği gibi benim sakatlığımla alakalı bir gecikme değil, tamamen Villarreal kulübüne eksik evrak gönderilmesinden kaynaklanan bir sorundu. Şekip Mosturoğlu’nun neden böyle bir şey söylediğini anlayabilmiş değilim. Tabii ki insanlara da bu olayı böyle lanse ederseniz, bu şekilde düşünmeleri çok normaldir. Tekrarlamak istiyorum, benim kronik bir sakatlığım yok. Ayağımın arka bölgesinde bir sıkıntı hissetmiştim şu anda çok iyiyim. Futbol oynayan herkes de bu tür sorunlar olabilir. Ama ben 18-19 yaşında değilim. Mesela baktığınızda Linderoth da geldiğinden beri oynayamıyor, ancak onun hakkında bu tür şeyler söylenmiyor. Ben çalışmalarımı sürdüreceğim. Takımdaki yerimi almak istiyorum. Selçuk'un arkasında uzun süre yedek kulübesinde bekledim. O yüzden şans bulamadım. Ama insanlar sanki sakatlığım olduğu için oynayamadığımı sanıyor. Biraz önce de söylediğim gibi şu an çok iyiyim."


ARŞİVDEN: FENERBAHÇE'Yİ KANDIRMIŞLAR

PEREZ HILTON

Bloggerların kralı(!), Perez Hilton, gerçek adıyla Mario Arming Lavandeira. Blog sayesinde aylık gelirinin 150.000 dolar olduğu söyleniyor. Bunun yanında tv şovlarına katılıyor ve 2 yıldır da birçok komedi dizisinde "kendini" oynuyor. Blog'unda ünlülere komik isimler takar, photoshop aracılığıyla kılıktan kılığa sokar, laf geçirir, aşağılar. Yaptıklarını biz yapsak mahkemelerde sürünürüz valla burada. Lavandeira 23 Mart'ta 31 yaşına basmış ve geçirdiği, dalga geçtiği Hollywood ünlüleriyle beraber doğumgününü şaşalı bir partiyle kutlamış. Blog'tan para kazanılabileceğinin en güzel örneği Perez Hilton ama Amerika gibi hayaller ülkesinde, şov dünyasında bunu başarabilmek çok daha kolay. Türkiye'de de var trafiği yoğun olan bloglar. Aceto bunların başında geliyor; sevgili Bülentciğim senin de bu işi artık yavaş yavaş paraya dökme vaktin geldi. Cebini doldur da bir parti de sen ver böyle!


ANCELOTTI & CASSANO

Malumunuz Ancelotti'nin adı Chelsea ve Real Madrid'le anılıyor. Chelsea sezon sonunda ayrılacak Hiddink'in yerine getirmek istiyor. Florentino Perez de Real Madrid'deki başkanlık seçimi öncesi kendisiyle anlaşıp elindeki kozları güçlendirme amacında. Ancak İtalyan dün "Ne Chelsea ne de Real Madrid, ben Milan'da kalmak istiyorum kardeşim Milan'da, gelmeyin üzerime" dedi. Cassano'nun da bizimkinin gazını alır gibi bir hali var. Diyalog çıkar mı burdan vallahi çıkar, benim aklıma da geliyor birkaç tane.

ANCELOTTI: _______________________________________

CASSANO: _________________________________________



GEÇMİŞ DİYALOGLAR

MARCHENA'YI KAHVALTIYA GÖTÜRSEYDİK

Eğer kafanız doluysa, canınız biraz sıkkınsa hem de hava güzelse İstanbul'da yapacağınız tek birşey var, deniz kenarına inip biraz yürümek sonra bir banka oturup denizi ve balık tutanları izlemek. İçiniz yaşama sevinciyle dolar, İstanbul'a, O'nu yaradana şükredersiniz. Marchena'yı böyle görünce aklıma bunlar geldi. Yeni yapılan Four Seasons Otel'in kenarından hayran hayran bakıyor Boğaz'a, İnci'ye. Şansına hava da çok güzel bugünlerde. İzin alıp bu sabah Del Bosque'nin memleketi Yeniköy'e kahvaltıya götürmek lazımdı Marchena'yı. Bir karışık menemen yanına demli bir çay. Malum bu akşam Nihat, Tuncay ve Arda ilk dakikadan itibaren saldıracakmış, çocuk bayağı bunalacak, biraz da olsa misafirperverlik göstermek lazım. Bu arada hanıma da boğazda kahvaltı sözüm var kaç haftadır götüremedim. Bu Pazar müsait gözüküyor.

ANELKA'YA POŞU YOLLADIM

Anelka en sevdiğim futbolcuların başında gelir. Türkiye'ye geldiğinde sempatim çok daha artmıştı kendisine. Geçenlerde düşünüyorum bu Anelka'ya bir hediye göndereyim Türkiye'den. Ama ne olsun ne göndereyim; nazar boncuğu ya da lokum artık çok sıradan oldu diye düşünürken, gençler arasında çok moda olan poşu geldi aklıma. Londra'nın, Paris'in sokaklarında dolaşırken üstünde taşısın, İngilizler, Fransızlar merak duysun, bu nedir diye merak etsin, ilgi çeksin dedim. Ahanda fotoğraftaki poşu benim gönderdiğim. Geçenlerde eşi Barbara ile Paris'te dolaşırken takmış, bana da "Aliciğim hediyen için teşekkür ederim. Yolladığın poşuyu ben ve Barbara çok beğendik. Buradakiler çok merak ediyor ve başta Barbara ile bizim John Terry olmak üzere birçok kişi sipariş verdi. Benim Londra'daki evin adresine 10 tane daha yollarsan sevinirim. Ama lütfen ücreti neyse ödeyeceğim, parasını almazsan beni çok üzersin" diye e-mail atmış. Birkaç gündür yoğunum poşuyu Kapalıçarşı'dan almıştım, yolum genelde düşmez o taraflara, fırsat bulup tekrar gitmem lazım. Anelka'ya canım feda!

31 Mart 2009 Salı

İSPANYA TAKTİK


Santiego Bernabeu'da oynanan ilk maçta sahaya çift forvet, Torres ve Villa ile çıkan İspanya milli takımı Ali Sami Yen'deki mücadelede tek forvetle mücadele edecek. İlk maçta hafif sakatlığı olmasına rağmen ilk 11'de şans verdiği Villa'yı bu maçta yedek soyunduracak olan Del Bosque'nin Torres'i Xavi destekli olarak sahaya sürmesi bekleniyor. Defans dörtlüsünde sadece tek bir değişikliğe gitmeyi düşünen İspanyol teknik adamın göbekte Albiol'un yerine Marchena'yı, yanında ise golü atan Pique'yi oynatacağı öğrenildi. Türk milli takımının baskılı bir şekilde oynayacağını düşünen İspanyol teknik adamın Marchena'yı oynatarak tecrübesinden yararlanmak istediği ve bu baskıya karşı koymayı düşündüğü belirtiliyor. Del Bosque İstanbul'daki maçta kanatları daha da sağlamlaştırmayı ve daha hızlı bir futbol oynatmayı planlıyor. Defansın kanatlarında yine yaptığı bindirmelerle ilk maçın yıldızlarından biri olan Sergio Ramos ve Capdevilla görev yapacak. Onların önlerinde ise Cazorla'nın yerine iyi top tutan ve direkt kaleyi düşünen Valencia'lı David Silva ile Liverpool'lu Riera'nın oynaması bekleniyor. Del Bosque bu iki futbolcu sayesinde soldan Arda, sağdan ise Tuncay ve Gökhan Gönül'ün ileri çıkışlarına set çekmeye planlıyor.

Bu arada maçın oynanacağı stad için 75.000 kişilik Olimpiyat Stadı yerine 23 bin kişilik Ali Sami Yen Stadı'nın seçilmesi ile ilgili olaraksa İspanyol basınında "
Türkler sahaya daha yakın olan tribünleri olan stadı tercih ettiler. Kapasitesi az olsa bile, Ali Sami Yen Stadı'nda atletizm pisti yok ve tribünler sahaya çok yakın. Böylece ateşli Türk taraftarların yarattığı baskıyı İspanyol oyuncular üzerinde daha fazla yaşatmak istiyorlar" yorumları yapılıyor.

30 Mart 2009 Pazartesi

TARAFTARIZ BİZ ÇEKERİZ CEFA

HANGİ FUTBOLCUYU HANGİ TAKIMDA GÖRMEK İSTERDİNİZ?

Sizlerden sadece tek bir tercih yapmanızı ve buna futbol mantalitesi içinde gerçekçi yorumlar, açılımlar getirmenizi istiyorum. Tercihlerinizi yaparken hem içinde fanatizm olmayan hem de akla, mantığa yatkın görüşler bekliyorum. Mesela "İbrahimoviç'i Trabzonspor'da görmek isterdim. Çünkü leblebi gibi gol atar, bizi özlenen şampiyonluğa taşırdı" gibi birşey yerine(çünkü Trabzonspor'un Ibra'ya yılda 9 milyon euro vermesi imkansız) "İbrahimoviç'i Chelsea'de görmeyi çok isterdim çünkü Drogba'nın eskisi kadar faydası yok. Anelka ile birlikte Ibra süper ikili olur" şeklinde yorumlar rica edeceğim. Yorumlar kısmına görüşlerinizi bekliyorum...

LAZAR'IN CENTİLMENLİĞİ (!)

Geçtiğimiz hafta Romanya Ligi'nde Rapid Bükreş ile Otelul Galati takımları arasında oynanan maçta fair-play'in güzel örneklerinden biri yaşandı. Rapid Bükreş'li Costin Lazar, rakibi Bourceanu ile girdiği mücadele sonrasında ceza sahasında yerde kaldı ve hakem penaltı noktasını gösterdi. Ancak Lazar hakemin yanına giderek bunun bir faul olmadığını söyleyince hakem de verdiği kararı geri aldı. Tekrar gösterimlerde de Bourceanu'nun müdahalesinin tamamiyle topa olduğu görülüyor. Lazar maçın ardından "Bizim böyle şeylere ihtiyacımız yok. Maçları bileğimizin hakkıyla kazanmalıyız." demiş.

Tabii Lazar bu centilmenliği yaptığında takımı 2-0 öndeydi ve karşılaşmayı da 4-0 kazandılar. Lazar acaba maç 0-0 devam ederken ya da 1-0 geride olduklarında aynı davranışı sergiler miydi? Yaparım diyorsa helal olsun! Ben de "Rumen futbolcuları futbol ahlakı bakımından çok geliştirmişler kendilerini" derim. Bir Steaua Bükreş'li Lacatus vardıki aman aman Arif Erdem solda sıfır kalırdı yanında!

LIO + 10

Venezuella karşısında döktürdü; attı attırdı. 90+2. dakikada bile 3-4 kişiyi ipe dizip gol pozisyonuna girdi. Maradona saha kenarında O'nu izlerken kendinden geçti. Tanrı'nın elini bilmem ama Messi'nin elinin, ilk maçında seyircisi önünde galibiyet almak isteyen Maradona'ya değdiği kesin.

29 Mart 2009 Pazar

AGUERO & OĞLU