6 Ağustos 2010 Cuma

BİR KALECİNİN YAŞAM ÖYKÜSÜ

"İlk nişanlım M.S. idi. Sonra N.Y., İzmirli N.B., İngiliz Martha, 17 yaşındaki July, dansöz nişanlım Z, Suadiyeli zengin dul S. hanım, İtalyan Ivana, H.T. Linda ve tabii F.G., ..."

Saymaya devam ediyordu. Büyük bir hayretle onu dinlerken dayanamayıp araya girdik;

"51 kez nişanlanmışsınız doğru mu?"
"51 mi? Daha fazladır." deyince başladık gülüşmeye.

Daha 10 yaşında bir Rum kızı ile flört eden biri için aslında çok da şaşırılacak bir durum değildi. Anlattıklarını dinleyince James Bond yanında adeta Hulusi Kentmen gibi kalıyordu. Nişanlanmakla kastettiği aslında yatak beraberliği. Cebinde sürekli bir çift yüzük taşırmış. Parkta, pavyonda, çarşıda, köyde nerede olursa olsun dilediği zaman dilediği kadına nişanlılık teklif eder ve hemen yüzükleri takarmış. Devamlı kale önünde durmaktan sıkılmış olacak ki, o sınırlı hareket özgürlüğünün acısını özel hayatında fazlasıyla çıkarıyormuş kedi kaleci.

Kedi kaleci evet. Tuhaf bir gündü bugün. Sürprizlerle doluydu. Her zamanki gibi bilgisayara gömülmüşken kafamı aniden kaldırdığımda onu gördüm. Güzel Oyun'u hazırlayan Evren Göz ile birlikte yaşlı bir amca gelmişti spor servisine. "Varol abi" dedi Evren. Kim dedim içimden. "Varol Ürkmez" dedi Evren benim bakışımdaki tuhaflığı görünce. Jeton geç düşmüştü. "Kedi kaleci Varol Ürkmez" diye döküldü dudaklarımdan. Hoşgeldiniz deyip öpüşürken hoş muhabbet olduğunu daha ilk sözlerinden anlamıştık. İstihbarat şefimiz Özer'e "senden forvet", bana da "senden iyi stoper olur" dedi. Gülüşerek odaya aldık onu, müdürün koltuğunu gösterip çay kahve birşey içer misiniz diye sorduk. Al sana bir espri daha "Sağolun almayayım daha dün içtim!"

58 yaşındaki babamdan dinlemiştim onu ilk olarak. "Çok iyi kaleciydi." demişti. İkinci cümlesi de "Çok çapkındı, gömlek değiştirir gibi kadın değiştirirdi" olmuştu. O Varol Ürkmez şimdi karşımdaydı. Onun için söylenen bu kazanova yakıştırmalarını 74 yaşındaki bu yaşlı amcaya hiç konduramamıştım. Ama anlatmaya başlayınca bu yakıştırmaların ne kadar doğru olduğunu anlamış oldum. Varol Ürkmez için futbol bittiğinde pavyonlarda fink atma zamanı gelirmiş. Metin Oktay'ın attığı şuta kanatlanıp uçarken, basın mensuplarına daha havadayken "çekiyor musunuz" diye soran Madrid panterinin gece kulüplerinde attığı olta hiçbir zaman boş kalmazmış. Kalmazdı tabii! Döneminin en popüler isimlerinden biriydi. Yakışıklıydı. Cüzdanı kabarıktı. Türkiye'deki ilk Chevrolet Impala'lardan biri ondaydı. E kadınlar da böyle bir şöhretin peşini bırakmıyordu doğal olarak.

"Bir keresinde İzmir'deyiz. Maç bitti, stad çıkışında kadının teki yanıma yanaştı. Kızım intiharın eşiğinde senin için ölüyor. Uçak biletini aldım, benimle gel seni ona götüreyim dedi. Kabul ettim, atladık gittik İstanbul'a. Maksat hayat kurtarmak olsun! Meğersem çok zenginlermiş. Boğaz'da bir yalıya götürdüler beni. Komşuları da Nükhet Duru. İçeri girdik, kızı bekliyordu bizi. Aman Allah'ım o ne güzellik öyle! Bir içim su. O gece orada kaldım. Ertesi gün de hemen yüzükleri taktık, nişanlandık. Niyetlerini sonradan anladım. Kızın amacı meşhur olmakmış, şöhretimden yararlanmak istemiş. Birkaç gün sonra ona da bastım vedayı." Anlatırken adeta yaşıyordu yine o günleri. Tabii bizde kahkahalar yine havada uçuşuyordu.

Kadınlar ona "Sende şeytan tüyü var" der ve ilişki kurmak için can atarlamış. 9 kez nikahlanmış. İlk evliliğini de henüz 17 yaşında yapmış. O zamanlar Beşiktaş'ın genç takımında forma giyiyormuş Varol Ürkmez. Eşi de onun gibi gezmeyi tozmayı seven biriymiş. Bugün 56 yaşında olan kızı Sibel de ilk hanımından. 18 yaşında baba olmuş yani. Şimdiki eşi Aylin Ürkmez ile de 30 yıldır evli. "Pişman mısınız, gençken çok hızlı yaşamışsınız" diye sorduk. Değilim dese de yüzündeki o kırışıklıklar dalgalanarak tam aksini söylüyordu. Ve dayanamayıp dudaklarından beklediğimiz sözler dökülüverdi; "İlk olarak 9 numara ile evlenmiş olsaydım şimdi hayatım daha farklı olurdu. Bu eşim çok tutumlu, beni idare etmeyi iyi biliyor. Ona çok şey borçluyum." Evet gece hayatında çok hızlıydı Varol Ürkmez. Kadın ve alkol vazgeçilmeziydi. Tam anlamıyla bağımlıydı. "İzmir'de rakıyı devirip sarhoş olduktan sonra direksiyona geçiyordum. İnanın bir kere ayıldığımda kendimi Yalova'da buldum. Nasıl geldim lan ben buraya diye dumura uğramıştım" deyince bizde gülme kasları yine çalışmaya başladı.

Zamparalıkları anlatmakla bitmez. Kendi de bitiremiyor zaten! İlk eşinden Fatma Girik ile evlenmek için boşanmış. Dönemin en güzel kadınlarından biriyle çok büyük bir aşk yaşamış.

Kaleciliğinden bahsedelim biraz da. Onun için herkes çok iyi kaleciydi diyor. Milli takım formasını 27 kez giymiş. Belki daha çok da giyebilirdi ama şanssızlığı Turgay Şeren ile aynı dönemde o üç direğin önüne geçmesiydi. "Turgay abinin olduğu yerde bize laf düşmezdi" diyor. Şike söylentileri de yapılmış onun için. "Bir kez şike için para aldıysam allah belamı versin" diyor, "Saçmalığa bak sahanın ortasında parayı alıp tozluğa sıkıştırmışım, herkesin ortasında böyle birşey yapılır mı?" diye devam ediyor. Bu konuyla ilgili çelişkili açıklamalar var aslında. Talay Erker üstadımızın onunla ilgili kaleme aldığı bir yazı dizisinde şöyle ifadeler geçiyor; Kasapoğlu 45 bin kişinin gözü önünde parayı çıkartmaya kalkmamış mı? Ama Varol hemen çıkışmıştı. "Sok onları tozluğuna. Bana çarp uzan yere. Karambolde alırım..."

Beşiktaş, Altay, Galatasaray, kiralık olarak Manisaspor (o zamanda şehrin en zengin adamıyla alemden aleme akmışlar), Gençlerbirliği, Cevizli Tekel Fabrikası'nda geçen bir futbol yaşamı. Yaşı 50'nin üzerinde olan kime sorsanız onun için mükemmel bir kaleciydi diyor.

Metin Oktay, Gündüz Kılıç gibi o dönemin meşhur futbolcularının beyaz perdedeki yolunu da açmış Varol Ürkmez. "Kavgasız Yaşayalım" adlı ilk filmi çok tutmuş. Dönemin en güzel kadınları gibi en ünlü rejisörleri de peşine düşmüş. "Aklın durur", "Şeker misin vay vay", "Tavan arası", "Trafik Nelda" ve "Şiribim şiribom" Varol Ürkmez'in adının en başa yazıldığı diğer filmler. Tanju Okan, Tamer Yiğit, Münir Özkul, Adnan Şenses, Suzan Avcı gibi isimlerle yakın dostluklar kurması ve futbolcu olarak başladığı hızlı yaşama aktör olarak da devam etmesi...

İki elinin de serçe parmakları kırık. Sağ elininki bir hayli yamuk. Hikayesini anlatıyor; "Eldivenin henüz kullanılmadığı, bağcıklı toplarla oynanan, zeminin yağmur yağdığında balçığa döndüğü günlerdi. Can Bartu topa öyle bir vurdu ki, uçtum golü kurtardım ama elimde bir acı hissettim, yerden kalkıp baktığımda parmağımın ucu resmen bileğime yapışmıştı. Hemen düzeltmeye çalıştım ama sonra böyle kaldı." Sol eli nasıl oldu bakın onu sormayı unuttum.

Otomobil kaçakçılığından hapse de girmiş. "Birileri beni tuzağa düşürdü" diyor. Galatasaraylı hakim Galatasaraylı Varol'a 5 yıl ağır hapis cezası vermiş. Katillerle aynı koğuşta yatmış. 1 ay sonra Ecevit affıyla çıkmış. Anlattı o hikayeyi de ama burda paylaşmam sanırım doğru olmaz. Onun kadar açık sözlü olamayacağım. Herşeyi büyük bir alçakgönüllükle anlatan, yaptıklarından gocunmayan, gizlisi saklısı olmayan bir adam Varol Ürkmez. "5 yaşındaki çocuk gelse beni kandırır" diyor. Futbolculuğu ile şimdikilere örnek olması gereken biri. Özel hayatı içinse aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Ama bizi de çok fazla ilgilendirmez açıkçası. "O gün kazandığımı gece pavyona gidip yiyordum. Sabah çulsuz bir şekilde evin yolunu tutuyordum" diyor. Hızlı bir yaşam, inanılmaz bir hayat öyküsü. O anlata anlata ben yaza yaza bitiremem. Gerisini varsa futbol üzerine film çekmek isteyen bir yönetmen ona bırakayım. Dram dolu müthiş bir hikaye gerçekten...

Varol Ürkmez'in kendi ağzından futbol(!) hayatının bir bölümünü salı akşamı 20:00'de 24 ekranlarında Güzel Oyun'da izleyebileceksiniz. Ayrıca benim de yazıyı yazarken bazı noktalarda faydalandığım "Bir Kalecinin Yaşam Öyküsü, Varol Ürkmez" adında bir kitabı var. Bol resimli, hayatını büyük bir içtenlikle anlattığı bir kitap. Siz en iyisi mi onu bulup okuyun! Piyasada bulabileceğinizi tahmin ediyorum. En kötü İstiklal Caddesinde ara sokaklardaki kitapçılarda olabilir. Sıkı bir futbol takipçisinin arşivinde mutlaka bulunmalı...

4 Ağustos 2010 Çarşamba

JOE COLE'UN ZEKASI

"Joe Cole, Benayoun'dan daha hızlı. Ama Benayoun taktiksel olarak daha iyi, Cole gibi değil, ne söylersem hemen anlıyor. Çok zeki bir oyuncu."

Eski hocası Carlo Ancelotti'nin bu sözlerine alınan Joe Cole açığını kapatmak için kendine hemen bir IPAD almış. Yeni oyuncağını hiç yanından ayırmayan Cole yeni hocası Hodgson'un taktiklerini hemen not ediyormuş. :)

MOURINHO'NUN SARAY YAVRUSU

Haberi Anadolu Ajansı'ndan Şenhan Bolelli geçti. Mourinho'nun Madrid'de göl kıyısındaki saray yavrusu evinin detayları. Daha önce şarkıcı Alejandro Sanz'ın (hani şu Shakira'nın La Tortura şarkısında ona eşlik eden) 11 bin euro kira ödediği bu evde şimdi Mourinho 20 bin euro'ya oturuyor. Gönlü zengin Mourinho'nun; yılda 10 milyon euro alan adama da koymaz tabii! Göl kıyısındaki plaja açılan, havuzlu, cimnastik salonlu, şömineli, masaj odalı ve açık mutfaklı çok büyük bir salonun olduğu evde Mourinho için büyük bir suit oda ve banyo bulunurken, misafirler içinde 3 oda, 4 banyo, oyun salonu ve mutfak yer alıyor bu yavrucakta. Aşağıda evin planını bile koymuşlar. Komşuları da Ronaldo, Kaka, Benzema, Torres, Agüero ve Guti.

3 Ağustos 2010 Salı

MODERN KÖLELER

Futbolcular için modern köleler yakıştırması sevmesem de benim de kullandığım yakıştırmalardan biridir. Birileri izler, işine en çok yarayanı diğerlerinden ayırır ve tacir misali ihtiyacı olana satar. Üstelik bunun için siyahi olmanıza da gerek yoktur. Modern köle evet! Çoğumuz da öyle değil miyiz? Özgür olduğunu zanneden köleler. Eskiden köleleri her türlü işte çalıştırırlar ancak onlara yatacak yer ve kıyafet verirler, karınlarını doyururlardı. Yani kölelerin düşünmesi gereken tek şey hizmet ettiği insanın kendisinden istediklerini yerine getirmekti. Nasıl olsa yatacağı bir yer vardı, nasıl olsa karnının doyması için önüne birşeyler koyuluyordu. Koyulmak da zorundaydı zira yoksa sahibi ondan istediği verimi alamazdı. Gerçi alamasa da üzerine biraz daha para verip başka bir tanesiyle değiştirebilirdi ya o da ayrı. Ama neticede özgür olamama duygusu kafalarında bir yerlerdeydi her zaman. Şimdi ise bizler hayatımızı devam ettirmek, özgürlüğümüzün tadını çıkarmak için gerek duyduklarımızı kendimiz kazanıp yapmak zorundayız. Evet yılda 2 hafta tatil yapıp kafamızı dinleyebiliyoruz, imkanlarımız ölçüsünde iyi bir restoranda yemek yiyip, sinemaya gidip film izleyebiliyoruz. Ancak her türlü harcamalarımızı karşılamak için maaşımızın zamanında ve tam olarak banka hesabımıza yatmasını beklemek durumundayız. Hatta kazandığımızdan daha fazlası için birilerine borçlanmak da zorundayız. Dedim ya modernize edilmiş versiyonlarız! Modern köle evet!

Neyse futbolculara dönelim, modern kölelere. Özellikle de Afrikalılara. Tarlada çalıştıktan sonra şimdi sıra yeşil sahalarda. Şansları yaver giderse Eto'o gibi, Drogba gibi köşeyi dönebilme ihtimali olanlara bakalım. Türkiye'de olduğu gibi Avrupa'nın birçok ülkesine Afrika'nın dört bir köşesinden potansiyel Eto'olar, Drogbalar akıyor. Aşağıdaki videoda Fransa'nın başkenti Paris'teki ufak bir tesis var. Burası birçok karaborsa mekanından sadece biri. Sahada siyahi topçular(!) koşturuyor. Bu maçı izlemeye gazetecilerin gelmesi yasak, kapılar sadece menajerlere açık. Gazeteci Mariana van Zeller, kendini menajer olarak tanıtan prodüktörünün yardımcısı kılığında simsarlarla diyalog kuruyor. Konuştukları adam, yabancı menajerlere Afrikalı futbolcuları pazarlıyor. Beğendiğiniz bir futbolcu varsa o adama 500 dolar ödüyorsunuz ve artık sizin olan futbolcunuzu alıp hemen gidiyorsunuz. Ardından iş sizin kulüplerle olan ilişkilerinize, yeni adamınızı parlatmanıza kalıyor. Belki Wenger'in, Ferguson'un, Puel'in, Cavcav'ın vs. adamları da zaman zaman burada benzer pazarlıklara girişiyor bilinmez!

2 Ağustos 2010 Pazartesi

RAUL'UN GOLÜ

Yeni transfer olan futbolcuların ardından bir bekleme süresi vardır hep. Takıma adapte olması için zaman gerekiyor denir genelde. Mesela bu bir defans oyuncusuysa kalecisi ve savunmadaki diğer arkadaşlarıyla arasındaki uyumun gelişmesi için bu zaman da gereklidir, doğrudur. Ancak bu adam bir golcüyse ve ceza sahası içinde ya da etrafında topla buluşmuşsa var olan meziyetlerini bir şekilde göstermelidir. Öyle birkaç maç daha geçsin kendini bulacaktır, kendi kimliğini yansıtacaktır hikayelerine pek katılmam. Çerçeveyi gördüğünde bir şekilde vurur, ondan yapması istenen de budur zaten. Ama kaleci kurtarır ama direkten döner ama az farkla auta gider orasını bilemem. Mayasındaki tazeliği bir şekilde futbol seyircisine daha ilk birkaç maçından ispat etmelidir. İşte Raul! -Onun kendini ispat etmesine gerek yok gerçi- Schalke formasıyla ilk gollerini daha ikinci maçında sıraladı hem de Bayern Münih'e. Hele ki 2. golü işte mayasındaki tazeliği gösterir nitelikte. Zekası, çevre kontrolü, vuruş dengesi ve hızı tam da alışık olduğumuz Raul karakterinde. Golü burada.

INTERLİ FUTBOLCULAR VE TEKMELİKLERİ

Sırp futbolcu Dejan Stankovic'in tekmeliklerinde çocukları Stefan, Filip ve Aleksandar'ın isimleri yazıyor.

Makedon futbolcu Goran Pandev ise bir tekmeliğinde kendi soyadını diğerinde ise oğlu Filippo'nun adını ve doğum tarihini taşıyor.

El Cuchu, Esteban Cambiasso'nun lakabı. Cuchu, İspanyolca'da yaşlı adam demek. 29 yaşındaki Arjantinli saçları genç yaşta dökmeye başladığı için ona Cuchu diye seslenmeye başlamışlar.

Samuel Eto'nun uğurlu tekmeliği. Barcelona'dayken de Kamerun milli takımında da aynı tekmeliği kullanıyordu. Sadece forma numarası yazıyor.

Materazzi'nin tekmelikleri içinse fazla söze gerek yok!

1 Ağustos 2010 Pazar

YİNE MATERAZZI, YİNE BİR FRANSIZ, YİNE 1 KIRMIZI KART