11 Nisan 2009 Cumartesi
FREY
Bundan yaklaşık 3 hafta önce oynanan Fiorentina - Siena maçı. Kaleci Frey Floransa'daki güneşli günden dolayı sahayı görmekte zorluk çeker. Çareyi kale arkasındaki top toplayıcı çocukta bulur. Çocuktan şapkasını ister ve kafasına takar. Ama şapkanın yanındaki Barcelona amblemini görmemiştir.
10 Nisan 2009 Cuma
FUTBOL & SEKS
İngiltere'de yapılan yeni bir araştırma .... bla bla bla... Aslında bu ve benzeri kalıplarla başlayan cümleler bana çoğu kez yalan, yavan, dolan gelmiştir. Ancak yeni bir araştırmanın sonucu biz Türk futbolseverleri de yakından ilgilendiriyor olabilir. İngiltere'de yaşayan erkeklerin yüzde 60'ı bir günde 1 saatten daha fazla süreyle "futbol" düşünüyormuş. Seks'i düşünme oranları ise 30 dakikadan daha azmış. Bu durum Türkiye'de nasıl merak ediyor tabii insan. Benim bildiğim kıvrak zekalı Türk erkeği bir yolunu bulur ve ikisini de bir arada düşünür.
ANKETİN SONUCU
Oyların çoğunu alan Iniesta şampiyon. Ben de oyumu O'na kullanmıştım. Ama Xavi ile aralarında çok fazla farkın olduğuna inanmasam da hücuma dönük, direkt kaleyi düşünen oyun anlayışıyla Iniesta bende daha ağır bastı. Benim merak ettiğim diğerleri seçeneğine basanların tercihleri kimlerdi?
ŞANSLI(SIZ) SOSİS
Bayern Münih'liler Nou Camp'ın kendilerine uğursuz geldiğine inanıyorlardı. M.United'la oynadıkları ve kaybettikleri 1999 Şampiyonlar Ligi finalini hatırlayın. Görüntüdeki arkadaş Bild'in muhabiri Kai Traemann. Barcelona maçı öncesi şans getirmesi için korner direğinin altına Bavyera'da üretilen sosislerden birini gömüyor. Artık bir espri mi yoksa gerçekten Almanlar bu sosisin şans getirdiğine inanıyorlar mı bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var, maçtan sonra ne Traemann'ı ne de sosisi bulabilmişler! :)
KIZILYILDIZ - CRVENA ZVEZDA - RED STAR
Geçtiğimiz gün ezeli rakipleri Partizan'la oynadıkları ve 2-0 kaybettikleri maçın ardından 14 puan geride kaldılar ve şampiyonluk yarışından tamamen koptular. Maçın ardından Kızılyıldız taraftarları statta olaylar çıkarmış ve adeta tribünleri cehennem yerine çevirmişlerdi. Şampiyonluk gitmiş olsa da 1980'lerin sonu 90'ların başındaki efsane Kızılyıldız takımı bundan çok daha zor durumda. O kadar kötü durumdalarki Kızılyıldız'lı futbolcular yiyecek ve kira için bile para bulmakta zorluk çekiyor bugünlerde. Takımı Ocak ayından beri çalıştıran Sloven teknik adam Mirnes Sisic'in oturduğu eve kulüp kirasını ödeyemediği için mahkeme tarafından el konuldu. Sisic "Eğer kulüp benim evimin kirasını bile ödeyemiyorsa maaşımı nasıl verecek? Sanırım tekrar Slovenya'ya dönmeli ve ailemin yanına yerleşmeliyim" diyerek durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor. Futbolculara yöneticiler tarafından harçlık veriliyor, böylece yemek ve diğer ufak ihtiyaçlarını gidermeleri sağlanıyor. Bu şartlarda futbolculardan iyi bir performans beklenmesi de ne derece doğru bilemiyorum.
Gerçekten de Kızılyıldız'ın düştüğü bu duruma inanmak mümkün değil. Adeta Titanic gibi. 1990-91 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda şampiyonluğa ulaşan ardından Şili takımı Colo Colo'yu yenerek Kıtalararası Kupayı da kazanan Kızılyıldız'ın düştüğe durum oldukça üzücü. Harika bir kadroları vardı; Prosinecki, Mihajlovic, Savicevic, Jugovic, en sevdiğim futbolcu isimlerinden Belodedici, Pancev vs. Ezeli rakipleri Partizan bir ordu takımı olarak görüldüğü için, halkın takımı Kızılyıldız halk tarafından daha fazla sevilirdi. Arka bahçelerinde birbirinden yetenekli futbolcular yetiştirdiler ve Avrupa kulüplerine satarak iyi paralar kazandılar. Bu paraların kulüp tarafından bankaya yatırıldığı ve ileride yine efsane bir kadro yaratmak için kullanılacağı söylenirdi. Ancak 1991 yılında başlayan o iç savaş yok mu? Hem binlerce masum insanın ölmesine birçoğunun da göç etmesine neden oldu. Ülke bölündü, kendi ayakları üzerinde duramamaya başladı. Kızılyıldız maçlarını yurtdışında oynamaya başlarken, 1995'e kadar konulan ambargo nedeniyle kupalara katılamadı ve takım böylece çöküş döneminin içine girdi.
Önümüzdeki günlerde Kızılyıldız camiası geniş katılımlı bir toplantı yaparak kulübün geleceğini tartışacak. 25 milyon euroluk borçları var, bunu bir an evvel ödemeleri gerekiyor. Hükümetten yardım istediler eğer gerekli desteği göremezlerse iflas edip amatör kümeye düşürülmeleri gündemde.
Gerçekten de Kızılyıldız'ın düştüğü bu duruma inanmak mümkün değil. Adeta Titanic gibi. 1990-91 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda şampiyonluğa ulaşan ardından Şili takımı Colo Colo'yu yenerek Kıtalararası Kupayı da kazanan Kızılyıldız'ın düştüğe durum oldukça üzücü. Harika bir kadroları vardı; Prosinecki, Mihajlovic, Savicevic, Jugovic, en sevdiğim futbolcu isimlerinden Belodedici, Pancev vs. Ezeli rakipleri Partizan bir ordu takımı olarak görüldüğü için, halkın takımı Kızılyıldız halk tarafından daha fazla sevilirdi. Arka bahçelerinde birbirinden yetenekli futbolcular yetiştirdiler ve Avrupa kulüplerine satarak iyi paralar kazandılar. Bu paraların kulüp tarafından bankaya yatırıldığı ve ileride yine efsane bir kadro yaratmak için kullanılacağı söylenirdi. Ancak 1991 yılında başlayan o iç savaş yok mu? Hem binlerce masum insanın ölmesine birçoğunun da göç etmesine neden oldu. Ülke bölündü, kendi ayakları üzerinde duramamaya başladı. Kızılyıldız maçlarını yurtdışında oynamaya başlarken, 1995'e kadar konulan ambargo nedeniyle kupalara katılamadı ve takım böylece çöküş döneminin içine girdi.
Önümüzdeki günlerde Kızılyıldız camiası geniş katılımlı bir toplantı yaparak kulübün geleceğini tartışacak. 25 milyon euroluk borçları var, bunu bir an evvel ödemeleri gerekiyor. Hükümetten yardım istediler eğer gerekli desteği göremezlerse iflas edip amatör kümeye düşürülmeleri gündemde.
9 Nisan 2009 Perşembe
GÜNÜN AÇIKLAMASI
HENRY & RIBERY
Henry klasik iyi oyunlarından birini ortaya koydu ve Otto'yu tabiri caizse madara etti, golünü de attı. Ribery kendisinden beklenenin %10'unu veremedi Barcelona karşısında, Dani Alves'in karşısında eridi bitti. Bizim canavar birşeyler anlatıyor vatandaşına maçın ardından, Alves'den mi dert yanıyor acep?
RIBERY: ___________________________________________
HENRY: ___________________________________________
NOT: Bu arada anketimiz halen devam ediyor; Barcelona'nın en iyi 2. oyuncusu kim?
RIBERY: ___________________________________________
HENRY: ___________________________________________
NOT: Bu arada anketimiz halen devam ediyor; Barcelona'nın en iyi 2. oyuncusu kim?
UZAYLILARA İNANMAYAN VAR MI?
ÇEK CUMHURİYETİ'NDE DEPREM
Gün geçmiyorki futbolcuların yeni bir skandalı ortaya çıkmasın. Seks, uyuşturucu, alkol ne ararsan var. Adriano, Ronaldo, Robinho vs. Geçen gün de 18 yaşındaki Batuhan Karadeniz'in Fenerbahçe gibi önemli bir rakiple oynanacak maçtan önceki gece geç saatlere kadar eğlendiği ortaya çıkmıştı. Hadi daha toy bu çocuk, cahil dedik, ders olur bu ona, yapmaz bir daha dedik. Ama bu yukarıdaki kazıklara ne demeli?! Slovakya gibi bir rakibine, komşuna, 1997 yılından bu yana yenilmediğin bir takıma çok kritik bir maçta yenilmişsin, Dünya Kupası'na katılma şansın neredeyse bitmiş, sen çıkıp maçtan sonraki gece hayat kadınlarıyla sabaha kadar eğleniyorsun. Ne yani efkar mı dağıtıyorsun?! Futbolcular da insandır tabii, onların da yaşamaya, eğlenmeye hakkı var. Ama Çek Futbol Federasyonu'nun ağrına giden böyle bir maçın ardından takımın önemli isimlerinin eğlenebiliyor olması. Milan Baros, Ujfalusi, Fenin, Sverkos, Matejovsky ve Kovac. 6'sı da süresiz kadro dışı bırakıldı. Teknik direktörleri Rada da hem kötü sonuçlar hem de disiplinsizliğe engel olamamasından dolayı kovuldu.
WRC'DE HAYATTA KALMAK
Geçen haftasonu Portekiz Rallisi'nde Dünya Ralli Şampiyonası tarihinin en büyük kazalarından biri yaşandı. BP Ford Abu Dhabi Takımı'nın Fin pilotu Jari-Matti Latvala ve yardımcı pilotu Miikka Anttila kazanın ardından hurdaya dönen bu aracın içinden yara almadan çıktı. Tüm motorsporlarında olduğu gibi Dünya Ralli Şampiyonası'nda mücadele eden otomobillerde de güvenlik son derece önemli. Yukarıdaki araç daracık, virajlı ve bozuk yolda 200 km hızla giderken tam 20 takla atmış ve yoldan 150 metre uzağa sürüklenmiş. Görüldüğü gibi sürücü kabini sapa sağlam duruyor. Bu kaza heralde 20 yıl önce meydana gelseydi iki pilot da sağ olarak kurtulamazdı.
BARCELONA'NIN EN İYİ 2. İSMİ?
Messi'nin Barcelona'nın hatta şu anda Dünya'nın en iyi futbolcusu olduğunu hepimizin kabul ettiğini düşünüyorum ve size soruyorum;
8 Nisan 2009 Çarşamba
BARCELONA 4 - 0 BAYERN MÜNİH
Maçın 2. yarısını izlerken bu maçla ilgili nasıl bir post yazabilirim, bu maçla ilgili neyi önplana çıkarabilirim diye düşünmeye başladım. Ve 71. dakikada, Bayern Münih'in ilk kornerini kullandığı dakikada buldum. Tek bir cümle sadece;
*Tahminlerimden biri tuttu (Liverpool 1- 3 Chelsea), birindeyse patladım (Barcelona 4 - 0 Bayern Münih). Bir daha Nou Camp'ta rakip takıma kolay kolay basmam zaten!
"Barcelona bugün Bayern Münih karşısında, bir takımın "kalecisiz de" oynayabileceğini ispatladı."
Evet hakem Howard Webb bile topu Valdes'ten daha fazla tuttu elleriyle. Maç başlamadan önce 1, devre arasına giderken 2, ikinci yarı başlarken 3 ve maç bittiğinde 4. Valdes gerçekten bu maçta meşin yuvarlağı 4 kez ellerinin arasına almadı. Olacak iş değil. Aciz kaldı Münih, 3 pas yapamadılar.
*Messi'nin gerçekten bir yaratık olduğu bir kez daha anlaşıldı.
*Barcelona'nın bir uzay takımı olduğu, futbolun basketboldaki ABD rüya takımı olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
*Van Bommel'in ilk yarıda Messi'nin suratına geçirdiği pozisyonda ve 2. yarıda Ottl'ın Eto'nun bileğini kırma teşebbüsünde kırmızı kart görmelerini saymıyorum bile.
*Luca Toni Münih'te çırılçıplak koşmak zorunda kalmayacak. Bakınız: Çıplak Toni
*Gecenin sevinen tek Alman'ı vardı, Chelsea'li Michael Ballack.
*Üzüldüğüm tek biri vardı; Butt. Zavallım, Barcelona'lılar hem kramponla (Henry'nin istemeden yaptığı darbe) ve golleriyle dövdüler çocuğu.*Tahminlerimden biri tuttu (Liverpool 1- 3 Chelsea), birindeyse patladım (Barcelona 4 - 0 Bayern Münih). Bir daha Nou Camp'ta rakip takıma kolay kolay basmam zaten!
PES 2010 YOLDA
Uykusuz geceler, büyük rekabetler, galibiyet sonrası dalga geçmeler, oyun sırasında konuşarak rakibi gıcık etme ve motivasyon kırmalar vs. Merakla bekliyorum yeni oyunu. Kankam Ersan'ı az dövmedim gamepad'le, doymazdı zavallım yenilgiye, ben de yenmeye tabii. Ha bir maç, ha bir maç daha, sabahı ederdik. Recep İvedik'in babaannesinin dediği gibi "Ersan'ım bu yeni oyun çıksın da gel bir .oyayım sana!" :)
PANUCCI & ROSARIA CANNAVO
Panucci sene başında Roma'da teknik direktör Spalletti'ye rest çekip takımı terk etmişti. Bir süre sonraysa taraftarların da baskısıyla arkadaşlarından özür dileyerek tekrar takıma dönmüştü. Panucci'ye geçenlerde bir davette sormuşlar, hayatındaki en güzel şey ne diye? Cevabı ne mi olmuş? Komik olmayın!
KASAP FUTBOLCU
Kasap futbolcu deyince akla kim gelir? Materazzi? İsmail Güldüren? Vinnie Jones? Andoni Goikoetxea? Mustafa Doğan? Recep Çetin? Vedat İnceefe? Roy Keane?
Real Madrid'in kasabı ise Sergio Ramos. Real'in son 25 yıldaki en çok sarı kart gören futbolcularının bir listesini yapmışlar. Real Madrid'in gelecekteki kaptanı gözüyle bakılan Sergio Ramos ortalama olarak ilk sırada. Sağ kanattan bindirme konusunda Gökhan Gönül'le Ramos'un üzerine tanımam ama İspanyol'un disiplin problemi olduğu belli. Bir yılda ortalama 2 kez sarı kart cezalısı durumuna düşüyor. Bu haftasonu Valladolid maçında da cezalı olduğu için oynamayacak.
1. Fernando Hierro (14 sezonda 136 sarı kart /ortalama 9.7 )
Real Madrid'in kasabı ise Sergio Ramos. Real'in son 25 yıldaki en çok sarı kart gören futbolcularının bir listesini yapmışlar. Real Madrid'in gelecekteki kaptanı gözüyle bakılan Sergio Ramos ortalama olarak ilk sırada. Sağ kanattan bindirme konusunda Gökhan Gönül'le Ramos'un üzerine tanımam ama İspanyol'un disiplin problemi olduğu belli. Bir yılda ortalama 2 kez sarı kart cezalısı durumuna düşüyor. Bu haftasonu Valladolid maçında da cezalı olduğu için oynamayacak.
1. Fernando Hierro (14 sezonda 136 sarı kart /ortalama 9.7 )
2. Guti (14 sezonda 89 sarı kart /ortalama 6.3 )
3. Michel Salgado (10 sezonda 88 sarı kart / ortalama 8.8 )
4. Manolo Sanchis (18 seasonda 76 sarı kart /ortalama 4.8 )
5. Roberto Carlos (11 sezonda 73 sarı kart /ortalama 6.6 )
6. Ivan Helguera (8 sezonda 58 sarı kart /ortalama 7.25 )
7. Michel (13 sezonda 57 sarı kart / ortalama 4.3 )
8. Sergio Ramos (4 sezonda 50 sarı kart / ortalama 12.5)
BAYERN'DE MORALLER YERİNDE
Klinsmann 5-1'lik Wolfsburg hezimetinin hasarlarını gidermeye çalışıyordu. İmdadına Ribery'nin 26. doğumgünü yetişti. Nou Camp'taki son antrenmanda Ribery'i almışlar ortalarına tekmeliyorlar. Havadaki bacak da tam çıkaramadım ama Hamit'e ait galiba. Pardon ama bu adama ihtiyacınız var bu gece insafsızlık etmeyin!
Tahminlerim; Barcelona - Bayern Münih 0-2 (çifte şans)
Liverpool - Chelsea 0-2 (çifte şans)
Tahminlerim; Barcelona - Bayern Münih 0-2 (çifte şans)
Liverpool - Chelsea 0-2 (çifte şans)
MAÇIN YANINDA NE İYİ GİDER?
Varol Döken bana soruyor, maçın yanında ne iyi gider diye? Bira mı, votka mı? Ya da ne? Şampiyonlar Ligi deyince benim aklıma hemen buz gibi bir Carlsberg gelir Varol. Ama evde içki içmeyi sevmediğim için kola ve cips ile idare edeceğim bu akşam. Sizler neyi tercih edersiniz maçın karşısında? Yoksa hiçbir şeye gerek yok, maç zaten güzel, Ribery ile Messi kanatlardan bindirirken heyecandan üzerime dökerim mi diyorsunuz?
RIBERY VS MESSI
Bu akşamki maç öncesi kuşkusuz heyecan artıyordur futbol aşıklarında. Merakla bekliyorum ben de bu akşamki randevuyu. Ribery ile Messi karşı karşıya. Son yıllardaki en iyi düellolardan biri olacağı kesin. Star bu maçı canlı verecek. Liverpool-Chelsea karşılaşmasının da tadına doyum olmaz aslında ama Ribery-Messi karşılaşması benim için daha ilgi çekici. Yukarıdaki karikatürde yazanlar aşağıda...
*Biri futbol oynayan bir canavar
Diğeri ise başka bir gezegenden gelmiş biri.
Canavar Yaratığa karşı.
Filmsel bir kapışma!
*Biri futbol oynayan bir canavar
Diğeri ise başka bir gezegenden gelmiş biri.
Canavar Yaratığa karşı.
Filmsel bir kapışma!
BARCELONA'LI PODOLSKI
Bazı futbolcular vardır yıllarca forma giydikten sonra kariyerlerinin ilerleyen dönemlerinde başka büyük bir takıma transfer olurlar ve işte "ben küçükken zaten bu takımı tutardım, mahalle arasında top oynarken bu takımın formasını giyerdim üzerime, damarımı kesseniz bu takımın renklerinde akar kanım" falan filan diye zırvalamaya başlarlar. Haklı da olabilirler çünkü eğer bu iki takım ezeli rakiplerse asıl tuttuğunuz takımı saklamanızda can güvenliğiniz ve geleceğiniz için fayda vardır. Ama bazılarının yaptığı bu zırvalamalara benim gerçekten inanasım gelmiyor arkadaşlar. Çok yüzeysel, günü kurtarmaya çalışma, nabza göre şerbet verme gibi geliyor bana.
Bazı futbolcular da vardır, çok daha önceden cesurca, sevdikleri, gönüllerindeki takımı açıklarlar Podolski gibi. Annesi beslerken Podolski'yi "Ben iki takım tutarım Köln ve Barcelona. Köln doğup büyüdüğüm şehir, Barcelona ise Romario ve Stoichkov'dan beri hayallerimi süsleyen, aşık olduğum takım" demişti. Bugünlerde biraz sıkıntılı bir dönemden geçiyor Polonya asıllı. Bayern Münih formasıyla bakalım rüyalarının takımına karşı bu akşam rüyalarının stadında oynama fırsatı bulabilecek mi?
Bazı futbolcular da vardır, çok daha önceden cesurca, sevdikleri, gönüllerindeki takımı açıklarlar Podolski gibi. Annesi beslerken Podolski'yi "Ben iki takım tutarım Köln ve Barcelona. Köln doğup büyüdüğüm şehir, Barcelona ise Romario ve Stoichkov'dan beri hayallerimi süsleyen, aşık olduğum takım" demişti. Bugünlerde biraz sıkıntılı bir dönemden geçiyor Polonya asıllı. Bayern Münih formasıyla bakalım rüyalarının takımına karşı bu akşam rüyalarının stadında oynama fırsatı bulabilecek mi?
ADRIANO DEPRESYONDAYMIŞ
Herkes Adriano'yu arıyor. Brezilya milli takımının Peru maçının ardından adeta radardan kaybolan Adriano'ya Inter yöneticilerinin ulaşamadığı söyleniyordu. Kaçırılmış olma ihtimalinden ya da uyuşturucu problemi olduğundan da bahsediliyordu. Ancak Brezilyalı'nın kız arkadaşından ayrıldığı ve depresyona girdiği ortaya çıktı. Adriano Rio'daki eski mahallesine dönerek çocukluk arkadaşlarıyla vakit geçiriyor ve depresyondan kurtulmaya çalışıyormuş. Yukarıda Adriano'nun son görüntülendiği anın fotoğrafı var. Allah akıl fikir versin!
LIVERPOOL AŞKI
Euro 2008'de milli takımın maçlardan önceki son atrenmanlarını ben de böyle taklalar atarak gizlice izledim. Fatih hoca doğal olarak bu son antrenmanda sahaya süreceği 11'i denerdi, ben de böylece ertesi gün yani maç günü sabahtan itibaren yaptığım canlı yayınlarda takımın sahaya çıkacağı 11'i söylerdim. Sağolsun Fatih hoca beni hiç yanıltmadı!..
ŞAMPİYONLAR LİGİ SALI MAÇLARI
Maçlar öncesinde yayıncı kuruluşun M.United-Porto maçını canlı olarak vermesindense Villarreal-Arsenal maçını ekrana getirmesini tercih ediyordum. Ancak 90 dakikanın sonunda iyiki bu maçı vermişler dedim. El Madrigal'deki maçı izleyememiş olsam da Old Trafford'daki maçı gördükten sonra futbol gecemin gayet güzel geçtiğini söyleyebilirim. Ancak özetleri izledikten sonra İspanya'daki maçların gollerinin çok daha güzel olduğunu gördüm. M.United'ın bu maçı rahat kazanabileceğini düşünüyordum ama Porto çok erken bulunca golü işler karıştı. İlk yarıdaki golleri iki takımın savunmasının büyük hataları getirdi. Rio Ferdinand'ın yerine görev yapan Evans C.Rodriguez'e, Bruno Alves de Rooney'e çok güzel asist yaptı. United son 4 maçta kalesinde 10 gol gördü. Oyunun genelinde ise Porto'nun bu maça çok daha iyi hazırlandığı ve konsantre olduğu belliydi. Cristian Rodriguez, Hulk, Lisandro, Lucho çok kaliteli futbolcular, transfer piyasasını yaz aylarında hareketlendirecek isimler olabilirler. United'da Ronaldo sahada yok gibiydi adeta. Taraftarlar Rooney'i daha fazla seviyor artık, O da bunun karşılığını veriyor mücadelesiyle, terini son damlasına kadar akıttı. Ronaldo ise Usain Bolt'un geçenlerde söylediği gibi hanım evladı gibiydi sahada. Yukarıdaki fotoğraf birşeyler söylüyor zaten. Her ne kadar benim için doğru kulüp Manchester United dese de kafasında Real Madrid olduğu belli. Manchester turu geçmek istiyorsa Porto'yu deplasmanda yenen ilk İngiliz takımı olmak zorunda ya da 3-3 veya daha gollü beraberliğe ihtiyacı var.
El Madrigal'den Arsenal yine iyi bir sonuçla, nispeten avantajlı ayrıldı. Senna Almunia'yı yaklaşık 30 metreden avlarken, ikinci yarıda Fabregas-Adebayor işbirliğinin ardından Togo'lu golcünün topu kontrol edişi ve ağlara gönderişi çok klastı. Pellegrini oynatmadı Nihat'ı. Arsenal Emirates'te Villarreal için bu sezonu bitirir.
El Madrigal'den Arsenal yine iyi bir sonuçla, nispeten avantajlı ayrıldı. Senna Almunia'yı yaklaşık 30 metreden avlarken, ikinci yarıda Fabregas-Adebayor işbirliğinin ardından Togo'lu golcünün topu kontrol edişi ve ağlara gönderişi çok klastı. Pellegrini oynatmadı Nihat'ı. Arsenal Emirates'te Villarreal için bu sezonu bitirir.
Etiketler:
futbol,
şampiyonlar ligi
7 Nisan 2009 Salı
AURELIO'NUN HOCASI KOVULDU
Paco Chaparro B takımının antrenörüyken Hector Cuper'in yerine Real Betis'in başına geçmişti 2007'de ve Paco Chaparro B takımının antrenörü olan Jose Maria Nogues'e bıraktı koltuğunu bugün. 7 maçtır galip gelemeyince Real Betis, baskıya dayanamadı yöneticiler ve Koleston 7 numara koyu kahve saç boyalı 66 yaşındaki teknik adama yolu gösterdiler.
ŞAMPİYONLAR LİGİ PREVIEW
Şampiyonlar liginde oynadığı son 21 maçta yenilmeyen, evinde ise üstüste 19 maçta mağlubiyet almayan M.United, İngiltere'de hiç kazanamayan Porto'yu konuk ediyor. İngiliz ekibinde sakatlığı bulunan Rio Ferdinand'ın oynaması zor gözüküyor. Haftasonunda ligde alınan Aston Villa galibiyetinde golü atan 17 yaşındaki Macheda'nın da yedek soyunması bekleniyor. Sir Alex Ferguson "Çok güçlü bir takımla oynayacağız" derken Cristiano Ronaldo yine Real Madrid'e transferiyle ilgili bir soru gelmesi üzerine "Bu kulübü seviyorum. Benim için doğru kulüp M.United" cevabını verdi. Porto cephesinde ise teknik direktör Jusealdo Ferreira "Avrupa ve Dünya Şampiyonu bir takımla oynayacağız. İyi oynuyoruz ve Old Trafford'daki ilk galibiyetimizi alacağımıza inanıyorum" dedi. Ortasaha oyuncusu Cristian Rodriguez ise hatalarından çok şey öğrendiklerini ve çok daha iyiye gittiklerini, M.United karşısında sakinliklerini koruyarak anın tadını çıkarmaya çalışacaklarını söyledi.
Tahminlerim; M.United - Porto: 1
Villarreal - Arsenal: 0-2
Tahminlerim; M.United - Porto: 1
Villarreal - Arsenal: 0-2
PİZZA VE BASKETBOL
6 Nisan 2009 Pazartesi
GUTİ KÜSTÜ
İspanyol basını Guti'yi konuşuyor. Juande Ramos'un gelmesiyle çok fazla forma şansı bulamayan Guti'nin bu durumu içine sindiremediği haftasonunda oynanan Malaga maçında ortaya çıktı. Karşılaşmaya yedek kulubesinde başlayan Guti tv görüntülerinde maçın son anlarında yanına gelen ve "Hazırlan oyuna gireceksin" diyen antrenör Jordi Garcia'ya "Bugün oynamayacağım, istemiyorum"diyor. Guti şu ana kadar Ramos yönetimindeki 1620 dakikanın 406'sında forma giymiş. İkilinin son 2 haftadır aralarının açık olduğu ve birbirleriyle konuşmadıkları söyleniyordu. Ramos basına Guti ile arasında problem olmadığını, takımda ondan daha formda oyuncular olduğunu ve kendisini hazır gördüğünde oynatmaktan geri kalmayacağını belirtmişti. Guti de yıldız kaprisi olduğu açık. Bu tarz oyuncularla konuşmak, diyalog halinde olmak lazım. Her ne kadar ondan daha genç ve formda olan futbolcular olsa da Ramos'un Guti'ye kendisini önemli hissettirmesi gerekir. Sonuçta Guti dahi sol ayaklılardan biri ve Real Madrid'e çok hizmeti oldu.
Marca da okuyucularına soruyor. Ramos Guti konusunda haklı mı diye, an itibariyle kullanılan 12.000 oy'un %80'i evet haklı şeklinde.
Marca da okuyucularına soruyor. Ramos Guti konusunda haklı mı diye, an itibariyle kullanılan 12.000 oy'un %80'i evet haklı şeklinde.
OBAMA'DAN İNCİLER
FIRSATLARI GÖRÜN VE DEĞERLENDİRİN
Allah mutlaka karşınıza hayatınızda birkaç kez fırsat çıkartıyor. Kimilerimiz bunları değerlendiriyor ve o zaman bunun adı şans, kimilerimizse değerlendiremiyor bunun adı da şanssızlık oluyor. M.United'lı Macheda da aynı hesap! Ona verilen fırsatı iyi değerlendirdi bu yüzden O'nu şanslı olarak niteleyebiliriz. Fırsat Rooney'nin cezalı, Berbatov'un sakat, diğer forvet oyuncularının da başta Tevez olmak üzere milli takım yorgunu olmalarından doğmuştu. Ferguson 61. dakikada 17 yaşındaki Macheda'yı oyuna soktuğunda O'ndan birşeyler bekliyordu mutlaka ama duraklama dakikalarında atacağı golle takıma galibiyet getireceğini kuşkusuz bizler gibi yaşlı kurt da bilmiyordu. 2 gündür tüm İngiliz basını Macheda'dan bahsediyor. Bir anda çok ünlü biri oldu, herkes tanıdı. En büyük şansı hocasının Ferguson olması. M.United'a şımarmadan, üzerine ekleyerek önümüzdeki yıllarda daha faydalı olacaktır.
Benim hayatımda da çoğunlukla böyle oldu arkadaşlar. Karşıma fırsatlar çıktı ve böyle zamanlarda geri adım atmak ya da olduğum yerde beklemek yerine bir adım öne attım kendimi. Gördüm fırsatı ve değerlendirdim. Üniversite 3. sınıftayken başladım çalışmaya, çünkü iletişim fakültesinde aldığım derslerin bana piyasada doğrudan katkı yapamayacağının farkına varmıştım. Kafamda 2 hedef vardı; spikerlik yapmak ve maç anlatmak. Henüz 21 yaşındayken bana da ilk kez ekrana çıkma fırsatının doğduğu günü hatırlıyorum. Üniversiteden yeni mezun olmuştum. Ama 2 yıldır TV8'de muhabir olarak çalışıyordum bile. Hem haber yazıyor hem muhabirlik yapıyordum, ayrıca izinsiz çalışıyordum. Spor müdürüm Ersan Çelik haber sunma konusundaki istek ve arzumu biliyordu. Hep bir takım elbise bulundururdum şirkette ne olur ne olmaz diye. Ama çekiniyordu beni ekrana çıkarmaya, bir türlü şans vermiyordu; ta ki spiker arkadaşlardan benden 10 yaş büyük olan Murat Öztürk (halen TV8'de çalışmaktadır) sabahki spor bültenini sunmaya geç kalana kadar. Ersan Çelik "Fırla, git giyin ve çık sun bülteni" dedi. Ayaklarım titredi, spiker masasına oturduğumda nefesimi düzenleyemiyordum heyecandan. Bülten başlamadan 2 dakika önce Murat Öztürk geldi stüdyoya. "Hayırdır! Tamam geldim ben, kalkabilirsin, ben sunacağım" dedi. Olmazdı, kalkamazdım, fırsat geçmişti bir kere elime. Hayatımın en önemli anıydı. Önümdeki yıllar, kariyerim belki de o sırada yapacağım harekete bağlıydı. "Hayır" dedim; "Ersan Çelik benim sunmamı söyledi. Lütfen kendisine söyle Murat ağabey" Sinirlendi, bir hışımla terk etti stüdyoyu. Kısa bir süre sonra da bülten başladı zaten ve çok heyecanlanmama rağmen hatasız bir şekilde sunmayı başardım. Artık muhabirlikten yavaş yavaş spikerliğe geçmiştim. Aylardır maç sonlarında kolumu ve şans eseri yüzümü gören ailem, bundan böyle takım elbise içinde beni ekran karşısında rahatlıkla da görebilecekti. Artık "Aa Ali geçen gün kolunu gördüm televizyonda" geyiklerinden de kurtulmuştum. O koltuktan kalkmadığım için bir süre Murat Öztürk'le aram bozuk olsa da sonrasında aslında benim hedefimi gerçekleştirmiş olmam da payı olduğu için mutlu olmuştu. İyi bir dostluğum vardır kendisiyle. O günlerin ardından artık önümde bir başka hedef vardı. Ancak bunu gerçekleştirmek için 4 yıl beklemem gerekti. Bunu daha önce anlatmıştım sizlere. O da bir başka fırsatı değerlendirme hikayesidir. Linki aşağıda! Sizlerin de karşınıza çıkan fırsatları görmeniz ve değerlendirmeniz dileğimle!
BLOG DÜNYASI'NDAKİ İLK YAZIM
Özel teşekkürler Murat Öztürk'e bülten sunmaya geç kaldığı için ve Osman Sakallıoğlu'na maç anlatacağından bir şekilde haberi olmadığı için!..
Benim hayatımda da çoğunlukla böyle oldu arkadaşlar. Karşıma fırsatlar çıktı ve böyle zamanlarda geri adım atmak ya da olduğum yerde beklemek yerine bir adım öne attım kendimi. Gördüm fırsatı ve değerlendirdim. Üniversite 3. sınıftayken başladım çalışmaya, çünkü iletişim fakültesinde aldığım derslerin bana piyasada doğrudan katkı yapamayacağının farkına varmıştım. Kafamda 2 hedef vardı; spikerlik yapmak ve maç anlatmak. Henüz 21 yaşındayken bana da ilk kez ekrana çıkma fırsatının doğduğu günü hatırlıyorum. Üniversiteden yeni mezun olmuştum. Ama 2 yıldır TV8'de muhabir olarak çalışıyordum bile. Hem haber yazıyor hem muhabirlik yapıyordum, ayrıca izinsiz çalışıyordum. Spor müdürüm Ersan Çelik haber sunma konusundaki istek ve arzumu biliyordu. Hep bir takım elbise bulundururdum şirkette ne olur ne olmaz diye. Ama çekiniyordu beni ekrana çıkarmaya, bir türlü şans vermiyordu; ta ki spiker arkadaşlardan benden 10 yaş büyük olan Murat Öztürk (halen TV8'de çalışmaktadır) sabahki spor bültenini sunmaya geç kalana kadar. Ersan Çelik "Fırla, git giyin ve çık sun bülteni" dedi. Ayaklarım titredi, spiker masasına oturduğumda nefesimi düzenleyemiyordum heyecandan. Bülten başlamadan 2 dakika önce Murat Öztürk geldi stüdyoya. "Hayırdır! Tamam geldim ben, kalkabilirsin, ben sunacağım" dedi. Olmazdı, kalkamazdım, fırsat geçmişti bir kere elime. Hayatımın en önemli anıydı. Önümdeki yıllar, kariyerim belki de o sırada yapacağım harekete bağlıydı. "Hayır" dedim; "Ersan Çelik benim sunmamı söyledi. Lütfen kendisine söyle Murat ağabey" Sinirlendi, bir hışımla terk etti stüdyoyu. Kısa bir süre sonra da bülten başladı zaten ve çok heyecanlanmama rağmen hatasız bir şekilde sunmayı başardım. Artık muhabirlikten yavaş yavaş spikerliğe geçmiştim. Aylardır maç sonlarında kolumu ve şans eseri yüzümü gören ailem, bundan böyle takım elbise içinde beni ekran karşısında rahatlıkla da görebilecekti. Artık "Aa Ali geçen gün kolunu gördüm televizyonda" geyiklerinden de kurtulmuştum. O koltuktan kalkmadığım için bir süre Murat Öztürk'le aram bozuk olsa da sonrasında aslında benim hedefimi gerçekleştirmiş olmam da payı olduğu için mutlu olmuştu. İyi bir dostluğum vardır kendisiyle. O günlerin ardından artık önümde bir başka hedef vardı. Ancak bunu gerçekleştirmek için 4 yıl beklemem gerekti. Bunu daha önce anlatmıştım sizlere. O da bir başka fırsatı değerlendirme hikayesidir. Linki aşağıda! Sizlerin de karşınıza çıkan fırsatları görmeniz ve değerlendirmeniz dileğimle!
BLOG DÜNYASI'NDAKİ İLK YAZIM
Özel teşekkürler Murat Öztürk'e bülten sunmaya geç kaldığı için ve Osman Sakallıoğlu'na maç anlatacağından bir şekilde haberi olmadığı için!..
BERLUSCONI'NİN KAKA'SI
Marca'nın yalancısıyım. Florentino Perez Milan kulübüyle anlaşmış, el sıkışmış, seçilmesi durumunda Kaka'yı 60 milyon euro karşılığında Real Madrid'e transfer edecekmiş. 16 Mart'ta Berlusconi sağ kolu Galliani'yi yollamış Perez'le toplantıya. İkili rakam konusunda mutabakata varmışlar ancak Chelsea ile M.City'nin de Brezilyalı'yı çok istediği söyleniyor. Onların yapacakları teklifler işleri biraz yokuşa sürebilir. Çünkü Berlusconi Kaka'dan en iyi bir parayı kazanmak istiyor. Kim daha iyi teklif verirse çocuğu alır diyor bir başka deyişle. Yukarıdaki amcamın mesajı da bu yönde; "Ekonomi batıyor, O hala Kaka'yı düşünüyor." İtalyanca'da Kaka "kaka" anlamına mı geliyor yoksa? :) Bu arada İtalya'da deprem olmuş, çok geçmiş olsun hepsine!
(T)OSURMAYA SARI KART
İngiltere'de haftasonunda oynanan bir maçta hakem (t)osuran futbolcuya sarı kart gösterdi. Rakip takımın futbolcusu penaltı kullanırken Chorlton Villa'lı futbolcu gaz bırakınca hakemden centilmenlik dışı harekette bulunduğu gerekçesiyle sarı kart görmüş. İşin ilginç tarafı International Manchester FC'li futbolcu penaltıyı kaçırmış ama hakem tosuruğun ardından penaltıyı tekrarlatmış ve bu kez gol olmuş. Chorlton Villa'nın teknik direktörü maçın ardından "Vay bee, oyuncularımızdan biri gaz bırakmış ve hakem de bunu duymuş öyle mi? Ne kulak varmış ama! Sanıyorum evde karısı sürekli gaz bıraktığı için kulağı bu seslere aşina" demiş!
BATUHAN SÜRESİZ KADRO DIŞI
18 yaşında. Beşiktaş'ın altyapısından yetişti. Siyah beyazlılar pişsin diye kendi evlatları Rıza Çalımbay'ın yanına verdi O'nu. Eskişehirspor'da genelde ilk 11 çıktı sahaya, goller attı, iyi maçlar çıkarttı. Fatih Terim güvendi sonra O'na. Milli kadroya aldı, hatta İspanya maçında son dakikalarda da görev verdi. Ardından dün Fenerbahçe maçında oynadı ve golünü de attı. Derken bugün, maçtan önceki gece İstanbul'daki otelinden gizlice ayrılarak 3 buçuğa kadar Kuruçeşme'deki bir mekanda eğlendiği ortaya çıktı. Bunu maçtan sonra duyan Rıza hoca süresiz kadro dışı bıraktı Batuhan'ı. Eskişehirspor hafif mi geliyor(!) acaba artık Batuhan'a? Ne de olsa İspanya gibi bir takım karşısında milli formayı giydi, büyük bir topçu muydu artık yoksa kendisi? Şimdi gidip kıyaslama yapmayacağım Batuhan'ı, Rooney'nin ya da Ronaldo'nun gece hayatıyla, özel yaşamıyla. Böyle bir gaflete düşmeyeceğim. Ama burası İngiltere değil Batuhan sen de Rooney ya da Ronaldo değilsin!..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)