23 Mayıs 2009 Cumartesi
ŞAMPİYON WOLFSBURG
RONALDO
TUGAY YOU ARE MY TURKISH DELIGHT
22 Mayıs 2009 Cuma
BEDAVA 7000 KOMBİNE
Hadi bundan bahsetmişken İngiltere'de kombine kart fiyatları ne kadar bunu da belirtmeden geçmeyelim. Öncelikle Burnley Premier Lig'e çıkarsa en ucuz kartları onların satacağını söyleyelim; yetişkinler için sezonluk kartlar 800 TL'den başlıyor. Bir sezonda sadece ligde 19 maç yapıyorlar ki hadi 20 diyelim, bu da demek oluyor ki maç başına 40 TL'ye Dünya'nın en iyi takımlarından birkaçını izleyebilecekler. Üstelik gençlere çocuklara da maçlar bedava.
Chelsea ve M.United gibi kulüplerin sezonluk kartları ise 1200 TL'den başlıyor. Ve bu takımlar sahalarında bir sezonda ortalama 30 maç oynuyor. Bu takımların taraftarları da kabaca bir hesapla stadyumlarında 40 TL'ye maç izlemiş oluyorlar. Bu fiyata haftasonunda oynanacak Beşiktaş-Galatasaray derbisini izleyin de göreyim! Ya da bazı sakar karaborsacılar var onlardan yürütüp de izleyebilirsiniz. :)
STAN BOWLES TIKARSA
9 Mayıs 1973'te Queens Park Rangers, 4 gün önce FA Cup'ı müzesine götüren Sunderland'e konuk olmaktadır. Bowles da QPR forması giymektedir. Sunderland'in Roker Park Stadı tıklım tıklım dolmuş, binlerce taraftar FA Cup şampiyonu takımlarını kutlamak için yerlerini almıştır. Dünya'nın en önemli yerel kupalarından FA Cup da sahanın kenarında bir masanın üzerinde sergilenmektedir. Maç başlar ve kupanın yakınlarındaki bir pozisyonda olan olur. Bowles boşta kalan topa doğru gelir ve o kadar sert vurur ki, herkesin bakışları arasında meşin yuvarlak kupaya isabet eder ve kupa havada birkaç takla attıktan sonra yere düşer. Stadta bir an için büyük bir sessizlik olur. Herkes Bowles'a bakar. Ancak Bowles hiçbir şey olmamış gibi yüzünde hafiften bir sırıtmayla arkasını döner ve görev bölgesine doğru yürümeye başlar. Roker Park'taki binlerce Sunderland'li deliye dönmüştür, uğultular, küfürler yükselir ve derken taraftarlar koro halinde Bowles'a saydırmaya başlar. Ancak Sunderland taraftarlarını daha acı bir son beklemektedir. Bowles hem küfürlere kulaklarını hem de Sunderland ağlarına golleri tıkar. QPR, Bowles'un 2 golüyle FA Cup şampiyonu Sunderland'i deplasmanda 3-0 mağlup eder. Rivayete göre QPR'lı oyuncular maçtan önce kupayı ilk kim devirecek diye iddiaya girmişler.
Geçenlerde İngiliz basını 61 yaşında olan Stan Bowles'a "Pazar günü Premier Lig'de kalma mücadelesini yakından ilgilendiren maçlar var. Ne diyeceksin?" diye sormuş; aldıkları cevap ise "İnşallah Sunderland düşer" olmuş...
HER TÜRK KARABORSACI (MI) DOĞAR?!
GUARDIOLA'NIN TAHTASI
MICHEL'İN VERİLMEYEN GOLÜ
21 Mayıs 2009 Perşembe
UEFA KUPASI FİNAL GÜNÜ
Salı pazarının diğer tarafında yüzlerce Werder Bremen'li ellerinde biralar şarkılar söyleyerek kendilerini maça hazırlıyorlardı. Bizim kurnaz seyyar satıcılar da bu maç için alışık olduğumuz köfte arabalarını değil bira tezgahlarını kurmuşlardı her köşebaşına. Almanlar ellerindeki Efes kutularını ardı ardına mideye indiriyordu. Medya çadırında arkadaşların geçmiş olsun, inşallah en kısa sürede bir yere başlarsın temennileriyle geçirdiğim yaklaşık 1 saatin ardından stada girme vakti gelmişti. Tabii öncesinde ünlü blog yorumcusu Varol Döken'le de bu tarihi anı kayda almayı ihmal etmedik. Satmayı düşündüğü biletlere alıcı bulamayınca babası ile giymiş üstüne Fenerbahçe formasını finale canlı tanıklık etmeye karar vermişti. (Ancak bazıları O'nun kadar şanslı değildi; bir sonraki post'ta anlatacağım)
Maçın başlamasına 45 dakika kala tribüne girdiğimde biraz hayalkırıklığı yaşadım. Stadta büyük boşluklar vardı. "Dolar heralde" dedim içimden ve koltuğuma oturdum. Bir kale arkasında Shaktar diğer kale arkasında Bremen'liler yerlerini almıştı ama üst katlar boştu. Vakit geçtikçe oralara da aralarında Fenerbahçe'lilerin çoğunlukta olduğu Türk taraftarlar yerleşti. Hemen önümde ateşli bir 6-7 Bremen'li taraftar vardı, arkamda ise bir o kadar sakin Shaktar taraftarları. Bremen'lilerden biri üzerimde Mesut Özil formasıyla beni görünce Almanca birşeyler söyledi. "Anlamıyorum kardeş" dedim "İngilizce bir zahmet." Bana sağ tarafımızda yayına hazırlanan alman tv'cileri gösterdi, "Tanıyor musun" dedi. "Hayır" dedim. "Almanya'nın en ünlü spor muhabirlerinden biri. Ben de ilk kez bu kadar yakından görüyorum" dedi. Neden Werder Bremen forması giydiğimi sorunca birkaç ay önce Mesut Özil'le röportaj yaptığımı, bana forma hediye ettiğini ve sadece bu maçta bir taraf olmak istediğim için üzerime giydiğimi söyledim. Sonra da hem O'nun hem de benim makinemle birer fotoğraf çektirdik.
Ben de O'na saha kenarında yayın yapan Beckenbauer'i gösterdim. "Çok sever böyle maçlardan önce uzun uzun konuşmayı" dedi. Bir süre sonra Kaiser'in yanına Löw de geldi ve Almanlar en iyi yaptıkları işlerden birini, maç öncesi yayınını yapmaya devam etti. Unutmadan W.Bremen spor direktörü Klaus Allofs'u da yayına aldıklarını da söyliyeyim.
Maça gelince size futboldan çok önümde oturan Bremen'li taraftarları izlediğimi söylesem heralde ne demek istediğimi anlarsınız. Bir önceki post'ta da söylediğiniz çoğu şeye katılıyorum. Mesut Özil vasatı aşamadı, 20 yaşında henüz ve çok çelimsiz. Daha da güçlenmesi gerekiyor. Şu an için Diego'nun rolünü üstlenmesi sözkonusu falan değil. Bana göre de Shaktar'lı Srna maçın adamlarından biriydi. Harika bir futbolcu, hem defansif hem de ofansif görevlerini kusursuza yakın yerine getirdi. İkinci yarı da bir ara 1 dakika içinde sol çizgideki Willian'a 3 tane 45-50 metrelik top attı. Bremen'liler her defasında terse düştü bu toplar yüzünden. Savunmanın göbeğinde oynayan Dmytro Chygrynskiy'i de beğeni listeme eklemeden geçmeyeyim. Maçtan önce yazdığım yazıda Shaktar'ın Brezilya'lılarının Bremen savunmasına zor anlar yaşatacağını söylemiştim bu yüzden onlardan hiç bahsetmiyorum.
Shaktar'ın kupayı kazanmasına Lucescu adına çok sevindim. Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Rumen hocayı takımlarının başına geçirmek için yoğun mesai harcadığını duydum. Harcamasınlar da ne yapsınlar ki, Rumen hoca iki takım için de biçilmiş kaftan. Maçın sonunda Rumen bayrağıyla sevinci görülmeye değerdi. O'nu gülerken, oyuncularına çocuklar gibi zıplayarak koşarken görmek ayrı bir tarihi andı. Önümdeki Bremen'liler ise maçın son anlarında sinirden koltukları tekmeleyince birkaçımızın hışmına uğrayacaktı. Allah'tan aralarında sınırını bilenler vardı da daha da büyütmeden arkadaşlarını yatıştırdılar. Bağlamak gerekirse son Uefa Kupası sönük, futbol zevkinden uzak geçti. Yıllar sonra düşünüldüğünde Shaktar'ın kupayı kaldırmasının dışında bizler tarafından hatırlanacak sadece birkaç şey var; saha kenarında koşan, muhtemelen fare kovalayan kedi ile bizi hiç ilgilendirmeyen bir maçta bile FB ve GS taraftarlarının birbirine girmeyi başarmasıyla. Roma'daki finali bekliyoruz artık, futbola olan hiçbir zaman dinmeyecek açlığımızı gidermek dileğiyle...
UEFA FİNALİ'NİN ARDINDAN
20 Mayıs 2009 Çarşamba
BİR İSTANBUL HATIRASI
İstanbul ve turist denilince akla gelen ilk yerdir Sultanahmet. Almanlar da güne Ayasofya'yı, Sultanahmet'i gezerek başlamışlar. Dede nereli bilmiyorum ama Alman olmadığı kesin, halinden de bir hayli memnun. Şu maç atkısından almak lazım ayrıca. Şükrü Saracoğlu Stadı'nın etrafında gezen teyzemse olan bitenlerin farkında mı acaba? Vatandaş geçim derdinde ayrıca, kim takar Uefa Finali'ni(mi?)!
WERDER BREMEN - SHAKTAR DONETSK
Üstteki bilgiler ışığında Werder Bremen'in (Diego'nun da olmamasıyla) boy ortalaması 188, Shaktar'ın 181 santimetre. Bremen'in defans dörtlüsü ile Shaktar'ın hücum dörtlüsü karşılaştırıldığında boy olarak Almanlar'ın çok ağır bastığı görülüyor. Bu durumda Ukrayna ekibinin havadan oynamayacağını, topu mümkün olduğunca yere indireceğini söyleyebiliriz. Ukrayna 4'lüsünün tamamının Brezilya'lı ve teknik isimler olduğunu da düşünürsek bu anlamda yerden oynayarak Bremen defansını sıkıntıya sokabilirler. Bremen'in avantajı ise hücum hattındaki isimlerin, Shaktar defansı ile hava toplarında başa baş mücadele edebilecek yeterlilikte olmaları. Almanlar, Frings, Mesut ve Hunt ile forvet ikilisini havadan beslemeye çalışacak. Özellikle Mesut'un sol kanattan adam eksilterek son çizgiye inme çabaları ve yapacağı ortalar belirleyici olabilir. Ancak Bremen'in avantajının daha çok serbest vuruşlar ve kornerlerde ortaya çıkacağını söylemeden geçmeyelim.
Bu sabah 10:30 civarlarında stadın çevresindeydim. Shaktar taraftarları yavaş yavaş ortamı hareketlendirmeye başlamıştı. Akşamüstü erkenden gidip bir futbolsever olarak ben de havaya girmeye çalışacağım. Üzerimde forma da olacak. Bremen'in 11 numarasının forması...
18 Mayıs 2009 Pazartesi
ERIC CANTONA
17 Mayıs 2009 Pazar
MURAT MURATHANOĞLU'NUN ÖVGÜSÜ
Askerliğimi yedek subay olarak 12 ay yaptıktan sonra 2005 Ağustos'unda tekrar NTV'nin yolunu tutmuş ve bıraktığım yerden işime devam etmeye başlamıştım. Doğuş Medya, NBA TV'yi de bünyesine almıştı ve kanalda gün içinde yayınlanan 15'er dakikalık NBA Live'larda bir önceki gecenin nba maçlarının özetleri yayınlanıyordu. Askerden döndükten sonra yeni sezonda ben de bu özetleri anlatmaya başladım. Nba maçı anlatma tecrübem yoktu sadece askere gitmeden önce WNBA play-off'ları final serisinde canlı bir maç anlatmıştım o kadar. Nba Live'ı seslendirmeye başladığım ya ilk gündü ya da ikinci, tam olarak hatırlamıyorum. Akşamüstü Murat Kosova'nın masasındaki telefon çaldı. Kosova olmadığı için telefona ben baktım. Arayan kişi bu işin duayeni, bize Nba'i, basketbolu sevdiren insanların başında gelen Murat Murathanoğlu'ydu. Tanışıyorduk ama pek muhabbetim, samimiyetim yoktu kendisiyle. Açtım telefonu;
- Alo Murat Kosova'nın telefonu!
- İyi akşamlar, Kosova yok mu?
- İzinli bugün, Murat ağabey sen misin? Ali ben, Ali Okancı.
- Aaa Merhaba Ali, Kosova'ya birşey soracaktım ama sana da sorabilirim biliyorsundur belki sen de.
- Buyrun Murat ağabey, belki yardımcı olabilirim.
- Aliciğim, az önce Nba Live'ı izledim, kim seslendirdi bunu?
Bir an cevap veremedim. Sessizlik oldu. Aklıma hemen yanlış birşey söylemiş olabileceğim ya da kötü anlatmış olabileceğim geldi. Alçak ve tedirgin bir sesle;
- Eee şey, ben, ben seslendirdim Murat ağabey.
- Ali ciddi misin yawwww?!
- Evet Murat ağabey, yanlış birşey mi vardı?
- Hayır Aliciğim, yanlış birşey yok. Sadece kimin anlattığını çok merak ettim, kimse anlatan acayip beğendiğimi söyleyecektim. Valla bravo, ne kadar güzel seslendirmişsin.
- Doğru mu söylüyorsunuz, gerçekten mi Murat ağabey?
- Eveeet. Çok beğendim, aferin böyle devam et. Helal olsun valla, tebrik ediyorum seni.
- Çok teşekkür ederim Murat ağabey, bunları sizden duymak beni çok mutlu etti.
- Rica ederim, aferin aferin, böyle devam et.
O gün benden mutlusu yoktu. Pek iddialı olmadığım bir konuda, Nba maçlarını seslendirmede, çok önemli bir kişiden övgü dolu sözler duymuştum. O günden sonra Murat Murathanoğlu ile olan samimiyetimiz daha da gelişti. O'nun gözünde iyi bir Nba anlatıcısı olabilecektim. NTV'den ayrılana kadar da genelde Nba Live'ları ben seslendirmeye devam ettim. Ben şahsen Michael Jordan-Scottie Pippen ikilisinden dolayı bir Chicago Bulls hayranıyımdır. Haftada tek maçın verildiği dönemde, yanlış hatırlamıyorsam bir ara Kanal D'deydi ve Ender Bilgin anlatırdı, Chicago Bulls'un maçlarının verilmesi için dua ederdim. Şimdi Murat Kosova, Kaan Kural, Osman Sakallıoğlu ve İsmail Şenol bize Nba'yi sevdirmeye devam ediyorlar ben de fırsat bulabilirsem geceleri kalkıp izlemeye çalışıyorum. Artık bir süre çok daha kolay fırsat bulabileceğim galiba :) Ancak bunun çok uzun zaman alacağını sanmıyorum, ayrıyeten zaten yavaş yavaş da final serisine yaklaşıyoruz, sezon tamamlanacak.
Anının ardından sıra geldi çağrıya. Benim gibi Nba sevenlere bir duyuru yapmak istiyorum. Garanti, “nba skills challenge”a katılmak isteyen 13-18 yaş arası gençleri, temel basketbol yeteneklerini gösteren orijinal videolarını, 31 mayıs 2009 pazar gününe kadar www.nba-garanti.com sitesine yüklemeye davet ediyor. Gençlerin “top sürme”, “şut”, “pas”, “1’e 1 oynama” da dahil bireysel yeteneklerini sergileyen en fazla 2 dakikalık videolarına, site ziyaretçileri tarafından puan verilecek. En yüksek puanı alacak 100 kişi arasından uzman bir jüri tarafından seçilecek 30 genç, 19-21 haziran tarihleri arasında istanbul nba skills challenge kampı’na katılma hakkı kazanacak. Nba koçları ve oyuncularının gözetiminde yapılacak kampta, 30 kişi arasından performanslarına göre seçilecek 4 genç ise Ağustos’ta Orlando Magic tarafından Orlando’da düzenlenecek basketbol kampına katılacak. Kendi videolarını çekemeyen kişiler için NBA ve Garanti streetfilming (sokak çekimi) haftasonları düzenliyor.
Yarışma başlangıcı: 6 Mayıs
Street Filming: 16-17 Mayıs Caddebostan, 23-24 Mayıs İzmir Bostanlı
Son katılım tarihi: 31 Mayıs
İstanbul kampı: 19-21 Haziran Darüşşafaka
Orlando kampı: 3-7 Ağustos
Kendisine, yeteneğine güvenenlerin bu organizasyonu kaçırmamasını şiddetle tavsiye ediyorum.
http://tr.netlog.com/garantinba
http://www.myspace.com/garantinba
http://www.facebook.com/pages/Garanti-Skills-Challenge/73852529718
http://garantinba.hi5.com/
http://www.dailymotion.com/garantinba