



21:00 Maçı NTV'de Ercan Taner anlatıyor, Rıdvan Dilmen yorumluyor. Aceto'nun anketinde Murat Kosova'nın ardından ikinci olmuştu Ercan Taner.
21: 16 GOOOOOOOLLLLLLLLLL Ramos ortaladı, Higuain ceza sahasında bomboş yükseldi ve kafa vuruşuyla Valdes'i mağlup etti. İspanyol spiker coşuyorrrr! Real Madrid 1 - 0 Barcelona
21:20 GOOOOOOLLLLLLLLLLL Henry, Henry, Henry! Çok çabuk gol oldu, beraberlik golü çok çabuk geldi. Messi mükemmel bir pas attı, sol çaprazdan Henry plaseyle Casillas'ı mağlup etti. Real Madrid 1 - 1 Barcelona
21:23 GOOOOOOLLLLLLLLLLL Kaptan Puyol. Barcelona öne geçti. Xavi'nin serbest vuruştan gelen topuna ceza sahasında iyi yükseldi Puyol ve kafayla ağlara gönderdi. Real Madrid 1 - 2 Barcelona
21:38 GOOOOOOLLLLLLLLLLLLL MEssssssiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii 3-1 yaptı, 4. denemesinde attı gollü Arjantinli. Vay vay vayyyy Barça şov yapıyor, çöktü Real. 36 dakikada 4 gol Santiego'da. Barça'da mübarek alan gidiyor, gol pozisyonuna giriyor. Metzelder kötü, Cannavaro'nun kafası Juventus'ta heralde. Eto'o kaldı bir tek. O da atar kesin.Devre Arası: Laptop dizimde ısındı iyice, bir yandan maç bir yandan laptop. Piştim valla, mutfağa gidiyorum kendime dondurma almaya. Ateşi söndürelim biraz... Barça'dan %53'e 47'lük topla oynama üstünlüğü.
22: 05 İkinci yarı başladı. Takımlarda değişiklik yok.
22:06 Iniestaaaaaaaaaaaa, vay vay vayyy! Barça bıraktığı yerden devam. Az farkla dışarı gitti, iyi falso veremedi Iniesta.
22:12 Messsiii, büyücü, süründürdü yine. Sağ ayakla vuruşu paralel gitti kaleye. Eto'o nerdesin hocam?
22:14 GOOOOOOOLLLLLLLLLLLLLLLLLLL Ramossssssssssssssssssssss... Bu iş bitmedi dedik. Robben ortaladı, kafayla Ramos bomboş kaldı kafayla ağlara gönderdi. Real Madrid 2 - 3 Barcelona
22: 16 GOOOOOOLLLLLLLLLLLLLLLLLLLLL Henryyyyyyyyyyyy, Real atınca Henry anında cevap veriyor. Bu nasıl maç böyle, vallahi yoruldum. Casillas bakkala gitti. Henry'nin 2., Barcelona'nın 4.golü... Real Madrid 2 - 4 Barcelona22: 22 Marcelo çıktı, Huntelaar girdi bu arada. Henry çıktı, Keita girdi. Henry çıkmasaydı daha çok gol yerdi Real.
22: 24 Yapma Ercan ağabey ya sahaya neden yabancı madde atsın Real'liler. Futbol zevki var sahada. Herkes zevk alıyor. Bu arada şov da çoktan başladı ayrıca. Ercan ağabey büyüksün...
22: 27 Kontra atağa döndü artık Barça. Eto'o bile sağa yakın oynuyor, Messi en uçta. Messi ya da Eto'o'yu çok sağlam kaçıracak birazdan Xavi ya da Iniesta, kokluyorlar şu an.
22: 30 Van Der Vaart girdi Sergio Ramos'un yerine. Geliyor Barça'nın 5.golü yakındır, benden söylemesi. Barcelona 12 kişi gibi oynuyor.
22: 32 Ulan Fandi Fart girer girmez gördün sarı kartı. Akıllarda Chelsea maçı var mıdır artık gibi bir geyik de yapayım bari...
22:33 GOOOOOOOOOOOOOOLLLLLLLLLLLLL MEsssssssiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii 5 oldu. Az önce söyledim demiycem, ama az önce söyledim. Messi'nin 2., Barça'nın 5. golü.
22: 37 Robben çıktı, Javi Garcia girdi. Artık daha fazla gol yemek istemiyor Ramos. 18 maçtır yenilmiyorlardı, 17 galibiyet, 1 beraberlik almışlardı. Real son yenilgiyi de Barça'dan almıştı 2-0'lık skorla. Ramos'un görevdeki ilk maçıydı.
22: 41 GOOOOOOOOOOLLLLLLLLLLLLLLLLL PIQUUEEEEEEEE 100. GOLLLL. BARCA'NIN BU SEZON LİGDEKİ 100. GOLÜ. MESSI, ETO'O, HENRY DOLDURDU HAFTALARCA, YÜZLÜK PIQUE'DEN GELDİ. REAL MADRID 2 - 6 BARCELONA
22: 45 Bu skor Florentino Perez'in ve Cristiano Ronaldo'nun sezon sonunda kesin Real Madrid'e geleceğinin belirtisidir.
22: 47 Barça 6 gol attı ama Eto'o'nun golü yok. Tarihi bir skor, uzun süre unutulmayacak bir maç. 7+ oynayanlar göbek atıyorlar şu an. Helal olsun valla.
22: 49 Bitti maç. NormaldeH en az 4 dakika uzaması lazım. Ama hakem Mallenco dayanamadı daha fazla. Real Madrid 2 - 6 Barcelona. BARÇA ŞAMPİYON...
Heyecan dorukta. Maçın başlamasına kısa bir süre kaldı. İki takımı 4 puanlık fark ayırıyor. Barcelona 82 puanla lider, Real Madrid 78 puanla ikinci. Maçın hakemi Undiano Mallenco. Real şampiyonluk yarışının gerisinde kalmamak için kazanmak zorunda. Barcelona kazanırsa kopar gider, beraberlik durumunda ise heyecan yine devam edecek. Saat 19:20 sularında Real Madrid kafilesi otelden ayrıldı ve 19:36'da Santiego Bernebau'ya vardı. İki takım da şu an sahada ısınıyor. Barcelona takımı sahaya çıktığında Real tribünlerinden hemen uğultular yükselmeye başladı. Maç boyunca İspanya-Türkiye maçında olduğu gibi korna sesleri heralde eksik olmayacak. Guardiola ve Ramos kadroları açıkladı. Bu maç Cannavaro'nun son karşılaşması olabilir. Juventus'a gideceği söyleniyor. Robben ilk 11'de sahada. Barça'da Marquez, Real Madrid'de ise Guti kadroda yok. Şu anda Bernebau'nun hemen dışında 300 euro'ya bilet satılıyor. Bu parayı verebilecek olanlar şanslı, maçı çıplak gözlerle izleyebilecekler.
İspanya'nın en çok okunan iki spor gazetesi Marca ve AS'tan çelişkili iki haber. Marca'nın bugünkü sayısında Barcelona'nın Diego Forlan'ı sezon sonunda Atletico Madrid'den transfer edeceği yazılıyor. Katalanların 29 yaşındaki Uruguaylı'yı kadrolarına katmak istemelerinin sebebi olarak ise Eto'o ve Henry'nin sezon sonunda ayrılacak olmasını gösteriyorlar. AS'ın bugünkü sayısında ise haber farklı. Bu sezon 23 gol atan Forlan'ın Atletico Madrid'de çok mutlu olduğu ve takımdan ayrılmayı düşünmediği yazılıyor. Ben AS'a inanmak istiyorum. Çünkü Forlan'ı değil David Villa'yı görmek istiyorum Barça'da. 2007'de 21 milyon euro'ya Villarreal'den gelen Forlan'ın 2011'e kadar Atletico ile sözleşmesi var. Ve sözleşmesindeki bir maddede Atletico'nun ezeli rakibi "Real'e 36 milyon eurodan aşağı bir bedelle transfer olamaz." yazıyor.
Flying Dutchman Blog'da tohumları atılan BlogİdmanYurdu Futbol Takımı sahaya inmeye hazır. 2 Mayıs - 6 Haziran 2009 tarihleri arasında düzenlenecek olan turnuvaya katılacak takımımız BİY ağına üye bloggerlardan olusuyor. Takımdaki oyuncular şu şekilde:1 - Noat Samisa (Salih) (GK)
2 - Varol Döken
3 - PCLion (Uğur)
4 - Scapula (Mayıslarbizim - Atahan)
5 - Tunchay
6 - Ali Ece
7 - Pennearabiata (Ali Okancı)
Takımın turnuvadaki ilk maçı 3 Mayıs 2009 Pazar günü saat 18:20'de Etiler Naturel Spor Tesisleri Sahası'nda "46 Hürriyet" ile oynanacak. Maclar hakkında detaylı bilgileri, gelişmeleri ve degişiklikleri Tribun Dergi Forum alanindan takip edebilirsiniz.
MAÇLAR
3 Mayıs Pazar - 18:20
46 Hürriyet - Blog İdman Yurdu
10 Mayıs Pazar - 18:20
Blog İdman Yurdu - gençosman
http://www.nikeamansizol.com/
Bugünlerde Torino takımı Serie A'da ligde kalma mücadelesi veriyor. Ancak bir zamanlar Torino takımı futbola damgasını vuran, dünyanın en iyi takımı olarak kabul edilen bir ekipti. İkinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılan faşist Mussolini yönetimindeki İtalya savaşın olumsuz etkilerini yavaş yavaş silmeye başlamıştı. Buna yardımcı olan en büyük etkenlerden biri de bir futbol takımıydı; Grande Torino olarak adlandırılan Torino futbol takımı. 1940'lı yıllara damgasını vuran Torino, 1943-49 yılları arası üstüste 5 sezon şampiyonluğa ulaşmış, üstüste 4 sezon evinde mağlubiyet yüzü görmemişti. İtalya milli takımının iskeletini de Torino'lu futbolcular oluşturuyordu. Hatta 1947 yılında Macaristan'la oynanan bir milli maçta İtalya milli takımının ilk 11'inin 10'u Torino'luydu, sadece kaleci Valerio Bacigalupo hariç.
Torino ve İtalya milli takımının kaptanı Valentino Mazzola ve diğerlerinin efsanesi günümüze kadar sürdü. Mazzola'nın oğlu Sandro Inter Milan'ın 1964 ve 65 yıllarında Avrupa şampiyonu olmasında, İtalya milli takımının da 1970 Dünya Kupası'nda finale yükselmesinde büyük pay sahibi oldu. Torino takımının kendini toparlaması ise uzun yıllar aldı. Bir sonraki şampiyonluklarına 1976 yılında ulaşabildiler. Ve Grande Torino'nun 4-4-2 sistemi birçok futbol takımına hatta milli takıma ilham oldu. Kendilerinden 35 yıl sonra mücadele eden ve "total futbol" anlayışını saha yansıtan Hollanda milli takımının Torino'nun sistemini modernize ettiği söylenir. Pazartesi günü Superga Trajedisi'nin 60. yıldönümü ve kentte düzenlenecek büyük bir törenle Grande Torino birkez daha anılacak.
"Kalbim Real Madrid'le. Oğlum da Real Madrid'i tutuyor ve kazandıklarında ikimiz de çok mutlu oluyoruz. Bu maçı da 2-0 kazanacaklar. Goller Raul ve Sergio Ramos'tan gelecek. Hatta Ramos kornerden gelen topu kafayla ağlara gönderecek."
Kuzey derbisi adına yakışır geçti. İlk yarıda iki takımın da bulduğu gol pozisyonları vardı. Hamburg daha fazla pozisyona giren taraftı, henüz ilk dakikada bile Olic'le gole yaklaştılar ancak şahsi davranınca Wiese gole izin vermedi. Birkaç pozisyonda daha Bremen'in solarium manyağı kalecisi Wiese başarılı kurtarışlar yaptı. Ancak 28. dakikada Trochowski'nin sağ kanattan gelen ortaya sol çaprazdan uzak köşeye doğru gönderdiği kafa vuruşunda çaresiz kaldı Wiese ve Hamburg 1-0 öne geçti. İkinci yarının başında Weser Stadı'nı dolduran taraftarlar yaktıkları meşalelerle duman altında bıraktılar sahayı. Özellikle kale arkalarında ateşli taraftarları var Bremen'in, geçen ay Stuttgart'la oynadıkları maçı izlemiştim ve buna şahit olmuştum. İyi desteklediler takımlarını. İkinci yarıda maç daha çok Hamburg'un yarı sahasında geçti. Kurt hoca Martin Jol skoru koruyup kontraataklarla 2. golü bulma amacındaydı, fantezi yapmadılar ama Bremen 3-4 tane gol pozisyonu buldu. Pizarro, Almeyda ve Rosenberg bu pozisyonlarda son vuruşları kötü yaptı. Mesut Özil saman alevi gibi, zaman zaman parladı bazen de sönük kaldı. Topsuz oyunda hiç yoktu zaten, ayağına geldiğinde direkt kaleyi düşünüyor ama pek etkili olamadı. 1-0 kazandı Hamburg ve büyük avantaj elde etti. Dinamo Kiev ile Shaktar Donetsk de 1-1 berabere kaldılar Kiev'de. Lucescu ve Jol yakın gözüküyor Kadıköy'e.
Bu arada maçı ITV Sport'tan izledim. David Pleat, Tottenham'da geçtiğimiz yıllarda geçici olarak teknik direktörlük yapmıştı ordan hatırlarsınız, yorumculuk yaptı, zaten yıllardır medya dünyasında bu konuda çok tecrübeli. Spikerin adını unuttum ama ikili çok iyiydi gerçekten, derslerine ne güzel çalışmışlar, abartısız ama doyurucu bir anlatım sundular, güzel bilgiler verdiler. Spikerin maçın son anlarında Bremen'de oyuna giren Avusturya'lı Prödl ve maçın hakemi Howard Webb ile ilgili verdiği not da süperdi. Euro 2008'de grup maçında Avusturya - Polonya maçını Webb yönetmişti ve Avusturya 1-0 gerideyken maçın 90 + 2.dakikasında Prödl ceza sahasında yerde kalmış, Webb de penaltı noktasını göstermişti. Maç 1-1 bitmişti. Üstüne bir de geçenlerde oynanan M.United-Tottenham maçında Webb'in United lehine verdiği ancak sonrasında hatalı olduğunu kabul ettiği penaltı kararı ile ilgili espri patlatıp güldüler. Güzel bir futbol gecesi oldu ağızlarına sağlık.
100 ve 200 metrelerin dünya rekortmeni Usain Bolt, Jamaika'da otobanda BMW M3'ü ile kaza geçirdi. Haberi sabah almıştım ama fotoğrafları yeni düştü internete. 9.69 saniyelik adam bu otomobilin içinden sağ olarak kurtuldu. Şanslıymış, sadece ayaklarında hafif sıyrıklar var. Çok ironik geldi bana sizce de öyle değil mi? Dünya'nın en hızlı adamı, hız yaparken kaza geçiriyor ve yukarıdaki otomobilden "sadece O'na rekorları getiren, milyonları kazandıran ayaklarından yaralanarak" çıkmayı başarıyor. Bu ironik gelmediyse, başka birşey daha söyleyelim; Usain Bolt 17 Mayıs'ta Manchester'da 150 metrelik "yol yarışında" koşacak. Aman dikkat Usain orda da kaza yapma!
Dünkü M.United-Arsenal maçından bir kare. Old Trafford tribünlerinde bir M.United'lı tulum giyip, maske takmış. Hasta falan olmadığını(aklında varsa bilemem) söyleyelim, maksadı Arsenal'in Meksika'lı futbolcusu Vela'ya ve diğer Arsenal'lilere gönderme yapmak. Haberlere göre 1 hafta kadar önce Vela'nın Meksika'dan arkadaşları O'nu ziyarete gelmişler ve Arsenal'in antrenmanını da izlemeye gitmişler. Arsene Wenger de salı günü Vela'ya evde kalmasını ve test yaptırmasını söylemiş, dünkü maçın kadrosuna da almamıştı. Test yaptıran Vela'da herhangi bir virüse rastlanmadığını ve dün sabah takımla birlikte Manchester'a gittiğini de ekleyelim. Bu arkadaşa da Allah korusun ama bir gün gerçekten o maskeyi takmak zorunda kalırsın diyelim. Meksika'da ilk olarak ortaya çıkan ve yavaş yavaş tüm Dünya'ya yayılan domuz gribinden dolayı şu ana kadar 200 civarı insan hayatını kaybetti. Birileri yakında ilacını sürer(!) piyasaya ama hadi neyse!!!
Kulüpler ekonomik krizden etkileniyor. Bugünlerde gelirlerinde yaşanan azalmaya karşı çareler üretmekle meşguller. İspanya'da Real Madrid ve Barcelona da dahil kulüpler büyük borçların altından kurtulmaya çalışıyor. Kulüplerin resmi ürün satışlarında yaşanan azalma da gelirlerin düşmesindeki en önemli etkenlerden. Galatasaray'ın yeni gsm operasyonunun çok başarısız bir şekilde sürdüğünü duydum. Satışlar yerlerde sürünüyormuş. Geçenlerde Sabah gazetesinde de Galatasaray Lisesi'nin karşısında olmasına rağmen satış yapamadığı gerekçesiyle GS Store'un kepenk indirdiğini okumuştuk. Liverpool kulübü de arayışta, çıkış yolu arayanlardan biri. Yukarıdaki telefonlardan sadece 250 adet üretilmiş. Liverpool'un İngiltere'deki şampiyonluk sayısına ilişkilendirilerek telefonda 18 karat altın ve 18 pırlanta taş kullanılmış. Peki bu ultralüks kategorisine giren telefonun fiyatı ne kadar mı? 14.490 sterlincik. Yani yaklaşık 30 bin TL. Telefonların hepsini satarlarsa ki satarlar, bu telefonu eşlerine ya da kız arkadaşlarına armağan edecek birçok işadamı(!) vardır Ada'da, Liverpool kulübünün kasasına 7.500.000 TL girecek, eski parayla 7.5 trilyon. İyi para!
36 yaşına geldi Cannavaro. Bu sezon sonunda Real Madrid'le sözleşmesi bitiyor. Futbol oynamaya da devam etmek istiyor. Hedefi önümüzdeki yıl Güney Afrika'da düzenlenecek Dünya Kupası'nda İtalya formasını giymek. Bu yüzden önümüzdeki sezon da iyi ve iddialı bir takımda oynamak, diri kalmak istiyor. Bir süre önce Manchester City ve Bayern Münih'ten aldığı teklifleri geri çevirdi. Ancak Real Madrid yönetiminden de kimse önümüzdeki sezon için temas kurmamış. Cannavaro'ya söylenen "Yeni Başkanlık seçimlerini bekliyoruz" olmuş. Şu ana kadar ne muhtemel Başkan Florentino Perez ne de başka bir isim kendisine teklifte bulundu. Bu belirsizlik üzerine Lippi'yi aramış Cannavaro. Hakkında çıkan haberler üzerine Lippi'ye gerçekten de Juventus'a dönüp dönmeyeceğini, birlikte çalışıp çalışamayacaklarını sormuş. Aldığı cevap olumsuz olmuş. İtalyan milli takımının hocalığını yapan Lippi bugün de basına yaptığı açıklamada "Juve'ye ne teknik direktör ne de başka birşey olarak dönmeyeceğim. Çıkan tüm haberler yalan" dedi. Cannavaro şimdi menajerinden kendine iyi bir takım bulmasını istiyor. Önündeki 1 yılı iyi değerlendirme amacında. Türkiye'ye bekleriz, biz alışığız kariyerinin sonuna gelen futbolcuları almaya, iyi de para veririz. Ama buradaki mücadele O'nun için yeterli olur mu bilmiyorum. Aziz Başkan'a duyurulur yine de!
Eğer futbolcuysanız, üstüne üstlük sevilen bir futbolcuysanız her kesimden, her tipte hayranınız olabileceğini ve her an bu hayranınızın karşınıza çıkabileceğini aklınızdan çıkarmamalısınız; tıpkı Riquelme gibi. Büyük ihtimalle ilk Boca Juniors yıllarından birinde, antrenman çıkışında aniden yakalanmış ve kaçamamış. Bizden biri olabilir diye de aklımdan geçirmeden edemediğim amcam, Riquelme'yi öyle bir kavramışki, tuttuğu gibi çevirip objektife baktırmış. Ortaya da işte böyle bir fotoğraf çıkmış. Ne oluyo yaw; kendimi "İşte O An"ı sunan Oğuz Haksever gibi hissettim bir an için...
Premier Lig'de şu an itibariyle görev yapan iki en eski teknik direktör ilk kez şampiyonlar liginde karşı karşıya geldi. Old Trafford'ın 4 bir köşesini kaplayan şampiyonlar ligi logoları ve maç öncesi stadı inleten o meşhur şampiyonlar ligi şarkısının eşliğinde futbolcular sahaya çıkarken bunun bir premier lig karşılaşması değil bir şampiyonlar ligi yarı final mücadelesi olduğunun daha da farkına varıyorlardı. Arsene Wenger'in Premier Lig'e katılmasıyla zamanla iki teknik adam arasında başlayan söz düelloları bazen hat safhaya ulaşsa da dünkü maç öncesinde sir ve profesör sakinliklerini korumayı başarmıştı. Ama maç sonrası Ferguson'un taşlamaları hat safhadaydı, yazının sonunda aktaracağım. Wenger 2005'ten bu yana kupa kaldıramayan genç takımının bu yıl şampiyonlar ligi kupasını kazanmasını herşeyden çok istiyor. Avrupa'da oynadıkları iki finali de kaybetmelerinin ardından Arsenal'in bebeklerinin artık büyüdüklerini kanıtlamaları açısından da M.United maçı son derece önemliydi.
Marca gazetesi geleneksel olarak belli aralıklarla sporculara verdiği "Marca Efsane" ödülünü son olarak bu akşam düzenlenen törenle Lionel Messi'ye verdi. 21 yaşındaki Messi'yi Dünya'nın en iyi futbolcusu olarak lanse ettiler. Doğru söze ne hacet! Bu ödülü Raul'un daha geçen ay aldığını da hatırlatalım. Daha önce ödül alan isimler de bu listede. İyi moral olmuştur Messi'ye El Clasico öncesi. Sanki özellikle bu zamanda vermeyi planlamışlar. Chelsea maçı sonrası, Real Madrid maçı öncesine sıkıştırmışlar çocuğu.
Lampard: Ohhhh Havırrtttt ! Koltuk altın iğrenç kokuyor, daha fazla duramayacağım yanında, çekip gidiyorum buradan. Zira rahmetli annem senin gibilerden uzak durmamı söylerdi bana...
Hakemler hata yapabilir. Ama yaptıkları hataların da arkasında durmalı, hatalarını kabul etmeli, İngiliz Howard Webb gibi; M.United-Tottenham maçında United lehine verdiği penaltı kararında hatalı olduğunu açıkladı. United 2-0 gerideyken, Carrick, kaleci Gomes ile girdiği mücadele sırasında ceza sahasında yerde kalmış ve Webb de penaltı kararı vererek United'ın 5-2 kazanmasına giden yolu açmıştı. Webb "O pozisyonda Gomes'in topa değmeyip müdahalesinin Carrick'e olduğunu zannettim. Ama tekrarını izlediğimde Gomes'in topa müdahale ettiğini gördüm ve verdiğim kararın yanlış olduğunu anladım. Böyle hatalar maalesef oluyor. Sahada aynı hizadayken böyle pozisyonları net görebilmek zor oluyor. Hayalkırıklığı yaşıyorum. Bunun bir daha olmaması için çaba sarfedeceğim." dedi. Webb bu sezonki FA Cup finalini yönetecek. Bizim hakemler de yapsın bunu, çıksınlar şöyle şöyle hata yaptık desinler diyeceğim ama hangi birini anlatacaklar, demeye dilim varmıyor!
Londra'da bir Rus ailesi. Arshavin'ler yaklaşık 3 aydır Londra'da ve İngiltere'ye uyum sağlamaya başlamışlar. Bunun göstergelerinden biri masadaki Lurpak. Danimarka'nın dünyaca ünlü tereyağı markası. 1900'lerin başından itibaren de İngiliz kahvaltılarının vazgeçilmez bir ürünü olmuştur. Ancak 1970'li yılların ortalarında İngilizler katı tereyağ tüketimini azaltma eğilimine gitmişler ve bu da Lurpak'ı 1997'ye kadar olumsuz yönde etkilemiş. Ancak 1997'de yeni ürünleri Lurpak Spreadable'i (sürülebilir) İngilizlerle tanıştırdılar. Bitkisel yağdan üretilen bu ürün sayesinde Lurpak pazardaki yerini tekrar güçlendirdi ve İngiliz kahvaltı masalarında tekrar yerini almaya başladı. Hatta İngiltere'deki reklamlarında "Saturday is breakfast day" sloganları var. Arshavin'lerin masasındaki Lurpak da Spreadable olanından. Ancak bunların bir de Light olanları var, onu tavsiye ediyorum kendilerine, bilhassa futbolcu Arshavin'e. Liverpool'da yaşayan Kebabman'e sormak lazım, kebablarda Lurpak mı kullanıyor acaba?! Bizim tereyağlar da iyidir aslında hem kahvaltıların hem de genelde pilavların tadı onunla bir başka olur. Ama zararlıdır genelde az tüketmek lazım...
Chelsea istediğini aldı. Nou Camp'ta yenilmemek önemli, bu sonucun herşeyden önce Hiddink'in eseri olduğunu düşünüyorum. Messi'yi Bosingwa ve zaman zaman da Malouda ile kilitleme düşüncesi olumlu sonuç verdi. Barcelona'nın kurgulanmış hücumları yine sahnedeydi ancak iyi kapattı Chelsea'liler yarı sahalarını ve sert oynadılar. Alman hakem de göz yumdu zaman zaman. Kötü bir maç yönetti bana göre. Ballack ikinci yarıda Iniesta'yı ceza sahasına girerken indirince faulü verdi ama 2. sarı kartı gösteremedi, kıyamadı vatandaşına. Henry'nin yine ikinci yarıda ceza sahasında yerde kaldığı pozisyonda penaltı noktasını da göstermeliydi. İlk yarıda Drogba Valdes'le karşı karşıya kaldığında iki vuruş şansı geçti eline ikisinde de yanlış tercih yaptı, atsa bence 2.golü de bulabilirlerdi. İlkinde Valdes'in üzerine vurdu, ikincisinde de çalım atmaya kalktı, Valdes'in de hakkını yemeyelim ama, özellikle ikinci müdahalesi çok iyiydi.
Eric Gerets Marsilya'yı bırakıyor. Ocak ayında kulübün en büyük hissedarlarından Robert Louis-Dreyfus L'equipe'e verdiği röportajda Eric Gerets'i sert bir dille eleştirmişti. Belçika'lı hoca da Fransız radyosu RTL'e yaptığı açıklamada sezon sonunda takımdan ayrılacağını söyledi. Gerets "Takımda gösterdiğim performansın şu ana kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Bazıları geçen yılın benim ilk sezonum olduğunu unutmuş. Takımı ilk yılımda 3.yaptım. Benden önceki sezon ligi 18.sırada bitirmişlerdi. Her nasılsa Aralık ayından sonra 3 ile 5. sıralar arasında yer aldığımız dönemde Robert Louis-Dreyfus çıktı ve bu röportajı verdi. Bana saldırmak zorunda kaldığını düşündü ve ben yaptığı açıklamaları kişisel olarak algıladım." dedi.
İspanyol El Mundo Deportivo'nun iddiası. Transfer bitmiş, iş imzaya kalmış. Atletico Madrid'li Leo Franco'nun önümüzdeki 3 sezon için Galatasaray'la anlaştığını yazıyorlar. Sezon sonunda sözleşmesi biten Arjantinli bedelsiz olarak geliyor Galatasaray'a. Hadi hayırlısı olsun! Ben Leo Franco'yu özellikle Mallorca yıllarından kova olarak hatırlıyorum. Bu arada Wikipedia'ya bile Leo Franco Galatasaray 2009-... yazmış birileri.
"Ha bu Blogcular, Blogidmanyurdu diye bir takım kuruyolamış, Nike halı saha liginde şampiyon olacaz diyolamış; zuahahahahahahhahahaahhhaa"
Barcelona'nın Kamerun'lu golcüsü Samuel Eto'o bu sezon ligde 27, tüm kupalardaysa toplamda 32 gol kaydetti. Avrupa gol krallığı yarışında da iddialı olan Eto'o, attığı gollerle Barcelona'nın İspanya ve şampiyonlar liginde şampiyonluğa yürümesinde büyük pay sahibi. Oysaki geçtiğimiz sezon yaşananların ardından Barcelona kulübü Kamerun'lu futbolcuyu iyi bir ücretle başka bir kulübe satmaya çalışmıştı. Bu girişimde başarılı olamayan Katalanlar ardından Kamerun'lu golcüye 4 yıllık bir sözleşme teklif etmişti. Eto'o bu teklife yanaşmayınca elleri zayıflayan Barcelona'lı yöneticilerin umutları M.City'i Arapların almasının ardından tekrar yeşerdi. Katalanlar, Robinho için 32 milyon sterlin ödeyen, devre arasında Kaka'ya 103 milyon sterlinlik astronomik teklif yapıp avucunu yalayan Araplar Eto'o'ya da neden iyi bir ücret ödemesin diye düşünmeye başladı.
Avrupa altın ayakkabı ödülünün sahibini bulmasında kullanılan puanlama sistemine karşı olanlardan biriyim. Bildiğiniz gibi İngiltere, İtalya, İspanya, Almanya, Fransa, Hollanda gibi Avrupa'nın büyük liglerinde kurallar gereği puanlama, gol sayısı x 2 olarak hesaplanıyor; diğer liglerde ise gol sayısı x 1.5 veya gol sayısı x 1 şeklinde değişiyor. Mesela Avusturya takımlarından Red Bull Salzburg takımında oynayan 25 yaşındaki Marc Janko bu sezon altın ayakkabı için iddialı isimlerin başında geliyor, 27 maçta 35 gol attı. Janko'nun gol krallığı yarışında en büyük rakiplerinden biri Barcelona'lı Samuel Eto'o. Kamerunlu futbolcu ise 33 haftada 27 gol attı. Avusturya'da da puanlama gol sayısı x 1.5 olarak yapıldığı için Janko'nun puanı şu anda 52.5, Eto'nun ise 54. Bu puanlama liglerdeki mücadele seviyesine göre yapılıyor, yani yetkililer büyük liglerde gol atmanın daha zor olduğunu düşündükleri için gol sayısını 2 ile çarpıyorlar. Böylece Janko, Eto'dan 8 gol fazla attığı halde rakibinin gerisinde kalıyor. Ancak Janko'yu da Messi, Henry, Iniesta ve Xavi gibi isimlerin beslemediğini gözününde bulundurmak lazım ya da Rooney, Giggs, Tevez, Scholes gibi isimlerin Ronaldo'ya verdikleri katkıyı düşünün. Avusturya liginin de mücadelesi kendine özgü ve o ligde top koşturan futbolcular da belli bir seviyede. Yoksa kimse kalkıp da Janko gol atsın diye kalesini açmıyor. Son 13 sezona baktığınızda da gol sayısının 1.5 ile çarpıldığı liglerden sadece 2 futbolcunun altın ayakkabıyı alabildiğini görürsünüz. 2000-2001 sezonunda 35 gol atan Celtic'li Henrik Larsson ve 2001-2002 sezonunda 42 gol atan Sporting Lizbon'lu Mario Jardel. Buradan yetkilileri sağduyulu olmaya davet ediyorum. :)
Bir futbol maçı oynanırken 105.000 kapasiteli Azteca Stadı'nı bu şekilde boş görmek çok üzücü. Fotoğraflar America ile Tecos arasındaki lig maçından. Meksika'da grip yüzünden statlara seyirci alınmıyor. Tabii bu durum kulüpleri ve maç günleri gelir elde eden kesimi de olumsuz yönde etkiliyor. Chivas ile Pumas arasındaki maç için 50.000 bilet sahibine 500.000 dolarlık paraları geri ödendi.