27 Haziran 2009 Cumartesi

U2 AVRUPA TURU

U2 30 Haziran'da 2009 Avrupa Turu'nu Barcelona'dan başlatıyor. İlk konserleri de tabii ki Nou Camp'ta. Sahanın ortasına 360 derecelik harika bir sahne kurmuşlar. Uzaktan bakınca bir uzay aracını andırıyor. Ya da benim hayalgücüm çok fazla. Bono ve arkadaşları 22 Ağustos'a kadar 15 farklı şehirde konser verecek. Ne yazık ki takvimlerinde bu yıl Türkiye durağı yok. Ne diyelim öyle olsun! Haydi Barcelonalılar hep bir ağızdan, "One Love, One life, When it's one need, In the night, One love, We get to share it, Leaves you baby if you, Don't care for it"

26 Haziran 2009 Cuma

DAVID BECKHAM

Bu adama da babalık ayrı bir yakışıyor. Herşeyiyle karizma, çocuğunu taşıması bile.

MICHAEL JACKSON İÇİN TAZİYE DEFTERİ

Michael Jackson 50 yaşında dün hayatını kaybetti. Az önce haberi okuduğumda gözümden bir damla yaş aktı senin için Michael. 9-10 yaşlarındaydım sen Bad albümünü çıkardığında. Evde annemin, rahmetli babaaannemin karşısına geçip senin hareketlerini yapmaya çalışırdım. Gülerlerdi bana. Bazen de kızarlardı. Koridordaki halıları kaldırırdım, zemin kaygan olsun da ayaklarım üzerinde geri geri kayayım diye. Ama bir türlü moonwalker'ını yapamazdım, hala da yapamıyorum. Michael Jackson'ın müziğinin evrenselliği de burada zaten, düşünün ki Amerika'da şarkı söyleyip dans eden biri yüzünden binlerce km uzaklıkta ben annemden fırça yedim yıllarca. 13-14 yaşlarındaydım, İnönü Stadı'nda konser vermiştin de babam para ve izin vermediği için bilet alamamış, ama arkadaşlarla evimiz yakın olduğu için stadın yakınlarında seni yine de canlı dinlemeyi başarmıştım.

Birkaç nesli arkandan sürükledin yıllarca; çok yanlışlar, hatalar da yaptın. Ama seni müziğinle, yaptığın işle sevdim ben. Diğerleri umurumda olmadı hiç. Kendine çektirdiğin ızdırapların ardından şimdi kurtuldun. Seni özleyeceğim...

Aklıma geldikçe ekliyorum buraya. Babaannem izlediğinde şöyle derdi; "Oğlum bu ne böyle adamın durmadan eli şeyinde." Cevap veremez, gülerdim ben de.

Bir de en çok merak edilen şeylerden biri şudur, "Smooth Criminal" klibinde dansçılarıyla birlikte ayakta dururken aynı anda yere doğru eğildikleri sahne vardır. Bunu gerçekten yapabiliyorlar mıydı bilmiyorum. :)

KONFEDERASYON KUPASI FİNALİ

25 Haziran 2009 Perşembe

LAMPARD VE GERRARD TATİLDE

PENNEARABIATA'DAN RİCA

BİR MEDYA ÇALIŞANI OLARAK YAKLAŞIK 9 AY ÖNCE BİRÇOĞUNUN AKSİNE RİSKİ GÖZE ALARAK KİMLİĞİMİ DEŞİFRE ETTİM VE ÖZENEREK, ÖNEMSEYEREK BLOG TUTMAYA BAŞLADIM. RENK BELLİ ETMEDEN TÜM TAKIMLARA EŞİT YAKLAŞMAYA ÇALIŞTIM. BAZEN FUTBOL DIŞINDA YAZILAR DA YAZDIM. ZAMAN ZAMAN BURADA YENİLİKLERE İMZA ATTIK, HEPBERABER EĞLENDİK. BLOGUN AMACI DA ZATEN BUYDU, FUTBOLUN ENSTRÜMANLARINDAN DEĞİŞİK BİRŞEYLER ÇIKARALIM DA GÜLELİM, YÜZÜMÜZDE TEBESSÜMLER OLUŞSUNDU. ZAMAN ZAMAN DA YAZDIKLARIMIN UCU BİRİLERİNE DOKUNDU, GERÇEK BENİ TANIMADAN TANIYORMUŞCASINA SAĞDA SOLDA RUMUZLARLA TERBİYESİZCE YAZILAR YAZDILAR, YAZMAYA DA DEVAM EDİYORLAR. ELEŞTİRİYE HİÇBİR ZAMAN KARŞI ÇIKMADIM. AMA ELEŞTİRİYİ YAPARKEN BANA YANLIŞIMI GÖSTERENLERE, HATAMI DÜZELTENLERE İTİBAR ETTİM, KAALE ALDIM. KİŞİLİĞİME HAKARET EDENLERİ İSE ALLAH'A HAVALE ETTİM. BUGÜN DE BİR İNTERNET SİTESİ SALLAMIŞ. CEVAP HAKKIMI KULLANDIM, 1 SAAT OLDU YORUMUMU YAYINLAMADI. SANIYORUM SİTELERİNE ÇOK FAZLA ÖZEN GÖSTERMİYORLAR.

NEYSE! GEÇTİĞİMİZ 9 AY BOYUNCA BİRÇOĞUNUN YAPMADIĞI ÜZERE OKUYUCULARLA DİYALOG KURDUM, KİMSEYİ AYIRT ETMEDEN YAZDIKLARI GÜZEL YORUMLARA TEŞEKKÜRLERİMİ İLETTİM, SORDUKLARI SORULARA CEVAPLAR VERMEYE ÇALIŞTIM. BANA VE BAŞKASINA HAKARET EDEN YORUMLARI DA YAYINLAMAKTAN KAÇINDIM. BENİ DE BLOG LİSTENE EKLER MİSİN TALEPLERİNE KARŞILIK VERDİM. HEP BERABER BÜYÜDÜK. BUGÜN BU BLOGU GÜNDE 3000 TEKİL KİŞİ OKUYOR. BU İNSANLARIN BİRÇOĞUNUN BEĞENDİĞİ, EĞLENDİĞİ İÇİN OKUDUĞUNU TAHMİN EDİYORUM. HERKESE ÇOK TEŞEKKÜRLER.

BİRKAÇ AY ÖNCE SADECE EMEKLEYEN BLOGLARI, BÜLENT TİMURLENK İLE YAPTIĞIMIZ FUTBOLBLOG PROGRAMI İLE AYAĞA KALDIRMAYA ÇALIŞTIK, TANITTIK, GÜZEL YAZILARI EKRANLARA TAŞIDIK. İNSANLARIN GÖNLÜNÜ ALDIK. BUGÜN BLOGLARDA HARİKA İŞLER ÇIKIYOR, HARİKA YORUMLAR YAZILIYOR. BLOGLAR FUTBOLSEVERLER İÇİN SIĞINABİLECEKLERİ FARKLI BİR LİMAN OLDU. BARCELONA'NIN OTOBÜSÜNDE COLDPLAY DİNLEDİĞİNİ, DAUM'UN 15 YILDIR AYNI BOTU GİYDİĞİNİ, ZABAZİNGO FC TAKIMININ ZAMBİYA 3. LİGİNDE ELDE ETTİĞİ ŞAMPİYONLUĞUN ÖYKÜSÜNÜ BLOGLAR SAYESİNDE ÖĞRENDİK. BUGÜN BİRÇOK İNTERNET SİTESİ BLOGLARA KAYITSIZ KALAMADI VE SAYFALARINA ULAŞIM İÇİN LİNK KOYMAK ZORUNDA KALDI. AYRICA YAKIN BİR ZAMANDA FUTBOLBLOGU YENİ BİR EKRANDA YAPMAYI ÇOK İSTİYORUM VE PLANLIYORUM. İNŞALLAH OLUR.

ANCAK GELDİĞİM NOKTA İTİBARİYLE PENNEARABIATA YIPRANMAYA BAŞLADI. NİHAYETİNDE BU BLOGUN ARKASINDA SADECE BEN VARIM VE BEN DE İNSANIM. (DAHA ÇOK YENİ, BAZILARI BORGES GİBİ BİR ADAMI KÜSTÜRDÜ. İMLA HATALARI ÇOK BOL DEDİLER, DÜZGÜN YAZMIYOR DEDİLER. AMA BEN BUNU HİÇ ÖNEMSEMEDİM. HER YAZDIĞI OKUNASI, İÇİ DOLU DOLU OLAN BİR BLOG BORGES'İNKİ.) Parantez içindeki kısmın Borges'ten gelen yorum üzerine benim yanlış bilmemden kaynaklandığını, doğrusunu yorumlar kısmında okuyabileceğinizi belirtirim. SONUÇTA BENİMKİNDE DE İMLA HATALARI OLUYOR, TÜRKİYE'NİN EN ÇOK OKUNAN GAZETESİNİN YAZARINDA OLDUĞU GİBİ. BU TABİİ Kİ MAZARET DEĞİL AMA EN NİHAYETİNDE OLUYOR İŞTE. OYSA Kİ HER GAZETEDE BAŞYAZARIN YAZDIKLARINI BİLE OKUYAN, GÖZDEN GEÇİREN BİR EDİTÖR, DÜZELTİCİ VARDIR. AMA NE BEN ORHAN PAMUK'UM NE EMRE KONGAR'IM, NE DE BURASI BİR ROMAN NE DE TÜRKİYE'NİN EN ÇOK OKUNAN GAZETESİ. ÖYLE OLMAYA DA ÇALIŞMIYORUM. HERŞEYDEN ÖNCE BEN EKRANDA DÜZGÜN CÜMLELER KURUP, İYİ HABER, KALİTELİ PROGRAM SUNMAYA, İYİ MAÇ ANLATMAYA ÇALIŞAN BİR SPİKER PARÇASIYIM. AMACIM BU YOLDA DAHA İYİ OLMAYA ÇALIŞMAK. DEDİĞİM GİBİ BLOGDA İSE MÜMKÜN OLDUĞUNCA AZ HATA YAPIP, BİRŞEYLER VERMEYE, EĞLENMEYE, EĞLENDİRMEYE ÇALIŞIYORUM. KARŞILIK BEKLEMEDEN GÖNÜL İŞİ YAPIYORUM. BAKMAYIN SAĞDA SOLDAKİ REKLAM BANNERLARINA PARA FALAN ALDIĞIMIZ YOK. İLERDE ELİMİZE UFAK TEFEK BİRŞEY GEÇERSE DE ZATEN BLOGİDMANYURDU OLARAK FAKİR VE MUHTAÇ AİLELERİN ÇOCUKLARINA EŞOFMAN, SPOR AYAKKABI, FORMA VS. ALIP SOSYAL SORUMLULUK ADINA ÇALIŞMALAR YAPACAĞIZ.

ŞİMDİ BİR RİCAM VAR. BU BLOGU BEĞENMEYENLER, SAÇMA BULANLAR, YAZILANLARDA ÇOK FAZLA İMLA HATASI VAR DİYENLER(EN AZ OLMASI MÜMKÜNSE HİÇ OLMAMASI BENİM DE ARZUMDUR), BU BLOGDAN VE YAZARINDAN PRİM YAPMAK İSTEYENLER, UFAK TEFEK ŞEYLERİ BÜYÜTEN, BİRİ BİN YAPIP BURASI NASIL OLSA İNTERNET DÜNYASI, KİMLİĞİMİ SAKLAYIP BEL ALTINDAN VURAYIM BÖYLECE İNTERNET SAYFAM YA DA BLOGUM DAHA FAZLA OKUNSUN DİYENLER LÜTFEN BU BLOGU OKUMASIN, TAKİP ETMESİN, YORUM YAPMASIN. BU POST'TA DA İMLA HATASI VARSA KUSURA BAKMAYINIZ. TEŞEKKÜRLER...

BARCELONA VE MESSI MEDYADA DA BİRİNCİ

İspanya'daki Navarra Üniversitesi'nde sık sık futbolla ilgili araştırmalar yapılır ve raporlar yayınlanır. Bunlardan sonuncusu futbol kulüplerinin ve futbolcuların medyadaki popülerlikleriyle ilgili. Araştırmaya göre basın ve internet sitelerinde 1 yıl içinde kendine en fazla yer bulan kulüp Barcelona (başkası olması beklenemezdi zaten). 3 kupayı da müzesine götüren Barça 86.2 puanla medya değeri en yüksek kulüp olurken, M.United 86 puanla ikinci sırada kaldı. Bu iki takımın çok çok arkalarından sırasıyla Chelsea, Milan ve Real Madrid geliyor.
Futbolcu olarak bakarsak ilk sırada yine bir Barcelona'lı Lionel Messi'yi görüyoruz. Arjantin'li süper yetenek 21.9 puanla medyada kendine en çok yer bulan futbolcu oldu. O'nu hemen arkasından 21 puanla Cristiano Ronaldo izledi. Messi'nin Ferrari'si ile kaza geçirmediğine ya da başta Paris Hilton olmak üzere 1 yıl içinde birçok kadınla yatıp kalkmadığına da dikkat çekelim. Genelde sahaiçi performansıyla medyaya taşındı Messi. İlk 20 futbolcu arasında Barça'dan 4 futbolcu daha yeraldı; Eto'o, Henry, Iniesta ve Xavi.

NAPOLİ İŞİ BÜYÜTTÜ

Bundan 2 sene önce Messi'yi almak için Napoli yönetimi taraftarlara seslenmiş ve hazırladıkları içinde tişört ve şort olan 35 euro'luk taraftar paketini herkesin almasını istemişlerdi. Yaklaşık 3 milyon taraftarı olan Napoli kulübü böylece 100 milyon euro dolayında bir gelirle Messi'yi almanın ve Maradona ruhunu tekrar canlandırmanın planlarını yapıyordu. Aradan 2 yıl geçti, Messi halen Barcelona'da. Ama Napoli işi büyütmüşe benziyor. Tişört ve şortlu paketler geride kaldı, artık akülü araba, bebek arabası ve chopper'lar satılmaya başladı "Napolium" mağazalarında. Bizim kulüplerden de bekliyoruz böyle çalışmalar.
*Bu arada De Sanctis de gelecek sezon Napoli kalesini koruyacak.
*Lugano da Lazio yolcusu.
*Raul Albiol de resmen Real Madrid'li oldu.
*Barcelona da Valencia'ya David Villa için 43 milyon euro teklif etti.

FABIO CA(O)PELLO BAKLAVACI AÇMIŞ

Eski bir fotoğraf galiba ama ben ilk kez görüyorum. Sağolsun Mustafa Kemal Taştan arkadaşımız yolladı. Görünce tabii otomatikman bir kahkaha benden. Dükkanın sahibi heralde Fabio Capello hayranı. Artık bu hayranlık Real Madrid'den mi, Milan'dan mı, Juventus'tan mı geliyor bilinmez. Ama yarın öbür gün yolu, hangi şehirse artık, buralara düşer, görür de telif falan ister diye Capello'yu da Copello yapmış. Yurdum insanı işte, zeka küplerim benim. Varol Döken sen tavukçuya yanlış isim vermişsin, Roberto Carlo(a)s olsaydı bak nasıl satılıyordu tavuklar :)

NİHAT VE YILDIRIM DEMİRÖREN ARASINDAKİ TELEFON KONUŞMASI *

Mehmet Topuz'u Fenerbahçe'ye, Gökhan Zan'ı Galatasaray'a kaptıran Beşiktaş'ın Başkanı Yıldırım Demirören, şampiyonlar liginde mücadele edecek takıma henüz camiayı heyecanlandıracak bir transfer yapamadığı için baskı altına girmiştir. Bunalan Demirören daha önce ikna edemediği Nihat Kahveci'nin geceyarısında Villarreal'deki evini arar. Uykudan uyanan Nihat telefonu açar.

Yıldırım Demirören: Aloo Nihat, Alooo sen misin?
Nihat Kahveci: Aloooo!
Y.D.: Nihat benim oğlum Yıldırım.
N.K.: Alooo!
Y.D.: Oğlum benim diyorum Yıldırım. Duymuyor musun?
N.K.: Alooo!
Y.D.: Hay ben senin kulağını ....! Benim oğlum benim, Yıldırım yawww.
N.K.: Yaa Aziz Başkan'ım geceyarısı oldu, söyledim ya size istemiyorum Fenerbahçe'ye gelmeyi. Bu saatte de aranmaz ki! Neden bırakmıyosunuz peşimi?
Y.D.: Lan olum. Ne Aziz Yıldırım'ı ya, Yıldırım Demirören ben.
N.K.: Ih-ıhh, yaw Başkan'ım kusura bakmayın Yıldırım deyince benim de aklım hemen Aziz Başkan'a gitti.
Y.D.: Ne o hayrola! İstiyor mu hala seni? Peşinde demek ki hala!
N.K.: İstiyor tabii her gün arıyor neredeyse.
Y.D.: (İç ses başlar) Vay be Aziz! Yetmedi mi? Mehmet Topuz'u aldın, onu bunu aldın yetmedi mi? Bu ne hırs be kardeşim! (İç ses biter)
N.K.: Başkan'ım orda mısınız?
Y.D.: Eee şey, burdayım burdayım. Bak ne diycem Nihat? Sakın hemen hayır deme. Bak biraz düşün tamam mı?
N.K.: Başkan'ım siz de mi yahu? Yine mi transfer?
Y.D.: Ulan ne diye arıycam bu saatte seni? Yemek yapıyodum soğanım yokmuş sen de var mı diye sormak için mi arıycaktım.
N.K.: Pardon anlamadım Başkan'ım, dalga mı geçiyorsunuz benimle?
Y.D.: Ih-ıhh. Yok be Nihatcım, şaka yapıyorum, öyle bir an kaybetmişim kendimi. Bak Nihat'ım, golcüm benim. Öz Beşiktaş'lım.
N.K.: Söyleyin Başkan'ım dinliyorum. Hemen sadete gelirseniz sevinirim. Hanım uyanmasın oyar valla beni.
Y.D.: Bak yiğidim. Günler geçiyor. İki kupa kazandık, şampiyonlar ligine gidiyoruz. Ama ortada transfer yok. Bildiğin gibi değil, çok geliyorlar üzerime.
N.K.: Anlıyorum başkan'ım!
Y.D.: Ne bu yahu?! Mustafa hocayı ayrı ikna et, uğraş günlerce. Mehmet Topuz önce Beşiktaşlıyım desin, formayla pozlar versin, 1 hafta sonra Fener'e gitsin. Sonra bizim Kenan, Kenan Öner'e ne demeli! Sen git Gökhan'ın sözleşmesini uzatmayı unut. Olacak iş mi. O'nu da bonservissiz Adnan kaptı mı!
N.K.: Hı hı...
Y.D.: Dinliyorsun di mi Nihat?
N.K.: Evet evet burdayım Başkan'ım.
Y.D.: Herkes üzerime geliyor Nihat. Bak elim ayağım titremeye başladı yine. Dokunsan ağlıycam şimdi.
N.K.: Başkan'ım yapmayın etmeyin. Kendinizi bu kadar yıpratmayın n'olur, üzülüyorum ben de.
Y.D.: Üzülme Nihat, üzülme. Bak Nihat'ım, ilacım sensin. Biliyorum eşin alıştı oralara. Bir hayat kurdunuz. Dönmek istemiyor buralara. Ama sana ihtiyacım var. Bak söz burda da krallar gibi yaşatıcam sizi. İkna et Pınar'ı, kandır da dön tekrar n'olurrrrrrr!
N.K.: Başkan'ım bir saniye.
Bu sırada Nihat'ın eşi Pınar Kahveci uyanır ve sorar;
P.K.: Nihat kimle konuşuyosun gecenin bu vakti?
N.K.: (Ahizeyi eliyle kapatır ve eşine cevap verir) Yıldırım yawww!
P.K.: Hangisi, Aziz mi?
N.K.: Yok yok Beşiktaş Başkanı.
P.K.: Hay Allah'ım ya. Sen dönmiycem demedin mi bu adama? Ne diye rahatsız ediyor hala bu saatte?
N.K.: Pınarcım dur sinirlenme hemen. Gerçekten çok zor durumda kalmış. Belli ki çok sıkışmış, beni de uzun zamandır istiyor biliyosun. Gel dönelim hadi he. Özlemedin mi memleketi, İstanbul'u?
P.K.: Özlemez olur muyum, özledim tabii. Ama burda da iyiydik ya!
N.K.: Gel tamam diyelim. Bak krallar gibi yaşatcam sizi diyo.
P.K.: Tüp geçit bitmiş mi sen onu sor.
N.K.: Yok yok bitmemiş ama az kalmış. Amaaaa...
P.K.: Amaa neee?
N.K.: 2. köprü de çalışma varmış. 40 gün sürecekmiş. 2-3 saat sürüyormuş köprüyü geçmek.
P.K.: Hımmmm. İyi peki, tamam de. Bak sen de istiyosun zaten Beşiktaş'a dönmeyi. Bu yüzden kabul ediyorum. Ama ben 40 gün sonra gelirim söyliyim peşin peşin. 2. köprüdeki çalışma bitmeden adımımı atmam.
N.K.: Yaşa be karıcığım, mucuksssss
Bu sırada Yıldırım Demirören telefonun diğer ucunda heyecanla beklemekte, bir yandan da tırnaklarını yemektedir.
N.K.: Alooo Başkan'ım.
Y.D.: Burdayım Nihat. N'oldu haberler iyi mi?
N.K.: İyi iyi Başkan'ım. Tamamdır Pınar da ikna oldu. Geliyoruz.
Yıldırım Demirören sevinçten havaya uçar ve gecenin bir yarısı göbek atmaya başlar.
Y.D.: Oooooooo mastika mastika, ooooooooo sigarası malbora
N.K.: Aloo alooo Başkan'ım, iyi misiniz?
Y.D.: İyiyim iyiyim Nihat'ım. Ben iyi olmıyım da kim olsun. (İç ses başlar) Ohh be Aziz sen görürsün şimdi. Yarın tüm basın Nihat Beşiktaş'ta diye yazsın da göreyim seni. (İç ses biter) Tamam Nihat'ım öpüyorum seni gözlerinden, Pınar'a çok selamlar. Bak veriyorum haberi basına tamam mı? Caymayasın!
N.K.: Tamam Başkan'ım, sözüm söz. Geliyoruz dedik işte!
Y.D.: Ok. Öptüm görüşürüz. Noches buenas**.
N.K.: Haahaahh Noches buenas Başkan'ım.

*Tamamiyle hayal ürünüdür.
** Noches buenas: İyi geceler.
Şaka bir yana Nihat hayırlı olsun Beşiktaş'a. Sağlıklı bir Nihat her türlü iş yapar Beşiktaş'ta.

BİR AMERİKAN RÜYASI

Özlemişiz mücadelesi, pozisyonları bol maç izlemeyi. İspanya'nın özellikle 2. yarıda hemen hemen her atağında ya gol pozisyonuna girmesi ya da kaleye attığı bir şut, bunlara karşılık ABD'nin atletik futbolcularıyla hızlı bir şekilde ileri çıkarak her an bir tehlike yaratabilme ihtimali, Ömer ağabeyin Amerikan sempatizanlığını doruklara çıkarmasına rağmen zevkli bir 90 dakika geçirmemizi sağladı. Amerika özellikle kendi cezasahasını çok iyi savundu, cansiperane mücadele ettiler. İspanya'nın beraberlik golü için bastırdığı, üstüste pozisyonlar yakaladığı bir anda kendi kendime "Amerika Pearl Harbour'dan bu yana böyle saldırı görmedi" dedim. Sol taraftan Riera ve Capdevilla, sağdan Ramos, ortadan Torres, Villa, Xavi ve Xabi Alonso kamikazeleri akın akın Amerika'nın üs kurduğu ceza sahasına saldırıyor ancak o zamanın aksine bu kez komutan Bob Bradley önderliğinde hazırlıklı olan Amerikalılar karşı atak için aylarca bekleyip insanlık tarihinin en kara günlerinden birini değil, kısa süre içinde Altidore, Donovan, Dempsey jetleri ile karşılık verip, Ramos kamikazesinin adeta kendi gemisini vurmasıyla futbolun güzel gecelerinden birini yaşatıyor biz insanoğluna. Amerika'nın aldığı galibiyette Bob Bradley'in İspanya'yı çok iyi analiz, takımını da çok iyi motive etmesinin payı büyük. Buna biraz da Amerikan şansı eklenince İspanya üstüste 16. galibiyeti alarak Brezilya'nın rekorunu kırma fırsatını tepmiş oldu. Maçın adamları savunmanın göbeğinde oynayan Oguchi Onyewu ile Jay DeMerit'tir. Fenerbahçe ile adı anılan Onyewu güçlü fiziği ile ceza sahasında iyi mücadele etti, toplar kesti. Ama Onyewu böyle ekip olarak inanmış bir takım ve böyle sürpriz bir maçın adamı olabilir ancak. Fenerbahçe'nin Süper Lig'de hiçbir maçta ABD gibi oynamayacağını düşünürsek genç futbolcunun kesicilik yanında topu oyuna sokma, uzun alanda geriye doğru yapacağı koşular ve diğer özellikleri de gözönünde bulundurulmalı.

Peki İspanya'da Iniesta olsaydı sonuç farklı olur muydu? Olabilirdi. Çünkü tüm yük Xavi'nin üzerindeydi. Ceza sahası ve önünde çok kalabalık olan Amerikan savunmasına karşı alışık olduğumuz derin ara toplarını atamadı, sürekli yana oynamak zorunda kaldı. Iniesta'nın dar alanda kolay adam geçebilme yeteneğine ihtiyaç duydular. İspanya yapacağını yaptı bana göre. Kötü oynayıp kaybetmediler. Son vuruşlardaki beceriksizlik ve şanssızlık olmasaydı daha farklı bir sonuç çıkabilirdi. Amerikalı forvet Jozy Altidore'u da artık Villarreal bu sezon oynatır heralde. Geçen sezon Xerez'e daha çok forma şansı bulması için kiralık olarak vermişlerdi. Nihat da dönünce Beşiktaş'a Altidore'un önü açıldı iyice.

Dünya'nın 1 numarası bu yenilgiyle knock-out oldu. 35 maç yenilmeme, 15 maç üstüste kazanma serileri sona erdi. Aşağıda aldıkları 15 galibiyet var. 2 kez bizi yendiler zaten.
26-06-2008 Rusia-España 0-3
29-06-2008 Alemania-España 0-1
20-08-2008 Dinamarca-España 0-3 (debut de Del Bosque)
06-09-2008 España-Bosnia 1-0
10-09-2008 España-Armenia 4-0
11-10-2008 Estonia-España 0-3
15-10-2008 Bélgica-España 1-2
19-11-2008 España-Chile 3-0
11-02-2009 España-Inglaterra 2-0
28-03-2009 España-Turquía 1-0
01-04-2009 Turquía-España 1-2
09-06-2009 Azerbaiyán-España 0-6
14-06-2009 Nueva Zelanda-España 0-5
17-06-2009 España-Irak 1-0

24 Haziran 2009 Çarşamba

ZENIT GUIZA'YI İSTİYOR

Rus kulübü 10 milyon euro ve Fatih Tekke'yi teklif etmiş. Hemen kabul etsin Fenerbahçe, vakit kaybetmesin derim. 14 milyon euro'ya gelen İspanyol'u bence 4 milyon aza, Fatih Tekke'yi de alarak vermeyi tercih etmeliler. Tekke zaten Aziz Yıldırım'ın geçmiş yıllarda transfer etmek istediği bir isimdi. Tabii Guiza şu anda devam eden Rusya Ligi'ne gitmek ister mi o da ayrı bir konu. Ama Aziz Başkan kafaya koyarsa öyle böyle yollamasını bilir. Çeker bir köşeye 10 dakika bir ayar çeker, bir bakmışsın Guiza ertesi gün Zenit formasıyla poz veriyor!

JUVENTUS 2009-2010

Bugün itibariyle Ferrara'nın gelecek sezon sahaya süreceği ideal 11'lerden biri. Kale ve savunmanın göbeği İtalyan milli takımı. Bir tek şu Cannavaro içime sinmiyor. Giovinco'yu da 11'e oturtmaları lazım artık. Diego'nun performansını da merakla bekliyoruz. Juve'ye gelecek sezon şampiyonluk yakışır.

RAFAEL VAN DER VAART

Real Madrid'lilerden gidiyorum bu aralar. Van der Vaart da Real Madrid'de dikiş tutturamayanlardan biri. Oysa ki Schuster yönetimindeki Real Madrid'de çok da iyi bir başlangıç yapmıştı. Sezon öncesi hazırlık kampının yıldızlarından biriydi, ligde de attığı goller ve asistleriyle ilk haftalarsa sükse yaptı ama sonradan takım olarak kötü gidişleri, ardından Juande Ramos'un gelmesiyle yedek kalmaya başlamasıyla Hollandalı adına sezonun geri kalanı pek de iyi geçmedi. Ramos'un ikinci yarılarda oyuna sürdüğü futbolcu etiketi yapıştı sırtına. Ajax futbol akademisinden yetişmiş, hem Ajax'ta hem de Hamburg'da iyi işler yapmış Van der Vaart büyük ümitlerle transfer edilmişti. Ancak yerinin Akdeniz'den çok kuzey Avrupa olduğu anlaşıldı. Şimdi tekrar Ajax'a ya da Almanya'da bir takıma dönmenin hesaplarını yapıyor. L'equipe, eski takımı Hamburg'a dönmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu yazıyor. Werder Bremen'in de istediği söyleniyor. Diego'nun yerine düşünüyor olabilirler, Mesut'un biraz daha pişmesi lazım sonuçta. Belli de olmaz, bakarsınız Haldun Üstünel - Rijkaard işbirliği ile bir bakmışız Atatürk Havalimanı'na gelmiş.

** Real Madrid Raul Albiol transferini de bitirmek üzere. Valencia'yla 15 milyon euro karşılığında anlaşmaya vardıkları söyleniyor. 5 yıl önce Valencia onu Getafe'ye kiralık olarak vermişti. Babası ile takıma katılmak için Madrid'e giderken çok ciddi bir trafik kazası geçirmiş ve hayati tehlikesi bulunduğu için yoğun bakımda kalmıştı. Futbol hayatının bitebileceği söyleniyordu ama hızla toparladı kendini ve sezonun 2. yarısına yetişti, iyi bir performans da ortaya koydu Getafe ile ve sezon sonunda tekrar Valencia'ya döndü. Hem kulüp hem de milli takımdaki yükselişi de ardından başladı. Real Madrid kulübünden resmi açıklama yapıldıktan sonra önümüzdeki günlerde O'nu tekrar bir transfer için Madrid yolculuğu bekliyor. Umarım bu kez sapasağlam takımına varır.

23 Haziran 2009 Salı

JULIEN FAUBERT

Komik adam bu Faubert. Juande Ramos'un takıma izin verdiğini zannederek antrenmana bile katılmadığı olmuştu. Yedek kulübesinde uyurken çekilmiş bu görüntüsü herşeyi ortaya koyuyor zaten. Aslında Real Madrid'e geldiği için şanslı mı desek şanssız mı bilemedim. 6 ayda sadece 52 dakika forma giyebildi. Devre arası transfer döneminin bitimine kısa bir süre kala Real'de sakatlar çoğalınca apar topar West Ham'dan kiralık olarak alınmıştı. Önlem amaçlı bir transferdi aslında, eldeki diğer isimler de sakatlanırsa diye alınmıştı. West Ham ile yapılan anlaşmada bu sezon sonunda Real'in isterse bonservisini ödeyip 3 yıllık sözleşme imzalama opsiyonu da bulunuyordu. Perez'in ekibi Faubert'e "Ya kusura bakma biz bu opsiyonu kullanmayı unuttuk" diyerek kibarca kendisini istemediklerini belirtirler mi bunu bilmiyorum ama Fransız'ın gelecek sezon eflatun beyazlılarda olmayacağı kesin. Faubert derdini ülkesinden France Football'a anlatmış. "Köreldim burada yaw. Oynayabileceğim bir takıma gitmem lazım. Keşke ayrılmasaydım West Ham'dan." demiş. Faubert'in Real'e yeni geldiği dönemle ilgili bir de şöyle birşey var, bayağı komiktir bakın derim; Faubert & Mijatovic

MOURINHO BOŞANIYOR

Jose Mourinho'yu yanındaki bu kadınla yani eşi Tami ile ilk kez görenler eminim büyük şok yaşamışlardır. Karizmatik, birçoğumuza göre yakışıklı Mourinho ile Tami'yi birçoğumuz hiç yakıştıramadık. Her ne olursa olsun gönül bu, besbelli Jose seviyor, her başarılı erkeğin arkasında da bir kadın vardır. Tami bunca yıl Jose'yi iyi idare etmiş, yönlendirmiş diye düşündük. Ancak gelen son haberler çiftin 20 yıllık evliliklerini bitirmek üzere oldukları yönünde. Çift avukatları aracılığıyla boşanma işlemlerini başlatmış. Portekiz basını, Tami'nin ayrılmak istediğini, bu kararı almasındaki sebebin de Mourinho'nun İtalya'da yaşadığı küçük aşk maceraları olduğunu söylüyor. Haklarında hayırlısı!..

22 Haziran 2009 Pazartesi

GALATASARAY TOPBAŞI YAPTI, GÖKHAN ZAN GALATASARAY'A KATILDI

Sarı kırmızılılar yeni göğüs reklamları Türk Telekom'la Florya'da topbaşı yaptı. Rijkaard ve Neeskens takımın başındaydı. Yabancılardan Nonda ve Linderoth ilk çalışmada hazır bulundu. Baros ve Kewell daha sonra katılacak. Rijkaard'tan sonra gözlerin aradığı isim olan Lincoln ise yoktu. Bir klasik Lincoln hareketi daha. Yönetim yaptırım uygulayacakmış. Yaptırım manyağı oldu adam, kar etmiyor işte, işlemiyor Brezilyalı'ya!

Yenileme: Gökhan Zan Galatasaray'da. Galatasaray yönetimi şaşırtmaya, basını atlatmaya devam ediyor. Rijkaard'la "olumlu" bir şaşkınlık yaşamıştık ama bu kez aynısını söyleyemem. Zan transferini Rijkaard'ın yapmadığı belli, transferin arkasındaki ismin yöneticiler, bilhassa Haldun Üstünel olduğu açık. Müzmin sakatlardan biri daha katıldı Galatasaray'a. Mart ayının ortalarında Mesut Özil röportajı için Almanya'ya giderken havalimanında Gökhan'la karşılaşmıştım; "Tedavi olmaya gidiyorum, aksilikler yakamı bırakmıyor, durmadan birşey çıkıyor" demişti. Böyle bir adam Zan, cam adam lakabını boşuboşuna almadı.

Kenan Öner'in sözleşmesindeki uzatma opsiyonunu kullanmayı unuttuğunu söylüyordu siyah beyazlılar. Bilmiyorum inanan var mı buna? Ben şahsen tek kelimesine bile inanmıyorum. Beşiktaş'ta gelecek sezon istenmediği belliydi. Son olarak 2 milyon euro istediği de söyleniyordu. Bir unutkanlık sonucu bedelsiz olarak geliyor Galatasaray'a ama bunun bir danışıklı dövüş olduğuna, iki kulüp yöneticilerinin bu konuda önceden anlaştıklarına inanıyorum. Bakalım Galatasaray'dan ne kadar alacak? Servet'in transferi gerçekleşmesi durumunda Marsilya'dan 2 milyon euro alacağını gözönünde bulundurursak Gökhan'a bu kadar paranın ödeneceğini sanmıyorum. Ayrıca yukarıdaki fotoğraf da daha çok yenilenir.

Gökhan Zan, Fernando Meira'nın bıraktığı 5 numaralı formayı giyecek.

İBRAHİMOVİÇ VE MAICON

Inter Başkanı Massimo Moratti, Ibra ve Maicon için kapıyı açmış. "Eğer gitmek istiyorlarsa gidebilirler. Inter taraftarı olarak kalmalarını isterim ancak Başkan olarak kulübü finansal olarak düşünmeliyim. Ibra ve Maicon gitmeyi çok istiyorlarsa karar onların. Şu aşamada Inter'den ayrılma ihtimalleri %50-50. Onları almak isteyen kulüpler fiyatlarının ne kadar olduğunu gayet iyi biliyor." demiş. Bu iki isimle Real Madrid, Barcelona ve Chelsea'nin ilgilendikleri yönünde haberler sıklıkla yapılmıştı. Real Madrid'in Maicon'u, Barcelona'nın Ibra'yı istediği, Chelsea'nin de her ikisine de talip olabileceği konuşulmuştu. Öncelikle şöyle bir düşünelim, Real'in Maicon'a, Barça'nın da Ibra'ya ihtiyacı var mı? Sağ bek Sergio Ramos hırslı, güçlü, inatçı yapısı, kondüsyonu bakımından artıları fazla bir futbolcu ancak bu özellikleri zaman zaman ters etki yapabiliyor ve hırçın tavırları yüzünden çok fazla kart görüyor. Açık ara Real tarihinin son 25 yıldaki en kasap futbolcusu ünvanını elinde bulunduruyor. (Kasap Futbolcu). Perez o mevkiye daha sakin, iyi top taşıyan, ileri geri iyi çalışan Maicon'u düşünüyor olabilir, işlerine de Ramos'tan daha fazla yarar. Fiyatının 35 milyon euro olduğu, Real'in geçenlerde 25 milyon teklif ettiği söyleniyor. Ortada anlaşma falan yok doğal olarak, Moratti 10 daha ekle al git Brezilyalı'yı diyor.

İbrahimoviç'in adı da Barcelona ile anıldı durdu. Ancak söylentiler yine Real Madrid'e doğru kaydı. Bunda da Başkan Laporta ve Guardiola'nın kararsız tavırları yatıyor. Önümüzdeki sezon sonu sözleşmesi bitecek Eto'o'yu iyi bir fiyata elden çıkarsak mı yoksa maaşını artırıp devam etsek mi diye düşünüyorlar. Ibra-Eto'o takası gündemdeydi. Laporta "Eto'o'nun bedeli 60 milyon euro" diyormuş. Tabii ki Kamerunlu'nun arzusu da önemli. Irkçı tavırlardan sıkıldı İspanya'da ama İngiltere ve İtalya'da da var. Balotelli'ye yapılanlar halen hafızalarda. Yani bundan kaçış yok. Bence ne Laporta ne de Eto'o hiçbir hamle yapmamalı, Kamerunlu Barça'da paşa paşa devam etmeli. Zaten Moratti ile belli ki takas konusunda anlaşamamışlar, Laporta dün "Eto'o'nun takımda kalmasını istiyoruz" şeklinde açıklamalar yaptı. Yine söylentiler arasında Perez'in Ibra için, 50 milyon euro ve Sneijder'i Inter'e teklif ettiği söyleniyor. İkili bu haftaiçinde Ibra için biraraya gelecek ve karara varacak. Inter Asbaşkanı Ernesto Paolillo geçen hafta İsveçli için 75 milyon euro istiyoruz demişti. Bu kadar istemek de haklılar da, Ronaldo 94 ediyorsa Ibra da en az 75 eder diye düşünüyorlar. Pazarlıklar bundan sonra daha çetin geçecek demektir. Perez piyasayı alt üst etti, bundan sonra kime el atarsa o kulübün başkanının gözleri euro euro bakmaya başlayacak. Bu arada Abramovich'in politikası da önemli. Maicon'u bilmem ama Ibra iyi gider Chelsea'ye. Rus bir anda aradan fırlayıp imzaları attırabilir. Bu arada Araplar vardı sahi, onlar ne oldu? Kulüp almasını biliyorlar ama ya futbolcu?!

RUDO Y CURSI

Komedi drama türünde bir Meksika filmi. Rudo(kaba,hoyrat) ve Cursi(adi,aptal) lakaplı iki üvey kardeşin hikayesi. Fakir bir köylü ailenin çocukları olan ve birbirlerini zaman zaman seven ama çoğunlukla nefret eden iki kardeş muz çiftliğinde çalışarak ailelerini geçindirme çabasındadır. Bu iki üvey kardeşin hayatı kasabaya Batuta adında bir futbol yetenek avcısının gelmesiyle değişir. İlerlemiş yaşlarına rağmen Rudo ve Cursi'nin futbola karşı büyük yetenekleri vardır. Rudo kaleci, Cursi de iyi bir golcüdür. Rudo ve Cursi'nin her zaman profesyonel futbolculuk hayalleri olmuştur ama ikisinin de beklentileri farklıdır. Batuta iki kardeşi Mexico City'de farklı takımlara yerleştirir. Rudo ve Cursi'nin talihi dönmüştür ama bu durum fazla uzun sürmeyecektir. Cursi kendini kadınlara çok hızlı kaptırır ama hayatta en sevdiği şey şarkı söylemektir. Şarkıcı olmak için geç başlayan futbol kariyerini bile erken bitirmeyi göz almaktadır. Rudo'nun en büyük tutkusu ise kumardır. Bu durumu saklamak ve artan borçlarından kurtulmak için yalanlar söyler, hileye başvurur. İki kardeş bu farklı tutkularını futbol dünyasında varolmak ve büyük paralar kazanmak için kontrol altında tutmak zorundadır.

Bu eğlenceli filmin konusu kabaca böyle. Rudo ve Cursi'yi son yıllarda adlarını sıkça duyurmaya başlayan iki Meksikalı aktör Gael Garcia Bernal ve Diego Luna canlandırıyor. Futbolla ilgili ya da içinde futbolun geçtiği sinema filmlerine çok sık rastlayamıyoruz. İzlemenizi tavsiye ediyorum. Torrent'leri internette mevcut.