10 Nisan 2010 Cumartesi
101 GOLLÜ MESSI
Messi'nin Barcelona formasıyla attığı 101 golün dökümü. 92 gol ceza sahasının içinden(11'i penaltıdan) -demek ki mümkün olduğunca 18'e sokmayacaksınız-, 9'u dışından. 55 gol Nou Camp'ta, 46 gol deplasmanda attı. 7 gol attığı Sevilla kalecisi Palop'un ardından 6 kezle en çok Real Madrid kalecisi Casillas'ı avladı. Atletico Madrid'e 10, Sevilla'ya 7, Real Madrid'e 6 gol attı. 101 golün 79'unu sol ayakla, 15'ini sağ ayakla, 1'ini göğüsle, 5'ini kafayla ve 1'ini de tabii ki eliyle ağlara gönderdi.
39 KAMERALI YAYIN
Santiago Bernabeu'da bu gece 39 canlı yayın kamerası olacak. Ofsayt kameraları, çizgi kameraları, ters açılar, futbolcuların yüzleri ve ayaklarından detaylar verecek kameralar, tribün detaylarını çeken, yedek kulübelerini görüntüleyen ve stadyumun dışından görüntü verecek kameralar. Ayrıca jimmy jip ve raylı kameralar. 300 kişilik ekip çalışacak. Bizde olduğu gibi Madrid'de de bugün 8-9 saatlik canlı yayınlar olacak. Tabiri caizse ıncığını cıncığını göreceğiz bugün. Maçın tüm dünyada 1 milyar kişiye ulaşması bekleniyor. Hindistan'da gösterilmeyecek sandığım kadarıyla. Oradaki futbolseverler de bir yol bulur herhalde.
Allah CANAL + ve GOL TV'nin Musa Çözenlerine sabır versin! Herhalde nirvanaya erişirler bugün!
Allah CANAL + ve GOL TV'nin Musa Çözenlerine sabır versin! Herhalde nirvanaya erişirler bugün!
MESSI'Yİ KİM DURDURACAK?
Messi nasıl durdurulur? Cevabı en çok merak edilen soru bu. Mevcut önlemler şu ana kadar pek işe yaramadı. Geçenlerde en sıradışı çözüm yolu Mallorca teknik direktörü Gregorio Manzano'dan gelmiş, "Messi'yi durdurmak için arkasından ateş etmek lazım" demişti. Ama Madridistalar bugünkü maç öncesi kendilerinden emin. Çünkü onların Arbeloa'sı var. Onlar AntiMessi'ye sahipler. Peki ama Arbeloa kendinden ne kadar emin? Sorusuna bakılırsa çok değil; "Maça tüfekle çıkmama izin verecekler mi?"
NIKE VS ADIDAS
El Clasico aynı zamanda iki spor markası Nike ile Adidas'ın mücadelesine sahne olacak. Real Madrid'in Adidas ile yıllık 40 milyon, Barcelona'nın ise Nike ile yıllık 30 milyon euroluk anlaşması var. İki süper yıldızdan Messi 2006 Dünya Kupası öncesi Nike olan sözleşmesini noktalayıp Adidas ile anlaşmıştı. Ronaldo'nun ise Nike ile anlaşması devam ediyor. Messi yıllık 3, Ronaldo 6 milyon euro kazanıyor. Yine Barcelona'da Nike'ın egemenliği söz konusu. Adidas krampon giyen Messi dışında sadece Milito, Maxwell ve Xavi var. Real Madrid'de ise daha dengeli bir dağılım mevcut. Bunların dışında Casillas ile Henry (Reebok), Guti, Keita ve Pinto (Puma), Pepe (Umbro) marka krampon kullanıyor. Adidas ve Nike'ın aşağıdaki kadroları mücadele etse ne olur acaba? Nike ağır basıyor gibi...
NIKE TAKIMI: Valdés, Ramos, Albiol, Piqué, Puyol, Alves, Busquets, Iniesta, Marcelo, Cristiano Ronaldo e Ibrahimovic.
ADIDAS TAKIMI: Dudek, Arbeloa, Milito, Maxwell, Kaká, Xavi, Xabi Alonso, Raúl, Messi, Higuaín y Benzema.
NIKE TAKIMI: Valdés, Ramos, Albiol, Piqué, Puyol, Alves, Busquets, Iniesta, Marcelo, Cristiano Ronaldo e Ibrahimovic.
ADIDAS TAKIMI: Dudek, Arbeloa, Milito, Maxwell, Kaká, Xavi, Xabi Alonso, Raúl, Messi, Higuaín y Benzema.
9 Nisan 2010 Cuma
EL CLASICO'YA DAMGA VURACAK KİŞİ
Bugün videolardan gidiyoruz. İşlerimin yoğunluğundan dolayı birşeyler yazmaya vaktim olmuyor. Televizyon için hazırladıklarımı sizlerle paylaşmakla idare ediyorum.
8 Nisan 2010 Perşembe
GUERRERO VE FEDERASYON'DAN TAM İSABET
0-0 sona eren Hannover maçından sonra soyunma odasına giderken fırlattığı su şişesi taraftarın yüzünden patlamıştı. Federasyon da bir tane ona patlattı. 5 maç ceza verdiler. Bir başka deyişle sezonu kapattın dediler. Dünya Kupası elemelerinde de Uruguay ile oynanan maçta hakemin üzerine yürüyüp hakaret ettiği gerekçesiyle FIFA'dan da 6 maç ceza almış, yaklaşık 1 yıl elemelerde milli takım formasını giyememişti.
TİPİK ALMAN HAREKETİ
Ferguson maçın ardından "Rafael'i oyundan attırmak için hakemin üzerine yürüdüler ve baskı altına aldılar. Tipik Alman hareketi. Almanları değiştiremezsiniz" dedi. O pozisyon için Almanların birşey yapmasına gerek yoktu zaten. Hakem normal şartlar altında da sarı kartı olmasına rağmen ortasahaya yakın bir yerde Ribery'i formasından çekip 360 derece döndüren Rafael'i 2. sarı kartla oyundan atmalıydı. Neyse, tipik Alman hareketi(!) maçın ardından da devam etmiş. Takımın kaldığı otelde büyük bir kutlama yapılmış. Almanlar hiç unutamadıkları 99 finalinin acısını çıkarmışlar bir kez daha. Hoeness zafer purosunu Ferguson'un gözünün içine soka soka tüttürmüş. Ribery'nin 27. doğumgünü de kutlanırken, biralar, şaraplar havada uçuşmuş.
7 Nisan 2010 Çarşamba
UYANIK ROONEY
M.United-Chelsea maçını sakat olan Rooney arkadaşlarıyla birlikte locadan izliyor. Devre arasında Rooney odada yalnızken servis yapan kadınlardan biri büyük bir bira ile geliyor ve bardağı masaya bırakıyor. Eyleme geçmeden önce heyecanlı bir şekilde tırnaklarını yiyen Rooney kadın çıktıktan sonra hemen biraya uzanıyor ve kimseye çaktırmadan(!) küçük bir bardağa biraz dolduruyor. Hemen ardından da aklına monitöre bakmak geliyor ve bozuntuya vermeden hiçbir şey yokmuş gibi sahaya bakmaya devam ediyor.
MESSI TSUBASA OLMA YOLUNDA
Maçın ardından herkesin kafasında Messi için artık yeni ne söylenebilir, üstüne ne eklenebilir düşüncesi oluştuğuna eminim. Mevcut yakıştırmalar, kelime oyunları, unvanlar yetmiyor ona. Ama fazla zorlamamak lazım bundan sonra. Messi Messi'dir deyip geçmek lazım. Çünkü bazı futbolculara, üstüste çalımlarla gol attıktan ya da olağanüstü hareketlerin ardından arkadaşına gol attırmasından sonra "Maradona gibi oynadı", "Maradonavari gol attı" yakıştırmaları nasıl yapıldıysa -yapılıyorsa- artık Messi için bu yapılamaz. O Michael Jordan gibi ya da üstadı Maradona gibi oyunu farklı bir boyuta taşıdı. Yeni dönemin yeni süper yıldızı o.
Maç sonrası dikkatimi çeken bazı demeçler de var. Arsene Wenger ve Theo Walcott, Messi'nin bir PlayStation oyuncusu gibi oynadığını söyledi. Guardiola ise "Hangi PlayStation karakteri Messi'nin düzeyinde bilmiyorum" dedi. Sıkı bir PlayStation oyuncusu olarak diyebilirim ki, evet oyunda bazı futbolcular normalinden daha üstün. Mesela bir Pato uçuyor resmen, Eto'o ve Kaka da öyle, rakiplerinin içlerinden geçiyorlar. Rooney ve Ronaldo formda olduğunda dövseniz de ayağından top alamıyorsunuz. Birkaç isim daha var böyle sayılabilecek. Ama gerçek Messi, Guardiola'nın da dediği gibi hakikaten bambaşka. PlayStation oyunlarındakinden kesinlikle daha iyi. Sanırım böyle giderse yapımcılar PES 2011'de tüm özelliklerini 100 üzerinden 100 yapacaklar. Son olarak Arjantinli yarı finalde Inter karşısında da buna benzer bir performans sergilerse Mourinho'nun da çıkıp şöyle demesini bekliyorum; "Ne PlayStation'ı yapmayın etmeyin! Messi, Tsubasa'dan başkası değildir!"
Maç sonrası dikkatimi çeken bazı demeçler de var. Arsene Wenger ve Theo Walcott, Messi'nin bir PlayStation oyuncusu gibi oynadığını söyledi. Guardiola ise "Hangi PlayStation karakteri Messi'nin düzeyinde bilmiyorum" dedi. Sıkı bir PlayStation oyuncusu olarak diyebilirim ki, evet oyunda bazı futbolcular normalinden daha üstün. Mesela bir Pato uçuyor resmen, Eto'o ve Kaka da öyle, rakiplerinin içlerinden geçiyorlar. Rooney ve Ronaldo formda olduğunda dövseniz de ayağından top alamıyorsunuz. Birkaç isim daha var böyle sayılabilecek. Ama gerçek Messi, Guardiola'nın da dediği gibi hakikaten bambaşka. PlayStation oyunlarındakinden kesinlikle daha iyi. Sanırım böyle giderse yapımcılar PES 2011'de tüm özelliklerini 100 üzerinden 100 yapacaklar. Son olarak Arjantinli yarı finalde Inter karşısında da buna benzer bir performans sergilerse Mourinho'nun da çıkıp şöyle demesini bekliyorum; "Ne PlayStation'ı yapmayın etmeyin! Messi, Tsubasa'dan başkası değildir!"
6 Nisan 2010 Salı
AH PAPATYAM VAH CÜMBÜR CEMAAT AİLE!
Star TV'nin ayrı bir yeri vardır gönlümüzde. Buna sebep olan da, bana göre Star'ın Star olmasını sağlayan başlıca olguyla aynı şeydir aslında. Nedir? Şampiyonlar Ligi'dir. 16-17 yıldır o muazzam müziği dinleterek bize az sonra futbolun en güzel yemeklerinden birinin sunulacağının müjdesini vermişlerdir. Belki de futbolu yeni nesillerin daha da sevmesini sağlamışlardır bu yolla. Ama son zamanlarda artık kendilerine kızıyoruz, sinirleniyoruz. Çünkü salı akşamlarımızı bizden çaldılar. Bize artık çok görüyorlar. Belki D-Smart sattırmak için yayınlamıyor belki de Papatyam'ı daha çok reyting aldığı için bu maçlara tercih ediyorlar. Bilmiyorum. Bildiğim tek şey yöneticilerin tüm eleştirilere kulak tıkadığı. Ancak böyle yaparak birçok insanı D-Smart'tan daha da soğutuyor ve almamaları için motive ediyorlar. Ayrıca Star spor servisinde çalışan arkadaşların da bu geceki maç açık kanaldan yayınlanmadığı için üzgün olduklarını umuyorum, tahmin ediyorum. Çünkü böyle bir eşleşmeyi yayınlarken, hele ki ilk maçı izledikten sonra daha çok insana ulaşamayacakları için mutlaka üzgündürler. Son olarak da diyorum ki, sadece bu gece biz futbol aşıkları değil Papatyam'ın ve Cümbür Cemaat Aile'nin oyuncuları bile oturup Barcelona-Arsenal maçını izlemezse ne olayım!
5 Nisan 2010 Pazartesi
BAHİS DÜNYASI VE ERKEN UYARI SİSTEMİ
Evsahibi, deplasman takımı ya da beraberlik... 2,5 gol üstü ya da altı... Toplam gol, ilk yarı-maç sonucu, handikaplı maçlar... Çifte şans ya da maç skoru...
Daha da abartırsak, maça kim başlayacak, ilk taçı kim atacak, ilk kart kime çıkacak, ilk golü kim atacak, ilk faulü kim yapacak, penaltı olacak mı vs.
Bahis dünyası aldı başını gidiyor. Sadece futbolla sınırla kalsa yine iyi. Artık neredeyse her spor dalıyla ilgili ortaya para koymak mümkün. Çünkü birilerinin cebinizdeki parada fazlasıyla gözü var. Son kuruşunuza kadar sizi emmek istiyorlar. Bu yüzden sanal alemde bahis oynatan internet siteleri, sokak aralarında da dükkanların sayısı her geçen gün artıyor. Oturduğu yerde cebindeki üç kuruşu basıp karşılığında binleri alma peşinde olan binlerce insan var. İşsizliğin alıp başını gitmesiyle bu dünyayı kendisine gelir kapısı olarak görenlerin sayısı da artıyor. Ya da çok parası olup bu işe sırf zevk için bulaşanlar da azımsanmayacak sayıda.
Bahis dünyasında milyar dolarlar dönüyor. Dolayısıyla sadece eline kağıt kalem alıp oynayanların dışında bu işin bizzat içinde olan aktörlerin de bu dünyanın cazibesine kapılmaması mümkün değil. Ayrıca ceplerini dolduran bahis patronları da onlar olmadan hiçbir şey yapamaz. Hakemler, yöneticiler, futbolcular da bunun farkında. Bazıları ihtiyaçları ya da açgözlülükleri nedeniyle maçları manipüle ederken bazıları da tehdit yoluyla bu kirli dünyanın içine çekiliyor, mecbur bırakılıyorlar. Futbolu yönetenlerin bu anlamda başında büyük bir dert var. Dünyanın dört bir yanında hergün oynanan yüzlerce maçı takip etmek zorundalar. Kolay iş değil. Ama bir yerden başlanmak zorunda. Öncelikle çoğunluğun ilgi duyduğu, en çok bahisin oynandığı büyük liglerin ve turnuvaların takibiyle başlanması da en doğru olanı.
FIFA da bunu yapıyor. Bundan yaklaşık 4 yıl önce ciddi bir adım atarak kendi bünyesinde bir birim oluşturdu. Bu birim İsviçre'nin Zürih kentinde sıradan bir ofiste "Early Warning System" yani "Erkan Uyarı Sistemi" adı verilen programı kullanıyor. Ekip üyeleri bu bilgisayar programı sayesinde maçları ve oranları sürekli kontrol ediyor. Şüphelendikleri bir durum olduğundaysa bunu hemen bahis şirketlerine bildiriyor. Ardından da kanıtlarıyla FIFA'ya raporluyor. Bu yeni sistem için ilk olarak 2006 Dünya Kupası pilot proje olarak seçildi ve her maç çok sıkı şekilde takip edildi. Yaklaşık 1 yıl sonra da birimin kurulduğu resmen açıklandı. Şu anda dünya çapında yaklaşık 500 bahis şirketiyle bağlantı halindeler ve oranlarını sürekli olarak takip ediyorlar. Birim futbol federasyonlarıyla da bağlantılarını kuvvetlendirme aşamasında. Başı şike illetiyle dertte olan federasyonların talep etmesi halinde maçları takip etmeye yarayan donanımları sağlamakla birlikte bunların kullanımı konusunda da eğitim veriyorlar. Mesela 2008 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin talebiyle Pekin Olimpiyatları kurulan bir ekip tarafından her anıyla izlendi, raporlandı. Ayrıca 2010 Dünya Kupası eleme maçları da Zürih'teki bu ofis tarafından yakın merceğe alındı. Baş analist Detlev Zenglein elemelerde şüpheli bir durumla karşılaşmadıklarını söylüyor.
Şimdi sırada Dünya Kupası var. Sistem elemelerin bitmesinin ardından turnuva başlayana kadar daha da geliştirilecek. Ancak büyük maçları kontrol etmek çok da zor olmasa gerek. Herkesin gözünün üzerinde olduğu maçları manipüle etmeye cesaretlenebileceklerine inanmıyorum. Asıl dikkatlerin üzerinde olması gereken alt liglerde oynanan maçlar. Bunların kontrolü için de daha çok zaman geçmesi gerekiyor. Ya da birileri vicdanıyla hareket edip ahlaklı davranmak zorunda. Bahis dünyasına umut bağlayan arkadaşlar da şunu unutmamalı ki, ne olursa olsun en sonunda kazananın kasa olduğu gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpıyor, çarpmaya da devam edecek. En nihayetinde, kaybettiklerinizin bir kısmını karşılayabiliyorsanız bile şanslılar arasındasınızdır, bunu unutmayın ve kendinizi çok fazla kaptırmayın!
Daha da abartırsak, maça kim başlayacak, ilk taçı kim atacak, ilk kart kime çıkacak, ilk golü kim atacak, ilk faulü kim yapacak, penaltı olacak mı vs.
Bahis dünyası aldı başını gidiyor. Sadece futbolla sınırla kalsa yine iyi. Artık neredeyse her spor dalıyla ilgili ortaya para koymak mümkün. Çünkü birilerinin cebinizdeki parada fazlasıyla gözü var. Son kuruşunuza kadar sizi emmek istiyorlar. Bu yüzden sanal alemde bahis oynatan internet siteleri, sokak aralarında da dükkanların sayısı her geçen gün artıyor. Oturduğu yerde cebindeki üç kuruşu basıp karşılığında binleri alma peşinde olan binlerce insan var. İşsizliğin alıp başını gitmesiyle bu dünyayı kendisine gelir kapısı olarak görenlerin sayısı da artıyor. Ya da çok parası olup bu işe sırf zevk için bulaşanlar da azımsanmayacak sayıda.
Bahis dünyasında milyar dolarlar dönüyor. Dolayısıyla sadece eline kağıt kalem alıp oynayanların dışında bu işin bizzat içinde olan aktörlerin de bu dünyanın cazibesine kapılmaması mümkün değil. Ayrıca ceplerini dolduran bahis patronları da onlar olmadan hiçbir şey yapamaz. Hakemler, yöneticiler, futbolcular da bunun farkında. Bazıları ihtiyaçları ya da açgözlülükleri nedeniyle maçları manipüle ederken bazıları da tehdit yoluyla bu kirli dünyanın içine çekiliyor, mecbur bırakılıyorlar. Futbolu yönetenlerin bu anlamda başında büyük bir dert var. Dünyanın dört bir yanında hergün oynanan yüzlerce maçı takip etmek zorundalar. Kolay iş değil. Ama bir yerden başlanmak zorunda. Öncelikle çoğunluğun ilgi duyduğu, en çok bahisin oynandığı büyük liglerin ve turnuvaların takibiyle başlanması da en doğru olanı.
FIFA da bunu yapıyor. Bundan yaklaşık 4 yıl önce ciddi bir adım atarak kendi bünyesinde bir birim oluşturdu. Bu birim İsviçre'nin Zürih kentinde sıradan bir ofiste "Early Warning System" yani "Erkan Uyarı Sistemi" adı verilen programı kullanıyor. Ekip üyeleri bu bilgisayar programı sayesinde maçları ve oranları sürekli kontrol ediyor. Şüphelendikleri bir durum olduğundaysa bunu hemen bahis şirketlerine bildiriyor. Ardından da kanıtlarıyla FIFA'ya raporluyor. Bu yeni sistem için ilk olarak 2006 Dünya Kupası pilot proje olarak seçildi ve her maç çok sıkı şekilde takip edildi. Yaklaşık 1 yıl sonra da birimin kurulduğu resmen açıklandı. Şu anda dünya çapında yaklaşık 500 bahis şirketiyle bağlantı halindeler ve oranlarını sürekli olarak takip ediyorlar. Birim futbol federasyonlarıyla da bağlantılarını kuvvetlendirme aşamasında. Başı şike illetiyle dertte olan federasyonların talep etmesi halinde maçları takip etmeye yarayan donanımları sağlamakla birlikte bunların kullanımı konusunda da eğitim veriyorlar. Mesela 2008 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin talebiyle Pekin Olimpiyatları kurulan bir ekip tarafından her anıyla izlendi, raporlandı. Ayrıca 2010 Dünya Kupası eleme maçları da Zürih'teki bu ofis tarafından yakın merceğe alındı. Baş analist Detlev Zenglein elemelerde şüpheli bir durumla karşılaşmadıklarını söylüyor.
Şimdi sırada Dünya Kupası var. Sistem elemelerin bitmesinin ardından turnuva başlayana kadar daha da geliştirilecek. Ancak büyük maçları kontrol etmek çok da zor olmasa gerek. Herkesin gözünün üzerinde olduğu maçları manipüle etmeye cesaretlenebileceklerine inanmıyorum. Asıl dikkatlerin üzerinde olması gereken alt liglerde oynanan maçlar. Bunların kontrolü için de daha çok zaman geçmesi gerekiyor. Ya da birileri vicdanıyla hareket edip ahlaklı davranmak zorunda. Bahis dünyasına umut bağlayan arkadaşlar da şunu unutmamalı ki, ne olursa olsun en sonunda kazananın kasa olduğu gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpıyor, çarpmaya da devam edecek. En nihayetinde, kaybettiklerinizin bir kısmını karşılayabiliyorsanız bile şanslılar arasındasınızdır, bunu unutmayın ve kendinizi çok fazla kaptırmayın!
4 Nisan 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)