12 Ekim 2010 Salı

MESUT ÖZİL & OKAN YENİGÜN

Maçtan 1 gün önce Berlin'deydim. Hangi Türk ile konuşsak Mesut Özil'i desteklediğini söylüyordu. Maç başladı tam tersi oldu. Büyük bir çoğunluk topu ayağına her aldığında yuhladı, ıslıkladı. Bir süre sonra da dayanamayan Alman taraftarlar "Mesut Özil, Mesut Özil" diye bağırıp vicdani taraflarını göstererek futbolcularına destek oldular. O an üzüldüm ve utandım. Türk taraftarların gösterdikleri bu tepkinin sadece bu maçla ilgili olduğunu düşünerek devam edeyim. Buradan gerçekten orada yaşananları anlamak imkansız. Bunu defalarca söyledik. Empati yapabilmek için gurbet topraklarında uzun vakit geçirmek ve karşımıza çıkacak sıkıntılara karşı mücadele tecrübesi yaşamış olmamız gerekir. Bunu en başından beri söylüyorum; biz millet olarak Mesut ve onun gibileri eleştirebilecek en son topluluklardan biriyiz belki de. Aurelio'nun ya da Elvan'ın ayyıldızı göğsünde taşımasına tepki gösterenlere değil tabii ki lafım. Eğer onlara yoksa tepkiniz Mesut'a da olmamalı. 5 yıl Türkiye'de top oynadı diye sırf iş icabı bir Brezilyalı'yı Türk vatandaşı yapan bir ülkenin insanlarıyız biz. Bu suretle en nihayetinde Aurelio'nun sahip olduğu Türklük'ten Mesut daha fazla Alman'dır bana göre. Orada doğan, yetişen, okuyan, sosyal hayatında çoğunlukla Almanlarla ilişki kuran bir insandan bahsediyoruz sonuçta.

Neyse kabahati kendimizde de arayalım biraz. Bir başka Mesut hikayesinden bahsedeyim sizlere. Okan Yenigün, Berlin'de kaldığımız otelin genel müdürü. Hamburg'da otelcilikte iyi işler çıkarmasının ardından patronu Tomas onu Berlin'deki yeni otelin başına getirmiş. 3500 dairesi olan süper zengin Tomas şimdiki otelin etrafında büyük bir kompleks inşa ettiriyor. Büyük bir iş. Milyon eurolar dönüyor. Tüm bu işlerle ilgilenmesini istediği kişi de bizim Türk Okan. Çalışkanlığı ve iş disipliniyle patronunun güvenini kazanmayı başarmış biri. Hayatından şu anda çok memnun. İyi kazanıyor, iyi yaşıyor ve herşeyden önemlisi Almanya'da saygı görüyor. Gelgelelim hikayesi de oldukça ilginç. Bakın Okan Yenigün'ü bu noktaya getiren, ona göre hayatının akışını değiştiren olay ne olmuş?

Köln'de doğup büyüyen Okan küçük yaşlarda FC Köln'de kalecilik yapmaya başlar. Ancak 13 yaşına geldiğinde ailesi bir karar alır ve temelli Türkiye'ye döner. İstanbul'a yerleşirler. Okan, Köln'de kaleci olma hayalinin suya düşmesinden dolayı büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadır. İyi bir kalecidir ve Almanya'daki hocaları da onun için üzülürler. İstanbul'da okumaya devam eden Okan günün birinde Galatasaray'ın altyapı seçmelerinin olacağını duyar. Hemen bir arkadaşından krampon, şort ve eldiven ayarlayarak Florya'nın yolunu tutar. Ancak onu büyük bir hayal kırıklığı daha beklemektedir. O zamanki altyapı hocası, Okan'ı sadece 2 dakika dener ve "Bizim için çok yaşlısın, sen bize yaramazsın" der. Kendinden daha yaşlı ve kötü olanların altyapıya alındığını söylüyor Okan. -Hoşgeldin diyorum ben de, torpil ülkesine hoşgeldin!- Ailesinin verdiği karara o günden sonra Türkiye'de işlerin nasıl döndüğünü öğrenmesinin verdiği hayal kırıklığı da eklenir. Yıllar geçer, büyür, tahsilini bitirir ve askerliğini de Türkiye'de yapar. Ama bu topraklarda iş hayatına atılmak onu korkutmaktadır. Yıllar önce yaşadığı tecrübe ona böyle hissettirmektedir. En sonunda soluğu tekrar Almanya'da alır. -Ancak herkes onun gibi bu fırsata sahip değil- Hamburg'a yerleşir ve iş hayatına atılır. Çalışır, didinir ve kendini kabul ettirir. İşte bugün bu noktada. Eğer kendimi göstermem için bana biraz daha fırsat verilseydi, 2 dakikada üzerime çizik atılmasaydı şimdi kaleci olarak Türk futboluna hizmet ediyordum belki de diyor. Ama şimdi bir Alman için çalışıyor, onu daha fazla zengin etmek için.

Mesut'u daha iyi anlıyor Okan. Anlattıklarıyla benim de daha iyi anlamama yardımcı oldu. Mesut, Okan'ın geçtiği yollardan geçmedi tabii ki. O, Okan'ın yaşadığı tecrübeyi tatmadan sadece hissettikleriyle hareket etmeyi tercih etti. Kendi doğrularına göre iş hayatında kendini daha da geliştirebileceği, daha fazla değer görebileceği bir dünyayı seçti. Artık Mesut ile ilgili konuşmaya gerek yok. Onun gibiler için benim söyleyebileceğim son cümle: Gelen gelsin, gelirse bizimdir, gelmiyorsa zaten hiç bizim olmamıştır, yolları açık olsun!

Hiç yorum yok: