30 Ağustos 2010 Pazartesi

TARAFTAR ODASI



Bu dün gece Kanal 24'te Futbol 7/24 programında yayınladığımız ilk bölüm. Bu akşam 21:00'de de Takım Oyunu'nda dün akşam oynanan Eskişehirspor-Galatasaray maçının Taraftar Odası ekranlara gelecek. Gelecek haftalarda yeni maçlar ve taraftarlar olmaya devam edecek tabii ki. Her hafta 1 ya da 2 maçta bunu yapmayı düşünüyoruz. Mesela derbiler için yakın bir arkadaşınızla da beraber başvurabilirsiniz. Facebook'da "Taraftar Odası" grubu ve "twitter/taraftarodasi"ndan takip edebilirsiniz.

27 Ağustos 2010 Cuma

10 YIL ÖNCE 10 YIL SONRA

26 Ağustos 2010 Perşembe

DIEGO TRANSFERİ TAŞLARI OYNATIR

Diego tekrar döndü Bundesliga'ya. Daha doğrusu ait olduğu yere. Brezilyalı 15 milyon euro bonservis bedeli ile Wolfsburg'a katılacak. Almanya onun futbolunu daha verimli bir şekilde gösterebileceği ülkedir. Bu gelişme tüm taşların yerli yerine oturmasını sağlayacak özellikte. Yani, Schalke ve Galatasaray için Misimovic'i transfer etme adına işler biraz daha kolaylaşacak demek. Diego'nun transferiyle Misimovic'in 10 numarasının el değiştireceği kesin. Ancak bugünkü Alman gazetelerinin haberleri Schalke'nin Misimovic'ten elini eteğine çektiğine işsaret ediyor. İddialar Schalke'nin rotayı Van der Vaart'a çevirdiği yönünde. Real Madrid'e 10 milyon euro'luk bir teklif sundukları dedikoduları dönüyor. Öte yandan İtalyan basını da Ibrahimovic'in olası bir Milan transferi öncesi Schalke'nin, İtalyan ekibinden Huntelaar'ı da kadrosuna katabileceğini belirtiyor. Bu 2 transfer gerçekleşirse Raul ve Metzelder'i de sayarsak Schalke denizinde ufak bir Real Madrid takım adaları yaratılmış olacak. Bu, Magath'ın sistemi için de son derece önemli bir gelişme. Galatasaray açısından değerlendirirsek de Van der Vaart'ın transferi gerçekleşirse Misimovic için Schalke defteri tamamen kapanır ve Galatasaray kapısı açılır. Eğer böyle olursa transferin gerçekleşmesi için bazı taşların yer değiştirmesi gerektiği anlaşılır ki bu da Adnan Sezgin'in dolayısıyla Galatasaray'ın elinin transfer masasında geçmişe oranla güçlü olmadığını iyice ortaya çıkarmış olur.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

DURACELLLER VE SANYOLAR

Mesela iki pille çalışan aletleriniz vardır, radyo, uzaktan kumanda ya da el feneri gibi. Radyoyu örnek alalım. Yeni aldığınız radyo yanında mutlaka pillerini de beraberinde getirir. Pilleri takar ve güzel güzel yeni radyonuzun keyfini çıkarırsınız. Ancak bir süre sonra doğal olarak piller bitmeye başlar ve yenileriyle değiştirmeniz gerekir. Durumunuz iyiyse ya da eliniz açıksa piyasadaki en iyi pillerden 2 adet Duracell’e 6 lira öder ve en uzun süreli verimlerden birini alırsınız. Ama imkanınız yoksa tercihinizi sağdan soldan duyduklarınız doğrultusunda mümkün olduğunca fazla verim alabileceğiniz daha ucuz pillerden yana kullanırsınız ve mesela gider 4 liraya 2 adet Varta alırsınız. Aslında bu durumda ne yaparsanız yapın bir kere baştan Duracell’in performansını yakalayamayacağınızı kabul etmişsinizdir. Üstüne üstlük uzun vadede baktığınızda da ufak bir hesapla ömür-para orantısı bakımından daha zararlı çıktığınızı da farkedersiniz. 6 liralık 2 adet Duracell’in sağladığı verimi almak için 4 adet Varta'ya 8 lira ödemek zorunda kalmışsınızdır. Neticede o an içinde bulunduğunuz koşullara göre iki tercih de kabul edilebilirdir.

Ancak bir de uyanık olduğunu düşünenler vardır. En zararlı çıkanlar da bence bunlardır. Bunlar 2 pilin yerine sadece 1 pili değiştirir ve Duracell'in yanına mesela 1 liralık Sanyo takarlar. Böylece diğerlerine oranla hem ceplerinden daha az para çıkar hem de radyolarını kullanmaya devam etmiş olurlar. Ancak çok kısa bir süre sonra bakarlar ki radyo yine çalışmamaya başlar. Çünkü Sanyo'nun ne tükenme noktasına gelen Duracell'e ne de radyoya bir faydası olmuştur. Olan şey, ikisinin de daha çabuk bir şekilde tükenmeye başlamasıdır sadece. Böyle olunca kullanılan radyo da bir yandan eskimeye devam etmektedir.

Biraz karışık oldu belki ama bugünkü Galatasaray'da da durum böyledir bana göre. Duracelller'in (Arda, Baros, Kewell, Elano ve Neill vs.) yanına ya çekmecede sakladıkları ya da bakkaldan yeni aldıkları Sanyolar'ı(mevcut yönetimsel zihniyet ve Barış, Sarp, Ali Turan, Serdar Özkan ve Pino gibi isimler) taktılar. Sonunda Sanyo hem radyoyu yordu hem de Duracell'i tamamen tüketti. Aslında suç, ne Sanyo'da ne de Duracell'de. Onlar potansiyelleri ölçüsünde ellerinden geleni yapıyorlar. Suçlu bulmak gerekiyor mu emin değilim ama arıyorsak listenin en üst sırasına bu ikisinden aynı anda verim almaya çalışanları koymalıyız. Suç, Duracell'i de geçtim artık Varta bile "aldıramayıp" Sanyo ile "idare etmeye" çalışanlarda! Ve artık işin kötü tarafı radyo da(Rijkaard) eskidi, geçen sene arada bir sesi güzel çıkıyordu ama şimdi iyice cızırdamaya başladı. Tamir edilme imkanı var mı bilmiyorum ama yoksa eğer artık onu da değiştirmenin vakti geldi de geçiyor bile...

19 Ağustos 2010 Perşembe

BARCELONA V REAL MADRID

Guardiola ve Mourinho'nun ideal 11'leri. 3 İspanyollu internasyonel Real Madrid'e karşı 8 İspanyollu Barcelona. Alın size İspanya milli takımı zaten. Real Madrid transferi kapattı. Van der Vaart, Gago, Diarra ve Lass ıskartaya çıktı. Bu 4'ü de liginde şampiyonluğa oynamak isteyen bir takımın mutlaka kadrosunda olması gereken isimler. Böylece Mesut Özil ilk 11'de sahaya çıkar mı çıkmaz mı tartışmaları da sona erer.

İki takım da her zaman olduğu gibi kaleyi bir İspanyol'a emanet edecek. Defans 4'lüleri de dikkat çekiyor. Göbekte aynı, kanatlarda ise farklı ülke vatandaşları var. İki teknik adam da oyunu geriden kuran isimleri aynı dili konuşanlardan seçecek ve kadronun temeline oturtacak. Barcelona'nın orta ve ilerisindeki 6 ismin 5'i de İspanyol, yanlarında da Messi. Bu da hazır olma adına önemli bir avantaj. Real Madrid'in orta ve ilerisindeki 6 isimdense 2'si Alman, 2'si Arjantinli, yanlarında da Ronaldo ve Xabi Alonso. Mourinho da mümkün olduğunca sahada uyumlu olabilecek, iyi anlaşabilecek oyuncularıyla mücadele edecek. İki takımın da kadrosunda önemli alternatifler yine mevcut. Barcelona'da Adriano, Ibrahimoviç, Keita ve Milito; Real Madrid'de ise Benzema, Canales, Pedro Leon, Arbeloa ve Granero, iyileşince de Kaka.

Şampiyon kim olura gelince, umurumda değil yeter ki başlasın artık festival!

18 Ağustos 2010 Çarşamba

MUTLU MESUT

17 Ağustos 2010 Salı

İSPANYA FUTBOLUNUN İNCİLİ

Marca yayınlarından La Liga'nın yeni sezon rehberi 20 Ağustos'ta piyasaya çıkıyor. Elimde 2005-2006 sezonununki var. NTV'de İspanya ligi maçı anlatırken çoğu zaman yararlandığım bir kaynaktı. 400'ü aşkın sayfasıyla bir futbol aşığının, La Liga'nın ıncığını cıncığını çıkarmak isteyenlerin sahip olması gereken bir kitap. Ayrıca dünya kupasıyla, İspanya 2. ligiyle, kral kupasıyla, yabancı liglerle ve Euro 2012 ile ilgili birçok inceleme mevcut. Fiyatı da 6 euro. Yakınlarda İspanya'ya gidecek olan varsa bir tane sipariş vermek isterim.

İSYANIN LİDERLERİ SORGUDA

Dünya kupası sırasında antrenman sahasını terkedersen bundan sonra federasyon binasına arka kapıdan girersin! 5 futbolcu ve teknik direktör Domenech'in ifadesini alıcak soruşturma komisyonu. Toulalan, Abidal ve Evra katılıyor toplantıya. Ribery ve Anelka ise yok. Anelka ipleri tamamen koparmış zaten, avukatını gönderiyor sadece. Yakında başka bir ülkenin vatandaşlığına geçerse şaşırmam. Ribery'nin mazeretiyse kulübünden. Bayern Münih, dün oynanan Almanya kupası ve cuma günü oynanacak lig maçını neden göstererek yollamadı oyuncusunu. Laurent Blanc, dünya kupası kadrosundaki tek bir oyuncuyu bile Norveç maçının kadrosuna almayarak kendi cezasını kesmişti. Federasyon da dünya kupasına katılma primlerini vermeyerek finansal bir ceza uygulamıştı. Bugün yarın çıkacak karar merakla bekleniyor. Fransız basınına göre bazı futbolcular için men cezası çıkabilir. En azından Patrice Evra'yı böyle bir tehlike bekliyor. Açık bir şekilde Evra'nın bundan sonra milli takım formasını giymesini istemediğini söyleyen federasyon üyesi Lilian Thuram amacına ulaşmak için lobi çalışmalarını yapmıştır bile. Ama asıl merak ettiğim, Domenech'i bu takımın başında dünya kupasına yollayan federasyona ne yaptırım uygulanacağı!

11 Ağustos 2010 Çarşamba

BECKHAM FUTBOLA DÖNDÜ

Bundan 5 ay önce Genoa maçında aşil tendonundan sakatlanmıştı. Ardından ilk kontroller ve şok eden açıklama: 6 ila 8 ay arası oynayamaz. Kariyerinin son dünya kupasında oynama fırsatını durduk yere kaçırmıştı Beckham orta sahada sıradan bir koşu yaparken. Finlandiya'da birçok ünlü futbolcunun ve atletin ameliyatlarını gerçekleştiren Sakari Orava'nın sihirli ellerine bıraktı kendini. Başarılı geçen operasyonun üzerinden daha 5 ay geçmişti ki bugün Los Angeles Galaxy ile antrenmanlara başlayabileceği açıklandı. Dayanamamış olacak ki takım arkadaşlarından önce dün oğullarıyla birlikte meşin yuvarlağın peşinde koşmaya başladı bile.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

BURSASPOR'UN YOLU

Mükemmel bir sondu. Uzun süre besledikleri umut çiçekleri son zamanlarda solmaya başlasa da futbol tanrıları yeniden yeşertti yapraklarını. Bursa takımı ve halkı en güzel hediyelerden birini aldı. Ertuğrul Sağlam ve ekibi, yeşil Bursa'nın dört bir yanını zafer sarmaşıklarına doladı. Günlerce sürdü kutlamalar. Mutluydu ve hala mutlu Bursasporlular. Çoğunluğun hemfikir olduğu üzere haketmişlerdi futbol ağacının en güzel meyvelerini yemeyi. Futbolu biz yakından takip edenler şimdi her ne kadar son haftada hatta son dakikada gelmiş olsa da bunun bir tesadüf olmadığını kanıtlamalarını bekleyeceğiz ve belki de dua edeceğiz. Yine yarışta olmaları, aynı istikrarı göstermeleri Türk futbolu için son derece önemli. Birkaç yıl sonra sezon bitimine doğru 2009-2010 şampiyonunun nerde olduğunu görmek için puan tablosunun son basamaklarına bakmak istemiyoruz.

O güzel günlerin üzerinden yaklaşık 3 ay geçti. Çocukların birçoğu yine takımda. Şimdi yeni takviyelerle kağıt üzerinde daha da güçlendiklerinin sinyallerini veriyorlar. Attırdıkları imzalar menajer kakalamalarından çok, deftere uzun zaman önceden itibaren karalandıklarını gösteriyor. Ertuğrul Sağlam'ın ekibiyle yürüttüğü bir çalışmasının eseri gibi. Eser iyi mi kötü mü işte bunu birkaç hafta içersinde değerlendirme fırsatı bulacağız.

Yeni transferlerin takıma adaptasyonundan önce eskilerin kafalarında neler olduğu beni daha çok düşündürüyor. Futbolcuların son 2.5-3 aylarını nasıl geçirdikleri çok önemli. Kendi sokaklarında kahraman gibi dolaştılar, gittikleri herhangi bir yerde büyük ilgi gördüler. Pohpohlandılar, el üstünde tutuldular, egoları daha da yükseltildi. Aralarında daha ilk yıllarında 3 büyüklerin ambargosunu yıkma zevkini yaşayanlar oldu. Ne derseniz deyin Türkiye gibi bir ülkede çok büyük bir iş başardılar. Bunun hazzını yaşamak, kavrayabilmek herkesin erişebileceği bir duygu değil. Bunu ne kadar sindirebildikleri, herşeyin aslında mayıs sonunda bittiğini ne ölçüde kabullenebildikleri önemli. Bu anlamda hocalarına büyük bir iş düşüyor. Psikolojik olarak o ve ekibinin, Volkan Şen, Ozan İpek, Sercan Yıldırım gibi geçen sene önemli virajlarda arabanın devrilmemesini sağlayan isimlere yaklaşımları büyük önem taşıyor. Sorumluluk ve baskıyı taşımaları adına Ertuğrul Sağlam'ın ve tabii ki Bursaspor taraftarlarının önemli misyonlarından biri sabırla omuz çıkmak olacak. Bu, ligin yanısıra toplayacakları puanların çok önemli olacağı Şampiyonlar ligi kulvarı için de geçerli.