4 Aralık 2008 Perşembe

AVRUPA ASLANI


Galatasaray'ın işi bu, ummadığınız maçları kazanır ummadığınız maçları kaybeder. Ancak bu dakikadan sonra Galatasaray'lılar için hiçbir şey sürpriz olmamalı. Tarihi Berlin Olimpiyat Stadı'na, onu dolduran 70 bin kişinin önüne beni de koysanız en az Voronin kadar oynarım. Muhteşem atmosfer, buğulu bakan stat ışıkları, bir zamanlar toprak şimdi mavi tartan olan üzerinde Jesse Owens'ın Hitler'e nazire yaparcasına rekorları alt üst ederek 4 altın madalya kazandığı pist. Tüm bunlar böyle statlarda oynamış ve oynamaya ihtiyacı olan Galatasaray takımının yarısını motive etmeye, tabiri caizse döktürmelerine yetiyor. Zevk denen şey herhalde bu, bir Türk takımının deplasmanda oynarken hem saha içinde hem de tribünde üstün olması. Savaşan bir orta saha, Mehmet Topal ve Barış sayesinde Servet'e daha az hata yapma ihtimali tanınması, Baros'un topu saklama ve olumlu kullanma yüzdesinin yüksek olması, Lincoln'ün Erdoğan Arıca'ya gönderme yaparcasına top sektirerek değil, topu sadece sürerek yaptığı resital, Sabri'nin beyin damarlarının henüz tam olarak açılmamış olmasına rağmen çok koşması, Halan Balta'nın orta yapma becerisinin halen gelişmemiş olmasına rağmen soğukkanlı futbolu, De Sanctis'in verdiği güven birleşince bu takımın ne Skibbe'ye ne de Kalli'ye ihtiyacı var aslında. Galatasaray'lı futbolcuların 1. ihtiyacı modern bir stat, dolu tribünler (Kadıköy'ü belki ayrı tutmak gerekir) ve esaslı rakiplerdir.

Arda'nın varlığı yetiyor, çok yetenekli ona bu takımın her zaman ihtiyacı var klişesine başvurmayacağım. Ama bu çocuğun artık dinlendirilmesi gerektiği bir gerçek. Fatih hoca milli takımda onu kullanıyor, Skibbe lig diyor Arda diyor, Türkiye kupası diyor Arda diyor, Avrupa diyor Arda diyor. Lig'de birkaç maç yedek soyundurulması bende uyandırmış olduğu biraz bıkkınlık duygusunun ortadan kalkmasını ve iştahının kabarmasını sağlayacağı kanısındayım.

Hiç yorum yok: