4 Temmuz 2009 Cumartesi

YOLUNU ŞAŞIRAN BİSİKLETÇİ

Denis Menchov yanlışlıkla etabından sapınca kendini alışveriş merkezinde bulmuş :)

3 Temmuz 2009 Cuma

ROGER FEDERER

Efsane 7. kez üstüste Wimbledon finalinde.

GÜNÜN TRANSFER HABERİ

Transferde kısır geçen günün en önemli haberi olarak Michael Owen-M.United ilişkisi ön plana çıktı. Tamamiyle büyük bir sürpriz. 29 yaşındaki Owen M.United'ın futbolcusu olmaya çok yakın. Bugün sağlık kontrolünden geçiyor. Son yıllarda üstüste sakatlıklar yaşayan Owen için M.United yeni bir başlangıç olabilir. Bedelsiz olarak transfer olacak. Bu yüzden Ferguson için göze alınabilecek bir risk olarak kabul edilebilir.

Doğal olarak akıllarda Owen'ın sakatlık geçmişi var. Real Madrid'ten Newcastle'a transfer olduğu 2005 Ağustos'undan sonra kariyeri tam bir kabus gibi geçti. Hemen hemen her sene sakatlıklar yaşadı ve bu sakatlıklar kendisini uzun süreler sahalardan uzak tuttu. Sakatlanmadığı yer kalmamıştı neredeyse, diz ve ayak tarak kemiği sakatlıkları, fıtık rahatsızlığı, kalçasında sorun yaşadı, hatta geçen sezon başında kabakulak bile oldu. İngiltere'nin narin futbolcusuydu Owen. Newcastle'ın sezon ortasında sözleşme yenileme teklifini geri çevirdi, yaklaşık 10 gün önce de bu düşüncesini yineledi. Küme düşen ve kendisine uğursuz gelen Newcastle'da oynamak yerine başka bir premier lig kulübünde ya da yurtdışında oynamak istediğini açıklamıştı. Menajerlik şirketi de Owen ile ilgili hazırlattığı 32 sayfalık bir dosyayı onu transfer etmeyi düşünen potansiyel kulüplere yolladı (Buradan bakabilirsiniz). Haftabaşında Everton, Newcastle'dan haftalık 120.000 sterlin alan Owen'a haftalık 50.000 sterlin önerdi. Owen kabul etmedi. İki gün önce de Blackburn ile adı geçti ancak teknik direktör Sam Allardyce'ı Owen'ın yaşadığı sakatlıklar korkuttu, vazgeçildi. Dün geceden itibaren ise M.United devreye girdi. United'ın ne kadar ödemeyi kabul ettiği ya da sözleşmenin ne kadar bir süre için olacağı konusunda net bir bilgi yok ancak oynayacağı maç sayısı, atacağı goller ve kazanacağı kupalara orantılı olarak 29 yaşındaki golcüye teşvik edici bir takım ödemeler yapılacağı söyleniyor. Karim Benzema transferinde Real Madrid'e yenilen United'ın bu hamlesi biraz acele gibi gözükebilir. Ancak Owen'ın kendi jenerasyonunun en iyi golcülerinin başında geldiğini kabul etmek gerekir. Fransa 98'de henüz 18 yaşındayken Arjantin'e attığı gol halen akıllarda. Yine de ilk olarak Owen'ın United'ın doktorlarını sağ dizinin iyi olduğu konusunda ikna etmesi gerekiyor.

Yenileme: Ve Michael Owen M.United'ta. Bedelsiz olarak 2 yıllık sözleşme imzalandı. İngiliz kulübünden "Oynadığın kadar kazan" sistemine göre para alacak.

HALDUN ÜSTÜNEL İLE BİR GALATASARAY MUHABİRİNİN TELEFON KONUŞMASI *

Galatasaray'da son 2 yılda yapılan transferlerde başaktör olan yönetici Haldun Üstünel'in bu sezon da yapılan transferlerin altında imzası var. Rijkaard ve Abdul Kader Keita transferlerinde muhabirleri ve doğal olarak basını terse yatıran Haldun Üstünel ser veriyor sır vermiyor. Avrupa'da Üstünel kadar transfer operasyonunu gizli yürütebilen yönetici sayısı çok az. Ve Üstünel önümüzdeki hafta bir transfer daha patlatmaya hazırlanıyor. Galatasaray muhabirlerinden Temel bunun farkında ve telefonla Üstünel'in ağzından bilgi almaya çalışıyor.

Haldun Üstünel: Alo!
Temel: Haldun ağabey iyi günler ben Temel.
Üstünel: Aaa Temel nasılsın?
Temel: İyi olmaya çalışıyorum, pek iyi sayılmam.
Üstünel: Hayrola n'oldu? Karadeniz de gemilerin mi battu?
Temel: Daha ne olacak? Resmen bize sağ gösterip sol çakıyorsunuz transferlerde.
Üstünel: Nerden çıkarıyorsun Temel. Ben size sağ göstermiyorum ki sol çakayım. Sağı gösteren sizsiniz kendi kendinize. Masa başında kafanızdan adam uyduruyorsunuz. Yok Schuster'miş, yok Ramos'muş, yok Govou'ymuş vs. Nerden buluyorsunuz bu isimleri anlamıyorum?
Temel: Ama napalım Haldun ağabey, Madrid'e gittiğinizi öğreniyoruz. Size sorduğumuz da söylemiyorsunuz. Biz de Madrid'de kim var, kim olabilir diye düşünüp toto oynuyoruz. Olabilecek isimleri de yazıyoruz. Hiç mi birşey yazmayalım?
Üstünel: Sen de haklısın Temel. Ama daha önce de yaşadık böyle şeyleri, isim verince size yazıyorsunuz sonra transfer işi zora giriyor. Aziz Yıldırım bıraktıktan sonra Fenerbahçe'yi söz her türlü ismi açıklayacağız size.
Temel: Ohhh Ohhh 3 sene daha isim yok yani.
Üstünel: Eee yani!
Temel: Anladım Haldun ağabey. Bak ne diyeceğim! Almanya'daymışsın galiba, bir sağ bekle görüşüyormuşsun.
Üstünel: &/(%(=?^'+&/(=
Temel: Alo orda mısın Haldun ağabey?
Üstünel: Burdayım.
Temel: Sağ bek diyorum Almanya diyorum.
Üstünel: (//+^'+%/))=??)(
Temel: Ya Haldun ağabey ne güzel konuşuyorduk. N'oldu bir anda transfer sorunca hemen başka bir boyuta geçtin yine.
Üstünel: Sorma boşuna söylemem.
Temel: Ama ağabey bak zor durumdayım. Müdür durmadan sıkıştırıyor, fırça üstüne fırça yiyorum. Bu transferi de önceden yazmazsam mahvolurum.
Üstünel: ......
Temel: Ya Haldun ağabey n'olursun konuş, gözünün çapağını yiyim konuş. Bari Almanya'da mısın onu söyle!
Üstünel: (/%%+%+/?=)&+^
Temel: Ya Allah'ım kafayı yiycem. Haldun ağabey baş harfini söyle bari adamın!
Üstünel: ?)/(&%^%/()
Temel: Nereli bari hangi ülkeden?
Üstünel: (&%^+%&/)(=?%^'
Temel: Yaaaaaa çıldırtma be ağabey beni n'olursun! Kaç yaşında onu söyle!
Üstünel: &/%^^'%&()=??
Temel: Ya n'oluyo be söyle diyorum. Söyleeeeeeeeeee! Söyliyceksin işte.
Üstünel: Ayıp oluyor ama Temel, bak yıllardır arkadaşlığımız var Florya'da. O yüzden saygı gösteriyorum kapatmıyorum yüzüne.
Temel: Haklısın Haldun ağabey bir an için kendimi kaybetmişim. Sakinleştim tamam, iyiyim, kendimdeyim. Bak ne diyeceğim. Daha önce oynadığı takım hangisi?
Üstünel: (/&+^^'%&/())=?
Temel: (İç ses başlar) Allah'ım ya adama bak. Transfer dışında ne güzel konuşuyoruz adamla, ama transfer sorunca adam dut yemiş bülbüle dönüyor. Başka bir boyuta geçiyor. Ne ketum adammışsın be! (İç ses biter) Ya tamam Haldun ağabey ben pes ettim. Seninle .idik yarışına giremeyeceğim. Haklısın senin ağzından transferi öğrenmek imkansız. Bu yüzden o koltukta oturuyorsun ve işini de iyi yapıyorsun. Saygı duymaktan başka çarem yok. Ama yarın öbür gün kapıya koyarlarsa beni, senin kapını çalacağım anında haberin olsun.
Üstünel: Olmaz olmaz birşey sen rahat ol.
Temel: İnşallah! İyi ben kapatıyorum o zaman.
Üstünel: İyi.
Temel: Tamam o halde.
Üstünel: Tamam Temelciğim.
Temel: Tamam.
Üstünel: Okey. Görüşürüz.
Temel: Görüş... Ya Haldun ağabey allahaşkına kim bu adam yaaaaaa!
Üstünel: Öptüm, byeeeeeeee!
Temel: Aloooo dur kapatma. Bitti mi transfer bitti miiiiiiii?
Üstünel'in telefonu: Bip bip bip...


*Muhabirin adı ve bu telefon konuşması tamamen hayal ürünü olup sadece Haldun Üstünel'in ağzının ne kadar sıkı olduğunu ve yürüttüğü transfer işlerini sır vermeden yaptığını gösterme amaçlıdır.

2 Temmuz 2009 Perşembe

LYON'LU KEITA GALATASARAY'DA

Batan geminin malları bunlar. Gel vatandaş. Şaka bir yana kimsenin battığı yok ama Lyon golcüleri birer birer gönderiyor. Benzema Real Madrid'e gittikten sonra Fildişi Sahilli Abdul Kader Keita da Galatasaray ile 3 yıllık anlaşmaya vardı. Galatasaray yönetiminin Varan 3'ü oldu. Yine sağ gösterip sol çaktılar. Rijkaard ve Gökhan Zan'dan sonra genelde kimsenin beklemediği bir transfer oldu. Herkes Govou Govou derken, Keita çıktı kutudan. Bu transferi de yine Galatasaray'ın resmi sitesinden öğrenmiş olduk. Baros ile 2007-2008 sezonunda aynı kadroda yer aldılar. 2 yıl önce Lille'den 18 milyon euro karşılığında gelmişti Lyon'a. Ama beklentileri karşılayamadı ve satmayı düşünüyorlardı. Hatta bugün bir Fransız gazetesinde okuduğum makaleye göre, Lyon 10 milyon euro civarında bir para getirene Keita'yı vermeyi düşünüyormuş. West Ham, Everton ve Roma'nın da ilgilendiği söyleniyordu. Haldun Üstünel işi bitirmiş gibi gözüküyor yine. Bu parayı verdiyse Galatasaray kafamda bir soru işareti belirmedi değil ama. Gerçi aşağıdaki videoyu izleyince bu soru işaretleri biraz dağıldı. Bu videoların menajerlerin kulüp başkanlarını etkilemek için en iyi görüntülerden hazırladıkları videolar olduklarını biliyoruz. Ama Keita'nın kumaşı oldukça kaliteli, adam Cristiano Ronaldo gibi! Lille'de golcü olarak değil de daha çok bir kanat oyuncusu gibi, bir ortasaha gibi oynamış; hızlı, kolay adam eksiltebilen, top hakimiyeti yüksek, her iki ayağını da kullanabilen bir futbolcu. Ver topu gitsin!..


1 Temmuz 2009 Çarşamba

PEREZ: PARA KÖPEĞİNİZ OLSUN

Ünlü bir İngiliz atasözü vardır, "Ben ucuz mal kullanacak kadar zengin değilim" der. Bizde de var buna benzer bir söz, "Ucuz etin yahnisi yavan olur" derler. Real Madrid Başkanı Florentino Perez'in de bunlara benzer bir sloganı var, "En pahalı şeyler en ucuzdur". Evet Forbes'un son zenginler listesinde 397. sırada yer alan Perez söylüyor bunu. Birçoğuna göre kara para aklıyor, birçoğuna göre kulübe harcadığı paraların karşılığını fazlasıyla aldığı için tekrar bu işin içinde ve yine birçoğuna göre ise o sadece gerçek bir Real Madrid aşığı. Ünlü işadamı, milenyumun başında geçtiği eflatun beyazlıların başında bembeyaz bir sayfa açmıştı. İlk işi ezeli rakiplerinin en büyük yıldızlarından Luis Figo'yu Madrid'e getirerek Los Galacticos'un seyir defterini açmak oldu. Ardından her sezon 1 yıldız sloganıyla Zidane, Beckham, Ronaldo, Owen, Robinho ve diğerlerini paraya pula acımadan Real Madrid'in kadrosuna kattı. Harcanan bir ton paranın karşılığında lig şampiyonlukları, Avrupa'da şampiyonluklar yaşadı. Zidane kariyerinin en verimli çağını İspanya başkentinde geçirdi ve taraflı tarafsız herkesin hayran olduğu ve saygı duyduğu bir adam oldu. Ama herşeyden önemlisi kulübü, futbolun evrenselleştiği dönemde daha geniş pazarlara açtı. 6 yıllık iktidarında Real Madrid'in gelirleri 100 milyondan 300 milyon euro'ya çıktı. Dünya çapında Real Madrid en sağlıklı kulüpler arasında 18.'likten 1.'liğe yerleşti. Ve unutmayın, Perez bunları paraları akıttığı yıldızları olmadan yapamazdı.
1 Haziran 2009 itibariyle de Los Galacticos'un 2. dönemini resmen başlattı. Şimdi yine aynı mantıkla hareket ediyor. Ancak tek bir farkla, seçilmeden önce verdiği vaadlerde her sezon 1 yıldız yerine, dünyanın en büyük isimlerini hemen takıma katacağını ve bunun için 300 milyon euro ayırdığını açıklamıştı. İnanılmaz bir rakam. Neredeyse Türkiye'deki tüm kulüplerin bütçesine eşdeğer. Bu para nereden geliyor, açmakta fayda var. 100 milyon euro'su bankadan Perez'in şahsen aldığı kredi yani borç. 100 milyon euro'su kulübün zaten bu sezon transfere ayırdığı miktar. Kalan 100 milyon euro'nun ise takımdan gönderilecek isimlerden gelmesini bekliyor. Perez şu ana kadar 219 milyon euro'luk transfer yaptı. Ronaldo (96), Kaka (65), Benzema (35), Albiol (15), Negredo (5) ve Pellegrini (3) transferlerine 219 milyon euro ödemeyi kabul etti. Bunların ne kadarını şu ana kadar ödedi, bunu Perez'in muhasebecileri biliyor. Ama Ronaldo ve Kaka'nın bonservislerini M.United ve Milan'ın banka hesaplarına yatırdığına dair bir söylenti var. Bu durumda geriye Perez'in harcayabileceği 81 milyon euro kaldı. Geçmiş yıllarda savunmaya adam almadığı için eleştirilen Perez, Albiol'un ardından Xabi Alonso ve Arbeloa transferleriyle Liverpool kulübünün de kasasını doldurup kotasını doldurmayı planlıyor. Herşey bittikten sonra Perez kulübün gelirini gelecek sezon sonunda 400, 2011'de ise 500 milyon euro'ya çıkarmayı planlıyor. Bunu nasıl yapacak peki? Real Madrid, Barcelona ve M.United gibi büyük kulüplerin gelir kapılarını çoğumuz biliyoruz. Stadyum hasılatları, bol sıfırlı sponsorluk ve tv yayın gelirleri. Perez'in Real Madrid'inin bu 3 gelir kaleminde de tavan yapacağı ortada. Bu kadar çok yıldızı aynı takımda izlemeyi ve bundan reklam sektöründe yararlanmayı kim istemez ki? Geleceği görmek için müneccim olmaya gerek yok. Perez'in harcamaları sayesinde İspanya Ligi tüm dünyada daha fazla izlenmeye başlayacak ve değeri de buna paralel olarak artacak.
Bu kadar para harcadıktan sonra başarılı olur ya da olmaz bunu Allah bilir. Ama kurduğu kadro kim ne derse desin heyecan verici. Çoğumuz hadi artık La Liga başlasın diye dua ediyoruz. Her haftasonu kimseyle randevulaşmadan ekran başında koltuğa mıhlanıp Real Madrid'in maçlarını izlemek için sabırsızlanıyor, Barcelona-Real Madrid maçlarını iple çekiyoruz. Herşeyden önce Perez gibi bir başkan İspanyol futbolu için bir değer. İngiltere premier liginin ortalığı silip süpürdüğü son 3 yılda geriye düşen İspanya liginin tekrar şahlanması ve liderlik koltuğuna oturması için bulunmaz bir nimet. Onun sayesinde günlerdir Real Madrid'i konuşuyoruz. Süper bir sezon geçiren ve 3 kupa kazanan yüzyılın en başarılı takımlarından biri olan Guardiola'nın Barcelona'sı medyada kendine son 1 aydır daha aşağılarda yer bulmaya başladı. Perez 1 ayda hedefinin bir kısmını böylece gerçekleştirmiş oldu. Sıra yavaş yavaş yıldızlarının sahaiçinde göstereceği performansa geliyor.

İnşaatçı Perez biliyor ki, en iyi ve en pahalı tünel delme makinesini alırsa kayaları daha çabuk ve daha düzgün bir şekilde delip, projesini çok daha kolay bitirebilir ve bunun geri dönüşünü daha sağlıklı alabilir. Futbol dünyasına da işte aynen bu mantıkla yaklaşıyor Perez. Ama bu kez karşısında delip geçmesi oldukça sert bir kaya var; Laporta, Guardiola ve Messi'nin Barcelona'sı...

TAŞ GİBİ BAYERN

Bayern Münih'in yeni transferleri. Başta Van Gaal olmak üzere taş gibi bir takım oldular.

Soldan sağa;
Ayaktakiler: Thomas Müller (Altyapıdan yetişen 20 yaşındaki golcü), Holger Badstuber (Altyapıdan yetişen 20 yaşındaki defans oyuncusu), Louis Van Gaal, Mario Gomez ve Anatoliy Tymoshchuk.
Aşağıdakiler: Ivica Olic, Edson Braafheid (Twente'den gelen Surinam'lı defans oyuncusu), Alexander Baumjohann (M'Gladbach'tan gelen 22 yaşındaki orta saha oyuncusu), Daniel Pranjic (Heerenveen'den gelen 28 yaşındaki Hırvat orta saha oyuncusu) ve Andreas Görlitz (2 sezon sonra tekrar Bayern'e döndü)

Bir de Bayern kadrosu dizmeye çalışalım, ama inanın çok zor özellikle ortasaha ve forvet.

Rensing (Butt)
Lell, Lucio, Demichelis (Braafheid), Lahm
Tymoshchuk (Van Bommel)
Hamit, Schweinsteiger, Ribery
Toni (Klose), Gomez (Olic)

KARIM BENZEMA REAL MADRİD'DE

35 milyon euro karşılığında Perez'in Kaka, Ronaldo ve Albiol'den sonra 4. transferi oldu. Resmi açıklamayı bugün yarın yaparlar. Heyecan verici, kağıt üstünde çıkın kafanıza göre takılın deseler her maçı alabilecek kapasitede duran bir kadro. Ama Pellegrini'nin işi zor olacak. Yepyeni bir kadro, uyum sorunu ne kadar yaşarlar bilemiyorum ama takımın ağası Raul'un yeni düzenle ilgili bir çift lafı olacaktır Pellegrini'ye. Kadro aşağıdaki gibi mi olur, artık bu da Pellegrini'nin güzel bir sorunu olarak bir köşede dursun.

Casillas
Ramos, Albiol, Pepe, Marcelo
Lassana
Ronaldo, Kaka, Robben
Raul, Benzema

ya da

Casillas
Ramos, Albiol, Pepe, Marcelo
Lassana, Gago
Ronaldo, Kaka, Benzema
Raul

David Villa-Barcelona flörtü ne durumda peki? İspanyol gazetelerinin bir toparlamasını yaparsak eğer, sportif direktör Txiki Begiristain yanına futbol direktörü Raul Sanllehi'yi alıp kuzey İspanya'daki Asturias'a çıkarma yapmış. Villa'nın tatilini geçirdiği evine 10 dakika mesafadeki bir restoranda menajer Jose Luis Tamargo ile buluşmuşlar. Bir süre sonra Villa da onlara katılmış. Hem Barcelona hem de Real Madrid'le kişisel anlaşması bulunan Villa yıllık 5.5 milyon euro net istemiş. Tarafların anlaşmaya vardığı sadece sözleşmenin 4 ya da 5 yıl olması konusunda nokta koyamadıkları söyleniyor. Benzema'nın transferiyle Perez, Villa defterini kapattı zaten. Şimdi top Valencia Başkanı Manuel Llorente'de. Menajer Tamargo, Başkan Llorente'yi Barcelona'nın 40 milyon euro'luk teklifine ikna edebilirse Villa gelecek sezon Katalanların formasını giyecek aksi halde yine Valencia'da olacak.

BEŞİKTAŞ'IN FERRARİ'Sİ

Genoa'nın stoperi Matteo Ferrari hayırlı olsun Beşiktaş'a. Hakkında çok detaylı bilgiye sahip olmasam da Roma'da oynarken birkaç maçını anlatmıştım. Fiziğinin güçlü olduğunu söyleyebilirim. Hava toplarında etkilidir ve oyuna topu iyi sokar. Siyah beyazlılara naçizane Gökhan Zan'dan daha faydalı olacağına inanıyorum. Ayrıca sevgilisinin Venezuella'lı Aida Yespica olduğunu biliyorum. Aron adında bir de oğulları var. İnönü tribünlerinde Yespica'yı görmek ilginç olacaktır. Ayrıca Michael Fink atar Matteo Ferrari ile artık.

30 Haziran 2009 Salı

İKİ TRANSFER HABERİ DE FRANSA'DAN

Mevlüt Erdinç PSG'de. Sochaux'dan PSG'e geçerek sınıf atlamış oldu. Yeni takımında golleri sıralaması dileğiyle.
Porto'nun El Comandante'si Lucho Gonzalez da 17 milyon euro karşılığında Marsilya'da. Kulüp böylece kendi transfer rekorunu da kırmış oldu. Deschamps'ın transfer listesinin ilk sırasında yer alan bir isimdi. Savunmanın göbeğine sıra gelmiştir artık heralde. Diawara mı Servet mi? Umarım paraları kalmıştır.

FERGUSON'UN YENİ RONALDO'SU

Antonio Valencia yaklaşık 29 milyon dolar karşılığında Wigan'dan M.United'ın renklerine katıldı. Ekvador'un yetiştirdiği en yetenekli isimlerin başında geliyor. 2 sezondur Wigan formasıyla Premier Lig'de pişti. Ve Ferguson artık kıvama geldiğini düşünüyor. Hızı ve top hakimiyeti sayesinde Ferguson'un yeni kanat bindirmelerinde kullanacağı isim olacak. Bir Ronaldo kadar faydalı olur mu United'a? Mutlaka yararları olacaktır ama Portekizli kadar olabileceğini sanmıyorum.

KAKA 8

Real Madrid'in beyazları da yakıştı. Bu güleryüzlü çocuk tam bir melek gibi oldu şimdi. 40 bin Madridista'nın karşısına çıktı ve yeni formasıyla poz verdi. Alfredo Di Stefano yüksek bir tabure ve baston eşliğinde geleneği yine yerine getirdi. Efsane Zidane'nın yıllarca taşıdığı, geçen sezon da Cannavaro'nun giydiği 5 numaralı formayı mı giyecek merak ediliyordu. Ama hepimizi yanılttı ve Gago'nun 8 numarasını kaptı. Bakalım uzun zamandır Real Madrid'de pek fazla anlam ifade etmeyen bu numaraya yeniden anlamlar yükleyebilecek mi? Geçmişte Michel ve Mijatovic'in taşıdığı bir formaydı. Gago ise, Cannavaro'nun bıraktığı 5 numarayı giyecekmiş. 8 numara için sizin de fikrinizi alalım.

KAKA NAMAZA GİDERKEN

SAMUEL ETO'O'NUN GELECEĞİ

Samuel Eto'o'nun danışmanı José María Mesalles bugün Barcelona'da bir basın toplantısı düzenleyecek. Hepimizi son dönemde Eto'o'nun yaşadıkları konusunda aydınlatacağını umuyorum. Çünkü Kamerunlu'nun ne yapmak istediği tam bir muamma. Barcelona'da kariyerine gerçekten devam etmek istiyor mu, M.City'nin yaptığı astronomik teklifi neden değerlendirmiyor, Barcelona'da ne gibi sorunlar yaşadı ve yaşıyor, bundan sonra ne yapmak istiyor vs. sorularına cevap vereceğini umuyorum. Şu aşamada gelen haberler Eto'o'nun City'nin vergiler çıkarıldıktan sonra haftalık 180.000 sterlinlik teklifini kabul etmediği yönünde. Oysa ki, başta Başkan Joan Laporta olmak üzere Barcelona kulübünün onu satmak istediğini biliyoruz. Gelecek sezon sözleşmesi bitecek olan Kamerunlu'yu iyi bir paraya elden çıkarıp kafalarında olan başka bir yıldızı ki bu isim büyük ölçüde Villa, almak istedikleri ortada. Buna rağmen Eto'o kulübünde kalmak istiyor en azından sözleşmesi bitene kadar. Para değil ben başarılı, kupa kazanma potansiyeli olan bir kulüpte oynamaya devam etmek istiyorum diyor. El Mundo Deportivo gazetesi de Barcelona'nın dün tekrar devreye girdiğini ve Kamerunlu'ya sözleşmesini, aldığı ücreti artırmadan 2012'ye kadar uzatma teklifinde bulunduğunu söylüyor. Eto'o bunu kabul edecek mi işte bu da bir soru işareti! Çünkü tüm bu yaşananlardan sonra golcünün asıl isteğinin daha iyi ekonomik koşullarla Barcelona'da kalmak olduğu belli. Bunları yazdım ama ben halen tarafların tam olarak ne istediğini anlamış da değilim. Şu basın toplantısı bir yapılsın da neymiş ne değilmiş öğrenelim!..

Ekleme: Mesalles basın toplantısında Barcelona'nın kendilerine 2 yıl sözleşme uzatma teklifinde bulunduğunu doğruladı. Ancak yine kulüpten yapılan açıklamada Guardiola'nın Eto'o'yu istemediğinin söylendiğini belirtti. Kafalar iyice karıştı. Eğer Guardiola istemiyorsa Barcelona da istemiyordur. Benim gelinen noktadan anladığım, Barcelona Villa veya İbrahimovic transferlerini gerçekleştirememe durumuna karşı Eto'o'yu elinde tutmak istiyor. Ve eğer durum buysa Eto'o'nun da aptallığı bırakıp M.City'nin teklifine evet demesi en doğru olanı. Ama Kamerunlu da sanki içten içe Barcelona'ya para kazandırmak istemiyor gibi. 1 sezon daha oynayıp bonservis bedelsiz olarak kulüpten ayrılmayı planlıyor olabilir. Ama Villa ya da İbrahimovic transferleri gerçekleşirse Guardiola'nın kendisine forma şansı vermeyeceği de ortada. Gel sen City'nin teklifine evet de Eto'o. Sen de kazan en azından...

U21 AVRUPA ŞAMPİYONU ALMANYA

Almanlar devşirdikleriyle, yetiştirdikleriyle çok iyi bir kuşak yarattı. Avrupa şampiyonası finalinde, İngiltere'yi 4-0 yenerek kupanın sahibi oldular. Bayern'in keşfettiği 1.94'lük Sandro Wagner 2, Leverkusenli Gonzalo Castro(İspanyol asıllı) 1 gol attı, Bremenli Mesut Özil de 1 gol atıp 2 asist yaptı. Maçın adamı Mesut seçilirken aynı zamanda 7 golle gol kralı olan İsveçli Marcus Berg ile birlikte turnuvanın en büyük yıldızı olarak gösteriliyor.

28 Haziran 2009 Pazar

KONFEDERASYON KUPASI FİNALİ

Ankette Ömer Üründül ile ilgili şıkkın en fazla tıklanması beni şaşırttı açıkçası. Çoğunluk, Ömer Üründül'ün bugünkü maçta Robinho'ya ya da herhangi bir Brezilyalı'ya sallayacağını, ABD'yi ise öveceğini düşünüyor. Bu şıkka oy verenler acaba Ömer Üründül'ün maçı bu şekilde yorumlamasını doğru bulacaklarından mı tercihlerini bu yönde yaptılar bilmiyorum. Ama zannetmiyorum da. Ömer Üründül'ün maç yorumlarken duygularını ve o anki ruh halini çok yansıttığını düşünüyorum. Stadyum programında ya da gazetedeki köşesinde yazdıkları için birşey diyemem ama bilinçli ve bilgili futbol seyircisine Sayın Üründül'ün maçlarda yaptığı yorumlar çok sıradan geliyor ve yavan kaçıyor. Sevenlere de saygım sonsuz. Ama dediğim gibi fazlasını bekleyenler için birşeyler eksik kalıyor. Futbol literatürümüze "Bloklar arası bağlantı" tanımlamasını sokan Ömer Üründül'ün futbolun içinden gelmesine rağmen emsalleri gibi bu işi para için yapmadığını hatırlatmakta da fayda var. Spor medyasında yer almasının en önemli belki de tek sebebi zevk. İşadamı bir babanın oğlu olması ve babasının ilerleyen yaşına rağmen halen inşaat şirketinin başında oturuyor olması Ömer Üründül'e futbola olan tutkusunu tatmin etmesi için hem vakit hem de nakit sağlıyor. Konfederasyon Kupası maçlarını yorumlarken kendisini beğenmeyen futbolseverlerin Burger King'ten aldıkları her menü sayesinde Ömer Üründül'ü biraz daha zengin ettiklerini ve belki de bu maçları karşılık beklemeden yorumlamasına katkıda bulunduklarını da belirteyim. Allah daha çok versin kimsenin malında gözümüz yok. Ayrıca Burger King'i de severim. 10 yıl önce TV8'de çalışırken, öğle ve akşam yemekleri şirkete Burger King'ten gelirdi. Ömer Üründül'ün pazar akşamları yayınlanan futbol programına daimi konuk olmak için yönetimle böyle bir anlaşma yaptığı yönünde bir rivayet vardı. Abartmıyorum hergün bedava whooper ve chicken royale menü yerdik. Karnımda o dönem çıkan hamburger ağacının dallarını daha yeni kestirdim. :)
Ben oyumu Brezilya kazanır ama ABD oldukça zorlar şıkkından yana kullandım. Ama Blatter'in maçın ardından vuvuzela ticaretine başlayacağına hatta başlamış olabileceğine bile inanıyorum. Neyse şaka bir yana, ABD milli takımının futbol tarihindeki en önemli maça çıkacağını düşünürsek sambacıları sahip oldukları inanç ve kondüsyon sayesinde bir hayli zorlayacakları söyleyebiliriz. Yarı finalde kendi ceza sahalarını ve önünü iyi kapatmışlar ve Xavi'yi iyi kitlemişlerdi. İspanya, ikinci bir oyun kurucunun yani Iniesta'nın yeteneklerine çok fazla ihtiyaç duyduğundan maçı lehine çevirmeyi başaramamıştı. Ancak bu kez antrenör Bob Bradley'nin işi daha zor olacak. Çünkü karşısında beyin olarak gördüğü ve kitlemek zorunda olduğu sadece 1 oyuncu yok. Kaka, Robinho ve diğerlerine karşı çok yönlü hamleler yapmak zorunda. İspanya karşısında Çanakkale Geçilmez'i oynayan ABD'nin katı savunmasını açma yönünde Brezilya'nın elinde daha fazla silah olacak. Ne olursa olsun her yönüyle güzel bir maç izlemek dileğiyle...