25 Temmuz 2009 Cumartesi

PARK JI SUNG

FUTBOLCULUK GÜZEL ŞEY!!!

Yakın bir arkadaşımla sabah konuşuyoruz. İç çekerek "Nihat Kahveci terhis olmuş" dedi. "Geçmiş olsun, hayırlısı" dedim. Haberi bana içli içli veren bu arkadaşım askerliğini henüz yapmadı. Özel yaşamı, aile, iş hayatı derken bir yandan da okula devam ettiği için ertelemek zorunda. İçli bir şekilde ekliyor yine "Nefis bir hayat" diyor, "21 günde yedi askerliği." "Haklısın" diyorum, "Bu futbolculuk güzel iş. Bazen çok küfür hatta kafaya şişe falan yiyorlar ama olsun. Güzel tarafları daha fazla" diyoruz ve başlıyoruz birlikte büyük takımlarda oynayan futbolcu olmanın güzel yanlarını saymaya;

- Bedavadan dünyayı dolaşırsın.
- En kral otellerde kalırsın.
- En kral otomobillere binersin.
- En kral restoranlarda yemek yersin.
- Yatlarda gezer, masmavi koylara demirlersin.
- Hergün spor yapar formda kalırsın.
- Her gittiğin yerde en kral saygıyı görürsün vs.

Varsa ekleyen buyursun eklesin! Nihat'a bir kez daha hayırlı tezkereler, Beşiktaş'ta başarılar...

ISINBAYEVA DA GEÇİLDİ CÜNEYT AĞABEY!

2,5-3 sene önce rahmetli Cüneyt ağabeyle Golden League yarışlarını anlatırken merakla beklediğimiz isimdi Isinbayeva. Atlamadan önce sırığıyla konuşmasını dikkatle izler, zaman zaman güzelliğini öne çıkarır, zaman zaman da son 10 yılın en büyük sporcularından biri derdik onun için. Cüneyt ağabey bir keresinde bu kızı geçecek isim yok demişti, o izin verene kadar yok! Ve evet dün Londra'da izin verdi Isinbayeva. 4 yıl önce 5 metreyi geçtiği Londra'da bu kez 4.68'i 3. hakkında zar zor atladı. Bu yine de dün geceki en iyi dereceydi ama Polonyalı Anna Rogowska aynı yüksekliği 2. hakkında geçtiği için zafere ulaştı. 26 kez dünya rekoru kıran, geçen yıl bu zamanlarda formunun zirvesinde olan ve 6 yıldır geçilmeyen Rus, bu kez hayalkırıklığı ve gözyaşıyla veda etti Londra'ya. Ve sevgili Cüneyt ağabey senin güzel kızın Isinbayeva da geçildi ne yazık ki, tıpkı kırılmaz dediğimiz Michael Johnson'ın 200 metre rekoru gibi. Ve Cüneyt ağabey eminim ki üzerinde Münih 72 Olimpiyatları'nın resmi eşofman üstüyle sen de bu anları izlemeye devam ediyorsun!

YAZIK DEĞİL Mİ YASİN DALLI'YA?!

Dün sabahtan itibaren standart bir futbolsever olarak akşam futbol ziyafeti çekeceğim düşüncesiyle Wembley Cup'ın hayalini kurmaya başladım. Barcelona, Tottenham, Celtic, Al Ahly takımlarından oluşan turnuva bana cazip gelmişti. Ama özellikle Barcelona'nın da yedek ağırlıklı bir kadroyla sahaya çıkacağından emindim. Kanaltürk bize güzel bir futbol gecesi yaşatacak diye düşünürken internet sayfalarında "Eto'lu Barcelona" lafını görünce "dakika 1, gol 1" oldu bende.

Neyse saat 19:00 gibi tv'nin karşısına geçtim. Celtic-Al Ahly maçı başladı. Maçı Yasin Dallı kardeşimiz anlatıyor, ona da kadrolu Telegol yorumcusu Gökmen Özdenak ağabeyimiz eşlik ediyordu. Maç güzel geçti. 5 gol oldu. Gökmen ağabeyin yavan yorumlarına rağmen izlemeye devam ettim. Ardından 22:00'de başlayacak olan Tottenham-Barcelona maçını izlerim diye zap yapmaya başladım. 21:40 gibi Kanaltürk'ü tekrar açtığımda bir de ne göreyim! Az önce maçı anlatan Yasin Dallı bu kez stüdyoda. Yanındaki kadrolu Telegol yorumcularının sayısı da 2 olmuş, Gökmen ağabeye Ziya Şengül ağabey de katılmış. Muhabbet biten Celtic-Al Ahly, başlayacak Tottenham-Barcelona maçı üzerine. Ziya ve Gökmen ağabeyden Avrupa futbolunu dinlemek de ayrı bir keyif(!) diye düşünürken benim aklım aslında Yasin Dallı'da. Maç bitmiş, takım elbiseyle stüdyoya geçip program sunuyor. Neyse olur dedim bu kadar, biz de zamanında böyle yoğun çalıştık, özellikle de yaz döneminde.

Program bitti, ben kısa bir süreliğine yine atletizm yarışlarını izlemek için NTVSpor'a döndüm. Favorim Yelena Isinbayeva uzun süre sonra ilk defa geçilmiş, canım sıkılmış, artık erkekler 100 metre finalini bekliyorum. Geçen birkaç dakikanın ardından tekrar Kanaltürk'e dönüyorum ve şaşkınlığım bir kez daha artıyor. O da ne?! İkinci maçı da Yasin Dallı anlatıyor, yanında da bu sefer Ziya Şengül var. Ziya ağabey o tok sesiyle Guardiola'ya sallıyor zaman zaman, takımı nerdeyse yedek kadroyla çıkardığı için kızıyor genç teknik adama. Belli ki Messi, Henry, Xavi falan bekliyormuş. İzleyemiyorum, kopuyorum maçtan, meslektaşım Yasin Dallı adına güzel bir saatte iki maç üstüste anlattığı için hem seviniyor hem de sesinde, performansında düşüklük olabilir endişesiyle üzülüyorum aslında.

Dönüyorum tekrar NTVSpor'a. 100 metre finalinde Usain Bolt'um, Asafa Powell ve diğerlerinin ayaklarına veriyor. En yakın rakibine neredeyse 2 metre fark atıyor. Henüz 22 yaşında ve yine 10 saniyenin altında koşuyor. Beni de gitgide sıcak basıyor. Eşimle kendimizi dışarı atıyoruz. 1-1,5 saat sonra tekrar döndüğümüzde açıyorum tv'yi. Kanaltürk'te maç bitmiş, reklamlar var. 10 dakika sonra zaplarken tekrar Kanaltürk'e denk geliyorum ve işte dumura uğradığım an. Spor basınının geldiği noktaya üzüldüğüm, endişemin arttığı dakika. Zira maçın ardından yine stüdyoda Yasin Dallı var. Konuğu Ziya Şengül'le gece 12'de, biten Tottenham-Barcelona maçını değerlendiriyorlar. 2-3 dakika sabrediyorum programa. Yasin kardeşim yorulmuş zaten yüzünden, sesinden belli. Ziya ağabey de bitse de gitsek der gibi. Ama onlardan önce ben gidiyorum. Soğuk bir duş ve yatak bu saatte en iyisi. Yasin Dallı'yı ara vermeden 180 dakika maç anlattığı + 60 dakika program sunduğu için kutluyor, başarılarının devamını diliyorum!!!

24 Temmuz 2009 Cuma

GERRARD AKLANDI

Liverpoolluları kızdıralım biraz. :) Liverpool mahkemesinde jüri Gerrard'ı suçsuz bulmuş. Bu karar tam bir skandal. Barda çıkan kavganın görüntülerini izledik. Gerrard boksör gibi dövüyordu 34 yaşındaki adamı. Jüriye Anfield'dan sezonluk kombine hediye etti heralde Gerrard! Şefik ağabey Liverpool'da yaşıyorsun, bu Liverpool mahkemeleri adam döven futbolcuları aklar mı hep, ne diyorsun? En azından bir kamu hizmeti bekliyorduk mahkemeden. Şöyle 6 ay boyunca, boş zamanlarında çöp falan toplatsalardı. Yazık değil mi Joey Barton'a?!

DARIUS VASSELL'İN HİKAYESİ

Yıllardır oryantalist bir yaklaşımla, transfer edilen futbolcunun ismine, cismine bakılmadan havalimanına koşan 4 büyüklerin taraftarlarının görüntülerine alışmıştık. Bu yıllar içinde bazı futbolcuların, taraftarların havaalanını mahşer alanına çevirerek yaptıkları çılgın karşılamaları hakettiğini söyleyebiliriz. Ancak bu gelenek bazen de çok abartılır, adeta futbolcunun "Ulan vay be ben neymişim meğersem" şeklinde iç geçirmesine de yol açardı.

Neyse sonuçta bu bizim geleneğimiz, bize özgü bir olgu. Ve bu olgunun 4 büyük takımın taraftarlarıyla sınırlı kalmaması oldukça sevindirici. Geçtiğimiz günlerde bu zevki yaşayan bir taraftar grubu daha vardı; Darius Vassell'i karşılayan Ankaragücü taraftarları. Öncelikle Ankaragücü kulübünü bu transferi gerçekleştirdikleri için kutluyorum. Bir zamanların Kupa Beyi'nin 100. yılında, geçen sezonlarda Sivasspor'un performasından aldığı güçle başarı beklediği ve bu yönde adımlar attığı ortada. Hızı ve çevikliği ile Aston Villa'da parlayarak İngiliz milli takımına kadar yükselen Vassell, M.City'nin Santa Cruz ve Adebayor hamlelerinin ardından gözden düştü ve serbest bırakıldı. 29 yaşında ve futbolculuğunun olgun döneminde olan Vassell eğer profesyonelce davranırsa gelecek 3 sezon boyunca Ankaragücü'nde çatır çatır oynar.

Peki ama Belçika ligine gidip gol kralı olabilecek, Portekiz ve Hollanda liglerinde şampiyonluğa oynayan takımların kadrosunda bulunabilecek Vassell nasıl oldu da başkent ekibini tercih etti? Bu soruya cevabı İngiliz golcünün transferinde perde arkasındaki önemli isimlerden biri olan futbol şube sorumlusu Hikmet Hancıoğlu "Türkiye'nin tanıtımını ona iyi yaptık" diyerek veriyor. İlk olarak, yurtdışı bağlantıları sağlam olan Hikmet hocaya bir telefon gelmiş, "Vassell'i ister misiniz" demiş telefonun diğer ucundaki kişi. Karaman ne cevap vermiş bilmiyorum ama "Neden olmasın" en basitinden aklıma gelen ilk yanıt bu soruya. Sonrasında ise Ankaragücü yöneticileri bu transferi gerçekleştirmek için iyi bir yol haritası çizmiş kendilerine, iyi hazırlanmışlar. Görüşmeler sırasında 1 haftada sadece 10 saat uyuyabilmişler. Hancıoğlu "Vassell'i ikna ettikten sonra öncelikle İstanbul'a getirdik. İmza atmadan önce Türkiye'yi, ortamı daha yakından görmesini istedik" diyor. Tabii bu aşamada en önemli şey tahmin edersiniz ki taraftara düşüyor. Havalimanında bekleyen yönetim tarafından organize edilmiş 3 bin taraftar Vassell'in tamamiyle ikna olmasında büyük rol oynuyor. Belki de "Hakediyorum be bu karşılamayı" diyerek şaşkına dönmemesi gereken İngiliz "Vay ben neymişim meğersem" diyerek iç geçiren futbolcular kervanına katılıyor ve arabaya bindikten sonra da cep telefonuyla arkasındaki kalabalığı çekiyor.

İşte o an belki de transferin bittiği an. İngiliz basını da bu coşkulu karelere yer verip şaşkınlıklarını satırlarca ifade ettiğinde Vassell ve onun çapındaki futbolcuların, 4 büyüklerin dışındaki takımlara transferleri daha da kolaylaşıyordu belki de. Ne diyelim, gelecek sezonlarda diğer kulüplerden de devamını bekliyoruz...

ASYA'DAKİ MANU - LIVERPOOL REKABETİ

23 Temmuz 2009 Perşembe

WENGER'İN ŞANSSIZLIĞI

Arsene Wenger'in nedir bu talihsizliği? Rosicky'e bel bağlıyor adam sakatlanıyor 18 ay forma giyemiyor. Eduardo'yu alıyor bacağı kırılıyor aylarca sahalardan uzak kalıyor. Son vukuat da Samir Nasri'den. Fransız da geçen gün bacağını kırınca antrenmanda 2-3 ay sahalarda olmayacak. Wenger doktorlarımız onu 6 haftada yetiştirecek diyor ama pek de öyle durmuyor açıkçası. Eduardo'nun da sakatlığı sözkonusu onun da form tutması 2 ayı bulur diyorlar. Umarım Rosicky, Arshavin falan iyi form tutar yoksa bu sezon ilk 4'ü zor görürüz...

PEREZ'İN PLANI

Bu fotoğraf Florentino Perez'in 2. Galacticos döneminde ne planladığını açıkça ortaya koyuyor. M.United, Liverpool, Barcelona gibi takımların yanında Real Madrid'in de uzakdoğu pazarına kayıtsız kalması beklenemezdi zaten. Perez ilk döneminde de özellikle Çin'e doğru açılmış ve Real Madrid markasının pazarlanması adına önemli girişimlerde bulunmuştu. Şimdi de Çin milli takımıyla özel bir maçın planlarını yapıyorlar. Bu maç 22 Aralık'ta Santiego Bernabeu'da oynanacak. Tribünlerin İspanyol ve Çinli taraftarlar için ikiye bölüneceği bu maçtan Real'in 1 milyon euro gelir elde etmesi bekleniyor. Bu tür organizasyonların devamı da önümüzdeki yıl mutlaka gelecektir.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

IBRA BARCA'YA, ETO'O INTER'E HAYIRLI OLSUN!

Bu transfer döneminin yılan hikayesi sonuçlandı. Eto'nun menajeri Inter yönetimi ile anlaşmaya vardı. Kamerunlu yıllık 10 milyon euro civarında bir rakam istiyordu İtalyan kulübünden. Yarın transferin ve detayların resmen açıklanması bekleniyor. Toplamda 75 milyon euro'luk bir transfer olacak. 40 milyon euro + Eto'o + Hleb( 1 yıllık kiralık). İki takım için de karlı bir anlaşma gibi duruyor. Ama duygusal olarak Eto'nun Barça'dan ayrılmasına üzülüyorum. Hleb, Arsenal'den beri çok sevdiğim bir oyuncu. Barça'da yapamadı, umarım eski formunu ve uyumu yakalar Inter'de. Paranın yanında bu iki oyuncunun Inter'e katılması İtalyanlar için iyi oldu. Ancak Ibra'nın da La Liga'ya gitmesiyle Seria A'nın son kalesi de düştü.

5 Haziran'dan IBRAHIMOVIC BARCELONA'DA postu.

GALATASARAY'IN YENİ TRANSFERİ KİM?

Öncelikle yeni işimin yoğunluğundan blogla fazla ilgilenip uzun yazılar yazamıyorum bu aralar. Bazı şeyler oturduktan sonra inşallah daha da eğileceğim sayfaya. Bu sezon ligin saha içinde yaşanılanlarla konuşulması en büyük arzum. Takımlar fena transferler yapmıyorlar. Son olarak Fenerbahçe'nin aldığı iki Brezilyalı'nın tadından yenmez. Daum bu iki isme de 11'inde mutlaka yer vermeli. Bu durumda Roberto Carlos ya da Deivid'den birine kulübe yolu gözükür. Varsın gözüksün de. Neyse konuyu dağıtmayalım, Fenerbahçe'ye hayırlı olsun, umarım "güzel oyunumuz" futbol adına, rekabet adına önemli katkılar yaparlar. Gelelim postun başlığıyla ilgili konuya. Biliyorsunuz Galatasaray yönetimi son dönemde bir gelenek başlattı. Yeni transferlerine imza attırırken o mevkinin eski futbolcularından biri de törende hazır bulunuyor. Yani Alfredo Di Stefano'nun değişik versiyonları diyebiliriz. Güzel bir uygulama, sağolsunlar böylece hem bu isimleri bir kez daha bize hatırlatıyor hem de onları unutmadığını gösteriyor GS yönetimi. Hatırlayınız, Gökhan Zan'ın törenine Galatasaray'ın eski defans oyuncularından Öner Kılıç da katılmıştı. Yine Keita'nın imza töreninde de eski sağ açıklardan Yılmaz Gökdel hazır bulunmuştu. Ve sıra şimdi başka bir isimde, tek seçici Coşkun Özarı ağabeyimizde. Aldığım haberlere göre Galatasaray yönetiminden birileri Silivri'de yazlığında olan Coşkun Özarı'yı aramış ve "Yeni transferimizin imza töreninde sizi de Florya'da görmek istiyoruz" demiş. Edindiğim istihbarat şu an itibariyle sadece bu. Özarı'nın imza törenine katılacağı futbolcu kim ve bu tören ne zaman gerçekleştirilecek bilmiyorum. Tek bildiğim GS yönetiminin yine bu transferi sır gibi sakladığı. Ama biz şimdi gelin biraz beyin jimnastiği yapalım. Özarı 1953 yılında başladığı Galatasaray kariyerinde defansta oynamış ve hem sarı kırmızıların hem de milli takım defansının 13 yıl boyunca belkemiği olmuş. Şimdi bu bilgiden yola çıkarak Galatasaray'ın önümüzdeki günlerde bir defans oyuncusuyla sözleşme imzalayacağını söyleyebiliriz. Ama savunmanın göbeğine transfer yapacaklarını açıkçası sanmıyorum. Servet, Gökhan Zan, Emre Güngör ve Aşık o bölgeyi dolduruyorlar. Ayrıca şöyle bir bilgi de var, Özarı Galatasaray'ın İstanbul ligi şampiyonu olduğu 1954-55, 1955-56, 1957-58 yıllarında orta sahanın ya da savunmanın sağında da görev yapmış. Bu bilgiden yola çıkarsak eğer, bence savunmanın sağını dikkate almalıyız ki, bu durumda pek güven vermeyen Uğur ve Sabri'nin yerine GS yönetiminin bir sağ bek transferi yapabileceğini de düşünebiliriz. Eğer bu bölgeye transfer düşünüyorlarsa iyi de ediyorlar. Uğur ve Sabri'ye tüm sezon boyunca bel bağlanmamalı. Bakalım gelecek günler neler gösterecek? Adım Hıdır elimden gelen budur. Edindiğim bir cümleden yaptığım çıkarımlar şu an için bunlar. Gazetecilik dediğin de nedir ki zaten?! Hem de böyle ketum bir Galatasaray yönetimi varken...


Special thanks to "Balık Adam" :)

POSTER SAVAŞLARI

M.City kulübü ezeli rakipleri M.United'tan Carlos Tevez'i transfer etmelerini şehir merkezindeki Harvey Nichols mağazasının yakınına yukarıdaki posteri asarak kutlamışlardı. Ama Unitedlıların çoğunlukta olduğu bölgede böyle poster asarsanız olacaklara katlanmalısınız. United taraftarları posteri indirme ya da yırtma girişiminde bulunmamış ama bunun yerine mavi Tevez'in üzerine kırmızı boyalar fırlatarak tepkilerini göstermişler. Peki City taraftarları da bunun altında kalır mı, kalmaz tabii. Siz misiniz Tevez'i kırmızıya bulayan! Alın size kıpkırmızı bir poster demişler ve aşağıdakini asmışlar. M.United'ın sakatlık rekoru kıran yeni transferi Owen'ın bu yönüne gönderme yapmışlar. Şimdi sıra United taraftarlarında.

TARAFTARIZ BİZ ÇEKERİZ CEFA

21 Temmuz 2009 Salı

HANGİ OLIVIERA?

Dün gece Fenerbahçe'nin iki Brezilyalı'yı transfer ettiğini ve bunlardan birinin Cristian Oliviera olduğunu duyunca aklıma ilk gelen şey, yarın güzide basınımızdan hangisinin Ricardo Oliviera'nın resmini kullanacağı oldu. Yanılmadım ve Fotospor sağolsun beklentimi karşılıksız bırakmadı.

ALİ BAUER

Son 2 aydır tv dizisi 24'ün tüm sezonlarını yalayıp yuttuktan sonra bugün itibariyle özel tv kanallarından 24'e başladım. Tesadüfün de böylesi. Allah'tan Lost falan izlememişim. Gerçi yaz ortasında adaya düşmek falan da fena olmazdı. 24 bundan böyle yeni ekmek kapımız. Bana da "Ali Bauer" diyebilirsiniz. 24 spor servisinin başarısı için ter dökeceğim ve emirleri CTU'dan değil Okay Karacan'dan alacağım. :)

Not: Orhan Şengürbüz ve Vedat Okyar ağabeylerime de Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun...