13 Ocak 2012 Cuma

YIL 2048

Yıl 2048..

Yaklaşık 20 yıl önce yaşanan büyük depremler ve sonrasındaki büyük salgının ardından 1 milyar civarında insan hayatını kaybetti..

Yetkililer daha fazla kayıbın önüne geçmek için bir takım radikal kararlar almak zorunda kaldı. Bu kararlardan biri de insanoğlunun kalabalık halde bulunmasının yasaklanmasıydı. Alışveriş merkezleri, sinema salonları, spor arenaları kapatıldı, kalabalık caddelerdeki dükkanlar bir bir kepenk indirdi. Şirketler ofislerini yeniden dizayn etti. Herkes kendilerine ayrılan fanusların içinde çalışmaya başladı. Bu yasaklardan ötürü insanoğlu zamanla en büyük zevklerinden de mahrum kaldı. Bunlardan biri de spordu.

Büyük izleyici kitlesine sahip spor dalları yasaklardan etkilenerek yavaş yavaş ortadan kaybolmuştu. Peşinden milyonları sürükleyen futbol da bunlardan biriydi. Yaklaşık 17 yıldır dünyanın hiçbir yerinde top denen yuvarlak nesnenin peşinde koşulmuyordu. Yeni nesil dedelerinden dinleyerek, youtube'da videolar izleyerek futbol denen spor dalıyla ilgili bilgi sahibi oluyordu.

İstanbul'da yaşayan 12 yaşındaki Can birçok gence göre daha şanslıydı. Can ve ailesi eski adı İstinye olan İstinix'de yaşıyordu. Can toz fırtınalarının olmadığı nispeten açık havalarda dedesiyle dolaşmaktan, ondan yıllar önce futbol dünyasında yaşanan hikayeleri dinlemekten keyif alıyordu. Dedesi de eski bir futbolcuydu. Uzun yıllar profesyonel olarak futbol oynamıştı. Bu yok olmaya yüz tutan spor dalıyla ilgili torunu Can'a birçok hikaye anlatıyor, tarihin en yetenekli futbolcularından bahsediyordu. O günleri anlatırken hasretle dolan gözleri Can'ın da hüzünlenmesine sebep oluyor, ardından 3 kişiyi çalımlayıp sağ kanada açılan topun orta olarak kendisine doğru gelmesiyle rövaşatayla topu ağlara göndermesini anlattığındaysa her ikisi de neşeleniyordu. Bu hikayeyi ilk anlattığında torunu Can "rövaşata ne, dede?" diye sormuştu. Yüzünde bir gülümseme belirmişti dedesinin. Yıllar önce bir kadına ofsaytın ne demek olduğunu anlatırken çektiği sıkıntıyı şimdi torunu Can'a rövaşatayı anlatırken çekeceğinin farkındaydı. Artık fiziki durumu futbolun en estetik hareketlerinden birini göstermesine de uygun değildi.

Günün birinde yine Can ve dedesi İstinix'de dolaşmaya çıkmıştı. Bugün dedesi Can'ı Türk futbolunu yöneten Türkiye Futbol Federasyonu adındaki kurumun bir zamanlar bulunduğu yere götürecekti. 2048 yılının Aralık ayıydı. O yaz İstanbul'da oldukça sıcak geçiyordu ve Aralık tüm zamanların en kurak yaz aylarından biriydi.

Devamı yakında...


by Ali Okancı.