24 Ocak 2009 Cumartesi

BARCELONA - NUMANCIA


Sezonun ilk haftasında Numancia Barcelona'yı 1-0 yenince Guardiola ile bu iş olmayacak mı acaba soruları dolaşmaya başlamıştı. Ama bugün gelinen noktada o yenilginin büyük payı olduğunu söyleyebiliriz. Şöyle bi silkelendi Katalanlar ve şimdi intikam şarkıları söyleniyor Barcelona sokaklarında. Saat 23:00'de Nou Camp'ta porno film izler miyiz, büyük ihtimalle evet! Katalan taraftarlar galibiyetten emin, merak ettikleri takımlarının kaç gollü galibiyet alacağı! Bahis şirketleri Henry ve Messi'nin hat-trick yapacağına dair bile bahisler açtı. Bizim uyanık iddaacılarsa utanmadan Barcelona galibiyetine 1.02 verirken, altı-üstü'yü de bahise koymamışlar; 1.02 ne allahaşkına, handikap koy bari ayıptır!

23 Ocak 2009 Cuma

EN PAHALI 11


Bu takımın toplam değeri 350 milyon paund civarında. Messi, Kaka ve C.Ronaldo'yu şimdi almaya kalkan kulüp de aşağı yukarı bu paraları ödemek zorunda.

SAPIK DRPIC


Beşiktaş özel hayatındaki ve saha içindeki ahlaksız hareketlerinden dolayı 700 bin euro karşılığında 3 yıllık anlaşma sağladığı savunma oyuncusu Dino Drpic'in transferinden son anda vazgeçmişti. Dinamo Zagrepli Dino Drpic'in, ezeli rakipleri Hajduk Split maçında yapılan kötü tezahüratlara şortunu indirerek yanıt verdiği ortaya çıkınca Beşiktaş yönetimi bu transferden vazgeçerek şu ana kadarki en akıllı hareketlerinden birini yapmıştı.


Drpic'i almayarak ne kadar doğru bir harekette bulundukları bir kez daha anlaşıldı. Sapık Drpic'in playboy kızlarından biri olan eşi Nives Celsius bir Sırp şov programında Drpic ile ilgili yaptıkları sapıklıklardan birini açıklamış ama kocasının başını yakmış. Celsius, Dinamo Zagrep'in Maksimir Stadının ortasında bir gece stat ışıklarını yaktırarak seks yaptıklarını söyleyince kulübü Drpic'i kapıya koymuş. Hırvat futbolcu(!) pardon seks yıldızı ile Tottenham'ın ilgilendiği söyleniyor. Tottenham kulübü seks filmleri sektörüne girdi de benim mi haberim yok!

GERRARD İKİ UCU BOKLU DEĞNEKTE


Steven Gerrard'ın geçen ay karıştığı bar kavgasıyla ilgili dava bugün görüşülmeye başlandı. Liverpoollu oyuncu bugün gidip adını, adresini, doğum tarihini söyleyip hakkındaki suçlamaları dinlemiş. Yani ilk prosedürü yerine getirip bu suçlamaları yalanladıktan sonra 20 Mart'taki asıl duruşmaya katılmak üzere kefaletle serbest bırakılmış. Her kafadan bir ses çıkıyor şimdi Gerrard ile ilgili. İtalyanlar 5 yıl hapis cezası alma ihtimalinin yüksek olduğunu söylerken İngilizler ise hapis cezası almasa bile Gerrard'ın FA tarafından milli takımdan ihraç edilebileceğini iddia ediyor. Gerrard için iki ucu boklu değnek!

ARSHAVIN?





Nike'ın yeni reklam kampanyası. 4 futbolcu da zafer işareti yapıp duruşlarıyla birşey ifade ediyor. Dikkat çeken bir başka nokta da kampanyada 2 Chelseali ile 1 Arsenalli ve 1 Zenitli'nin kullanılmış olması. Acaba 2 Chelseali ile 2 Arsenalli mi deseydim! Ya da Nike böyle düşünmüş olabilir!

22 Ocak 2009 Perşembe

FERGUSON ŞAMPANYA PATLATTI, MOURINHO KÜFÜR ETTİ


Sir Alex Ferguson takımının Derby County'i Lig kupasında eleyip finale yükselmesinin ardından çok mutluydu. Soyunma odasında pek alışık olmadığımız görüntüler sergileyen Ferguson oyuncularıyla şampanya patlatarak zaferi kutlamış.


M.United'ın soyunma odasında bunlar yaşanırken Inter'de ise farklı olaylar yaşanmış geçtiğimiz haftasonu. Inter'in ligde deplasmanda Atalanta'ya 3-1 yenildiği maçın ardından Jose Mourinho soyunma odasında oyuncularına "bok yığınları" diye bağırmış. "1 şampiyonluk yaşadınız. 2. şampiyonluğunuzda zaten lig falan oynanmadı. 3. şampiyonluğunuzu da son dakikada zar zor kazandınız. Ne biçim adamsınız siz bok yığınları" diye bağıran Portekizli'nin meşhur defterini de çöp kutusuna fırlattığı söyleniyor. Mourinho tam anlamıyla dellenmiş.

C. RONALDO "BEN İYİ BİR ŞOFÖRÜM"


"Ben iyi bir şoförüm. 6 yıldır hiç kaza geçirmedim. Bu kazada da benim suçum yok, yolda yağ ve buzlanma vardı"

Öyle iyi şoförüm demekle olmuyor işte iyi şoförsen yoldaki şartları da gözönünde bulunduracaksın.

ÇÖMLEK'TE KURUFASULYE


Çamlıca'daki Çömlek'te kurufasulyenin tadına bakmadıysanız kurufasulye yedim demeyin. Eskiden Kısıklı'daydı birkaç ay önce Çamlıca tepesindeki yeni yerine taşındı. Dün uzun bir süre sonra ilk kez yolum düştü. Günün en güzel anlarını geçirdiğimi söyleyebilirim. Yolunuz düşerse nefis Adalar manzarası eşliğinde terayağlı kurufasulye ve pilavınızı yerken beni de anarsınız. Kuru fasulye, pilav, turşu ve ayran dörtlüsü, Barcelona'nın geçen yılki Messi, Eto'o, Henry ve Ronaldinho'lu dörtlüsüne rahat 4 atar.

UEFA FİNALİ HAZIRLIKLARI


Dün Uefa Kupası finaline evsahipliği yapacak olan Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaydım. Finale yaklaşık 4 aylık bir süre kaldı. 2005 Şampiyonlar ligi finaline evsahipliği yapan İstanbul'un bu kez Anadolu yakasında yine önemli bir sınav bizleri bekliyor. Bu organizasyondan yüzümüzün akıyla çıkmak zorundayız. Bunun için şu an stad içinde yer alan ofiste 10 kişilik bir ekip gece gündüz demeden yoğun bir şekilde çalışıyor. Bu ekip ilerleyen günlerde proje aşaması bitip uygulamaya geçildiğinde 800-900 kişiyi bulacak. Çünkü stad etrafında ve Kadıköy ilçesinde halledilmesi gereken irili ufaklı 19 kalem iş var. Ekibin başındaki isimlerden Proje Sorumlusu Orhan Gorbon bu işlerle ilgili bilgi verdi. Kenan Evren Lisesi'nin bahçesi yeniden asfaltlanacak ve oraya canlı yayın tırları gelecekmiş, hemen o bölgeden de stada geçici bir köprü inşa edilerek yayın kabloları stada çekilecek. Tel örgüler ve konuk takım taraftarlarının içine konulduğu kafes kaldırılacak ve bununla ilgili ilk test Fenerbahçe-Eskişehirspor maçında yapılacak. Basın tribünü ve skorbordlar Uefa standartlarına göre daha da büyütülecek. Basın mensupları şu an kullanılan girişi ve asansörleri kullanmayacak, başka bir yerden giriş yapacaklar.


Finali oynayacak olan takımların taraftarlarına 13.000'er bilet ayrılacak ve taraftarlar biri Kadıköy Rıhtım'da diğeri Kalamış'ta olmak üzere hazırlanacak iki Fanzone'da toplanacak, burada gün boyunca sponsorların etkinlikleri olacak ve ardından taraftarlar yürüyerek stada gelecek.

Türk futbolseverler için ayrılan ve talep süresi yarın dolacak olan 5500-6000 civarı bilete yoğun ilgi olduğunu söylüyor Orhan Gorbon. Talep sayısı bu rakamların iki katına ulaşmış bu yüzden Uefa tarafından yapılacak kura çekimi ile bilet sahibi olacaklar belirlenecekmiş. Bütün bu işler Uefa ile koordineli bir şekilde yürütülüyor. Uefa yöneticilerini çok iyi biliyorum nuh der peygamber demezler. Sınırları çok net çizerler ve bunlara da harfiyen uyar ve uyulmasını isterler. Bundan birkaç yıl önce Fenerbahçe'nin Schalke ile oynadığı Şampiyonlar Ligi maçından saatler önce stadın yanından 1-2 dakikalık canlı yayın yapmak istemiştim. Ancak Uefa görevlisi bana az çektirmemişti. Yayın için en elverişli yere beni sokmamış ve bir ton dil dökmeme rağmen "tamam yap" dememişti. Oysa o görevli bizden biri olsaydı ısrarlar karşısında yenik düşer ve "tamam yap ama sonra hemen git" derdi. Adamlar bu yüzden işlerini iyi yapıyor ve başarılılar, çünkü disiplinden ve kurallardan asla taviz vermiyorlar.

BEŞİKTAŞ-COLA TURKA VE M.UNITED-AIG


Devlet içinde devlet misali Beşiktaş Kulübü'nün içindeki kulüpçülük de bazı çıkar ilişkileri çerçevesinde takıma zarar vermeye devam ediyor. Cola Turka ile forma reklamı için yapılan anlaşmanın neler getirdiğini anlatmıştık. Beşiktaş'ın bu anlaşma doğrultusunda kasasına yıllık 1.3 milyon dolar gibi bir para girerken Delgado'nun sözleşmesine de sahip olma hakkını elde etmişlerdi. Bu işten kazançlı çıkanın kulüp yerine sponsor firmanın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Serbest Piyasa Kurulu'nun bu anlaşma ile ilgili bir inceleme başlattığını da belirtelim. Bu zararlı anlaşma neticesinde Beşiktaş kulübünün önemli bir kaynağına 2013'e kadar ipotek koydurmuş da oldular. Rakiplerinin karşısında Beşiktaş'ı önümüzdeki yıllarda daha da zayıf düşürecek bir anlaşma bu. Bir zamanlar parmak ısırtan altyapısından artık futbolcunun çıkmadığı Beşiktaş'ta transfer zamanı başkanları söylenildiği üzere yine cepten mi yiyecek göreceğiz! Çünkü Galatasaray'ın Avea'nın ardından Türk Telekom'la yaptığı anlaşma sarı kırmızılılara yıllık 13.5 milyon dolarlık bir kaynak sağlayacakki bu onların elindeki kartların daha güçlü olacağını gösteriyor.

Bir sponsorluk haberi de İngiltere'den verelim. Ekonomik krizden en çok etkilenen şirketlerden biri de bir dönem adını Galatasaray'la fazlasıyla andığımız AIG firması geliyor. Amerikan sigorta devi malum dünyanın en zengin kulübü M. United'ın sponsorlarından biri. Aralarındaki anlaşma yıllık 14 milyon paund yani yaklaşık 32 milyon TL değerinde. Ancak 2. Büyük Buhran'ın götürdüklerinden sonra 2010'da biten anlaşmanın AIG tarafından yenilenmeyeceği açıklandı. Fakat bu M. United için çok da önemli değil. Kapıda kuyruk oluşturan, kulübe para akıtmak için bekleyen birçok firma var. Bunlardan biri Hint finans şirketi Sahara, diğeri ise Suudi Telecom. Malezya ve Güney Kore'den de bazı şirketlerin kapıyı çalmak için fırsat kolladıkları söyleniyor.

İşte bir tarafta mevcut ekonomik buhranda bir sponsorun 3 yıllığına Türkiye sınırları içinde karlı bir şekilde kapattığı "Beşiktaş-Cola Turka" anlaşması, diğer taraftaysa yine bu ekonomik buhranda bir dünya kulübünün daha karlı çıkmak üzere beklediği "M.United-?" anlaşması.

21 Ocak 2009 Çarşamba

BABA'YA FACEBOOK DESTEĞİ


İngiltere'nin Championship takımlarından Norwich City'de teknik direktör Glenn Roeder'in görevine son verilmesinin ardından takımı geçici olarak Bryan Gunn çalıştırmaya başlamıştı. 45 yaşındaki Gunn'a Norwich'in başında teknik direktör olarak kalması için kızından büyük destek geliyor. Facebook'ta "Teknik direktörlük için Bryan Gunn" adında bir grup oluşturan 17 yaşındaki Melissa'nın bu girişimine birkaç gün içinde 2000 kişiden destek gelmiş. Katılanlar Gunn'ın bu iş için en ideal kişi olduğunu düşünüyor. Norwich'in başındaki ilk maçında Gunn'ın 4-0'lık bir galibiyet aldığını belirtelim. Gunn 15 yıllık profesyonel futbolculuk kariyerinde Sir Alex Ferguson'un Aberdeen'ininde de top koşturmuş. Bu facebook'ta grup işi bayağı işe yarıyor demekki, bir tane de Yılmaz Vural'a mı açsak! "Yılmaz Vural 3 büyüklerden birini çalıştırsın" mesela!

FLORENTINO PEREZ DEVRİ YENİDEN BAŞLAYACAK MI?


Real Madrid'in her 10 yılda(60 ve 70'leri ayrı tutabiliriz) efsane bir kadro kurma geleneğini biliyoruz. 1950'lerin ortasında Di Stefano'lu, Gento'lu, Puskas'lı kadronun ardından 80'lerin ortasında Butragueno, Hugo Sanchez, Michel, Sanchis ardından 90'ların ortasında R.Carlos, Mijatovic, Suker, Seedorf, Raul ve 2000'lerin başında Zidane, Figo, Ronaldo ve Beckham'lı Los Galacticos. Son kadronun yaratıcısı, parayı sonuna kadar akıtan Florentino Perez'di. Perez yaşanan son skandalın ardından tekrar dönmeyi çok istediği koltuğuna oturmanın planlarını ve çalışmalarını yapıyor. Yeni bir Galacticos yaratma vaadiyle seçim çalışmalarına start verdiği Madrid kulislerinde dolaşmaya başladı. 2 yıl boyunca Real Madrid'in futbol direktörlüğünü yapan Arrigo Sacchi'ye göre Perez dünyanın en iyi 3 oyuncusunu transfer etmek için temaslara başlamış. Kaka, Messi ve C.Ronaldo. Bu 3 oyuncunun bedeli son Kaka gelişmelerinin ardından heralde 300-350 milyon €'dan aşağı olmaz. Muhtemelen Perez seçim kampanyasını bu vaadle yürütecek ve en sonunda 3'ün 1'ini alıp o koltuğa oturacak. Messi bırakmaz Barcelona'yı, Real Madrid için hiç bırakmaz hele. Kaka'nın gitme eğilimi olabilir ama Perez'in 2 futbolcu birden alacak gücü olduğunu zannetmiyorum. Bu 1 büyük ihtimalle M.United'ı bu sezon sonunda yine kupa manyağı yapıp artık benden bu kadar demeye yüzü olacak ve annesinin hayalini yerine getirecek "C.Ronaldo" olur.

KAKA GERÇEKTEN FORMAYI MI SEÇTİ?

RTÜK FUTBOL PROGRAMLARINA EL ATIYOR


Vatan'da okudum Feridun Niğdelioğlu'nun haberi. Futbolu yönetenler RTÜK Başkanı Zahid Akman'la biraraya gelmişler hakemlerin federasyona yaptığı başvurunun ardından. Bu toplantıdan futbol programlarında hakemlerle ilgili argo konuşmalar, komplo teorileri ve ekranda kavga etmeler yasaklanacakmış. Bunu yapan spor programlarına önce uyarı sonra da devam ederse ekran karartma cezası verilecekmiş.

Öncelikle futbol programlarında neden sürekli hakemlerin tartışıldığını, tekrar tekrar tartışmalı pozisyonların ekranlara getirildiğini sormak lazım? Bunun altına inmekte fayda var.

Sebepler;
1- Öncelikle televizyon kanallarının halkı uyutmak için yayın yaptıklarını unutmamak gerekir. Televizyonun halkı güncel sorunlarından uzaklaştırdığı onları rahatlattığı söylense de işin temelinde yatan bizleri düşündürmemek ya da birilerinin istediği gibi düşünmemizi sağlamaktır.

2- Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de halkın büyük bir bölümü bu uyutulma neticesinde beyin fonksiyonlarının bir bölümünü kaybettiği için anlamakta zorlanmayacağı, üstüne fazla düşünmek zorunda olmadığı "Yemekteyiz", "Var mısın Yok Musun", "Popstar" vs. gibi programlara daha fazla ilgi duyar olmuştur.

3- İş futbol programlarına geldiği zaman ise reklam verenin kriter olarak algıladığı aslında hiçbir doğruluğu olmayan, hiçbir gerçeği yansıtmayan reyting ölçümlerinin önemi neticesinde RTÜK'ün kastettiği argo konuşmaların yapıldığı, kavgaların çıktığı, stüdyoların terkedildiği programlar yani halkın izlerken güya eğlendiği, üzerine ertesi gün genelde esnaf kesiminin işsizlik ortamında, çoğunlukla siftah yapamadığı zamanlarda arkadaşlarıyla geyik muhabbet yapma adına izlediği programlar çoğalmıştır.

4- Futbol programlarını hazırlayan ve sunanlarda genellikle kavga ve argo ortamlarının içinden gelen insanlar oldukları için bu tarz programlar yapmakta zorlanmayan taraftandırlar.

5- Futbol dünyasını takip etmeyen, futbol bilgisi sınırlı program sunucuları da genelde kendilerine bir gece yarısı emanet edilen ve sonu açık olan programlar yaptıklarından bir yerde muhabbet tıkanmakta ve çözümü tartışmalı pozisyonlar olarak adlandırdıkları, konuşarak üzerine giderek tekrar tekrar döndürerek ekrana getirdikleri pozisyonlarda bulmakta böylece hem hakemlerin sonraki süreçte üzerinde yarattıkları baskıyla hata yapmalarını arttırmakta hem de kültür seviyesi düşük bazı futbol taraftarlarını galeyana getirerek statlarda istenmeyen olayların çıkmasına sebep olmaktadırlar.

6- Ancak son zamanlarda haber ve spor kanallarında ortaya çıkan futbol kültürüne dair futbol programlarıyla yukarıda anlattığımız düzen bozulmaya çalışılsa da kaliteli spor programcılarının kanallarıyla ister istemez yollarının ayrılmasıyla da ümidimiz zaman zaman azalmaktadır. Bilmem anlatabildim mi?!!!

Not: Şükrü Saracoğlu Stadı'na doğru hareket etmek durumundayım. Yazıya devam etmek isterdim ama burada şu an için kesip sıcağı sıcağına sayfaya girmek istedim.

JOE COLE

20 Ocak 2009 Salı

DUVAR YAZILARI


* Paranın satın alabileceği şeyler vardır geri kalan herşey için Kaka!

* Maradona uyuşturucu bağımlısıydı Pele ise alkış;
Maradona kendini hergün öldüren uyuşturucudan kurtuldu ancak Pele kendini hergün sıradanlaştıran alkıştan kurtulamadı. ( Özer Selik'ten )

* Robinho para aşığıydı Kaka ise forma;
Robinho parayı seçip City'e gitti ve kralların tahtına oturdu, Kaka ise formayı seçip Milan'da kaldı ve gönüllerin tahtına kuruldu.

ROBINHO KAMPTAN KAÇTI


Kaka'yı transfer edemeyen M. City de bir başka Brezilyalı şoku yaşanıyor. City'nin Tenerife'deki kampından gece izin almadan ayrılan Robinho'nun nerde olduğunu kimse bilmiyormuş.

Neden kaçmış olabileceği yönünde bilgisi olan var mı, Kaka'nın gelmemesine üzülmüş olabilir mi?

2008 İTALYA FUTBOL OSKARLARI


En İyi Teknik Direktör: Cesare Prandelli ( Fiorentina )
En İyi Hakem: Roberto Rosetti
En İyi Kaleci: Gianluigi Buffon ( Juventus )
En İyi Genç Futbolcu: Marek Hamsik ( Napoli )
En İyi Defans Oyuncusu: Giorgio Chiellini ( Juventus )
En İyi İtalyan: Alessandro Del Piero ( Juventus )
En İyi Yabancı Futbolcu: Zlatan Ibrahimovic ( Inter )
En İyi Futbolcu: Zlatan Ibrahimovic ( Inter )
En Güzel Gol: Ibrahimoviç'in topuğuyla Bologna'ya attığı gol

KEBABMAN'İN ERIC GERETS ANISI


Galatasaray'ın en son Liverpool ziyaretinde Hasan Şaş ile buluşmak için konakladıkları otele gittiğimde Eric Gerets lobide suratı asık bir şekilde oturuyordu. Dertli oldugu her halinden belliydi. Maçtan önceki basın toplantısında suratı yine asıktı, İstanbul'daki bir lig maçı sonrası söylediklerinin yanlış aktarıldığından şikayet ediyordu. İstanbul'da Liverpool takımını yumuşatmak için övgü dolu sözler söylemişti ama tercüme eden Erdal Keser vurguları doğru yapamamıştı. Gerets'in amacı Liverpool takımının gevşemesini sağlamaktı ama söyledikleri, anlatmak istediği gibi algılanmayınca yine yoğun şekilde eleştirilmişti.


3-2 kaybedilen maç sonrası Anfield'daki basın toplantısının yapılacağı odaya önce Benitez gelmişti. İspanyol hocanın açıklamaları beklenenden uzun olunca, Gerets daha fazla beklemek istememiş paldır küldür odaya girmişti. Biran evvel soruları cevaplayıp oradan ayrılmak istiyordu. Benitez O'nu görünce koltuktan kalkıp odayı hemen terk etmişti. Gerets'in suratı son dönemde olduğu gibi yine asıktı. Dışarıda takım otobüsü teknik adamı bekliyordu. O da biran evvel otobüse binmek istiyordu. Ancak çıkış kapısında Liverpool taraftarları, Galatasaraylı futbolcu ve teknik ekipten imza almak için bekliyordu. Gerets de sıkılsada imza dağıtmaya başladı.
Kendisinden imza isteyenlere birşeyler karalıyor bir yandan da takım otobüsüne bakıyordu.


İmza almayı başaran 14-15 yaşlarında bir Liverpool taraftarı yanıma geldi.
Eric Gerets'i göstererek "bu kişi Galatasaray teknik direktörü mü?" diye sordu.
"Evet" dedim. Sonra elindeki defterden Gerets'in verdiği imzayı göstererek, "peki bu imza onun gerçek imzası mı?" "Is this suppose to be his fucking signature?" diye sordu. Gencin soru şeklinden sonra imzayı görünce kahkaha atmadan edemedim. Sadece çok kötü şekilde yazılmış E ve G harfleri vardı. Liverpoollu genç, Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden bir takımın teknik patronunun böyle bir imzası olabileceğine inanmamıştı. Bence de çok haklıydı.

UNITED'IN 2009-2010 FORMASI


1909 yılında FA Cup finalinde Bristol City'i mağlup eden M. United'ın 100 yıl önce giydiği formanın bir benzeri Nike tarafından üretilmiş. Önümüzdeki sezon iç saha maçlarında bu formayı giyecek United'lılar.

NE DEMİŞTİK? "KAKA VEDA ETMEDİ"


Kaka City'e gitme konusunda isteksiz!

19 Ocak 2009 Pazartesi

DELGADO SORUNSALI


Yıldız Holding A.Ş. (Cola Turka) ile Şirketimiz arasındaki 06.06.2005 tarihli Sponsorluk Sözleşmesi, 2010-2011, 2011-2012 ve 2012-2013 futbol sezonlarını kapsayacak şekilde, yıllık 4.000.000.-USD + KDV olmak üzere toplam 12.000.000.-USD + KDV tutarı üzerinden üç yıllığına uzatılmış,
Ayrıca, Şirketimiz futbol takımı oyuncusu ve kaptanı Matias Delgado’nun tüm imaj ve transfer hakları, Yıldız Holding A.Ş.’den Sponsorluk Sözleşmesinin uzatılması kapsamında alınan, vadeleri 2010-2013 tarihleri arasında değişen toplam 7.750.000.-USD tutarlı Yıldız Holding A.Ş. senetleri devredilerek ödenmek suretiyle Şirketmizce tümüyle devralınmıştır.


Bu açıklama bugün Beşiktaş Kulübü'nün resmi internet sayfasında yer aldı. Bu ifadeleri biraz açacak olursak anlaşma sayesinde Beşiktaş'ın kasasına 12 milyon dolar sıcak para ve Delgado'nun tüm hakları girecek. Bunun karşılığında Beşiktaş kulübü ise elindeki 7.750.000 dolarlık Cola Turka senetlerini devredecek. Yani sponsorluk anlaşmasıyla Beşiktaş üç yıllığına 12.000.000-7.750.000= 4.250.000 dolar gelir elde edecek ve Delgado'nun bonservisine sahip olacak. Şu soruyu soralım! Bu anlaşma sayesinde Beşiktaş karlı mı çıkmıştır, zararlı mı?

Bana göre zararlı çıkmıştır arkadaşlar. Çünkü Beşiktaş kulübü forma reklamını 3 yıllığına 4.250.000 dolara satmıştır. Yıllık 1.5 milyon dolar bile değil. Bu rakam oldukça az. Delgado'nun bonservisine sahip olmuştur ama olsan ne olur? O'nu başka bir kulübe satıp gelir elde edebilecek misin? Çok zor bana göre.

Galatasaray'ın ve Fenerbahçe'nin Avea'dan yıllık 3 milyon dolar aldığı yönünde bilgiler buldum internette. Sağlıklı bilgiye sahip olan varsa bekliyorum.

SAÇMASAPAN BİR KURA


Çeyrek final eşleşmeleri belli oldu. İlk maçlar 28 Ocak'ta, rövanşları 4 Şubat'ta.

Fenerbahçe - Bursaspor
Galatasaray - Sivasspor
Antalyaspor - Beşiktaş
Denizlispor - Ankaraspor

Ama bu nasıl saçma bir formattır. Yeter artık. 4 grubun ilk 2'si gruptan çıktıktan sonra kura çekiliyor ve çeyrek final eşleşmeleri belli oluyor. Fenerbahçe - Bursaspor eşleşmesine bakın, bu iki takım daha yeni grupta karşılaştılar. Antalyaspor - Beşiktaş oynayacak alın size bu iki takım da grupta birbirlerine karşı mücadele ettiler. Çapraz eşleşme usulü yapsana şunu. Grup birincileri ile ikincilerini karşılaşsın. Ne kadar fazla saçmalayabilirizin rekorunu kırmaya çalışıyorlar heralde. B grubunun lideri Galatasaray da gidiyor C grubunun lideri Sivasspor'la karşılaşıyor. Bu 2 takım bir de haftasonunda ligde karşılaşacak. 15 günde 3 maç oynayacaklar. Hay ben böyle işin!..

CÜNEYT AĞABEY'İN 1. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ VE ANILAR - 3


Türk Olimpizminin anıtı, araştırmacı-yazar, duayen Cüneyt Koryürek ağabeyimizin bugün 1. ölüm yıldönümü. Az önce O'nu Harbiye'deki ofisinin bulunduğu binanın önünde sevgiyle andık. Allah bir kez daha rahmet eylesin! 1 yıl önce geçirdiği trafik kazasının ardından arkadaşım Engin Güleç'le hemen hastaneye koşmuştuk. Son nefesini vermeden 5 dakika önce gözümüzün önünden geçirerek O'nu başka bir odaya almışlardı. Televizyondaki son programı da ölümünden 1 hafta önce O'nunla ve şu an Hürriyet Gazetesi spor müdürü Mehmet Arslan'la Habertürk ekranlarında ben yapmıştım. Olimpiyatlarla ilgili sohbet etmiştik ve ben "Pekin Olimpiyatları" dedikçe O "Beijing Olimpiyatları" demişti. En sonunda dayanamayıp aramızdaki samimiyete inanarak "o zaman portakallı Beijing ördeği mi diycez Cüneyt ağabey" demiştim. Hafif sırıtarak yine öğretmen edasıyla "olmaz o zaman İstanbul'a da Konstantinapolis desinler" demişti, gülüşmüştük. Cüneyt ağebeyle ilgili birçok anım vardı. Bu hüzünlü günde hem kendimin hem de sizlerin yüzünde biraz olsun tebessüm oluşturmak adına bir anımı daha anlatayım.

Yıl 2006, askerden dönmemin ve tekrar NTV'ye başlamamın üzerinden yaklaşık 10 ay geçmişti. Atletizm dünyasının en güzel organizasyonlarından toplam 6 yarıştan oluşan Golden League yarışlarını yayınlıyorduk. Atletizmi hep Kenan Onuk'tan dinlerdik. Nasılki boks Orhan Ayhan'dan dinlenirse, atletizmde de Kenan Onuk'un sesine alışmıştık. O'nun ardından Murat Kosova bayrağı devralmıştı. Ama o dönem NBA maçları dolayısıyla Murat Kosova'nın takvimiyle Golden League takvimi uyuşmuyordu. Günlerden bir gün Sevgili Fuat Akdağ beni yine odasına çağırdı. Mesajı direkt vermeyi çok seven Fuat Akdağ;

- Evlat bu sezon Golden League yarışlarını sen anlatacaksın!
dedi. Ben dondum kaldım.

- ??!!//??!! Eee nasıl yani. Ben ve atletizm. İzlemeyi severim ama pat diye anlatmak nasıl olacak?

- Yaparsın sen! İlk yarışı Murat Kosova ile Cüneyt Koryürek anlatacak sen de yanlarında otur. Sana da söz verecekler, böylece alışırsın
dedi.

- Peki Fuat ağabey
dedim ve 2 gün sonra koşulacak yarış için çalışmaya başladım.

Cuma akşamı geldi çattı ve 2 üstat ile ben mikrofonun karşısına geçtik. Onlar başladılar anlatıyorlar arada bir espriler havada uçuşuyor, ben bazen lafa giriyorum hatta sırıkla atlamada ve yüksek atlamada bayağı bir anlatıyorum, anlattıkça kendime güvenim geliyor. Ama az sonra başıma geleceklerin farkında değilim. Yarışın sonlarına doğru 5.000 metre bayanlar finali var. Yaklaşık 15 dakika sürüyor. Murat Kosova ile Cüneyt Koryürek anlatmaya başladılar. Ben de bazen araya girip yorum yapıyorum, görüş bildiriyorum. Bir ara boğazım kurudu, baktım suyum bitmiş. Ben kalkıp su almaya giderken Etiyopyalı atlet Tirunesh Dibaba yarışı önde götürüyordu. Birkaç dakika sonra suyumu aldım tekrar yerime yerleştim. (Bundan sonrasını mümkünse heceleyerek okuyun) Kafamı kaldırdım televizyona baktım, ben giderken lider olan Dibaba yarışın son metrelerinde başka bir atleti geçiyordu. Murat Kosova heyecansız bir şekilde yarışı anlatırken ben o an gereksiz adam lafa girme gafletinde bulundum.

- Aaa bravo valla Dibaba'ya, geçilmesine rağmen pes etmedi yarışın sonlarında yeniden atak yaptı ve birinciliği aldı
dedim ve o an Dibaba finiş çizgisini geçerken odada çok büyük bir sessizlik oldu. Kafamı çevirdiğimde Murat Kosova ile rahmetli Cüneyt ağabey gözlerini faltaşı gibi açmış bana bakıyorlardı. Murat Kosova sessizliği bozarak beni yıkan, yerin dibine sokan ve o an "kimse n'olur izlemiyor olsun" diye dua ettiğim sözleri ağzından bir bir döküldü.

- Aliciğim Dibaba tur bindiriyor. Liderliği hiç bırakmadı zaten.
dedi ve ben birkez daha yokoldum. Olmamalıyım. O an uzayda yer kaplayan gereksiz bir varlıktım. Muhabirlik, spikerlik derken aynı korkuyu tekrar yaşıyor, benim için atletizm yarışları da başlarken bitti mi acaba diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

Yarış bittikten sonra Cüneyt ağabey yanıma geldi. Benim kafa aşağıda.
- Bak oğlum atletizm yarışlarını anlatmak çok zordur. Gözünü biran olsun yarışlardan ayırmaman gerekir. Bir daha emin olmadığın konularda konuşma. Bu dua et ilk yarışında başına geldi.
dedi. O gün bugündür emin olmadığım konularda görüş bildirmemeye özen gösteriyorum. Siz de siz olun fikir sahibi olmadığınız ya da emin olmadığınız durumlarda yorum yapmaktan kaçının. Altın bir kuraldır. Özellikle canlı yayın gibi riskli işlerde! :)

BİZİM HAKEMLERE HİÇ KIZMAYALIM

Real Madrid dün akşam Osasuna'yı 3-1 mağlup etti. Ama nasıl etti? Hakem Perez Burrull resmen yaktı Osasuna'yı. Osasuna'nın iki penaltısını vermeyip Juan Fran'ı kendini aldattığı gerekçesiyle iki sarı kartla oyundan attı.

İşte Gago'nun müdahalesiyle Juan Fran'ın maçın başında yerde kaldığı an.


Bu da 2. yarıda Pepe'nin müdahalesiyle Juan Fran'ın ceza sahasında yere indirilişi.


İki pozisyonda da bence hakem Osasuna'nın hakkını yemiş. Bizim hakemlere fazla kızmayalım. Dünya'nın her yerinde büyük takımlar kollanıyor.

18 Ocak 2009 Pazar

KAKA CITY'E GİTME KONUSUNDA ÇOK İSTEKSİZ


Bu fotoğraf Kaka'nın Milan taraftarlarına vedası falan değil. Dün kazandıkları Fiorentina maçının ardından kendisine büyük destek veren ve onun takımda kalmasını isteyen Milan taraftarlarına alkışlarla karşılık vermesi. Kaka şu aşamada hiçbir yere gitmiyor. Sheikh Mansour bin Zayed Al Nahyan'ın yani M.City'nin sahibinin danışmanı Guardian'a yaptığı açıklamada basında çıkan Kaka'ya haftalık 500.000 paund ve Milan'a da 100 milyon paundluk teklif yapıldığı iddialarını tamamiyle yalanladı. Danışman "çıkan haberler çok saçma, gerçeğin oldukça uzağında" demiş. 100 milyon paundluk teklif yapıldığı yönündeki haberin kaynağı Silvio Berlusconi'nin kendi internet sitesi olduğu söyleniyor. Danışman ayrıca Kaka ile resmi bir temaslarının henüz olmadığını ve iş resmi aşamaya gelince yapacakları teklifin Milan'a yaklaşık 50 milyon paund, Kaka'ya da haftalık 250.000 paund olacağını söylemiş. Danışman "patronumuz oldukça akıllı biridir. Bu ekonomik ortamda böyle para saçacak biri değildir" demiş. Anlaşılan bu uçuk rakamların ardında Berlusconi ve Galliani yatıyor. Bir şekilde Kaka'yı 50 ya da 100 milyon paund farketmez iyi bir ücrete alıcı çıkmışken satmak istiyor olabilirler. Milan taraftarlarının dün açtıkları pankartlarda yazdıkları gibi bence de Berlusconi ve Galliani kendileri gitsin City'e.