21 Mart 2009 Cumartesi

GERRARD HAYRANLARI KIZMASIN

TARAFTARIZ BİZ ÇEKERİZ CEFA

CALDERON'A SALDIRDILAR

Ramon Calderon yaptığı sahtekarlığın ardından Real Madrid kulübünden istifa etmiş olabilir ama O'na halen kin besleyen taraftarlar var. Castellon'da düzenlenen İspanya'nın ünlü bir festivaline davetli olarak katılan Calderon'a gençlerden oluşan 20 kişilik bir grup önce küfür etmeye başlamış. Ardından Real Madrid'in adının böyle bir olayda geçmesine sebep olduğu için ateş püsküren Colla del Rei Barbut adındaki grubun üyeleri Calderon'a saldırmak istese de güvenlik güçleri araya girip olay yerinden uzaklaştırmışlar. Oldukça korku dolu anlar yaşayan eski Başkan'ı kalabalığın arasından ara sokaklara götürmüşler. Öfkeli grubun üyeleri aramaya bir süre daha devam etse de polisler Calderon'u linçten kurtarmayı başarmışlar.

Aşağıda haberi antrenmandayken alan Hugo Sanchez yarınki maç öncesi eski Başkan'a geçmiş olsun dileklerinde bulunurken görülüyor.


BİR GATTUSO DAHA

20 Mart 2009 Cuma

GATTUSO

Özledik be usta, dön artık!

UEFA KUPASI ÇEYREK FİNAL EŞLEŞMELERİ

2 Alman, 2 Fransız, 2 Ukrayna takımının birbirleriyle eşleşmemeleri ilginç oldu.

HAMBURG - M. CITY:
İstanbul gecelerinde Robinho'yu ağırlamak iyi olurdu.
PSG - D. KIEV: Le Guen'le çıkış yakalayan Fransızlar'ı özellikle deplasmanda zorlu bir maç bekleyecek.
SHAKTAR - MARSİLYA: Galatasaray'ı şampiyon yaptığı halde gönderilen iki teknik adam, Lucescu ile Gerets karşı karşıya. Bu iki takımın finalde karşılaşmasını isterdim.
W.BREMEN - UDINESE: Mesut Özil ve Gökhan İnler karşı karşıya.

Turu kimler geçer?

Tahminlerim: M.City, PSG, Shaktar, W.Bremen

ŞAMPİYONLAR LİGİ ÇEYREK FİNAL EŞLEŞMELERİ

Barcelona - Bayern: Messi Ribery'e karşı olacak. Merakla bekliyoruz bu karşılaşmayı.
Villarreal - Arsenal: 2006 yarı finalinin rövanşı. Şimdi ne Riquelme var ne de Lehmann.
Liverpool - Chelsea: Alıştık artık bu eşleşmeye. Benitez'in karşısında bu kez Hiddink olacak.
M. United - Porto: 2004'te Mourinho'lu Porto, Alex Ferguson'u son dakikada gelen golle elemişti. Ferguson Mourinho'dan intikamını aldı, sıra Porto'da.

Turu kimler geçer?

Tahminlerim: Arsenal, M.United, Liverpool, Barcelona

SPOİLER İÇEREN LOST ANKETİ

5. Sezon 9. bölüm gösterildi. Yaklaşık 2 hafta önce koyduğum bu anket blogta arkalarda kalmıştı. Konuyla ilgili 9. bölümde de bir gelişme olmadığı için bu ankete devam edelim istedim. Karakterleri bakımından benim Sawyer için düşündüğüm isim Kate, çünkü Juliette Jack'e her bakımdan daha uygun diye düşünüyorum.

OLMAMIŞ, YAKIŞMAMIŞ

Espri güzel, zaten Fenerbahçe'lilerin bugün yapması beklenen bir espriydi. Ama bırakın bu işi taraftarlar yapsın, bırakın bu işi taraftar siteleri yapsın. Siz büyük Fenerbahçe camiasısınız. Taraftar gibi hareket edip ezeli rakibinize gönderme yapma hakkınız yok maalesef! Kulüpler de bunu yaparsa bundan sonra hiç hoş olmaz.

GALATASARAY 2 - 3 HAMBURG

Galatasaray bu yenilgiyle sadece Uefa Kupası'ndan elenmekle kalmadı, çok daha fazlasını kaybetti. Bu yenilgiyle Kadıköy'e gideceklerine inandırılan taraftarlar inancını, Kewell ve Baros dışındaki yabancıların takıma olan sevgisini, Bülent Korkmaz'dan iyi bir teknik adam olacağı düşüncesini kaybetti Galatasaray camiası. Bundan sonra halının altına süpürülen sorunlar daha fazla gün yüzüne çıkacak, konuşulacak. Trabzonspor maçında oynatılmayıp sözümona dinlendirilen ya da cezalandırılan Lincoln'den bu maçta performans bekleyen, 2-2'den sonra koşamayan, top yapamayan Ümit Karan'ı Lincoln'ün yerine oyuna sokup Brezilyalıyı ıslıklatan, bırakın belini ensesini döndürmekte zorluk çeken Hasan Şaş'tan medet uman ve binlerce insandan küfür yemesine sebep olan, kendisine bir zamanlar güvenildiği gibi Semih Kaya'ya güvenmeyen bu yüzden sakat sakat oynayan ve 60. dakikadan sonra oyundan kopan Arda Turan'a Harry Kewell'la destek vermekten mahrum kalan zihniyetin eseridir bu yenilgi.

Hakan Ünsal çok güzel anlattı dün gece. Kendisi de bir zamanlar oyundan çıkarken Lucescu'ya ters yapmış. Sonrasında pişman olup maç sonrasında nasıl özür diliyeyim diye düşünürken o sırada bir el arkadan gelip ona dokunmuş ve başından öpmüş. Dönüp baktığında karşısındaki Lucescu'ymuş. Egosuz Lucescu, ihtirasları olmayan, doğru zamanda doğru hareketi yapmayı bilen Lucescu. Dün gece Zico'lu CSKA Moskova'yı 1-0'ın rövanşında 2-0 yenip çeyrek finale yükseldiler. Çok yaşa Lucescu!

19 Mart 2009 Perşembe

MESUT ALMANYA KADROSUNDA YOK

Almanya teknik direktörü Joachim Löw Mesut Özil'i ay sonunda oynanacak Liechtenstein ve Galler maçlarının kadrosuna almadı. Podolski tekrar kadroya çağrılmış ama Mesut'u almamışlar. Dün de St. Etienne maçında Pizarro'ya nefis bir asist yapmıştı, geçirdiği hafif sakatlığın ardından tekrar form da tutmuştu. Şimdi aklıma gelen sorular şunlar; Almanlar bu çocuğu gerçekten kullandılar mı, bir kere kadroya alıp sonrasında almayacaklar mı? Yoksa sadece bu maçlara has bir karar mı? Yorum sizin...

MESUT ÖZİL'E TFF'DEN YANIT GELDİ

Genç Milli Takımlar İdari Sorumlusu Timuçin Kalender, Habertürk Televizyonu'nda yayınlanan röportajında "Milli Takımı seçme sürecinde Türkiye'den kimsenin aramadığını ve görüşmeler olmadığını" belirten Mesut Özil'in ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. İdari Sorumlu Kalender, Türkiye Futbol Federasyonu Almanya bürosu kanalı ile Mesut Özil'in çok uzun süre takip edildiğini ve çeşitli yaş kategorilerinde defalarca Milli Takımlar için sözlü ve yazılı olarak davet edildiğini ama yanıt bile alınamadığını belirtti.

Mesut Özil'in son açıklamasıyla Türk futbol kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalıştığını söyleyen Kalender, konuyu netleştirmek için şu açıklamayı yaptı: "Mesut Özil, yıllarca Genç Milli Takımlarımızın teknik ekipleri tarafından dikkatle izlendi. Tolunay Kafkas hocamız, kendisini Ümit Milli Takımımızın kampına resmi olarak davet ettiğinde, Mesut Özil'in babası tarafından "Oğlumu rahatsız etmeyin" içerikli bir mektup aldı. Ardından son olarak bu yılın Ocak ayında Oğuz Çetin ve Metin Tekin hocalarımızın, Özil'in kulübü ile kamp için Antalya'da bulunduğu sırada yaptıkları görüşme ve randevu talebine yanıt vermedi. Biz de onun tercihine saygı duyduk. Ancak tüm bu süreçlerin yaşanmamış gibi yansıtmaya çalışması doğru bir davranış şekli değildir".

YILLARA KARŞI KOYAMAMAK








UEFA KUPASI GEYİĞİ

Etrafta UEFA Kupasını kazanan takımın bayrağının 1 yıl boyunca kupayı kaldırdığı statta dalgalandığı yönünde iddialar var. Böyle birşeyin olmadığını söyleyelim. Sanırım Galatasaray'lı taraftarlar Fenerbahçe'li rakiplerini kızdırmak için ortaya böyle şeyler atıyorlar.

IAN WRIGHT - ARSENALLİ OLMA SEBEPLERİMDEN BİRİ

ST. ETIENNE 2 - 2 WERDER BREMEN

Werder Bremen 1-0'ın rövanşında St. Etienne ile deplasmanda 2-2 berabere kalıp adını çeyrek finale yazdırdı. Maçta Bremen 2-0 öne geçerken, 2. golün asistini Mesut yaptı. Sol kanattan Pizarro'nun kafasına adrese teslim bir top attı. Sonrasında 2-2'yi buldu St. Etienne ama turu geçen Alman ekibi oldu. St. Etienne taraftarları da zaman zaman taşkınlık çıkartmış. Yarın Nyon'da kura çekimi yapılacak, Galatasaray da turu geçerse iki ekip eşleşebilir, Mesut'un Türkiye'ye gelmesi öncesiyle sonrasıyla Türk medyasında tartışılır. Tabiki yıllar öncesinin rövanşını Galatasaray alabilecek mi, Rotariu'nun yapamadığını kim yapacak, Mustafa Denizli o maçın ertelenmemesinin pişmanlığını yaşıyor mu? Tüm bunlar cevabı merak edilen sorular olacak. Aslında iki takım eşleşecekse finalde eşleşsinler. Daha anlamlı olur. Eğer Hamburg geçerse Almanlar iki maçta Kuzey derbisinin heyecanını yaşayabilir.

18 Mart 2009 Çarşamba

GARY NEVILLE'İN MALİKANESİ

Gary Neville'in Bolton yakınlarındaki malikanesi. Neville Manchester United'a olan sevgisini malikanenin karşısındaki çimlere MUFC harflerini yaptırarak göstermiş. Adamların oturduğu evlere bakın, saray yavrusu mübarek! Çok üzülüyorum(!) bazen bizim topçulara, Florya'da ya da Dragos'lardaki villalara sıkışıyorlar.

SAFADO ROBINHO

M.City'li Elano takım arkadaşı Robinho'nun 130.000 pound'luk Lamborghini Gallardo'sunu gece yarısı Manchester'da bir otelin önünde park edilmiş şekilde görünce camına aşağıdaki notu iliştirmiş. Safado, Portekizcede "utanmaz ya da aklı zamparalığa çalışan" gibi bir anlamı var. Robinho Real Madrid'deyken bir gece korumasına 40 tane prezervatif siparişi vermişti. Elano da belliki gece gece arkadaşının yine bazı işler çevirdiğini düşünmüş. Kendisi ne arıyordu acaba gece vakti oralarda?!

ALMANYA'DA BÖYLESİ DE VAR

Almanya'daki kuzenim Bülent Uzuner'den bahsetmiştim sizlere. Kendisi Almanya'da büyüyen, okuyan, çalışan ve iş dünyasına atılan ama özellikle anne ve babasının da desteğiyle Türk kimliğini asla kaybetmemiş biri. Çok zor günler yaşamışlar, çok eziyet çekmişler çocukluk yıllarında Alamanyalarda. Ama okumuş, çalışmış ve doğru zamanda doğru adımları atarak sıfırdan zirveye tırmanmayı başarmış. Türkiye'nin tanıtımı için de elinden gelen herşeyi yapıyor. Bremen yakınlarındaki Oldenburg'ta (geçtiğimiz günlerde basketbolda Galatasaray'la karşılaşmıştı hatırlarsanız) bulunan şirketinin merkez ofisinin binasında sanatçı İlker Maga'nın "İstanbul: Bir Deniz Masalı" adlı fotoğraf sergisine kapılarını açmıştı. Şu an 26 yıllık dönemde çekilmiş fotoğraflar o binada sergilenmeye devam ediyor. Böylece güzel İstanbul'umuzun tanıtımını yapıyor Almanlara Bülent Uzuner.

Dedim ya sizlere Türk kimliğini koruyor ve asla unutmuyor diye. Bunun en güzel örneklerinden biri de ufak kızlarına Türkçe dersi aldırarak veriyor. Mesut Özil örneğinde olduğu gibi birçok genç Türkçe'yi çok kötü konuşuyor, günlük yaşamlarında Almanca'yı tercih ediyor. Bülent Uzuner de bunun farkında ve bu yüzden Uludağ Üniversitesi'nden mezun olup şu an Almanya'da okuyan bir Türk öğrenciden haftasonları kızlarına Türkçe dersi verdiriyor. Bremen'de yaşayan Türklerin birarada olması, bütünlüğünün kaybolmaması için de çaba sarfediyor. Ayrıca 1978 yılında kurulan Vatanspor kulübünün 40 yaşüstü futbol takımında da ortasaha oyuncusu olarak forma giyiyor.

Herşeyden daha önemlisi 23 Mayıs'ta Almanya'nın yeni Cumhurbaşkanı'nın seçiminde oy kullanacak. Zannediyorum bunu gerçekleştirecek olan ilk Türk olacak. Eyalet meclisleri Cumhurbaşkanı'nı seçecek olan temsilcileri belirliyor ve bu kişiler Berlin'e gidip oy kullanıyor. İşte o eyaletteki Almanlar da Bülent Uzuner'i temsilci olarak seçmiş. Bunu haftasonunda Bremen'deyken bana anlattığında ağzım açık kaldı ve kendisiyle birkez daha gurur duydum. Meğersem Türkiye'deki bazı gazetelerde de çıkmış haberi, ama gözümden kaçmış. Buradan bakabilirsiniz.

Almanya'da böylesi de var işte!

RIQUELME İÇİN ENDİŞELENDİM

Fotoğrafı ilk gördüğümde korktum. Hayırdır inşallah Riquelme'yi havalimanında apar topar paketlemişler, ne oldu acaba dedim. Maradona mı birşeyler yaptı, çantasına gizlice uyuşturucu falan mı yerleştirdi diye düşündüm. Neyseki Paraguay'lı polis arkadaş sadece eskort etme işini biraz abartmış! Boca Juniors kafilesi Libertadores Kupası'nda Guarani ile deplasmanda oynayacağı maç için Paraguay'a gitti.

İLK BİLEN SİZ OLUN - ARDA TURAN

Arda yarın Hamburg karşısında oynayacak. Bu konuda aldığım bir istihbarat da var ama çoğunlukla Bülent Korkmaz'ın yaptığı açıklamalardan sonra edindiğim hislerden ibarettir.

Ayrıca Galatasaray'ın resmi internet sitesinde şöyle birşey de var; sakatlar bölümüne bakalım. Belliki Arda'dan sahiden ümit kesilmemiş ve düzelmesi bekleniyor.

Stadyum:
Ali Sami Yen
Tarih: 19 Mart 2009 Perşembe / 21:30
Hakem: Pedro Proenca, Jose Tiago, Sergio Manuel 4. Hakem: Joao Carlos Santos Capela
Cezalı: Emre Aşık (Galatasaray)
Sakatlar: Servet Çetin, Tobias Linderoth, Mehmet Topal, Emre Güngör, Murat Akça, Serkan Çalık (Galatasaray)
Hava Durumu: Maç günü İstanbul’da parçalı bulutlu bir hava bekleniyor. Tahmini en yüksek sıcaklık 8, en düşük ise 3 C derece olacak.
TV: D Smart

EZEQUIEL MIRALLES

MARADONA & RIQUELME

Böylesi de var işte. Riquelme "Maradona olduğu sürece Arjantin milli takımında oynamayacağım" diyor. Yıldıray Baştürk de Fatih Terim olduğu sürece ayyıldızlı formayı giymeyeceğini söylemişti. Şimdi Maradona ve Fatih Terim bu futbolcuları milli takıma çağırsa Onlar da reddetse, gelmiyoruz dese kim daha kötü olur bazılarının gözünde? Mesut mu ya da Riquelme ve Yıldıray mı? Ya da kim?

17 Mart 2009 Salı

MESUT ÖZİL RÖPORTAJIYLA NEYİ HEDEFLEDİM?

Mesut Özil'le yaptığım röportajla, O'nunla olan buluşmamla aslında Mesut'un tam olarak nasıl biri olduğunu anlamayı hedeflemiştim. Kendinin de ifade ettiği gibi Mesut kendisini Almanya'da iyi hissediyor. Bu yüzden doğup, büyüdüğü, ekmeğini yediği yerden yana tercihini kullandı. Kendini belki Almanya'ya karşı borçlu da hissediyordur bilemiyorum. Türkçesi çok kötü, iki cümle kurmakta zorluk çekiyor. Ben de dedimki bu Mesut'u neden bu kadar tartıştık, ne vardı Mesut'ta bu kadar, bakalım gerçekten futbolu dışında milli takımda oynamayı hakeden bir futbolcu mu? Benim kişisel fikrim Mesut Türk milli takımının bir futbolcusu olamaz, olmamalı! Şimdi diyeceksinizki bizim milli takım forması altında kimler, neler yaptı sahada Ali? Haklısınız bence o birkaç futbolcu da yer almamalı ayyıldızlı forma altında. Bu röportajla son noktayı koyduğumu zannediyorum Mesut'la ilgili. Ama Mesut gibiler daha çok var yurtdışında. Türk futbolu ve politikası olarak daha fazla uyanık olmalıyız. Buna dikkat çekebildiysem ne mutlu bana!

Bu arada pazar akşamı Bremen'deki kuzenimin aracılığıyla enerji devlerinden EWE firmasının davetlisi olarak Werder Bremen-Stuttgart maçını izledim. Maç öncesi kamerama Mesut'un bir görüntüsü takıldı. İlginizi çekebilir, bazı çözümlemelere, çıkarımlara varabiliriz diye düşünüyorum.



Yeni ekleme: Yorumlarda ne gibi çıkarım yapmamız gerekiyor anlayamadım diyenler oldu. Şöyle açıklayayım. Bu konulara şu an Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamda pek girmek istemiyorum. Çünkü insanı hemen etiketliyorlar ama size benim yaptığım çıkarımı söyliyeyim; Mesut'a belki kızanlar vardır Türklüğünü kaybetmiş Alman olmuş diye. Evet belki haklılar da bilemiyorum kendini Alman gibi hissediyor olabilir ama bu görüntülerde de görüldüğü gibi bazı değerleri, inançlarını da kaybetmemiş. Bu da güzel bence. Benim aklıma şu geliyor Türkiye'den bakınca, bir sonraki nesil acaba Müslüman ama daha Alman ya da Müslüman Alman mı olacak???

MESUT ÖZİL RÖPORTAJI VE İZLENİMLER

Werder Bremen'de oynayan gurbetçi futbolcu Mesut Özil’i günlerce haftalarca konuştuk tartıştık. Almanya’da doğan, okuyan, yetişen, Almanya 19 ve 21 yaşaltı milli takımlarında oynayan, Almanca’yı Türkçe’den çok daha iyi konuşan Mesut’un Alman milli takımıyla Türk milli takımı arasında seçim yapması üzerine kafa yorduk. Birçoğumuza göre bir Türk olan Mesut’un böyle bir ikilemde kalması saçmaydı aslında tartışılmamalıydı bile, Mesut mutlaka ayyıldızlı formayı seçmeliydi. Ancak yaklaşık 1 ay önce Mesut verdiği kararla Alman milli takımını tercih etti. Mesut’la ilgili haberler Almanya’daki birkaç ajans muhabirinin maç sonralarında yaptıkları röportajlardan ibaretti. Kulaktan kulağa gelen haberlerle 20 yaşındaki bu genç hakkında sağlıklı bir bilgiye, doğru ve gerçek bir fikre sahip olamıyorduk. Mesut Türkiye’den gelen röportaj taleplerine kapılarını kapamış adeta kaçak dövüşmeyi yeğliyordu. Ancak bu kadar çok gündemde olan Mesut’la konuşmak, onunla aynı havayı teneffüs etmek, neden Alman milli takımını tercih ettiğini anlamak gerekiyordu.

Werder Bremen kulübündeki bağlantılarım sayesinde Mesut’u ilk kez Türkiye’den birine röportaj verme konusunda ikna etmeyi başarmıştım. 13 Mart Cuma sabahı uçaktan iner inmez Werder Bremen’in Weser Stadı’nın yolunu tuttum. Dizinden sakatlığı tam olarak geçmediği için antrenmana çıkmayan ve tesislerde tedavi olan Mesut randevumuza babası Mustafa Özil ve İran’lı bir danışmanı ile birlikte geldi. Ancak üzerlerinde bir gerginlik vardı. Yüzlerinden bu röportaj için söz vermiş olmanın verdiği pişmanlık her hallerinden okunuyordu. Baba Mustafa Özil’in ilk sözü milli takımla ilgili soru istemedikleri yönündeydi. Bu durum karşısında büyük bir şaşkınlık yaşasam da yaklaşık 1 saat süren ikna çabalarının ardından milli takımla ilgili sadece 2 soru koparabildim. Kendilerine göre haklı olabilirler. Çok tartışılan Mesut Alman milli takımını tercih etmişti ve bu konunun artık kapanmasını, daha fazla üzerine gidilmemesini çünkü Mesut’un çok üzüldüğünü ve etkilendiğini söylüyorlardı. Ancak Türk halkını verdiği kararın kendisi açısından doğruluğuna inandırması adına bu röportajı vermesi kendisi için çok iyi olacaktı.

Röportaj öncesi daha çok baba Mustafa Özil ve İran’lı danışmanla muhatap oluyorduk, çekingen ve gergin gözlerle bizi izleyen Mesut’sa bir kenarda sessiz bir şekilde dinlemekle yetiniyordu. Saha içinde topu çok iyi yöneten Mesut saha dışında ise belliki yönetilmeyi tercih ediyordu. Henüz 20 yaşında olan bir genci bu konuda az da olsa anlayabiliyordum. Babalar oğullarının hep daha iyi yerlerde olmalarını, daha çok paralar kazanmalarını ister. Babalar Türk futbolunda da her zaman önemli bir figür olmuştur, bunun örneklerini birçok kez görmüştük. Şunu da belirtmek gerekiyor. Mesut’un şu an içinde bulunduğu durum aslında Alman futbolu ve Alman politikasının ortak bir ürünü. Alman futbolunun otoriteleri Mesut’u geleceğin büyük yıldızlarından biri olarak gördüklerini ve ondan faydalanmak istediklerini her fırsatta dile getiriyorlar, Alman politikasıysa çok geç kaldığı bir konuda, 40 yılı aşkın bir süredir ülkede yaşayan Türklerin uyum sürecini bugünlerde hızlandırma amacıyla Mesut’u toplumsal kaynaşmanın bir sembolü olarak kullanıyor.

Röportaja gelecek olursak Mesut’un her haliyle, her konuşmasıyla kendisini daha çok bir Alman gibi hissettiği belliydi. Türkçe yaptığımız röportajda sorduğum yaklaşık 20 sorunun çoğuna 2-3 kelimeyle bilemediniz en fazla 2 cümle ile yanıt verebildi. Mesut’a milli takımla ilgili sorabileceğim sadece 2 soru olduğu için mümkün olduğunca kararının sebebini ve süreçte yaşananları öğrenmeliydim. Neden Alman milli takımını seçtiğiyle ilgili soruma Mesut “Ben Almanya’da doğdum, burada büyüdüm, eğitim aldım. Çoğu arkadaşım Alman. Genç ve ümit milli takımlarında oynadım, zaten başka bir karar veremezdim” cevabını verdi. Kararını vermeden önce neler yaşandı, Türkiye’den kimse seninle irtibat kurmadı mı sorusuna ise “Hayır Türkiye’den beni kimse aramadı. Türkiye’de milli takımdan beni aradıkları şeklinde haberler çıkıyor, bunlar tamamen yalan. Beni Löw aradı, çok beğendiğini, beni milli takımda görmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim” şeklinde yanıt verse de ne beni ne de kendini inandıramadığının farkındaydı. Araya 3. ve 4. soruları da sıkıştırıp “Bundan sonrası için ne düşünüyorsun, Löw seni milli takıma çağırmaya devam edecek mi sence?” diye sordum. Mesut’un cevabı ise “Evet Werder Bremen’de iyi oynadığım sürece beni Alman milli takımına çağıracaktır, buna inanıyorum” şeklinde oldu. Verdiğin kararın ardından burada yaşayan Türklerden tepki aldın mı, çıkan haberler seni olumsuz etkiledi mi? soruma ise "Yazılan haberler beni üzdü. Ama buradaki Türklerden tepki almadım, beni destekliyorlar. Saha içindeki performansımı da etkilemedi" yanıtını verdi. 5. soru için de taşebbüs ettim ve daha önce de birçok isim Almanya ve İsviçre milli takımlarını tercih etmişti ama onları hiç tartışmamıştık. Neden sen bu kadar tartışıldın şeklinde soru sordum ama cevap vermeden babası Mustafa Özil müdahale etti ve bu soruya cevap vermek istemediklerini söylediler. Zaten Mesut her verdiği cevabın ardından göz ucuyla babasının onayını almayı ihmal etmedi. Ben de ortamı daha fazla germeme adına diğer konulara geçtim. Özetle Turkcell Süper Ligi çok fazla izlemediğini, Türkiye'den takım tutmadığını, Galatasaray'ın Hamburg karşısında şansının fazla olduğunu, kendilerinin de Uefa Kupası'nı kazanmak istediklerini söyledi.

Bu röportajın ardından Mesut hakkında edindiğimiz izlenim çok çekingen ve sessiz bir yapıya sahip olduğu yönünde. Röportajımız sırasında da kendi hislerini ifade etmekte oldukça zorluk çekti. İlk kez bir Türk televizyonuna röportaj verdiği için yaşadığı stres de yüzüne yansımıştı. Almanya'ya giderken kafamda Mesut'a Almanya forması giydirmek elinde ise Türkiye forması tutturarak İspanya maçlarında milli takıma başarılar diletmek vardı. Ama bırakın Türkiye formasını tutmayı Almanya formasını bile giymek istemedi. Hakkında yalan yanlış haberler çıkmasından korktuğu için böyle toplara girmekten uzak durdu.

Mesut artık kararını verdi. O Alman milli takımının oyuncusu. Serder Taşçı, Mustafa Doğan, Gökhan İnler, Eren Derdiyok, Hakan ve Murat Yakın’ı hiç eleştirmezken Mesut’un üzerine çok titredik. Bu noktadan sonra yapılması gereken tek şey diğerleri gibi O’nun da kararına saygı duymaktır. Milli takım o formayı terletmeyi kalben ve beynen isteyen, ayyıldızlı formaya olan bağlılığını tüm benliğiyle hisseden futbolcuların oluşturduğu bir ekiptir. Aksini düşünenin, hissedenin yeri o kutsal formada olmamalıdır. Bu yüzden Mesut en doğru kararı vermiş, Alman ve Türk milli takımı için de en yararlı olanı yapmıştır. Teknik direktör Fatih Terim’in de tüm bunların farkında olduğuna eminim.

Böyle bir konudan ders çıkarması gereken iki kurum var; Türk futbolu ve Türk politikası. Türk futbolu kendi içinden, 70 milyonu aşkın nüfusunun içinden Mesutlar çıkartmalıdır ki bu potansiyele sahiptir, Türk politikasıysa yurtdışındaki vatandaşlarına her alanda daha fazla sahip çıkmalı, benliklerini, özlerini kaybetmemelerine engel olmalıdır. Mesut sadece bir isim. Almanya’da top koşturan 250.000 lisanslı Türk futbolcu var. Eğer söylendiği gibi Alman hükümeti Mesut gibileri toplumsal kaynaşmanın bir sembolü olarak görüyorsa bundan gurur duymalıyız. Şimdi İsviçre ve Almanya sonra Fransa ve diğer ülkeler; neden Türkiye 2. bir Brezilya olmasınki, herşeye güzel tarafından bakmak gerekir!

16 Mart 2009 Pazartesi

MESUT ÖZİL'LE KONUŞABİLME İHTİMALİNİ SEVDİM

İşte 2-3 gündür yurtdışında olma sebebim. Mesut Özil ilk kez bir Türk televizyonuna konuştu. Milli takımla ilgili görüşleri genç futbolcunun ağzından ilk kez duyulacak. Ayrıntılar yarın sabahtan itibaren blog'da. Saat 14'ten itibaren de Habertürk televizyonu ve www.htspor.com'da.