
10 yıldır tv dünyasındayım ve spor servislerinde çalışıyorum. Mesleğe 2000 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olmadan önce 1999'da TV8'de muhabir olarak başladım. Ardından kısa bir Kanal 6 ve sonrasında ise 7 yıllık NTV kariyerimin ardından 1 yıldır da Habertürk spor servisinde çalışmaktayım. Futbolcularla, teknik adamlarla, yöneticilerle, meslekteki arkadaşlarımla birçok anım var. Bunlardan bazılarını dizi halinde sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak da TV8'deyken yaşadığım o zamanlar trajik şimdi ise bana çok komik gelen bir olayı anlatayım.
Yıl 1999. Galatasaray gruptan çıkmış ve Uefa Kupası'nda yoluna devam ediyor. 23 Kasım'da
Bologna ile deplasmanda karşı karşıya gelecekler. Ben de TV8'de muhabirlik yapmaya yeni yeni başlamışım. Müdürüm "dede" lakaplı Haluk Usel yanına çağırdı "
Evlat Galatasaray bugün İtalya'ya gidiyor, havalimanına git, takımı gönder ve bir röportaj patlat" dedi ve gazı verdi. Ben de acar muhabir hemen yola düştüm, havalimanına gittim. Basın orada, bayağı kalabalık, ben de girdim aralarına beklemeye başladık takımı.
Fatih Hoca karizmasıyla o dönem çok daha etkili, takım gruptan çıkmış havaları bir hayli iyi. Neyse yarım saatlik beklemenin ardından "
takım geldi" dediler. Uğultular yükseldi, tüm basın kapıya doğru yöneldik. Vatandaşlar biz basın sürüsünü görünce şaşkınlıkla izlemeye başladılar. Kameramanlar kameralarını aldılar omuzlarına, benim sırtımda çanta elimde mikrofon ilk soruyu sormak için kalabalığın önünde kendime yer bulmaya çalışıyorum. Fatih hoca önden giriyor, kontrolden geçiyor, bize doğru geliyor, benim ayaklarım titriyor, bir yandan kafamda soruyu tutmaya çalışıyorum. Fatih hoca yakınımıza gelip duruyor, ilk ben mikrofonu uzatıyorum veeeeee kal geliyor. Unuttum soruyu. Fatih hoca bana, ben ona bakıyorum. 2-3 saniyelik zaman içersinde hayatım gözümün önünden geçiyor. Fatih hoca "
Eeee" diyor, ben kendime geliyorum, hemen bir soru uyduruyorum.
-
Eeee hocam, yeni bir Avrupa macerası başlıyor, ne düşünüyorsunuz?
Hoca duruyor ve beni yerle bir eden cevabını veriyor.
-
Ne Avrupa macerası kardeşim, ne macerası! Nerden buluyosunuz bu çoluk çocuğu!diyor ve ben, acar muhabir kalabalığın arasına tünüyorum, kaybolup gidiyorum. O an bir hiç olmuşum. Meslek benim için başlarken bitmiş.
Röportajlar yapılıyor, canım acayip sıkkın bir şekilde takım gittikten sonra şirketin yolunu tutuyorum. Dede "
olur böyle şeyler kafanı takma, yıldırmasın böyle şeyler seni" diyor, o gece benim gözüme uyku girmiyor, rüyamda Fatih hocayı görürüm diye uyumuyorum :))))
Yıllar sonra şimdi Fatih Terim'le aram çok iyi. NTV'de çalışırken 2 sene önce sık sık spor servisini ziyarete gelirdi. Günlerden bir gün ben, O ve Haluk Yürekli oturuyoruz. Cesaret buldum ve bu anımı anlattım. Bana
"yok canım yapmamışımdır öyle birşey, hatırlamıyorum ama yaptıysam da özür dilerim" dedi. Bense "önemli değil hocam aşkolsun" dedim ve bayağı bir gülüştük. Euro 2008'de de yaklaşık 40 gün boyunca beraberdik. Biraraya geldiğimizde baba-oğul gibi bir ilişkimiz vardır. Kendisine buradan birkez daha sevgi ve saygılarımı yolluyorum.
*Bu arada anılarımı yazmam için bende fikir uyandıran
futbolpazarı'na teşekkür ediyorum. Avrupa'dan maçların videolarını izlemek için onun bloğunu takip etmenizi tavsiye ederim.