11 Şubat 2011 Cuma

İYİ OLAN KAZANSIN

Yeni bir programa başlıyoruz. Her cumartesi 12:10'dan itibaren Kanal 24 ekranlarında Değer Okşar, Habertürk Gazetesi İddaa eki yayın yönetmeni Ozan German ile birlikte Spor Toto Süper Lig, İngiltere Premier Lig, İspanya La Liga, Almanya Bundesliga, İtalya Serie A'da oynanacak maçları değerlendirecek. Karşılaşmaların analiz ve yorumları, son dakika gelişmeleri ve daha fazlası ”İyi Olan Kazansın”da olacak.

XAVI

"Arsenal'i izlemek neredeyse Barcelona'yı izlemek gibi. Fabregas ve Nasri, ben ve Iniesta gibi oyuncular. Ama aradaki fark şu; Arsenal'deki her oyuncu her nerden geldiyse oranın sisteminin bir ürünü. Ama Barcelona'daki oyuncular 10-12 yıldır bu takımın içinde. Burada ilk günden itibaren size düşünerek oynamayı öğretiyorlar. Bu kulübe adımınızı attığınıza yapmanız gereken ilk şey rondo (ortada sıçan). Düşünüyorsun, düşünüyorsun, düşünüyorsun. Topa sahip olma sorumluluğunu ve onu kaybetmenin verdiği utancı kavramaya başlıyorsun. Topu almadan önce kafanı kaldırıp etrafa bakarsın. Boş bir alanda mısın değil misin kontrol edersin. Sonra kim boştaysa ilk fırsatta topu ona gönderirsin. Modern futbol oldukça hızlı, topa iki kez dokunmaksa artık yavaşlık demek."

Mevzu ancak bu kadar güzel anlatılır. Röportajın tamamının Türkçe çevirisi Barış Gerçeker'in blogunda, eline sağlık.

SECRETARIAT

Spoiler içerir.

Beyazperdede daha önce birkaç yarış atının hikayesini daha izlemiştik. Seabiscuit bunların en sonuncusuydu. Ta ki Secretariat gelene kadar. Big Red lakaplı at tüm zamanların en iyi ikinci yarış atı kabul ediliyor. 3 yaş safkan yarış atlarının katıldığı Amerika Birleşik Devletleri Triple Crown'ı 1973'te 25 yıl aradan sonra kazanan ilk at olma özelliğini taşıyor Secretariat. Mayıs ve Haziran'ın ilk günleri arasında üstüste koşulan Kentuck Derby, Preakness Stakes ve Belmont Stakes yarışlarından oluşan bu organizasyonu kazanmak son derece zor kabul ediliyor. 1919 yılında bu yana sadece 11 at bunu başarabilmiş. 1978'den bu yana da kazanabilen yok.

Secretariat gerçekten mucizevi bir at. Sanki bu dünyadan değil gibi. Kentuck Derby ve Belmont Stakes'deki rekorunu kırabilen henüz çıkmadı. ESPN Classic'in "Büyük Sportif Performanslar" kategorisindeki listesindeki tek insan olmayan. Aynı zamanda efsane NBA oyuncusu Wilt Chamberlain'in bir maçta attığı 100 sayının ardından Secretariat, Belmont Stakes'deki performansıyla da (filmde en büyük rakibi Sham'e attığı farkı göreceksiniz) ikinci sırada.

Gelelim filme. Türkiye'de bugün gösterime girdi. Dün akşam TJK'nın davetlisi olarak yöneticiler, at sahipleri ve jokeylerden oluşan çok yabancı olduğum bir toplulukla izleme şansı buldum. Salondakilerin "Böyle bir ata binmek, böyle bir ata sahip olmak ne harika olurdu" sözlerinin yanısıra Secretariat'ın kazandığı yarışların ardından kopan alkışların arasında yüzümde çoğu zaman gülümsemeyle bu mükemmel at kadar Diane Lane ve John Malkovich'in oyunculuklarına da bir kez daha hayran kaldım. Filmi alıp götürenler onlar. Diane Lane'i en son Richard Gere'i aldatan eş rolünde Unfaithful(Sadakatsiz)'da izlemiştim. Beyaz perdenin en güzel kadınlarından biri olduğunu düşünmüşümdür hep. 46 yaşındaki aktris Secretariat'ta da her zamanki gibi yine çok hoştu. Secretariat'ın sahibi Penny Chenery'i canlandırıyor. Annesinin ölümünün ardından hem hasta olan babasına bakmak hem de çocukluğunun geçtiği ve maddi anlamda zarar eden çiftliği tekrar ayağa kaldırmak için eşini ve 4 çocuğunu bırakarak (tamamiyle değil tabii) atlarla ilgilenmeye başlıyor. Secretariat'a inanan ve zaferlere koşması için büyük çaba sarfeden Penny Chenery, karşısına çıkan engellere boyun eğmeyen ve erkeklerin dünyasında var olmayı başaran bir kadın. John Malkovich ise emeklilik zamanı gelmiş, cüzdanında kariyerinde hiç kazanamadığı yarışların gazete küpürlerini saklayan antrenör Lucien Laurin'i oynuyor. Birbirinden renkli ve uyumsuz kıyafetleriyle dikkat çeken Laurin, Fransız-Kanadalı, sinirlendiğinde kendi kendine Fransızca konuşan eski bir jokey aynı zamanda. Secretariat'ın zafere koşmasında Kanadalı jokeyi Ron Turcotte'un da payı büyük.

Filmde efsane atın Triple Crown'ı kazandığı yarışlara tanıklık ediyoruz. Yarışlar sırasındaki çekimler ve ses efektleri oldukça etkileyici. Sadece ikinci yarış olan Preakness Stakes'te kolaycılığa kaçmışlar. Yarışı bize televizyondan orjinal yayını izleterek geçiştiriyorlar. Filmin son anlarında tribünde Diane Lane'in etrafındaki kalabalığa da dikkat edin. Yönetmen izleyicilere hoş bir sürpriz yapıyor. O kalabalıkta ne olduğunu film bittikten sonra size gösteriyorlar. :) Atları seviyorsanız mutlaka izleyin derim. İzmir'e giderken Karacabey Harası'nın önünde aracımı kenara çekip uzaktan atları izleyen biri olarak filmi izlerken keyif aldığımı söylemeliyim.

8 Şubat 2011 Salı

YORUMSUZ



Ceza sahası içerisinde penaltıya neden olan birçok hareket görmüştüm ama 3 futbolcunun hakemin önünde rakibini tekmelediğine ilk kez şahit oluyorum. Ve söyleyecek birşey bulamıyorum.

YENİ FORMA VE CAMP NOU

Barcelona'nın Qatar Foundation reklamlı yeni forması. Yeni sponsor, 2011-2012 sezonundan itibaren göğüs kısmında Unicef'in yerini alacak. Katalan kulübü Unicef logosunu da formasında taşımaya devam edecek etmesine ama logoyu nereye yerleştirecekler sıkıntı orada. Ayrıca Şampiyonlar Ligi'nde iki reklamı da taşımaları için UEFA'dan izin almaları gerekiyor. Bu arada Camp Nou maç günleri dışında da para basmaya devam ediyor. 2010 yılında stadı gezen ziyaretçi sayısı 1.303.738. Bir önceki yıla oranla %30 artış sağlanmış.