
16 Temmuz 2010 Cuma
15 Temmuz 2010 Perşembe
ANELKA: LIZARAZU MU, O DA KİM?


Fransız medyası da futbolculara ceza verilmesi için bastırıyor. Yeni teknik direktör Blanc'a ilk basın toplantısında hemen bunu sormuşlardı. Blanc "Ceza vermek benim işim değil. Onu federasyona soracaksınız. Benim bu konudaki düşüncelerimi ilerleyen dönemde kadroya çağıracağım isimleri görünce anlayacaksınız" demişti.
Ben bu adamı ne yaparsa yapsın seviyorum bir şekilde. Evet biraz bencildir, kafasının dikine gider ama adamdır. Bu davranışlarında kuşkusuz geçmişte yaşadıklarının etkileri de vardır. Anelka isteyerek ya da istemeyerek birçok kez tartışmaların odağında yeraldı. İşte bunlardan biri, Real Madrid'deki ilk günü ile ilgili bir hikaye; "İlk günden hayallerim yıkıldı."
14 Temmuz 2010 Çarşamba
HENRY NEW YORK RED BULLS'TA

ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK


13 Temmuz 2010 Salı
SPORUN YENİ SÜPER GÜCÜ

Futbolda kulüp bazında Barcelona, Real Madrid, Sevilla ve Atletico Madrid gibi takımlarla kazandıkları şampiyonluklar, milli takımda Euro 2008 ve 2010 Dünya Kupası zaferleri, genç milli takımların yaşadığı başarılar,
Basketbolda Barcelona, Real Madrid ve Joventut Badalona'nın yaşadığı şampiyonluklar, milli takımın 2006 Dünya ve 2009 Avrupa Şampiyonlukları, Pau Gasol'un NBA'de şampiyonluk yüzüğünü takması,
Teniste 4 kez Davis Kupası zaferi, Rafael Nadal'ın kazandığı 8 Grand Slam şampiyonluğu,
Formula 1'de Fernando Alonso'nun Renault ile 2 yıl üstüste kazandığı şampiyonluklar,
Fransa Bisiklet Turu'nda Alberto Contador ve Carlos Sastre ile kazanılan zaferler,
Ve daha ismini burada sayamadığım birçok sporcunun İspanya'yı sevince boğan başarıları. Sporda elinizi nereye atsanız ucundan köşesinden bir İspanyol'a denk geliyorsunuz. Devir, Cervantes, Goya, Picasso, Velazquez vs.lerden sonra Xavi, Iniesta, Nadal, Gasol, Fernando Alonso, Contador, Sastre vs.lerin. Bu noktaya nasıl geldiler, hükümetler nasıl bir politika izledi, bunu spor akademilerinde okuyanlara ya da toplumbilimi ile uğraşan arkadaşlara bırakıyorum. İspanya'nın spordaki son 10 yılı üzerine sağlam bir tez iyi gider. Ama kısaca şunu söyleyebilirim, spor onlar için bir amaç değil bir araç; yaşamlarının tam merkezinde spor olan bir toplum için başarı da kaçınılmaz bir son. 2 gün önce sokaklarda gösteri yapan, polisle çatışan Katalanlar dün meydanlarda, sokaklarda zafer coşkusunu yaşıyordu. İspanyolların coşkusunu izlerken bir yandan imrendim, bir yandan kıskandım. Ne yalan söyliyeyim bir spor sevdalısı olarak aralarında olmak istedim.
Popülist bir yaklaşım yapmak değil amacım ama peki ya biz diye de sormadan geçemeyeceğim. Öncelikle şunu sormalıyız kendimize; biz içinde olduğumuz bu gemiyi seviyor muyuz ya da ne kadar seviyoruz? Birçoğumuz geminin halinden memnun değiliz eminim. Ama gemiyi içindeyken düzeltmemiz mümkün mü? Bunu başarabilir miyiz? Yoksa bırakalım nasıl olsa su üzerinde duruyor, yüzmeye devam etsin mi diyeceğiz...
12 Temmuz 2010 Pazartesi
VIKINGUR KAFİLESİ


DÜNYA ŞAMPİYONU İSPANYA
İspanya'nın kazanmasına çok sevindim. Maçın adamlarından biri olan Casillas'ın mutluluk gözyaşları bu sevincimi daha da artırdı. Sevindim çünkü çağımız futbolunun hastalığına yakalanıp "sonuç futbolu" odaklı oynamadılar. Kazanırken de sorunları çözme becerisine sahip bazı fantastik oyuncuları sayesinde güzel şeyler koydular ortaya. Hollanda içinse ilk defa üzülmedim. 1970'lerin Total Futbol'u yerini Total Tekme'ye bırakmıştı çünkü. Finale kadar kendi oyununu oynayan Hollanda, diğerleri gibi aynı hatayı yaptı ve önce rakibi oynatmamayı düşündü. Halbuki oynadıklarında ne kadar etkili olduklarını oyun içinde zaman zaman gördük. Finalin hakemi ise rezaletti. İlk yarıda De Jong'un kung-fu tekmesi, ikinci yarıda Van Persie'nin, uzatmalarda Robben'in düdükten sonra topa vurmalarını kartla değil, uyarılarla geçiştirdiği için vs. kötü bir maç yönetti. Her ne kadar şampiyonlar ligi finali de yönetmiş olsa, eşinin sözleri halen kulaklarımda; "Howard evdeki çocukları yönetemiyor ki, sahada 22 tane adamı nasıl idare ediyor şaşıyorum." Fifa'nın İngiliz hakemle turnuvaya belki de bir hakem hatasıyla veda eden İngilizlerin gönlünü alma çabası da böylece çuvallamış oldu. Şu ana kadar en fazla kartın çıktığı final karşılaşması olarak tarihe geçti.
Altın Top: Diego Forlan
Altın Ayakkabı: Thomas Müller (5 gol + 3 asist)
En İyi Genç Futbolcu: Thomas Müller.
Altın Eldiven: Iker Casillas




Iniesta'nın üzerinde "Dani Jarque, herzaman bizimle" yazıyor. Espanyollu Jarque, 8 Ağustos 2009'da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Fabregas'ın sezon başında Everton'a attığı golün ardından Iniesta da bu tarihi golün ardından Jarque'yi unutmadıklarını gösterdi.

Etiketler:
dünya kupası
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)