27 Şubat 2010 Cumartesi

YERLİ MALI REAL MADRID

1991/92 sezonu Real Madrid 11'i. Soldan sağa ayaktakiler: Chendo, Buyo, Michel, Hierro, Villarroya, Ricardo Rocha; alttakiler: Milla, Butragueno, Alfonso, Hagi ve Sanchis. İki yabancı futbolcu var sadece. Brezilyalı Ricardo Rocha ve Rumen Hagi. O sezon fos ama Real Madrid. Kupa kazanamıyorlar. Ligi Barcelona'nın ardından ikinci bitiriyorlar. Kral Kupası'nda da final oynuyorlar ama Atletico'ya 2-0 yeniliyorlar.

Bir de bu kare var Real Madrid müzesinden;

26 Şubat 2010 Cuma

MARADONA VE KIZI POZİSYONU İZLERKEN

Servet ile Agüero'nun bu pozisyonunu ve damadının sedyeyle sahadan çıkmasını izleyen kayınpeder Maradona ile kızının tepkisi.

Maradona'nın maçın ardından 3 kelimelik yorumu: "Servet'i asla affetmeyeceğim."

ASHLEY COLE & ANNESİ

25 Şubat 2010 Perşembe

FENERBAHÇE - LILLE CANLI ANLATIM

İyi akşamlar değerli futbolseverler. Şükrü Saraçoğlu Stadı'na hoşgeldiniz. Söz verdiğimiz gibi Fenerbahçe-Lille maçının canlı yayınıyla karşınızdayız. Galatasaray'ın Atletico Madrid ile olan maçı da 0-0'lık eşitlikle devam ediyor, ikinci yarı az önce başladı.

21:15 Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda tribünler yavaş yavaş dolmaya başladı. Her iki takım da ısınmaya çıktı şu anda. Guiza lehine büyük tezahüratlar yapılıyor. Bir gözümde önümdeki küçük monitörde Galatasaray'ın maçında. Şunu söyliyeyim, burası gerçekten Avrupa'nın en modern statlarından biri en azından bir basın mensubu için. Çünkü üstümde ısıtıcı yanıyor, monitörden maç izleyebiliyorum ve internetim de son derece hızlı. Vicente Calderon'da yavaş internet dışında bunların hiçbirini bulamamıştım.

21:20 Galatasaray-Atletico Madrid maçında 60. dakika 0-0'lık beraberlik devam ediyor. Fenerbahçe taraftarları önce Güiza, sonra Alex, Semih ve Emre'yi çağırdılar. Kuşkusuz bu isimlere gol atması gereken sarı lacivertlilerin çok ihtiyacı var.

21:22 Resmi kadrolar geldi elimize; Fenerbahçe; Volkan, Bilica, Bekir, Önder, Vederson, Gökhan Gönül, Selçuk, Deniz, Emre, Alex ve Güiza. Yedekler arasında Volkan Babacan, Semih, Deivid, Cristian, Okan Alkan ve Gökay Iravul var.

Lille'in ilk 11'i; Landreau, Beria, Rami, Mavuba, Emerson, Chedjou, Dumont, Hazard, Obraniak, Frau ve Aubameyang
21:25 Bu arada Atletico Madrid Simao'nun golüyle 1-0 öne geçti. Cimbom'un 1 gol bulması lazım. 21:27

Goooollllllllllllllllllllllllllllll Keitaaaaaaa 1-1. Bravo Arda, bravo Keita. İki takım da tur atlasın, istikamet de Liverpool olsun! 21:30 Lille taraftarı gelmediği için statta anons yapılıyor. Kapıda çok yığılma varmış, taraftarlar rakip takım taraftarlarına ayrılan yerlere de geçebilecek.

21:35 Şu anda Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda İspanyolca şarkılar başladı. Motivasyon başta Güiza için...

21.40 Yaklaşık 15 dakika kaldı Galatasaray-A.MAdrid maçının sona ermesine. Aslan 1 gol daha bulması lazım. Uzatmalara gitmeden bu işi bitirmeleri dileğiyle.

21:41 Az önce Ali Sami Yen'de Galatasaray'ın penaltısı verilmedi. Perea ceza sahasında topa eliyle müdahale etti. Topu kepçeledi, neredeyse eve götürüyordu ancak hakem çalamadı. Bu da demek oluyor ki 5., 6, isterse 7 ve 8. hakemler de gelse bu iş böyle. 1 metre önünde olan pozisyonda kale arkasındaki hakem veremedi penalttıyı.

21:42 Caner 2. sarı karttan kırmızı kartı gördü. 82. dakikada GS 10 kişi kaldı. Oyunun bir anda kaderi değişti mi acaba?? Penaltı verilmedi ardından sarı kırmızılılar 10 kişi kaldı.

21:50 90. dakikada Forlan'ın golüyle Atletico Madrid 2-1 öne geçti ne yazıkki. Sarı kırmızılılar Avrupa Ligi'ne veda etti. Ne söylenir ki? Aklıma her seferinde Nonda geliyor. Başka da bir şey gelmiyor. Yorumlarınızı bekliyorum.

21:56 İlginç bir anons Kadıköy'de; "Maraton üst ve Telekom Üst tribünden lazer tutuluyormuş, lütfen yamayın, Uefa ceza verir."

1' Evet maç başlıyor. Mücadeleye Fenerbahçeli futbolcuların vuruşuyla başlanacak. Tribünlerde çok yoğun bir tezahürat var. Fenerbahçeli taraftarlar bu maçı kazanmayı bu gece herşeyden daha çok istiyor.

2' Lilleli futbolcular topu aldığından inanılmaz bir ıslık yükseliyor. 1-0 ve gol yemesi halinde 2 farklı galibiyetler Fenerbahçe'ye yetecek.

5' Önder sağ bek oynuyor, önünde ise Gökhan Gönül var. Sarı lacivertliler bir hayli istekli başladı.

9' 9 dakika geride kaldı. Şu ana kadar önemli bir pozisyon yok Kadıköy'de. Orta saha mücadelesi şeklinde geçiyor. Lille de açık oynuyor. Aubemeyang'a Bilica ile Bekir'in dikkat etmesi lazım.

14' Lille tehlikeli bir yerden frikik kullanıyor. Ceza sahasına soldan orta olarak kullandılar, savunma müdahale etti, Alex de taca yolladı.

16' Oooooo Lille çok tehlikeli geldi sol kanattan. Hazard taşıdı, ceza sahasına yerden çıkardı, Frau'nun vuruşu üstten auta gitti.

17' Ohhhhhhhhhh Fenerbahçe gole çok yaklaştı. Vederson'un soldan ortasında kaleci ile Güiza çarpıştı, hakem faul verdi. Devamında Emre topu ağlarla buluşturmuştu.

20' Ahhhhhhhhh Emre'nin vuruşu sağ direkten döndü. Ardından Güiza topu ağlara gönderdi ama ofsayt bayrağı kalktı. Doğru karar ofsayt vardı. Pozisyonun tekrarının karesi önümdeki monitörden. :)

27' 0-0'lık beraberlik devam ediyor. Zevkli bir maç olduğunu söylemeliyim. Fenerbahçe'nin bulduğu pozisyonlar var. Bu arada Fenerbahçe turu geçerse Liverpool ile karşılaşacak.

29' Oooooooooo Lille'in de topu direktem döndü. Ceza sahasının dışından sert şut Volkan'ı geçip üst direkte patladı. Bu kare de monitörden, idare edin artık :))

35' 0-0 devam ediyor. Gol bulmak lazım. Şimdi bir korner. Hadi bakalım!

36' Ve gooooooooooooooooooooollllllllllllllllllll Emreeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee 1-0 Kornerden gelen top ceza sahasının dışına çıktı, gelişine Emre vurdu, ceza sahasında bir kez seken top ağlara gitti.

41' Çok yoğun bir destek var tribünlerinden. Bunların en çoğu da Güiza'ya. Son adamla karşı karşıya kalmıştı ama topun kontrolünü sağlayamayınca kaybetti. Tribünler hemen İspanyol'a desteğe başladı.

43' Lille cılız ataklar geliştiriyor. Fenerbahçe kontrolü iyice eline aldı. Bu skor onlara yetecek ama tehlike devam ediyor. 1 gol daha çok rahatlatır.

45' Ahhhhhhhhhhhhh Alex farkı 2'ye çıkarıyordu. Bomboş altı pasta kafayı vurdu Landreau kornere çeldi.

45+1 Oooooooo aman aman amaaaannnn Lille golü buluyordu. Volkan köşeye giden şutu güçlükle kornere çeldi.

İlk yarı Fenerbahçe'nin 1-0'lık üstünlüğü ile sona erdi. İlk yarı yorumumuz, 24 Spor İstihbarat Şefi Özer Selik ile birlikte;



46' Evet 2. yarı başladı. Bu arada herkese İYİ KANDİLLER!

51' İlk 5 dakika itibariyle Lille hücumunda sert şutu Volkan sol köşeden çıkardı.

55' Fenerbahçe'nin 1-0'lık üstünlüğü devam ediyor. İkinci yarı biraz daha rölantide geçiyor. Bu skor kendisine yeten Fenerbahçe daha temkinli.

60' Maçtaki ilk sarı kart Vederson'a çıktı.

64' Oooooooo Aubameyang topu ağlarla buluşturdu ama neyse ofsayt bayrağı havadaydı. Ofsayttı gerçekten de. Doğru karar.

66' Ooooooooooooo Lille yine çok etkili geldi. Çok organize bir atak yaptılar. en güzel hücumlardan biriydi maçtaki. Volkan kurtadı. Bravo Volkan.

68' Günün iyilerinden biri Volkan. İlk yarıda onu geçip direkten dönen top dışında kalesini iyi savundu. Lille'de Aubameyang çıktı, Toure girdi.

69' Bilica naptın olm?! Hay boyun devrilsin senin! Topu rakibin kucağına attı. Neyse pozisyon olmadı Fenerbahçe kalesinde.

70' Fenerbahçe tempoyu düşürmeye çalışıyor. İkinci yarıda yarattıkları pozisyon yok rakip kalede. Ama herşey istendiği gibi gidiyor. Şimdi bir korner. Hadi bakalım!

71' Cristian giriyor oyuna. Güiza çıktı oyundan. Birazdan demek ki Semih oyuna girecek. Hani Daum "Güiza'yı çıkarıp Semih'i almadım" demek istiyor galiba. Bekleyip görelim! Fenerbahçe daha savunma ağırlıklı şimdi doğal olarak. En ileri uçta Alex var. Arkasında da Emre.

Fransız meslektaşların yüzünde de bir hüzün var.

79' Ve evet bu işi biraz biliyoruz galiba. Deniz çıkıyor, Semih giriyor. Herr Daum artık senin kanını öğrendik be! :)) Anlayacağınız aslında oyundan Güiza çıkıp Semih girdi, Deniz çıkıp Cristian girdi. Maksat ne yani? Güiza'nın morali mi bozulmasın?! Çok enteresan!

83' Heyecan dorukta. 1-0 devam ediyor. Ama skor tehlikeli, dakikalar da öyle.

84' Ooooooooooo Lille beraberlik golüne çok yaklaştı. Top direği sıyırarak auta gitti.

85' Bilica sarı kart gördü.

86' Maalesef Fenerbahçe beraberlik golünü ağlarında gördü. Gol serbest vuruş sonrası ceza sahasında kafayı vuran savunma oyuncusu Rami'den geldi. Durum şimdi 1-1. Fenerbahçe'nin maçı uzatmaya götürmesi için 1 gol bulması lazım.

Ateş Böceği Ercan sinirden ve heyecandan maça bakamıyor şu anda.

90+1 Hakem 3 dakika uzattı. Haydi Fener! Ahhhhhhhhhhh Bilica! Ceza sahasında topa en son vermesi gereken adam, geldi ve farklı şekilde auta attı.

Maç bitti. 1-1 sona erdi. İlk maçı 2-1 kaybeden Fenerbahçe de maalesef elendi. İki takımımız da son dakikalarda yedikleri gollerle kupaya veda ettiler. Çok yazık oldu. Ama Fenerbahçe 2. yarı çok ağırdan aldı. Gol pozisyonuna giremedi. Rakip kaleyi zorlamadı da zaten. Taraflardan bazıları tepki gösteriyor. İlk yarıdaki tempolu Fenerbahçe öne geçtikten sonra 2. yarı da vites küçülttü.

Fenerbahçeli taraftarlar arkamda sevinen Lilleli gazetecilere büyük tepki gösteriyor şu anda. Futbolda Avrupa gecemizi hüzünlü kapatıyoruz. Artık gelecek sezona, ne diyelim! Takip eden, etmeyen herkese çok teşekkürler.

REAL MADRID'İN 1 NUMARASI ÖLDÜ

José Eulogio Aranguren Gutiérrez 90 yaşında hayatını kaybetti. Real Madrid kulübünün 1 numaralı üyesiydi. Babası kendisinden önce onu kulübe üye yaptırmış, 1923 yılında henüz 3 yaşındayken. Puskas'ı, Di Stefano'yu, Gento'yu da izledi Zidane'ı, Ronaldo'yu, Kaka'yı da.

24 Şubat 2010 Çarşamba

AGÜERO 24'E KONUŞTU

"Uçak havalimanına yaklaşırken arkadaşlarla İstanbul'u yukarıdan izledik. Gerçekten harika bir şehir. Dönüşümüzde de bizim için mükemmel bir şehir olarak kalmasını istiyoruz. Buraya kazanmaya geldik. Madrid'de yapamadığımızı burada yapacağız. Dün biraz rahatsızdım. Ateşim vardı. Ancak şimdi iyiyim. Bu akşam antrenmana katılacağım, yarın da oynayacağım."

İspanyol basını yarınki maçta 24.000 taraftarın olacağını ve 3000 polisin görev alacağını yazıyor. 8 taraftara 1 polisin düştüğüne dikkat çekiyorlar. Madrid'deki maçta ise tribünde 35.000 taraftar yer alırken, 700 polis görev yapmış. 50 taraftara 1 polis düşmüştü diyorlar. Orada Türk taraftarlara nasıl eziyet ettiklerini de gayet iyi biliyoruz. Bu arada Ali Sami Yen'de sadece 100 Atletico taraftarı olacak.

CHELSEA MAÇI ÖNCESİ MOURINHO

FENERBAHÇE'NİN SOL BEKİ?

Fenerbahçe-Lille maçı öncesi Fransız ekibi bazı önemli isimlerinden yoksun kalacak. Gervinho ve Debuchy'nin oynamayacak olması Lille'in hücum gücünü düşürebileceğinden Fenerbahçe için önemli ve güzel bir gelişme. Hafif sakatlığı olan Eden Hazard'ın ise İstanbul'a getirildiğini ekleyelim. Sarı lacivertlilerde de aslında sakatlıklar açısından ciddi sorunlar söz konusu. Özellikle sol kanatta bu sıkıntı göze çarpıyor. Uğur Boral'ın sezonu kapatmasının ardından Andre Santos'un cezalı olması, üstüne Wederson, Cristian ve Özer'in de sakatlıkları eklenince sıkıntı arttı. Fenerbahçe'nin sol bekinde kimin oynayacağı şu anda adeta soru işareti. Mehmet Topuz ve Ali Bilgin de yok. Sağlık ekibi Lugano'yu yetiştirmeye çalışıyor ama son haber oynayamayacağı yönünde. Tek sevindirici haberse Deivid'in oynayabilecek duruma gelmesi. Buna göre bir kadro yapmaya kalksak karşımıza şöyle bir 11 çıkıyor bilmem katılır mısınız; (update)

Kalede Volkan

Savunmada Gökhan Gönül, Bilica, Bekir, Önder

Orta alanda(defans-ofans karışık) Selçuk, Deniz, Alex, Emre

Forvette Semih, Guiza

Aslında postun başlığını saat 16:45 itibariyle "Fenerbahçe'nin yedekleri kimler olacak?" şeklinde değiştirmek gerekiyor. Şu anda yedek kulübesinde sadece Volkan Babacan ve Deivid gözüküyor. Umarım maç içinde başka bir sakatlık yaşanmaz. Ayrıca tarih böyle zamanlarda yazılır. Haydi inşallah!

FENERBAHÇE - LILLE CANLI ANLATIM

GERÇEKTEN "CATALONIA IS NOT SPAIN"

Marca bir İspanyol gazetesidir, ama herşeyden önce Madrid basınıdır, Real Madrid medyasıdır. Bunu bugünkü haberlerinde çok ilginç bir şekilde bir kez daha ortaya koydular. Yukarıdaki haberde bir İspanyol takımının(!), Barcelona'nın şampiyonlar liginde bir Alman takımıyla, Stuttgart ile oynadığı maçta Hollandalı hakemin Stuttgart lehine yani diğer bir deyişle Barcelona aleyhine 2 penaltı vermediği yazıyor. Video görüntüsü üzerinden aldığı çok da belli olmayan kalitesiz iki kareyi de sayfasına koyarak önce Pique'nin ceza sahasında topa elle müdahale ettiğini, ardından da Marquez'in rakibini ceza sahasında ittiğini ama hakemin pozisyonları es geçtiğinden bahsediyor. Sadece 3 cümleden ibaret olan bu haber, internet sitesinin 1000'in üzerinde yorumla en fazla yorum olan haberi durumunda. Büyük tepki gösterenler var, doğal olarak destekleyenler de. Belki de Bernabeu'da oynanacak olan finale Barcelona'nın yükselmesinden korkuyor Real Madrid camiası. Bu durum benim aklıma şöyle bir soru getiriyor; Bir spikerin iki Türk takımının maçında bir tarafı desteklediği şeklinde eleştiriler aldığı bir ülkede, bir gazete bir Türk takımının yabancı bir takımla yaptığı maçta yabancı takımın 2 penaltısı verilmedi şeklinde haber yapsa acaba ne olur?! Nasıl bakmak lazım böyle bir olaya gerçekten bilemedim. Çok demokratik bir hareket, haklının hakkını veriyor mu demek lazım,, yoksa böyle terbiyesizlik olmaz, yazıklar olsun demek mi?! Buyrun yorum sizin...

23 Şubat 2010 Salı

REAL MADRID'DE PENALTI TARTIŞMASI


Real Madrid'in 6-2 kazandığı Villarreal maçı. Real Madrid 5-2 öndeyken 87. dakikada penaltı kazanıyor. O dakikaya kadar Kaka ve Higuain 2'şer gol atmış. Diğer gol de Ronaldo'dan. Belli ki Ronaldo da kazanılan penaltıyı ağlarla buluşturup 2 gole ulaşmak istiyor. Ama bu anı ondan daha sabırsızlıkla bekleyen biri var, Xabi Alonso.

Xabi Alonso: Sen bir yalancısın.

Cristiano Ronaldo: Yalancı mıyım? Neden?

Xabi: 1 saat önce ne demiştin?

Cristiano: Ne demiştim?

Xabi: Bilmemezlikten gelme! Bana bırakacağına söz vermiştin!

Cristiano: Bırakmak mı? Gel o zaman. Eğer öyle dediysem sözüm sözdür.

Xabi: Hadi ver topu ben kullacağım.

Cristiano: Al tamam! Çok enteresansın!

Ronaldo, Xabi'nin bu ısrarına dayanamıyor ve topu bırakıp arkasını dönerek gidiyor. İkili arasında bu diyalog yaşanırken taraftarlar da olan bitenin farkında, hemen müdahale edip bağırıyorlar;

Raul Raul Raul!
-------------------------------------------------------------------------------------


Not: Diyalog gerçektir.

BABACAN & ATLETICO MADRID

AS, Dünya Kupası tarihinde ilk kırmızı kartı gösteren hakem Doğan Babacan'a telefonla ulaşmış. 80 yaşında olan Babacan ile konuşmalarının sebebi Galatasaray-Atletico Madrid maçı. Yaşı 50'nin üstünde olan Atletico Madrid taraftarları Babacan'ı yakından hatırlar. 1973-74 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Celtic ile oynanan yarı final ilk maçını Doğan Babacan yönetmiş ve o maçta 3 Atleticolu, Panadero, Quique ve Ayala'yı kırmızı kartla oyundan atmıştı. Maçı 8 kişi tamamlamak zorunda kalan Atletico Madrid buna rağmen deplasmandan 0-0'lık beraberlik çıkarmış, ikinci maçı da 2-0 kazanarak adını finale yazdırmıştı. Babacan "36 yıl önceydi. Hakem olmadan önce futbolcuydum. Sahalarda yaşanmış bir çok hatıram var. Ve artık hepsi birbirine karışmaya başladı. Ama o günü hiç unutmuyorum. Büyük tartışmalar yaşanmıştı." demiş. Babacan Atletico taraftarlarını 36 yıl sonra yine kızdıracak bir şey yapmış ve sözlerini şöyle noktalamış, "Galatasaray taraftarları takımını çok ateşli destekler. Eğer Atletico Ali Sami Yen'de kötü bir sonuç alırsa çok fazla üzülmesin çünkü birçok takım oradan boynu bükük ayrıldı."

22 Şubat 2010 Pazartesi

EURO 2012 FİKSTÜRÜMÜZ

Kazakistan ile başlayıp Azerbaycan ile bitiriyoruz. Almanya maçlarının arasında 364 gün var. İlk maç deplasmanda 8 Ekim 2010'da, sahamızdaki ise 7 Ekim 2011'de. Ersun Yanal da TFF Futbol Genel Direktörlüğü'ne getirildi. İyi olmuş yorumculuğu bıraktığı, ne etliye ne sütlüye karışıyordu.

FENERBAHÇE - LILLE CANLI ANLATIM

Perşembe akşamı 22:05'te başlayacak Fenerbahçe-Lille maçını -şifreli kanaldan yayınlanacak- kısmetse Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndan canlı olarak anlatmayı düşünüyorum. Maç öncesi ve sırasında fotoğraflar, videolar ve dakika dakika Şükrü Saraçoğlu'ndaki atmosfer blogta olacak. Sizleri de yorum ve görüşlerinizle bekliyorum. Görüşmek dileğiyle...

ATLETICO MADRID - GALATASARAY CANLI ANLATIM

VAY İNGİLTERE'NİN HALİNE!

Burası İspanya'nın Dünya Kupası öncesi hazırlıklarını yapacağı Güney Afrika'daki kamp merkezi

Burası da İngiltere'nin Dünya Kupası öncesi hazırlıklarını yapacağı Güney Afrika'daki kamp merkezi

21 Şubat 2010 Pazar

BEŞİKTAŞ 1 - 1 GALATASARAY

Ne Beşiktaş'a yaradı ne Galatasaray'a. Ama bu skora daha çok sevinen bir taraf varsa o da Galatasaray'dır. Tam takım olan, sahasında oynayan, daha dinç olan ve daha çok puana ihtiyacı olan bir takım karşısında haddini bilerek oynadı sarı kırmızılılar. İlk yarının başında ve sonlarında büyük baskı kuran siyah beyazlıların en büyük dezavantajı o dakikalarda golü bulamamasıydı. Galatasaray kanatlarında Uğur Uçar ve Hakan Balta aksayınca sağda Holosko, solda Ekrem buldukları fırsatlarda ceza sahasındaki arkadaşlarını iyi besleyemeyince gol noktalarında etkili olamadılar. Bu dakikalarda Holosko'nun kafa vuruşunda tartışılan bir pozisyon var. Gösterilen açılardan gol ya da değil demek zor. Ama pozisyonu Beşiktaşlıların büyük bir çoğunluğu gol, Galatasaraylıların büyük çoğunluğu da gol değil diye yorumlar eminim. Galatasaray savunmasının göbeğindeki Emre ve Neill'in olağanüstü performansları ile Leo Franco'nun kritik kurtarışları ilk yarıda gol çıkmamasını sağlayan etkenlerdi. Tek pozisyon Nobre'nin direkten dönen kafa vuruşuydu.

İkinci yarıya başlarken Mustafa Denizli'nin oyuncu değiştirmeyeceğine emindim. Ama Frank Rijkaard, Servet'i oyuna alıp Uğur'u çıkarır, Neill ya da Emre'yi sağ beke çeker diye düşünüyordum. Belli ki Neill ve Emre'nin iyi oluşu, Uğur Uçar'ın kötü oluşuna ağır bastı ve ikiliyi bozmaya cesaret edemedi. İkinci 45 dakikada ilk yarıda basan, pres yapan, sağlı sollu saldıran Beşiktaş gitmiş, rakibini biraz daha geride karşılayan, pas yapmasına izin veren Beşiktaş gelmişti. Böyle olunca da sarı kırmızılılar defansını daha da ileri çıkarma fırsatı buldu ve Arda, Caner, Keita, ile Elano daha rahat topla buluşmaya ve top taşımaya başladı.

Bu noktada Neill için ayrı bir paragraf açmak lazım. Ne Jo, ne Giovani hatta ne Keita ne de Elano, Avustralyalı bu sezon Galatasaray'ın en iyi transferi olduğunu 3-4 maçtaki oyunuyla bile kanıtladı. Bir futbolcu bu kadar mı akıllı oynar, doğru koşular yapar, topu oyuna bu kadar mı olumlu sokar?! Savunmadaki arkadaşlarına güven veriyor, ilerideki arkadaşlarını da uzun ama isabetli paslarıyla hücuma sokmayı başarıyor. Bu maçta Galatasaray'ın en büyük şansıydı. Popescu'nun ardından sarı kırmızılılar aradığı defans-oyun kurucu futbolcusunu buldu diye düşünüyorum.

Beşiktaş'ta 0-0 iken oyuna giren taze kuvvetler Nihat ve Bobo, çıkan yorgun Nobre ve Holosko'dan daha faydalı olmayı başaramadı. İlk yarının aksine ikinci yarıda daha doğru oynayan Uğur ve Hakan'ın da bunda payı büyüktü. Hemen ardından da Rijkaard'ın Jo hamlesi geldi. Böylece Arda'nın kendi mevkisine daha yakın oynamasını sağlaması bir anda Galatasaray'ın vites yükseltmesine yol açtı. Kısa bir süre sonra da golü buldular zaten. Maçın iyi adamlarından Rüştü'yü çok akıllı bir vuruşla avlayan Arda maç öncesinde kendisine edilen yoğun küfürlerin tepkisini çıkarırcasına taraftarına koştu ve sadece nefesini tutup onlara bakmakla yetindi.

Arda'nın sakatlanıp oyundan çıkması maçın dönüm anıydı. Çünkü oyuna Giovani girdi. Galatasaray'ın bayan futbol takımına koysanız hiç sırıtmadan oynayacak kadar narin ve kırılgan olduğunu düşündüğüm Giovani yaptığı gereksiz faulle yenilen beraberlik golünde pay sahibi oldu. Serbest vuruş sonrası Leo Franco'nun kısa düşen yumruğu sonrası Beşiktaş'ın yediği golde ağır kalıp Arda'nın topu almasına izin veren Sivok çıktı sahneye ve maçın hakkı olan skoru tayin etti.

90 dakika itibariyle -Beşiktaş zaten Ferrarili kadrosuyla iyi savunma yapan bir takımdı- Galatasaray'ı uzun süredir bu kadar iyi savunma yaparken gördüğümü hatırlamıyorum. Tabii bunda Mustafa Denizli'nin korkak davranıp Bobo'yu oyuna alırken Nobre'yi çıkarmasının böylece iki santraforla Galatasaray savunmasının üzerine gitmemesinin de payı vardı. İki takımın futbolcuları da -birkaçı hariç- terlerinin son damlasına kadar savaştılar. Mücadelesiyle öne çıkan karşılaşma gol pozisyonu az olsa da izleyenlere zevk verdi diye düşünüyorum.

QUESO CURADO

Onunla ilk kez orada tanıştım. Pazartesi akşamı beni Madrid havalimanında karşılayan Aceto bavullarımı otele bıraktıktan sonra çabucak karnımı doyurmam için beni jambon müzesine (Museo del Jamon'a) götürmüştü. İçeri girer girmez bir anda göz göze geldik. O bana baktı ben de ona. Bir yandan açlıktan karnım guruldarken bir yandan da gözümde şimşekler çakıyordu. Görür görmez vurulmuştum kendisine. Acaba içi de dışı gibi güzel miydi diye düşünmeye başlamıştım. Merak ediyordum gerçekten, bir an evvel tanışmalıyım diyordum. Tüm gücümü toparladım ve yaklaştım ona doğru. Şimdi aramızda sadece 1 metre kalmıştı. Kafamı yukarı doğru kaldırdım ve yanında duran adamın gözlerine bakarak "Ola" dedim ve parmağımla onu gösterdim. "İstiyor musun" dedi. "Si" dedim. Hemen burada şimdi, benim olmalı, daha fazla bekleyemezdim. Onu ne kadar arzuladığımı gören adam "Tamam, biraz bekleyin lütfen" dedi. Bekleyemezdim hemen tanışmalıydım onunla. "Çabuk lütfen" dedim. Adam hemen büyük bir kalıbı eline aldı ve bir tabağa ince ince doğramaya başladı. Birkaç dilim de ekmek kesip yanında birayla verdi elime. İlk parçayı ağzıma götürdüğümde "Hımmmm enfes" dedim. İşte benim olmuştu, en sonunda tadına bakmayı başarmıştım. Queso Curado. İçi de dışı gibi güzelmiş.