18 Kasım 2008 Salı

TÜRKİYE'DE FUTBOLCU OLMAK

Aslında yazının başlığı çok geniş bir konuyu içermekte. Bununla ilgili daha genel bir yazı yazmayı düşünüyorum. Ama ondan önce Arda'nın yaşadığı rahatsızlık ve ardından yaptığı "1 haftadır uyuyamıyorum, üzerimde çok stres var. Sokakta rahat yürüyemiyorum. Yalan yanlış haberler yazılıyor. Ama artık istediğimi yapacağım belki bundan sonra doğruları yazarlar" açıklamasının üzerine birkaç bişey yazmak istedim. Önümüzdeki hafta Futbol Blog'da ilginç olması dolayısıyla şık giyinen futbolcuları ele almayı düşünüyordum. İnternette bununla ilgili fotoğraflar ararken, İngiltere'den, İtalya'dan, İspanya'dan, Almanya'dan birçok futbolcunun sokakta yürürken, bir restorandan çıkarken yani günlük yaşamıyla ilgili fotoğraflar buldum. Sonra bi de bizim Türkler'e bakayım dedim. Birkaç isim arattım Google'da, Arda da bunlardan biriydi. Ancak aradığıma yakın en düzgün fotoğraf işte bu oldu.


Peki neden sadece bu? Neden Arda ve diğerlerinin halk arasında çekilmiş fotoğrafları yok denecek kadar az? Çünkü Türkiye'deki futbolcuların sokakta ne halk tarafından ne de basın tarafından rahatsız edilmeden dolaşması mümkün. Düşünüyorum da futbolcuya suç bulmamak gerekiyor. Türkiye bir futbolcunun sokakta rahat rahat dolaşabileceği bir ülke değil gerçekten. Yurtdışında öyle sizi görünce üzerinize atlayan onlarca insan olmuyor sokaklarda. Futbolcular, marketine gidiyor, alışverişini yapıp sokakta sevgilisiyle rahatsız edilmeden dolaşabiliyor.


Basın da birkaç kare fotoğraf alıyor ve ortadan kayboluyor. Futbolcu sıkılmıyor, üzerinde baskı hissetmiyor. Bizde ne yazıkki böyle bir kültür yok, oluşması da imkansız gibi. İşte Arda ve diğerlerinin de en büyük sıkıntısı bu. Arda bu yüzden Fenerbahçe maçından önceki cuma akşamı Bebek'te basın mensuplarına yakalanınca otomobiline atlayıp köşe bucak kaçmakta buluyor çareyi. İşte bu yüzden daha 21 yaşındayken hayatın tadını çıkaramıyor, sosyal olamıyor. İşte bu yüzden uykuları kaçıyor, üzerindeki stres artıyor. Ve işte Arda bu yüzdendirki en yakın zamanda futbol hayatına yurtdışında devam edecektir.

2 yorum:

Alper Öcal dedi ki...

Türkiye'de profesyonel yorumculuk diye bir sektör oluştu.

Kimi futbolcu eskisi, kimi teknik direktör eskisi, kimi futbolu seven paralı iş adamları, kimi de mesleği gerçekten gazetecilik olanlar. Onların da kaçı spor gazetecisi bilinmez.

Bu işin bir düzeni yok, herkes her istediği ahkamı kesebiliyor futbol üzerine. Üstelik spekülatif ve doğruluğu tartışılır istihbarat ve araştırılmadan, özensizce edinilen bilgilere dayanarak.

Öyle bizim gibi amatör olarak bloglarda da değil. Milyonların izlediği, okuduğu basın yayın organlarında yapıyorlar bu işi.

Bu kişileri düzenleyen bir kurum yok. TSYD'nin bir işlevini görmedim. Hoş bu insanların kaçı TSYD'ye kayıtlı o da meçhul.

Futbolcuların haklarını savunan, onları yönlendiren ve profesyonel destek sağlayan bir kurum da yok. Profesyonel futbolcular derneğinden şu ana kadar kaç futbolcu, nasıl destek almıştır ya da bu kurumun geçerli bir statüsü vardır ? Bunu da kimsenin bildiğini sanmıyorum.

Böyle bir ortamda kaos ve başıbozukluktan kurtulunması, işlerin o çok özenilen Avrupa ülkelerindeki gibi gitmesi mümkün değil.

Buna özenen adamların da bu düzenden nemalanması ise müthiş bir ironi gerçekten.

Mustafa Akkaya dedi ki...

http://kaledengolyok.blogspot.com/2008/11/jbile.html

konuya bu yönden de bakabiliriz... zira yaş 35'e dayanınca hakettikleri gibi uğurlanmıyorlar da...