29 Aralık 2008 Pazartesi

RIBERY SENDROMU


Ribery'nin futbolculuğuna hiç lafım yok. Şampiyonluğa oynayan her takımın kadrosunda ihtiyaç duyacağı, yeri gelince tek başına maç kazandırabilecek bir oyuncu. Galatasaray'dayken Türkiye Kupası'nda Fenerbahçe karşısında ortaya koyduğu futbol halen akıllarda. Bayern Münih'in bu sezonun başında onun yokluğunda ne kadar sıkıntı yaşadığı, oynamaya başladıktan sonra tartışılan Klinsmann'ın koltuğunu nasıl kurtardığını hatırlarız. Fransız'ın basamakları birer birer çıktığını gözönüne alırsak Bayern'den sonraki durağı büyük ölçüde daha büyük liglerin daha büyük takımları olacaktır. Barcelona, Real Madrid, Manchester United, Chelsea, Milan ya da Inter vs. Gelelim işin bir de ahlaki yönüne. Ribery benim için bu anlamda çok da güzel şeyler ifade etmiyor. Bayern Münih kulübü yönetimi ve teknik heyeti ona çok fazla bel bağlamazsa iyi eder. Çünkü Ribery'nin sağı solu hiç belli olmaz. O Maldini, Xavi, Raul, Kahn ya da Bülent Korkmaz tipinde bir oyuncu değil. Karakteri gereği bir takıma çok fazla bağlanabilen, takımı için uzun yıllar hizmet verebilecek biri olamaz. Klasik Ribery sendromunu çok yakında Bayern'in de yaşayacağını düşünüyorum. Fransız kısa bir süre sonra sıkılacak ve hayatında değişiklik isteyecek. Aldığı tekliflerden birini de hemen değerlendirerek Bayern Münih'i terkedecek. Buna gerekçenin para olacağını da zannetmiyorum, Bayern'de de oldukça iyi kazanıyor. Bu noktada Alman kulübünün, sahip olduğu profesyonellikle, 30 milyon euro ödediği Fransız'dan en iyi kârı elde edeceğine şüphem de yok. Onu elinden kaçıran, ondan kazanamayanlar düşünsün!


Son gelişmeler de ortada; Ribery'nin Nisan 2005 - Mayıs 2007 arası sahte evrak ve yalan beyanla mahkemeyi aldattığı iddia ediliyor. Eski menajerinin bu yönde iddiaları var. Olayın Ribery'nin eski ve yeni menajerleri arasındaki bir husumetten kaynaklandığını da düşünebiliriz. Neticede ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Ribery'nin her zaman bir gizemli tarafı, bir Issız Adam tarafı var. Yukarıda anlatmaya çalıştıklarımın ışığında Ribery'i alacak kulübün futbolculuğunun yanında ahlaki tarafını da gözönünde bulundurması gerekiyor. Kimbilir ne zaman ne yapacağı belli olmayan tarzında 2 yaşındayken geçirdiği trafik kazasının yarattığı travmanın da payı olabilir!

3 yorum:

selaminko dedi ki...

sporx.com daki haber: "B.Münih dünyanın en büyük klüplerinden birisi ancak R.Madrid, Barca, Chelsea ya da Manu gibi takımlarda oynamak büyük bir başarı. Real Madrid'i seviyorum çünkü gelenekleri olan bir klüp."
Bu haber bu yazıyla cuk oturdu galiba :) Ronaldo'yu alamayan Real'e de bi gönderme var gibi :)

Arkhe dedi ki...

Özellikle ilk paragraf sadece Galatasaray tecrübesinden dolayı yazılmışsa büyük hata olur çünkü Ribery'nin Galatasaray'da sonunun böyle olacağı ilk geldiğinde zaten biliniyordu..

Büyükler tarafından.. :)

stereocipolla.blogspot.com

josemarcelosalas dedi ki...

Sadece ahlaki yönü sebebiyle Milan'da hayatı boyunca asla forma giyemez.