Futbolcular için modern köleler yakıştırması sevmesem de benim de kullandığım yakıştırmalardan biridir. Birileri izler, işine en çok yarayanı diğerlerinden ayırır ve tacir misali ihtiyacı olana satar. Üstelik bunun için siyahi olmanıza da gerek yoktur. Modern köle evet! Çoğumuz da öyle değil miyiz? Özgür olduğunu zanneden köleler. Eskiden köleleri her türlü işte çalıştırırlar ancak onlara yatacak yer ve kıyafet verirler, karınlarını doyururlardı. Yani kölelerin düşünmesi gereken tek şey hizmet ettiği insanın kendisinden istediklerini yerine getirmekti. Nasıl olsa yatacağı bir yer vardı, nasıl olsa karnının doyması için önüne birşeyler koyuluyordu. Koyulmak da zorundaydı zira yoksa sahibi ondan istediği verimi alamazdı. Gerçi alamasa da üzerine biraz daha para verip başka bir tanesiyle değiştirebilirdi ya o da ayrı. Ama neticede özgür olamama duygusu kafalarında bir yerlerdeydi her zaman. Şimdi ise bizler hayatımızı devam ettirmek, özgürlüğümüzün tadını çıkarmak için gerek duyduklarımızı kendimiz kazanıp yapmak zorundayız. Evet yılda 2 hafta tatil yapıp kafamızı dinleyebiliyoruz, imkanlarımız ölçüsünde iyi bir restoranda yemek yiyip, sinemaya gidip film izleyebiliyoruz. Ancak her türlü harcamalarımızı karşılamak için maaşımızın zamanında ve tam olarak banka hesabımıza yatmasını beklemek durumundayız. Hatta kazandığımızdan daha fazlası için birilerine borçlanmak da zorundayız. Dedim ya modernize edilmiş versiyonlarız! Modern köle evet!
Neyse futbolculara dönelim, modern kölelere. Özellikle de Afrikalılara. Tarlada çalıştıktan sonra şimdi sıra yeşil sahalarda. Şansları yaver giderse Eto'o gibi, Drogba gibi köşeyi dönebilme ihtimali olanlara bakalım. Türkiye'de olduğu gibi Avrupa'nın birçok ülkesine Afrika'nın dört bir köşesinden potansiyel Eto'olar, Drogbalar akıyor. Aşağıdaki videoda Fransa'nın başkenti Paris'teki ufak bir tesis var. Burası birçok karaborsa mekanından sadece biri. Sahada siyahi topçular(!) koşturuyor. Bu maçı izlemeye gazetecilerin gelmesi yasak, kapılar sadece menajerlere açık. Gazeteci Mariana van Zeller, kendini menajer olarak tanıtan prodüktörünün yardımcısı kılığında simsarlarla diyalog kuruyor. Konuştukları adam, yabancı menajerlere Afrikalı futbolcuları pazarlıyor. Beğendiğiniz bir futbolcu varsa o adama 500 dolar ödüyorsunuz ve artık sizin olan futbolcunuzu alıp hemen gidiyorsunuz. Ardından iş sizin kulüplerle olan ilişkilerinize, yeni adamınızı parlatmanıza kalıyor. Belki Wenger'in, Ferguson'un, Puel'in, Cavcav'ın vs. adamları da zaman zaman burada benzer pazarlıklara girişiyor bilinmez!
3 Ağustos 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Buna benzer bir olayı yanlış hatırlamıyorsam İstanbul'da da görmüştüm, bir avuç Afrikalı toprak bir sahada maç yapıp bizi menajerler görsün filan diyordu.
Yorumlarına gelince Afrikalıların durumları malum, çoğu Avrupalı gibi şanslı doğmadıkları, iş güvencesi olmadıkları için futbol onlar için en büyük kurtuluşlardan biri. Yoksa Paris'teki diğerleri gibi 1 Euro'ya Eyfel heykeli veya çakma saat ve hatta crack satmaktan başka halleri yok gibi görünüyor.
Yorum Gönder