18 Mart 2009 Çarşamba

GARY NEVILLE'İN MALİKANESİ

Gary Neville'in Bolton yakınlarındaki malikanesi. Neville Manchester United'a olan sevgisini malikanenin karşısındaki çimlere MUFC harflerini yaptırarak göstermiş. Adamların oturduğu evlere bakın, saray yavrusu mübarek! Çok üzülüyorum(!) bazen bizim topçulara, Florya'da ya da Dragos'lardaki villalara sıkışıyorlar.

SAFADO ROBINHO

M.City'li Elano takım arkadaşı Robinho'nun 130.000 pound'luk Lamborghini Gallardo'sunu gece yarısı Manchester'da bir otelin önünde park edilmiş şekilde görünce camına aşağıdaki notu iliştirmiş. Safado, Portekizcede "utanmaz ya da aklı zamparalığa çalışan" gibi bir anlamı var. Robinho Real Madrid'deyken bir gece korumasına 40 tane prezervatif siparişi vermişti. Elano da belliki gece gece arkadaşının yine bazı işler çevirdiğini düşünmüş. Kendisi ne arıyordu acaba gece vakti oralarda?!

ALMANYA'DA BÖYLESİ DE VAR

Almanya'daki kuzenim Bülent Uzuner'den bahsetmiştim sizlere. Kendisi Almanya'da büyüyen, okuyan, çalışan ve iş dünyasına atılan ama özellikle anne ve babasının da desteğiyle Türk kimliğini asla kaybetmemiş biri. Çok zor günler yaşamışlar, çok eziyet çekmişler çocukluk yıllarında Alamanyalarda. Ama okumuş, çalışmış ve doğru zamanda doğru adımları atarak sıfırdan zirveye tırmanmayı başarmış. Türkiye'nin tanıtımı için de elinden gelen herşeyi yapıyor. Bremen yakınlarındaki Oldenburg'ta (geçtiğimiz günlerde basketbolda Galatasaray'la karşılaşmıştı hatırlarsanız) bulunan şirketinin merkez ofisinin binasında sanatçı İlker Maga'nın "İstanbul: Bir Deniz Masalı" adlı fotoğraf sergisine kapılarını açmıştı. Şu an 26 yıllık dönemde çekilmiş fotoğraflar o binada sergilenmeye devam ediyor. Böylece güzel İstanbul'umuzun tanıtımını yapıyor Almanlara Bülent Uzuner.

Dedim ya sizlere Türk kimliğini koruyor ve asla unutmuyor diye. Bunun en güzel örneklerinden biri de ufak kızlarına Türkçe dersi aldırarak veriyor. Mesut Özil örneğinde olduğu gibi birçok genç Türkçe'yi çok kötü konuşuyor, günlük yaşamlarında Almanca'yı tercih ediyor. Bülent Uzuner de bunun farkında ve bu yüzden Uludağ Üniversitesi'nden mezun olup şu an Almanya'da okuyan bir Türk öğrenciden haftasonları kızlarına Türkçe dersi verdiriyor. Bremen'de yaşayan Türklerin birarada olması, bütünlüğünün kaybolmaması için de çaba sarfediyor. Ayrıca 1978 yılında kurulan Vatanspor kulübünün 40 yaşüstü futbol takımında da ortasaha oyuncusu olarak forma giyiyor.

Herşeyden daha önemlisi 23 Mayıs'ta Almanya'nın yeni Cumhurbaşkanı'nın seçiminde oy kullanacak. Zannediyorum bunu gerçekleştirecek olan ilk Türk olacak. Eyalet meclisleri Cumhurbaşkanı'nı seçecek olan temsilcileri belirliyor ve bu kişiler Berlin'e gidip oy kullanıyor. İşte o eyaletteki Almanlar da Bülent Uzuner'i temsilci olarak seçmiş. Bunu haftasonunda Bremen'deyken bana anlattığında ağzım açık kaldı ve kendisiyle birkez daha gurur duydum. Meğersem Türkiye'deki bazı gazetelerde de çıkmış haberi, ama gözümden kaçmış. Buradan bakabilirsiniz.

Almanya'da böylesi de var işte!

RIQUELME İÇİN ENDİŞELENDİM

Fotoğrafı ilk gördüğümde korktum. Hayırdır inşallah Riquelme'yi havalimanında apar topar paketlemişler, ne oldu acaba dedim. Maradona mı birşeyler yaptı, çantasına gizlice uyuşturucu falan mı yerleştirdi diye düşündüm. Neyseki Paraguay'lı polis arkadaş sadece eskort etme işini biraz abartmış! Boca Juniors kafilesi Libertadores Kupası'nda Guarani ile deplasmanda oynayacağı maç için Paraguay'a gitti.

İLK BİLEN SİZ OLUN - ARDA TURAN

Arda yarın Hamburg karşısında oynayacak. Bu konuda aldığım bir istihbarat da var ama çoğunlukla Bülent Korkmaz'ın yaptığı açıklamalardan sonra edindiğim hislerden ibarettir.

Ayrıca Galatasaray'ın resmi internet sitesinde şöyle birşey de var; sakatlar bölümüne bakalım. Belliki Arda'dan sahiden ümit kesilmemiş ve düzelmesi bekleniyor.

Stadyum:
Ali Sami Yen
Tarih: 19 Mart 2009 Perşembe / 21:30
Hakem: Pedro Proenca, Jose Tiago, Sergio Manuel 4. Hakem: Joao Carlos Santos Capela
Cezalı: Emre Aşık (Galatasaray)
Sakatlar: Servet Çetin, Tobias Linderoth, Mehmet Topal, Emre Güngör, Murat Akça, Serkan Çalık (Galatasaray)
Hava Durumu: Maç günü İstanbul’da parçalı bulutlu bir hava bekleniyor. Tahmini en yüksek sıcaklık 8, en düşük ise 3 C derece olacak.
TV: D Smart

EZEQUIEL MIRALLES

MARADONA & RIQUELME

Böylesi de var işte. Riquelme "Maradona olduğu sürece Arjantin milli takımında oynamayacağım" diyor. Yıldıray Baştürk de Fatih Terim olduğu sürece ayyıldızlı formayı giymeyeceğini söylemişti. Şimdi Maradona ve Fatih Terim bu futbolcuları milli takıma çağırsa Onlar da reddetse, gelmiyoruz dese kim daha kötü olur bazılarının gözünde? Mesut mu ya da Riquelme ve Yıldıray mı? Ya da kim?

17 Mart 2009 Salı

MESUT ÖZİL RÖPORTAJIYLA NEYİ HEDEFLEDİM?

Mesut Özil'le yaptığım röportajla, O'nunla olan buluşmamla aslında Mesut'un tam olarak nasıl biri olduğunu anlamayı hedeflemiştim. Kendinin de ifade ettiği gibi Mesut kendisini Almanya'da iyi hissediyor. Bu yüzden doğup, büyüdüğü, ekmeğini yediği yerden yana tercihini kullandı. Kendini belki Almanya'ya karşı borçlu da hissediyordur bilemiyorum. Türkçesi çok kötü, iki cümle kurmakta zorluk çekiyor. Ben de dedimki bu Mesut'u neden bu kadar tartıştık, ne vardı Mesut'ta bu kadar, bakalım gerçekten futbolu dışında milli takımda oynamayı hakeden bir futbolcu mu? Benim kişisel fikrim Mesut Türk milli takımının bir futbolcusu olamaz, olmamalı! Şimdi diyeceksinizki bizim milli takım forması altında kimler, neler yaptı sahada Ali? Haklısınız bence o birkaç futbolcu da yer almamalı ayyıldızlı forma altında. Bu röportajla son noktayı koyduğumu zannediyorum Mesut'la ilgili. Ama Mesut gibiler daha çok var yurtdışında. Türk futbolu ve politikası olarak daha fazla uyanık olmalıyız. Buna dikkat çekebildiysem ne mutlu bana!

Bu arada pazar akşamı Bremen'deki kuzenimin aracılığıyla enerji devlerinden EWE firmasının davetlisi olarak Werder Bremen-Stuttgart maçını izledim. Maç öncesi kamerama Mesut'un bir görüntüsü takıldı. İlginizi çekebilir, bazı çözümlemelere, çıkarımlara varabiliriz diye düşünüyorum.



Yeni ekleme: Yorumlarda ne gibi çıkarım yapmamız gerekiyor anlayamadım diyenler oldu. Şöyle açıklayayım. Bu konulara şu an Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamda pek girmek istemiyorum. Çünkü insanı hemen etiketliyorlar ama size benim yaptığım çıkarımı söyliyeyim; Mesut'a belki kızanlar vardır Türklüğünü kaybetmiş Alman olmuş diye. Evet belki haklılar da bilemiyorum kendini Alman gibi hissediyor olabilir ama bu görüntülerde de görüldüğü gibi bazı değerleri, inançlarını da kaybetmemiş. Bu da güzel bence. Benim aklıma şu geliyor Türkiye'den bakınca, bir sonraki nesil acaba Müslüman ama daha Alman ya da Müslüman Alman mı olacak???

MESUT ÖZİL RÖPORTAJI VE İZLENİMLER

Werder Bremen'de oynayan gurbetçi futbolcu Mesut Özil’i günlerce haftalarca konuştuk tartıştık. Almanya’da doğan, okuyan, yetişen, Almanya 19 ve 21 yaşaltı milli takımlarında oynayan, Almanca’yı Türkçe’den çok daha iyi konuşan Mesut’un Alman milli takımıyla Türk milli takımı arasında seçim yapması üzerine kafa yorduk. Birçoğumuza göre bir Türk olan Mesut’un böyle bir ikilemde kalması saçmaydı aslında tartışılmamalıydı bile, Mesut mutlaka ayyıldızlı formayı seçmeliydi. Ancak yaklaşık 1 ay önce Mesut verdiği kararla Alman milli takımını tercih etti. Mesut’la ilgili haberler Almanya’daki birkaç ajans muhabirinin maç sonralarında yaptıkları röportajlardan ibaretti. Kulaktan kulağa gelen haberlerle 20 yaşındaki bu genç hakkında sağlıklı bir bilgiye, doğru ve gerçek bir fikre sahip olamıyorduk. Mesut Türkiye’den gelen röportaj taleplerine kapılarını kapamış adeta kaçak dövüşmeyi yeğliyordu. Ancak bu kadar çok gündemde olan Mesut’la konuşmak, onunla aynı havayı teneffüs etmek, neden Alman milli takımını tercih ettiğini anlamak gerekiyordu.

Werder Bremen kulübündeki bağlantılarım sayesinde Mesut’u ilk kez Türkiye’den birine röportaj verme konusunda ikna etmeyi başarmıştım. 13 Mart Cuma sabahı uçaktan iner inmez Werder Bremen’in Weser Stadı’nın yolunu tuttum. Dizinden sakatlığı tam olarak geçmediği için antrenmana çıkmayan ve tesislerde tedavi olan Mesut randevumuza babası Mustafa Özil ve İran’lı bir danışmanı ile birlikte geldi. Ancak üzerlerinde bir gerginlik vardı. Yüzlerinden bu röportaj için söz vermiş olmanın verdiği pişmanlık her hallerinden okunuyordu. Baba Mustafa Özil’in ilk sözü milli takımla ilgili soru istemedikleri yönündeydi. Bu durum karşısında büyük bir şaşkınlık yaşasam da yaklaşık 1 saat süren ikna çabalarının ardından milli takımla ilgili sadece 2 soru koparabildim. Kendilerine göre haklı olabilirler. Çok tartışılan Mesut Alman milli takımını tercih etmişti ve bu konunun artık kapanmasını, daha fazla üzerine gidilmemesini çünkü Mesut’un çok üzüldüğünü ve etkilendiğini söylüyorlardı. Ancak Türk halkını verdiği kararın kendisi açısından doğruluğuna inandırması adına bu röportajı vermesi kendisi için çok iyi olacaktı.

Röportaj öncesi daha çok baba Mustafa Özil ve İran’lı danışmanla muhatap oluyorduk, çekingen ve gergin gözlerle bizi izleyen Mesut’sa bir kenarda sessiz bir şekilde dinlemekle yetiniyordu. Saha içinde topu çok iyi yöneten Mesut saha dışında ise belliki yönetilmeyi tercih ediyordu. Henüz 20 yaşında olan bir genci bu konuda az da olsa anlayabiliyordum. Babalar oğullarının hep daha iyi yerlerde olmalarını, daha çok paralar kazanmalarını ister. Babalar Türk futbolunda da her zaman önemli bir figür olmuştur, bunun örneklerini birçok kez görmüştük. Şunu da belirtmek gerekiyor. Mesut’un şu an içinde bulunduğu durum aslında Alman futbolu ve Alman politikasının ortak bir ürünü. Alman futbolunun otoriteleri Mesut’u geleceğin büyük yıldızlarından biri olarak gördüklerini ve ondan faydalanmak istediklerini her fırsatta dile getiriyorlar, Alman politikasıysa çok geç kaldığı bir konuda, 40 yılı aşkın bir süredir ülkede yaşayan Türklerin uyum sürecini bugünlerde hızlandırma amacıyla Mesut’u toplumsal kaynaşmanın bir sembolü olarak kullanıyor.

Röportaja gelecek olursak Mesut’un her haliyle, her konuşmasıyla kendisini daha çok bir Alman gibi hissettiği belliydi. Türkçe yaptığımız röportajda sorduğum yaklaşık 20 sorunun çoğuna 2-3 kelimeyle bilemediniz en fazla 2 cümle ile yanıt verebildi. Mesut’a milli takımla ilgili sorabileceğim sadece 2 soru olduğu için mümkün olduğunca kararının sebebini ve süreçte yaşananları öğrenmeliydim. Neden Alman milli takımını seçtiğiyle ilgili soruma Mesut “Ben Almanya’da doğdum, burada büyüdüm, eğitim aldım. Çoğu arkadaşım Alman. Genç ve ümit milli takımlarında oynadım, zaten başka bir karar veremezdim” cevabını verdi. Kararını vermeden önce neler yaşandı, Türkiye’den kimse seninle irtibat kurmadı mı sorusuna ise “Hayır Türkiye’den beni kimse aramadı. Türkiye’de milli takımdan beni aradıkları şeklinde haberler çıkıyor, bunlar tamamen yalan. Beni Löw aradı, çok beğendiğini, beni milli takımda görmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim” şeklinde yanıt verse de ne beni ne de kendini inandıramadığının farkındaydı. Araya 3. ve 4. soruları da sıkıştırıp “Bundan sonrası için ne düşünüyorsun, Löw seni milli takıma çağırmaya devam edecek mi sence?” diye sordum. Mesut’un cevabı ise “Evet Werder Bremen’de iyi oynadığım sürece beni Alman milli takımına çağıracaktır, buna inanıyorum” şeklinde oldu. Verdiğin kararın ardından burada yaşayan Türklerden tepki aldın mı, çıkan haberler seni olumsuz etkiledi mi? soruma ise "Yazılan haberler beni üzdü. Ama buradaki Türklerden tepki almadım, beni destekliyorlar. Saha içindeki performansımı da etkilemedi" yanıtını verdi. 5. soru için de taşebbüs ettim ve daha önce de birçok isim Almanya ve İsviçre milli takımlarını tercih etmişti ama onları hiç tartışmamıştık. Neden sen bu kadar tartışıldın şeklinde soru sordum ama cevap vermeden babası Mustafa Özil müdahale etti ve bu soruya cevap vermek istemediklerini söylediler. Zaten Mesut her verdiği cevabın ardından göz ucuyla babasının onayını almayı ihmal etmedi. Ben de ortamı daha fazla germeme adına diğer konulara geçtim. Özetle Turkcell Süper Ligi çok fazla izlemediğini, Türkiye'den takım tutmadığını, Galatasaray'ın Hamburg karşısında şansının fazla olduğunu, kendilerinin de Uefa Kupası'nı kazanmak istediklerini söyledi.

Bu röportajın ardından Mesut hakkında edindiğimiz izlenim çok çekingen ve sessiz bir yapıya sahip olduğu yönünde. Röportajımız sırasında da kendi hislerini ifade etmekte oldukça zorluk çekti. İlk kez bir Türk televizyonuna röportaj verdiği için yaşadığı stres de yüzüne yansımıştı. Almanya'ya giderken kafamda Mesut'a Almanya forması giydirmek elinde ise Türkiye forması tutturarak İspanya maçlarında milli takıma başarılar diletmek vardı. Ama bırakın Türkiye formasını tutmayı Almanya formasını bile giymek istemedi. Hakkında yalan yanlış haberler çıkmasından korktuğu için böyle toplara girmekten uzak durdu.

Mesut artık kararını verdi. O Alman milli takımının oyuncusu. Serder Taşçı, Mustafa Doğan, Gökhan İnler, Eren Derdiyok, Hakan ve Murat Yakın’ı hiç eleştirmezken Mesut’un üzerine çok titredik. Bu noktadan sonra yapılması gereken tek şey diğerleri gibi O’nun da kararına saygı duymaktır. Milli takım o formayı terletmeyi kalben ve beynen isteyen, ayyıldızlı formaya olan bağlılığını tüm benliğiyle hisseden futbolcuların oluşturduğu bir ekiptir. Aksini düşünenin, hissedenin yeri o kutsal formada olmamalıdır. Bu yüzden Mesut en doğru kararı vermiş, Alman ve Türk milli takımı için de en yararlı olanı yapmıştır. Teknik direktör Fatih Terim’in de tüm bunların farkında olduğuna eminim.

Böyle bir konudan ders çıkarması gereken iki kurum var; Türk futbolu ve Türk politikası. Türk futbolu kendi içinden, 70 milyonu aşkın nüfusunun içinden Mesutlar çıkartmalıdır ki bu potansiyele sahiptir, Türk politikasıysa yurtdışındaki vatandaşlarına her alanda daha fazla sahip çıkmalı, benliklerini, özlerini kaybetmemelerine engel olmalıdır. Mesut sadece bir isim. Almanya’da top koşturan 250.000 lisanslı Türk futbolcu var. Eğer söylendiği gibi Alman hükümeti Mesut gibileri toplumsal kaynaşmanın bir sembolü olarak görüyorsa bundan gurur duymalıyız. Şimdi İsviçre ve Almanya sonra Fransa ve diğer ülkeler; neden Türkiye 2. bir Brezilya olmasınki, herşeye güzel tarafından bakmak gerekir!

16 Mart 2009 Pazartesi

MESUT ÖZİL'LE KONUŞABİLME İHTİMALİNİ SEVDİM

İşte 2-3 gündür yurtdışında olma sebebim. Mesut Özil ilk kez bir Türk televizyonuna konuştu. Milli takımla ilgili görüşleri genç futbolcunun ağzından ilk kez duyulacak. Ayrıntılar yarın sabahtan itibaren blog'da. Saat 14'ten itibaren de Habertürk televizyonu ve www.htspor.com'da.