
29 Mayıs 2009 Cuma
SAHTE ARMALAR

BARCELONA'YA GLADYATÖR MOTİVASYONU

"Bizler artık sahanın ortasındayız. Biz tamız. Performansımız iyi. İyi defans yapan hücum oyuncularına, iyi hücum eden savunma oyuncularına sahibiz. Biz hızlıyız. Rakiplerimiz bize saygı duyuyor. Bizler attığımız her golüz. Bizler her zaman rakibin kalesini düşünen futbolcularız. Bizler Bir'iz."
Video sona erip ışıklar yandığında bazı futbolcuların gözlerinden yaşlar akıyormuş. Duygusal anlar yaşanmış ve bazı futbolcular "Hadi bu kupayı alalım." diye bağırmış. Guardiola ise tek bir kelime bile etmeden sahaya çıkmalarını işaret etmiş. Tüm bunlar El Pais'in özel haberi; ben böyle şeylerin Hollywood'un sportif kahramanlarla ilgili filmlerinde olduğunu sanardım. Bakarsınız Hollywood yakında bu sezonu anlatan bir Barcelona filmi çeker. Barcelona, "More than a club"...
JENSON BUTTON POOL POZİSYON'DA

ŞAMPİYONLUK KUPASI VERİLMEYECEK(Mİ?)

28 Mayıs 2009 Perşembe
GERARD HOULLIER

O halde bu felsefesi ile şu anki Galatasaray kulübünün felsefesi uyuşuyor mu, öncelikle Houllier gelmeden önce buna cevap vermesi lazım. Peki sizce uyuşuyor mu? Bence hayır. Özellikle son 2 sezonda Galatasaray'da izlenen strateji(!) ile hiç uyuşmuyor. Ne yapmak istediğini bilmeyen, günü kurtarmaya çalışan bir yönetim anlayışına tanıklık ettik hepimiz. Ne elindeki yıldızları iyi kullanabilen, ne gençlerin parlatılmasına yönelebilen, ne de sahip olduğu teknik adamlara sabredebilen ki Galatasaray bu konuda Türkiye'nin en istikrarlı kulübüydü, bir noktaya geldi sarı kırmızılılar. Houllier'nin yönetimlerle ilişkileri de geçmişinde oldukça hassas olmuştur. Liverpool'u Avrupa'da başarıya taşıyıp ligde zirveye oynatamadığı, Lyon'u ise 2 yıl üstüste lig şampiyonu yapıp Avrupa'da başarıya taşıyamadığı için iki kulüple de yolları ayrılmıştı. Her ikisinde de kovulmadan istifa etme yolunu tercih etmişti. Hatta Lyon'dan ayrılma sebebi olarak sağlık problemlerini öne sürmüştü. Halbuki Başkan Jean-Michel Aulas ile arası bozulmuştu. Çünkü Aulas'nın alışık olduğumuz o bir türlü gelmeyen Avrupa'daki başarı hırsı Houllier tarafından da dizginlenememişti. Fransız başarılıdır, değildir o ayrı ama son dönemde Galatasaray'ı çalıştıran teknik adamlardan farklı bir profili olduğu kesin. Adnan Polat ve ekibi tüm bunları dikkate almıştır diye düşünüyorum. Çünkü Houllier'yi gerçekten istiyorlarsa O'nu ikna etmek için ciddi bir hedef koymuş, bir strateji belirlemiş olmaları gerekiyor. Belki de Polat ve ekibi gerçek anlamda yeni bir başlangıç yapmaya, yeni bir sayfa açmaya karar vermiş olabilir. Belki bu kez ciddi anlamda, Houllier gibi bir teknik adamla daha doğrusu yöneticiyle elele vererek esaslı bir strateji yürütme amacındadırlar. Gerets'i göndererek, Feldkamp'ı getirerek, Skibbe'ye biraz daha sabretmeyerek yaptıkları hataları tekrarlamayacaklardır.
Gerard Houllier'nin halihazırda Fransa milli takımında danışmanlık yaptığını, birçok şirketin O'ndan ekip yönetimi konusunda dersler aldığını ve Avrupa'nın dört bir yanında birçok konferansa, takım çalışması, liderlik ve kazanma konularında konuşmacı olarak çağrıldığını belirtelim. Eğer gelirse ve kendisine gerçekten sağlıklı bir ortam sağlanabilirse Galatasaray Kulübü ve Türk futbolu kendisinden çok önemli yararlar sağlayacaktır. 2 yıldır uzak kaldığı yedek kulübesini de özlemiştir heralde!
FATİH HOCA'NIN EŞOFMANI


UNITED'IN HATALARI

İkinci golde ise topu ceza sahasından uzaklaştırmaya çalışan Evra'nın gelişi güzel bir şekilde topu ileriye vurduğu, dönen topu bomboş olan Xavi'nin aldığı ve yaptığı orta sonrasında ceza sahasında bekleyen Messi'nin Ferdinand ya da O'Shea tarafından marke edilmediği için kule futbolcuların arasında kafayı vurduğunu söylüyorlar. Yani bireysel hatalar yenilen gollerde üst düzeyde.
Ferguson ise skoru çevirebilmek için çok uğraştı. Dizilişi ve taktiği 3 kez değiştirdi. İlk 35 dakika 4-3-3, sonraki 30 dakika 4-4-2, son 25 dakika ise 4-2-4 oynattı. Böylece takımının doğru ritmi yakalamasını sağlayamadı. Ancak O'nun gibi tecrübeli bir hoca Barcelona gibi bir rakibi çok daha iyi tanımalı, takımını buna uygun bir taktikle oynatmalı ve sahaya sürdüğü kadroyu da daha doğru seçmeliydi diye düşünüyorum.
İlginç bir diğer veri ise, United'ın yaptığı faul sayısı. Chelsea yarı final maçlarında sert futbolu ile Barça'lı oyuncuları yıldırmaya çalışmıştı ve bunda da neredeyse başarılı oluyordu. Dün United sadece 10 faul yaptı, Chelsea ise Nou Camp'taki ilk maçta 20, Stamford Bridge'de ise 16 faul yapmıştı. Maçın adamı Xavi'ye hiç faul yapılmadığı belirtelim ki 10 faulün 3'ü de Puyol'a yapılmış. İlk golde ilerleyen Iniesta'yı 2 kez yere indirmişler, bu sayı 3 olsaydı ilk golü belki de yememişlerdi. Gerçekten de dün United bir kız takımı gibiydi. Yumuşak futbolları sayesinde Barça'lı futbolcuların ritimlerini bulmalarına yardımcı oldular.
MORIENTES BOŞA ÇIKTI

Morientes'in iki Valencia'lı arkadaşıyla ilgili gönlünden geçenleri de söyleyelim; "Silva ve Villa'nın Valencia'dan ayrılmasını hiç istemem. Ancak kulübün yaşadığı şeyler ortada. Eğer ayrılacaklarsa Real Madrid'e gitmelerini tercih ederim, Barcelona'ya değil."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)