Bu maçla ilgili söylenecek çok fazla birşey yokki! En kıssadan hisse Fenerbahçe geçen yılki Fenerbahçe değil; bunu 5 yaşındaki yeğenime de sorsanız size söyler. Bunda Zico-Aragones farkının olduğu gibi, giden oyuncuların yerine daha iyilerinin gelmemesi ve mevcut futbolcuların performanslarındaki düşüşün de payı var. Maç öncesi rakip kontratak oynayacak deyip bunun önlemini almazsan, bile bile takımını buna uygun taktikle sahaya sürmezsen artık senin için yapılabilecek birşey yok dedeciğim. Dünkü maç 5 - 10 skoruyla da bitebilirdi. Fenerbahçe yakaladıklarını atsa Arsenal de kendini zorlamak isteseydi eğer. Kısacası yenilgi kaçınılmazdı.
Arsene Wenger 2006'da şampiyonlar liginde Barcelona ile final oynayan takımı baştan aşağı değiştirdi. Henry, Campbell, Lehmann, Ljunberg, Hleb, Gilberto Silva, Pires vs. 2.5 yıl önceki o maçın ilk 11'inden sadece Fabregas ve Eboue (Toure'yi de sakat olduğu için saymıyorum) vardı sahada. Yani bir tarafta mevcut kadrosuyla Arsenal'den daha tecrübeli bir Fenerbahçe, diğer tarafta ise Arsene Wenger ve scout ekibinin sistemli çalışması sonrası kurulan yaş ortalaması 22 olan bir takım. Adebayor, Fabregas biraz da Nasri. Bu üçü de çoluk çocuk ama takımın diğerleri tam çoluk çocuk. Şampiyonlar liginde tecrübe çok önemli diyenler bunu bir kez daha düşünsün. Evet tecrübe önemli ama herşeyden önce elindeki malzemeyi nasıl kullanacağını bilen bir teknik adama ve onun verdiği taktiğe harfiyen uyan bir oyuncu kadrosuna ihtiyacınız var. şuna inanıyorumki dünkü iki takım 100 kez karşılaşsa 95'ini Arsenal alır.
Son söz: Fenerbahçe takımı taraftarının gözünde çok büyük bir krediye sahipmiş ben maçın ardından bunu anladım. Bu skor 3-4 yıl önce alınmış olsaydı Kadıköy civarlarında bizi çok daha farklı görüntüler bekleyebilirdi diye düşünüyorum.
22 Ekim 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Dün akşam maçı Kalli de 2 metre arkamızda seyrediyordu. Fenerbahçe'nin oyununu Bayan Kalli bile hayretler içinde seyretti. Bu kadar acemice goller yemek herkesin harcı değil.
Selçuk'a kim, nasıl forma veriyor bu takımda, bunu anlamak mümkün değil. Bir oyuncunun hiç mi pozitif hareketi olmaz ya? Sahanın en kritik noktasındasın, Arsenal gibi hızlı çoğalan, rüzgarla yarışan ileri uç adamları olan bir takıma karşı sen ayağındaki topu eveleyip geveliyorsun, kendi sahandan çıkarken çalım atmaya kalkıyorsun. Aynen Sevilla maçındaki gibi, gollerde en büyük sorumluluk Volkan'la Selçuk'taydı yine.
Her şeyin ötesinde, en üzüldüğüm şey tribünlerde yaşanan olaylar ve taraftarların birbirini yuhalamasıydı. Fenerbahçe'de yıllardır övülen o birlik maalesef artık ne takımda ne taraftarda var.
Vizyon denen o kelime öyle çok şeyi açıklıyor ki.Bir Trabzonsporlu olarak Fenerbahçe'nin haline üzülüyorum. Her takımdan daha fazla imkana sahipler, her koşulda. Ama hâlâ tüm süper lig'in en kötü transfer yapan takımı olabiliyorlar. Artık Scout sisteminin eksikliği mi dersiniz, fazlalağı mı onu bilemeyeceğim. Gerçekten yazık. Onca emeğin karşılığı bu olmamalıydı.
İlk imza attığı andan bu yana Aragones'in tek derdinin tazminat olduğunu düşünüyorum. Hâlen de fikrimin arkasındayım. Bu adamın tek derdi kovulup tazminatla mutlu bir hayat sürdürmek...
Fenerbahçe'nin bu kadrosunun tekrar bir şeyler başaracak duruma gelmesi için bir-iki ufak makyajdan çok daha fazlasına ihtiyacı var, orası anlaşıldı artık. Belki de Trabzonspor kadar radikal bir operasyon gerekebilir.
Yabancı kontenjanının da dolu oluşunu hesaba katarsak Fenerbahçe'nin önümüzdeki transfer dönemlerinde yerli oyuncu piyasasını oldukça yükselteceğini şimdiden öngörebiliriz.
Alicim, sen de duyum almışsındır belki. Roberto Mancini geliyor. Bu sezon için geç olsa da, önümüzdeki sezon istikrarlı bir Fenerbahçe seyretmemiz olası.
Yorum Gönder