28 Mart 2009 Cumartesi

FATİH HOCA GİBİ DÜŞÜNMÜŞÜM!

Fatih hoca kadroyu açıkladı. Volkan, Gökhan Gönül, Emre Aşık, İbrahim Üzülmez, Hakan Balta, Tuncay, Aurelio, Emre Belözoğlu, Arda, Semih ve Nihat. Hücumu düşünen bir anlayışla yer alacağının sinyallerini verdi. Hatta "Savunma yapacağımı düşünenler şimdi ne düşünecekler bakalım" dedi. Kolbastı yapar mıyız bilmem ama; ne demiştik perşembe günkü yazımızda?

İSPANYA'DA KOLBASTI ZAMANI

İspanya'yı yenmenin tek bir yolu var, hücum etmek, devamlı hücumu düşünmek. Yanlış anlamayın bunu yaparken körü körüne, hep birlikte gol arayalımı kastetmiyorum. Onları mümkün olduğunca yarı sahalarında tutmayı, en iyi savunma hücumdur anlayışını kastediyorum. Bu da yüksek bir performans sergilemenize ve kondüsyonunuzun çok iyi olmasına bağlı. Bunu başarmak çok zor ama eğer geriye yaslanır, öncelikle gol yememeyi düşünürseniz en büyük hatayı yaparsınız. İspanya karşısında en yapılmayacak iş alan savunmasıdır ki bu Türk takımlarının zaten yapmayı beceremedikleri bir taktiktir. Heleki en önemli eksikleriniz savunma oyuncularınızken. O halde Arda, Tuncay, Nihat ve tahmin edemediğim 4. oyuncunun topu devamlı ileriye taşıması ve mümkün olduğunca topu onların yarı sahasında tutmak son derece önemli olacak. Çek Cumhuriyeti'ni oyunun sonlarında nasıl yarı sahalarına hapsettiğimizi ve hataya zorlayarak da olsa golleri bulduğumuzu hatırlayın!

Ancak eğer Fatih hocanın kafasında gol yememeye dönük savunma ağırlıklı bir futbol varsa o zaman ne yapılmalı? Bu durumda en kritik isimleri belirlemeniz ve onları kelepçelemeniz gerekir. Çünkü İspanya için büyük Barcelona diyebiliriz. Son Malaga maçını izlediyseniz beni daha iyi anlayabilirsiniz. Kapanmış takımlara karşı sahip oldukları karakterleri çok daha iyi uyguluyorlar. Sürekli yerden oynayan, sabırla ayağa pas yapan, verkaçlar ve ani kanat değişiklikleriyle dengenizi bozan, bir anda savunmanın arkasına sarkan isimleri ince paslarla gol pozisyonlarına sokan bir takım. Bir şekilde de gol atmayı başarıyorlar. Iniesta'nın oynamaması bu anlamda bir avantaj gibi gözükse de O'nun yerine çağrılan Mata'nın da az kalır tarafı yok. Hatta başımıza adam eksiltmedeki yeteneğiyle daha fazla iş açabilir, tabii ilk 11'de oynarsa. Iniesta'nın yokluğunda maestroluk yükü Xavi'nin omuzlarında daha fazla olacak. Ayaklarından çok beyniyle oynayan, süzen, 2-3 adım sonrasını düşünebilen bir futbolcudur. Xavi'nin yanında Senna ve çok formda olan Xabi Alonso'yu da düşünürseniz yapılması gerekenin ne olduğu, asıl yükün kimin üzerinde olacağı belli oluyor; savunmanın önünde oynayacak isimlerde. İki Brezilya asıllı Aurelio ile Senna ilginç bir eşleşme olur, Xavi'yi de Ayhan'la(keşke Topal olsaydı) kelepçelemek en iyi yol olacaktır. Bu oyunculara ince faullerle yıldırma operasyonu uygulanabilir. Savunma dörtlümüz top bu saydığımız oyunculardayken birbirine yakınlaşacak ve daralacak, bu durumda da sağdan Ramos'un soldan Arbeloa'nın bindirmelerinde Arda ile sağ açıkta oynayacak(keşke Hamit olsaydı) ismin geriye dönüşleri ve yardımları çok önemli.

İnancımız, motivasyonumuz bizim en önemli silahımız olacak. Tek korkum bazı futbolcuların kafasında buradan alacakları yenilgiyle kaybedecekleri birşeyin olmadığını düşünmeleri. Evet burada yenildiğiniz zaman kaybettiğiniz çok önemli bir şey olacak; Dünya'nın 1 numarasını Santiego Bernabeu'da yenip tarih yazma fırsatını kaybedeceksiniz. Kutsal formayı son dakikaya kadar terleteceğinize, asla pes etmeyeceğinize ve İspanya'yı Bernabeu çimlerine gömeceğinize inanıyorum. Maçtan sonra kolbastı yapmanız dileğiyle! Fatih hoca gibi hissettim kendimi :)

Hiç yorum yok: