11 Haziran 2009 Perşembe

FIGO NOU CAMP'TA

Hayır hayır Nou Camp'ta dediysek aklınıza Barcelona ile ilgili birşey gelmesin. Figo'nun Barcelona'ya falan döndüğü yok. Peki Portekiz'li Real Madrid'e transfer olduktan sonra eski takımına karşı ilk maçında kendisine domuz kafasının atıldığı Nou Camp'ta ne arıyordu? Anlaşmalı olduğu Nike firmasının 2010 Dünya Kupası'ndan önce piyasaya süreceği futbol ekipmanlarıyla ilgili bir katalog çekimine katılmış. Barcelona medyasından gizli bir şekilde şehre getirilip Nou Camp'a sokulan Figo soyunma odasında yapılan çekimlerde bir bayan mankenle birlikte poz vermiş hepsi bu!

4 yorum:

Sade dedi ki...

Gazetelerin attığı başlıklara benzemiş:D Sizin bu yazınızı okuyunca aklıma bazı sorular geldi! Sanırım gazete camiyasının nasıl çalıştığı hakkında bir fikriniz vardır. Sizin samimiyetinize ve tarafsız yorumlarınıza güvenerek size şu soruları sormak istiyorum.

Her transfer sezonunda özellikle spor gazetelerimizde (ve tabi ki diğerlerinde) yer alan milyon tane yalan - yanlış transfer haberleri düzenleniyor. Bunları yazan yazarlar gerçekten kendi açıklayamadığı haber kaynaklarını mı kullanıyor? Yoksa masa başında kahve sigara eşliğinde neşeli bir sohbet anında; "a şu oyuncu şu takıma çok yakışır" tarzında haberler yazılıp-çiziliyor?

Ben gerçekten bu durumdan rahatsızım, bilmiyorum benim gibi düşünenler var mı?

Rahatsızlığım kandırılmış olmaktan, yalan haber okumaktan, yanlış bilgilendirilmekten. Bunun önüne geçilmek istense gazete olarak sanırım bunu başarabilirler. Örnek olarak, Sizin "David Villa da Real Madrid'de" yazınızda Marca gazetesinin politikası örnektir; "...Adamlar o kadar doğrucu ki tam olarak bilmedikleri, çelişkide kaldıkları için ve tam rakamı söylemek istedikleri için 37 ya da 38 diyorlar, oysaki yaklaşık 38 de diyip yuvarlayabilirlerdi..."

Peki bizim medyamız neden bu kadar doğru haber vermeyi kendine misyon edinemiyor?

Bizim millet mi yalan haber okumaktan hoşlanıyor, yoksa gazeteciler ahalisinin doğru yazacak imkanı, samimiyeti, dürüstlüğümü eksik?

.
.
.

PENNEARABIATA dedi ki...

@ sade

öncelikle olayın temelinde şu var. kendimden vereceğim bir örnekle açıklayayım. babam 3 büyüklerden birinin sıkı bir taraftarıdır. hergün spor gazetesi mutlaka alır. ben 11 yıldır spor basınının içindeyim ve her transfer döneminde hergün babamın "oğlum x gazete yazıyor bizimkiler şu futbolcuyu alıyormuş. valla süper olur alırlarsa. ne diyorsun doğru mu? bla bla bla" sorusuna cevap veriyorum. benim cevabım da takılmış plak gibi şöyle oluyor "ya baba okuma şu gazeteleri ya da inanma her seferinde şu haberlere. ama napsınlar zaten gazetenin az okunduğu bir ülkede adamlar tiraj yapmaya çalışıyorlar. senin gibi meraklılar da olduğu sürece transfer döneminde böyle haberlerle daha fazla satıyorlar."

evet bazen gerçekten kaynakları sayesinde bazen de masa başında transferler yapılıyor basında. ama bunda medya-kulüp-yönetici ilişkilerinin zayıf olmasının da payı büyük. yönetici gazeteciye güvenmiyor, gazeteci de yöneticiye. fenerbahçe kulübünün resmi sayfasından yalanlayıp aynı gün adı geçen futbolcuyu transfer ettiğini de gördük türkiye'de. yok değil ama var güvenilen muhabirler, gazeteciler ancak yöneticiler ağızlarını sıkı tutmayı tercih ediyor ne yazıkki. çünkü bizdeki bazı gazeteciler de 1'i 1000 yapmayı çok seviyor. İspanya'da ya da İngiltere'deki muhabirler aynı zamanda köşe yazarları gibi detaylı, bilgilendirici, seviyeli, hemen hemen doğru haberler yazıyorlar. kalemlerini iyi kullanıyorlar. herşeyden önce de futbolu iyi bilen, takip eden, kelime hazneleri fazla, kültürlü, sezgi gücü yüksek insanlar. dolayısıyla kulüp içinden haber almaları da kolay oluyor. verilen sözlere uyuyorlar.

bir de kulüpler birbirine güvenmiyor sanıyorum. son olarak mehmet topuz transferinde beşiktaş ile fenerbahçe arasında yaşananları gördük. bu yüzden yapacakları transferlerin haber olmasını istemiyorlar, rakibi de el atar ve futbolcunun piyasasını yükseltir ya da ondan önce transfer eder diye.

bunların hepsi avrupayi düşünme tarzından uzak olup, daha çok oryantalist zihniyetle olaylara yaklaşmakla ve karşılıklı güvensizlikle açıklanabilir sanırım. ama en nihayetinde bir basın piyasası oluşmuş ve birçok aile ekmek yiyor. yemeye devam etmeleri için de haber yapmak ve ben de babamın sorularına sabırla cevap vermek zorundayım :)

Sade dedi ki...

Teşekkürler bu içten cevabınız için. Vurguladığınız noktalara katılmamak elde değil. Özellikle güven ve iyi/kötü niyet su istimalleri konularında çok haklısınız.

Ancak her ne kadar böyle bir basın piyasası oluşmuş ve birçok kişi ekmek yiyor olsa da haberciliğin en önemli temel noktasında objektif, doğru habercilik olmalıdır ki haberleri okuyanlar da olaylara objektif ve doğru pencerelerden bakabilsinler.
Farkında olmasak ta haberler biz okuyucuları ister istemez yönlendirmekte ve bir gruba veya olaya taraf edebilmektedir. Safiyane düşüncelerle gazete alanlar, gazetelerin kesinlikle doğru yazdığına inanlar, gibi kategorize edebileceğimiz iyi niyetli insanların yalan-yanlış haber okuyarak kandırılmalarında ki suçları nedir? Ne olabilir?

Populerlik ve sadece tiraj adına yanlış bilgilendirilme yapan tüm habercilerin bu işten ekmek paralarını kazanmaları bu görevi layıkıyla yapabileceklerin hakkına bir nevi tecavüz sayılmaz mı!?

Esasında bu sorular ve öneriler herkes tarafından biliniyor ama nedense dile getirilmekten çekiniliyor.

Çözüm önerileri de çok basit esasında; Yazıları yazanlar kendileri hesaba çekebilseler, gazetede çalışan yöneticiler öncelikle doğru haber kaynağı olabilmeyi hedefleseler, biz okuyucular da sadece doğru haber kaynaklarını kale alsak ve yalan-yanlış habere prim tanımasak, ve bu gibi yazılara çekinmeden tepkimizi göstersek...

Umarım objektif, doğru habercilikle övünen gazeteleri bir gün bizde okuyabiliriz...

PENNEARABIATA dedi ki...

good morning sade

burası türkiye, başarılı olanların, işini yapanların genelde cezalandırıldığı ülke...