14 Ocak 2009 Çarşamba

AMIGA 500'DEN SONRASI

Amiga 500'ün mahalle maçlarımızı nasıl bitirdiğini sizlere anlatmıştım.( Mahalle maçlarımızı bitiren alet ) Ben ve birkaç arkadaşım babalarımızın gücü yetmediğinden alamadığımız Amiga 500'lerin diğer arkadaşlarımızın evine girmesinin ardından ortada .öt gibi kala kalmıştık. Mahallenin köşesinde buluşur, Süleyman Seba'nın apartmanının altındaki kaldırımda zaman zaman oturur zaman zaman da etrafta turladıktan sonra can sıkıntısıyla tekrar evimizin yolunu tutardık. Sıkıntıdan çatlamak üzereydik, hergün birbirimizin yüzüne bakıp "Evet hadi n'apıyoruz" sorularından sonra yaşanan sessizliğin ardından 1 saat geçiyor, ardından aynı soru aynı sessizlik sırasıyla bu kısır döngüden kurtulamadan günlerimiz geride kalıyordu. Bazen Amiga 500'ü olan arkadaşlar evlerine oynamak için çağırsa da ben ve arkadaşlarımda o alete karşı bir antipati oluştuğundan, oynamayı çok istememize rağmen inadımızdan direniyor ve uzak durmaya devam ediyorduk.

Ama günlerin böyle geçmeyeceği belliydi. Kafasına cocacola şişesi düşen Afrikalı (Tanrılar Çıldırmış Olmalı filmi) misali bir anda bizim de hayatımız değişmeye başladı. Mahalleye büyük harflerle yazılı panosuyla BİLARDO SALONU açılmıştı. 3 arkadaş salonun önüne geçtik ve kaldırımın üzerine çıkıp hipnotize olmuşcasına gözlerimizi ayırmadan panoya baktık. Üçümüzün de kafasından aynı iki kelimenin geçtiği belliydi "kurtulduk arkadaşlar"


"Hadi girelim" dedi birisi. Elimizi ceplerimize attık, paralarımızı saydık, heralde yeter dedik ve o sihirli ilk adımı attık. Salonda Ankara'da yapılan kazılardan çıkan gıcır gıcır(!) silahlar gibi yepyeni bilardo masaları fabrikadan yeni çıkmış daha dumanı üstünde sıcacık bize bakıyordu. Elimi geçerken üzerinde gezdirdim, ilk teması sağladım ve salonun sonunda masası olan adama doğru ilerledim. Etrafta ellerinde sopalarla toplara vuran yaşı büyüklere baktıktan sonra içimde uyanan büyük arzuyla adama bilardo oynamak istediğimizi söyledim. Bıyıklı, kel ve şişko, hayatımda gördüğüm en çirkin adamlardan biri olan, sonrasında adını öğrenip çok sevdiğimiz Adnan ağabey bize küçümser bakışlar fırlattı. Sonrasında ne kadar oynayacağımızı sordu. "100 liralık" dedim ve gülmeye başladı. "Yani ne kadar süre oynamak istiyorsunuz" deyip yan tarafındaki panoyu gösterdi.

1 SAATİ 200 LİRA

Ona yarım saat oynayacağımızı söyledim ve elimize başlayacağımız saatin yazılı olduğu bir fiş ile 3 top verdi. İstakaları rastgele aldıktan sonra biz geleceğin Semih Saygıner'leri yeni oyuncağımızın başına geçtik. Oynadıkça daha fazla zevk almaya ve daha iyi oynamaya başladık. Hergün okul sonrası soluğu salonda alıyor ve ödettirmesine üç top oynuyorduk. Amiga 500'ü de, mahalle maçlarını da artık unutmuştuk. Varsa yoksa bilardo varsa yoksa kazanıp arkadaşına oynadığınız sürenin ücretini ödettirmekti artık hayat. Sonrasında 4 top ve Amerikan da bu yeni heyecanımızın enstrümanları olarak çocukluktan gençliğe adım attığımız dönemde kızlarla birlikte yerlerini almıştı. Ama idealleri olan, okumak, adam olmak isteyen ben geçen günlerin, haftaların ardından kötü bir alışkanlığa sahip olmaya başladığımızı farkettim. Çünkü bilardo salonunun arka tarafına sonradan açılan kağıt masaları arkadaşlarımı yavaş yavaş oraya doğru çekmeye başlamıştı. Bazılarımız orada kalmayı hatta çıkmamayı tercih ederken bazılarımızsa hedeflerimiz doğrultusunda silkelenerek kendimizi salondan dışarı atmayı ve ağırlığı okulumuza vermeyi seçtik.

Herşeyiyle çok güzel halen özlemle andığım günlerdi. Ama ne vardı teknoloji bu kadar gelişmese ne vardı mahalle aralarında arabaların arasında, beton üzerinde maçlarımıza biraz daha devam edebilseydik. Biz 70'li yılların sonunda doğanlar galiba biraz arada kaldık!

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Futbolu sokak aralarinda, mahalle sahalarinda doyasiya en son oynayanlar benim gibi 1960'li yillarin ortasinda doganlar olmustur dersek pek yanilmayiz.Cunku 1980'lerden itibaren mahalle futbol sahalarinin uzerlerine evler insa edilmeye basladi,evler arasinda bos araziler uzerine de evler insa edilmeye basladi.Top oynanacak yerler gittikce azalmaya basladi.

Bilardo ile tanismam 1983 'te universite egitimi icin gittigim Aydin'da oldu...Bana bilardoyu ogreten arkadaslar sonraki donemde hep saat ucretini odeyen oldular.
20 senedir elime istaka degmedi ama ilk karsilasmamizda 3 top bilardo maci teklifi sunuyorum.
Kaybeden saat ucretini oder :-)

PENNEARABIATA dedi ki...

benim de yalan olmasın aşağı yukarı 10 yıldır değmiyor. Ama teklifini görüyorum ve arttırıyorum. İstanbul'a yolun düşerse ya da ben gelirsem Liverpool'a saat ücreti + akşam yemeği :))

Adsız dedi ki...

Teklif kabul edilmistir :-)
Ama Istanbul mecburiyetimiz var.
Liverpool'da SNOOKER disinda bilardo masasi yok. Snooker'i da ayni RUGBY oyununda oldugu gibi oyun kurallarini bilmedigim icin hic sevmedim,sevemedim,ogrenmedim,oynamadim.

Haydi Demirspor, ekstra playofflardan Bank Asya ligine cikta gelecek sene bana birkac Istanbul deplasmani garanti olsun :-)PENNEARABIATA'ya bilardo masa ucreti ve aksam yemegi ucreti odettirmeme vesile ol :-)

PENNEARABIATA dedi ki...

:) var mı arttıran blogger?

Ser dedi ki...

benim de elime istaka degmeyeli 6-7 sene olmustur ama Istanbul'da olursam "rest" cekerim..

Sencer Yücel dedi ki...

bloggerlar arası bir turnuva mı düzenlesek? ne zaman ödetiyoruz???