2004 Ağustos'unda 3 yıllık NTV kariyerimin ardından askere gitme kararı aldım. Geleceğimi şekillendirmek için biran evvel önümdeki bu engeli kaldırmak zorundaydım. Hesaplarımı da hep kısa dönem üzerine yaptım, izin kullanmadan 5.5 ayda bitirir tekrar bıraktığım yerden iş hayatıma devam ederim diye düşündüm. Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyor ne yazıkki! 9 Ağustus 2004 günü telefonum çaldı, dışardaydım, arayan arkadaşlarımdan biri. Nereye düştüğümüz belli olmuş, silahlı kuvvetlerin sayfasına koymuşlar. Hemen bilgisayar başında olduğunu bildiğim halamı aradım, baktı ve bana kötü haberi verdi.
- Yedek Subay, Genel Kurmay Zırhlı Birlikler Komutanlığı, Etimesgut, Ankara yazıyor.
- Ciddi misin bir daha baksana!
- Evet aynen okuduğum gibi.
Bu haberi alınca neredeyse olduğum yere yığılıyordum. Yedek Subaylık 12 ay demekti. Bu kadar uzun süre piyasadan uzak kalmak pek iyi olmayacaktı benim için. Fuat Akdağ'a haberi verdiğimde O da üzüldü. Ama "döndüğünde bekliyoruz" dedi; "Merak etme işin hazır burada." Hatta çıkışımı bile yapmadılar. NTV'nin en önemli özelliklerinden biridir bu. Herşeyden önce çok iyi bir kurumdur.
Neyse efendim ben gittim Etimesgut'a, 3 ay sonra kura çektim bileğimin hakkıyla yine başkentte kaldım. Asteğmen olarak en kebap askerliklerden birini yaptım. Her akşam saat 17'de mesaim bitiyor, 3 arkadaş ev tutmuşuz Dikmen'de, bazı günler doğrudan eve gidiyorum, bazı günler Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki latin dansları kursuna, bazı günler de askeriyenin havuzuna ve spor salonuna gidiyorum. İstanbul'da sivil hayatta yapamadıklarımı askerde yaptım var mı böyle birşey! Allah'ın sevdiği kuluymuşum bunun farkındayım ama taki NTV'ye dönüp ekrana çıkmaya başladıktan sonra bir gece yine yönetmen Tolgay ağabeyle çalışana kadar!
İşte asıl hikaye burada başlıyor. NTV'nin başındaki isim Doğuş Yayın Grubu Başkanı Erman Yerdelen'dir. O'nu çok fazla görmezdik ama NTV'deki çoğu gelişmede, değişiklikte O'nun kararlarının payının olduğunu bilirdik. Vücuduna tam oturan takım elbiseleri, özenle taranmış saçlarıyla, karizmasıyla gerçek bir beyefendidir. Az çok gözünüzde oluşmuştur heralde. Durun resmini de koyalım; işte sağdaki, objektife bakan beyefendi.
Askerden döndükten sonra NTV'deki gece mesailerim bir süre daha devam etti. Yine gecelerden bir gece yayın akışımı güzelce yapmışım, kasetlerimi hazırlamışım. Herşeyimle hazırım spor bültenine, benden kaynaklanabilecek hiçbir sorun yok. Elimde kağıtlarla rejiye gidiyorum veeeee o da ne! Yönetmen koltuğunda yine Tolgay ağabey oturuyor. Onunla yaşadığım daha önceki birkaç kötü tecrübe hep aklımda olduğu için herşeyi 2-3 kere tembihliyorum kendisine, anlatıyorum, anlatıyorum ve stüdyoya yerleşiyorum. Spor bülteni başlıyor, günün öne çıkan haberlerini usul usul sorunsuz bir şekilde veriyoruz. Ancak haberlerin arasında Doğuş Grubu'nun bir gecesiyle ilgili gelişmeler de var. Geceye bizim grubun üst düzey yöneticileri katılmış. Önemli bir haber. Ve sıra ona geliyor. Anons ediyorum haber giriyor, ben de dikkatle izliyorum ama birden elimi ayağımı karıştıracak birşey oluyor. Haberin ortasında tam Erman Bey görüntüdeyken kasetin o bölümü pislik atmaya başlıyor. Görüntü bozuk olduğu için Erman bey neredeyse hiç gözükmüyor. Rejide yine takla attığını düşündüğüm Tolgay ağabey kulağıma sesleniyor.
- Aliiii, n'apalım. Keselim mi haberi?
- Biraz daha bekleyelim belki düzelir ağabey.
diyorum. Erman Bey'in görüntüsü bitiyor aynı anda görüntü de düzeliyor. Böyle şans olur mu yahu, nedir benim başıma gelenler diye düşünürken bülteni bitiriyorum. Reji'nin önünde geçerken içeride büyük bir sessizlik var. Tolgay ağabey uzaktan sırıtarak bağırıyor.
- Aliiii, Erman bey aradı telefon bekliyor senden
- Hadi canım, kafa bulma benimle.
- Valla bak haberin ardından telefon çaldı. Arayan Erman beydi. Hemen Ali beni arasın dedi.
- Ya Tolgay ağabey bak emin misin, gecenin bir vakti başka biri aramış olmasın. Benimle dalga geçmeyin lütfen.
- Oğlum gerçekten Erman bey aradı. Haberde kendi görüntüsü bozuk olunca sinirlenmiş heralde!
Çıktım rejiden ne yapacağıma karar vermeye çalışıyorum. Saate bakıyorum gece yarıma geliyor. Aklıma "ne zaman ne olursa olsun her türlü gelişmeden haberdar edin beni" diyen Fuat Akdağ geliyor. Arıyorum, telefonu uykulu bir ses tonuyla açıyor.
- Aloooo, efendim!
- Fuat ağabey iyi geceler, bu saatte rahatsız ettim kusura bakma
diyorum ve başımdan geçenleri anlatıyorum.
- Oğlum emin misin Erman Bey'in aradığından?
- Valla Tolgay ağabey konuşmuş ben yayındayken, arayan O'ydu diyor, yemin ediyor.
- İyi ara bakalım!
diyor. Telefonu kapattıktan sonra Erman Bey'i cebinden aramak için cesaretimi ve neler söyleyeceğimi toparladıktan sonra numaraları çeviriyorum.
- Alooooo!
- Erman Bey merhabalar. Bu saatte rahatsız ediyorum kusuruma bakmayın. Spor Servisi'nden Ali Okancı ben.
- Efendim evladım
deyince "Aman allahım" diyorum içimden kesin şimdi kovuldum. Adamcağız belliki uyuyor, uyandırdık adamı. Sesi yorgun ve uykulu geliyor.
- Erman bey arkadaşlar söyledi. Benim sizi aramamı istemişsiniz.
- Yooo nerden çıkardın?
diyor uykulu bir ses tonuyla heceleyerek. Ve ben o an içimden küfürleri saydırmaya başlıyorum Tolgay ağabeye. Bu sefer heceleyen ben oluyorum.
- Arkadaşlar öyle söyledi. Çok özür dilerim gerçekten rahatsız ettim sizi. Lütfen kusura bakmayın!
- Estaaağğfurruulllaaahhh, iiyyii gecelerrrr!
- İyi geceler efendim!
Tolgay ağabeyin yüzünden adamcağızı uykudan uyandırdım. Nedir bu Tolgay ağabeyden çektiğim. Bir koşu yanına gidiyorum rejiye. Konuştuğumu, arayanın O olmadığını söyleyince Tolgay ağabey de şaşırıyor ve sırıtmaya başlıyor. "Peki Erman Bey değilse arayan kimdi" sorusu kafamızda beliriyor.
Cevabı ertesi gün öğrendim!!!???
Cevap: Şu an Kanal 24'ün spor müdürlüğünü yapan, o zamanlar beraber çalıştığımız spiker arkadaşım Serkan Korkmaz. Evde oturmuş yayını izlerken görüyor ve O da benim gibi panik oluyor. Hemen telefona sarılıp rejiyi arıyor. Yönetmen Tolgay ağabey de o anki heyecanla "ben Serkan"ı "ben Erman" anlıyor ve benim başıma bu işleri açıyor.
27 Ocak 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
12 yorum:
Fuat Akdag? :)
ama en heyecanlı yerinde reklam girilmez ki yaa :)
Erman Toroğlu :)
Hıncal Uluç (:
ben biliyorum:)
Rahmetli Kenan Onuk?
Murat Kosova ya da Okay Karacan diyorun :))
İsmail Güldüren?
Bozuk görüntü, kimliği meçhul arama, demek ki The Ring filmindeki karabasan kızdı arayan
kimmis yahu hadi:)
Cantona
cantona'ymış yok bridget bardot
Yorum Gönder