9 Şubat 2009 Pazartesi

YALVARDIM, AĞLADIM AMA FUTBOLU BIRAKMALIYDIM


Babası çok muhafazakar, gelenekçi biriydi. Bu yüzden 14 yaşındayken ilk anlaşmasını O'nunla yaptı ve iznini aldı futbol oynamak için. Sao Paulo'da Guarani FC'de top koşturabilecekti ama yaptığı anlaşmaya göre derslerine de çalışmaya devam edecekti. Bir yıl içinde hayalini gerçekleştirmek için ince bir şerit üzerinde yürümek zorundaydı. "Fiziksel olarak biraz geç geliştim. Bu çok dikkat çeken bir şeydi. Takımdaki yerimi kaybettim. Bazen hiç çağrılmadım bile. Çalıştım devamlı çalıştım ama boşunaydı. Depresyona girmiştim. Kendimi odama kilitledim ve kimseyle konuşmamaya başladım. Bu durumu kabullenemiyordum. Tamamiyle başarısızlığa uğramıştım. Futbol oynamak için hazır değildim ve bu yüzden kendimi suçluyordum. Kendi kendime artık futbol oynamayacağım dedim. Bitmişti. Kendimi derslerime adayacaktım." diyor.

Babası otomotiv devi Mercedes'de çalışıyordu. Oğlunu firmadaki teknik konularla ilgili sınavlara soktu, başka büyük firmalarla da görüştürdü. "Mercedes'te çalışabilecek en iyi 1000 aday arasındaydım. Yapmam gereken bu sektörde birşeyleri çevirmek ve yapıştırmaktan ibaretti. Bu hayatla futbol arasında seçim yapmak zorunda olduğumun farkına vardım. Babam benden daha fazla telaş içindeydi ve herkesten işe beni önermeleri için destek istiyordu. Onlar da babama "Şansı çok fazla. Kendini eğitmeye devam etsin. Futbol gelecek açısından çok güvensiz" diyorlardı. Ama tüm baskılara rağmen elimdeki diğer silahlara sarılmaya karar verdim. Futbolcu olmak istemiştim. Olmak için herşeye sahip olduğumu hissediyordum. Ama olmuyordu. Çok kötü zamanlardı. Kim ve nasıl birisi olduğunuzu bilmeniz ve kabullenmeniz gerekiyor." diye konuşuyor.

Mercedes fabrikası O'nun için kapanmıştı. Guarani takımını tamamiyle bıraktı ve derslerine çalışmaya devam etti. "Profesyonel futbolcu olma hayallerimi bırakmıştım ama bir topla oynamayı bırakmak benim için imkansızdı. Eğlence için salon futbolu oynamaya başladım." diyor. Ama salon futboluyla hobi olarak ilgilenmek için çok fazla yetenekliydi. Palmeiras kulübünden birileri O'nu gördü ve davet etti. "Salon futbolcusu olarak ayda 150 dolar kadar kazanıyordum. 16 yaşındaki bir çocuk için fena da sayılmazdı." diye konuşuyor. Ardından başka bir salon takımına sahip olan Portuarios takımına geçti ve yükselişi başladı. Nacional Atletico ile yavaş yavaş profesyonelliğe ve parkeden çim zemine adım attı. Ardından Corinthians, Benfica derken yolu Porto'ya, ordan Barcelona'ya düştü.

Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları, Uefa Kupası, Portekiz ve İspanya ligi şampiyonlukları ve kupaları kaldırdı. Milli takımla Avrupa Şampiyonası'nda gümüş madalya kazandı. 2004 Şampiyonlar Ligi'nin en değerli futbolcusu seçildi, kişisel olarak birçok ödül kazandı. Futbol hayatını bugünlerde Chelsea'de sürdürüyor. Babasını dinleyip baskısına yenik düşseydi belki buıgün Mercedes firmasında ustabaşı olarak çalışıyordu. Ama Allah O'nu futbolcu olarak yaratmıştı ve iyiki de yaratmıştı. O'nu özellikle Barcelona'da izlemek büyük bir zevkti. İyiki varsın Deco!


Kaynak: Champions

Hiç yorum yok: